| Konu: | 2014 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2012 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 27 |
| Tarih: | 10.12.2013 |
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyor, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinin ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve ekonomimiz için hayırlı olmasını Allah'tan niyaz ediyorum.
2014 bütçe tasarısının hazırlanmasında emeği geçen Maliye Bakanlığımıza, Plan ve Bütçe Komisyonumuza, tüm bakan, milletvekili arkadaşlarımıza, bürokrat ve teknokratlarımıza şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Yaklaşık on bir gün sürecek Genel Kurul müzakerelerinin her boyutuyla yapıcı olmasını, karşılıklı saygı, hoşgörü ve nezaket dairesinde ilerlemesini, ülkemiz için hayırlı neticelere vesile olmasını da gönülden arzu ediyorum.
Konuşmamın hemen başında, bugün açıklanan 2013 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamlarının ülkemize, milletimize, hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye ekonomisi üçüncü çeyrekte beklentinin üstünde, yüzde 4,4 oranında büyüdü. İlk üç çeyrek büyüme ortalaması yüzde 4 oldu. Geriye dönük dört çeyreğe bakıldığında, Türkiye'nin millî geliri de 822 milyar dolara ulaştı. Dünyada durgunluk devam ederken, büyüme oranları son derece düşük seyrederken Türkiye ekonomisinin bu kadar yüksek bir büyüme performansı göstermesi, hiç kuşkusuz, milletimiz adına son derece sevindirici bir gelişme. Bu güzel neticenin elde edilmesinde emeği olan herkesi, işçi, memur, çiftçi, tüccar, sanayici, ihracatçı, her bir vatandaşımızı gönülden tebrik ediyor, kendilerine teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri olarak bugüne kadar 11 bütçe hazırladık, başarıyla uyguladık ve bugün 12'nci bütçenin görüşmelerini yapıyoruz. Tek parti dönemlerinin ardından demokrasi tarihimizde ilk kez bir siyasi parti, yani AK PARTİ, kesintisiz olarak on bir yıl Hükûmet görevini üstlendi ve art arda 12 bütçe hazırladı. Böyle rekor bir süre hizmet etme görevinin milletimiz tarafından AK PARTİ hükûmetlerine tevdi edilmiş olması, hiç kuşkusuz, büyük bir onurdur, büyük bir bahtiyarlıktır. Ancak, bunun çok büyük bir sorumluluk anlamına geldiğini de biliyoruz. On bir yıl boyunca bu sorumluluğun gereğini yerine getirmenin gayreti içinde olduk. Milletimizin güvenini, teveccühünü boşa çıkarmadık.
On bir yıllık süre içinde 3 genel seçim, 2 mahallî seçim ve 2 halk oylaması yapıldı. Bu 7 seçimde de milletimizin huzuruna çıktık, hesabımızı verdik ve Allah'a hamdolsun milletimizden her seferinde tam not aldık.
Türkiye, çok uzun bir aranın ardından, AK PARTİ hükûmetleriyle istikrar ve güven ortamına kavuştu. On bir yıl boyunca tesis edilen bu istikrar ve güven ortamını muhafaza ederken bu fırsatı azami derecede değerlendirmenin, Türkiye'yi tarihî başarılarla buluşturmanın mücadelesi içinde olduk.
Türkiye on bir yıllık AK PARTİ hükûmetleri döneminde, sadece 2002 yılına göre değil, sadece 2001 ekonomik krizine göre değil, önceki tüm hükûmetlere nazaran çok başarılı bir performans sergilemiş, yapılanlara kat kat fazlasını eklemiş, ilklerle, rekorlarla tanışmıştır.
Geride bıraktığımız on bir yılın hem bize, yani Türkiye'ye hem dünyaya verdiği çok anlamlı, çok değerli bir mesaj var: Zemin sağlamsa, huzur varsa, istikrar varsa, güven ve güvenlik varsa, o zemin üzerinde ekonominin de istikrarla büyüdüğünü, refahın arttığını millet olarak hep birlikte müşahede ve tecrübe ettik.
Aslında biz bunu geçmişte 2 kez daha yaşadık. Merhum Menderes'in Başbakanlığı döneminde on yıllık güven ve istikrar zemininde Türkiye ekonomisi de istikrarla büyümüş, refah artmış, ülke güç kazanmıştı. Ardından 1983-1989 arasında, merhum Özal döneminde, sağlanan güven ve istikrar zemininde yine Türkiye büyük atılımlar gerçekleştirmişti. Tek parti dönemlerinde, koalisyon dönemlerinde, darbe süreçlerinde, siyasi istikrarsızlık dönemlerinde Türkiye ekonomisi kan kaybetmiş, güç kaybetmiş, Türkiye çok ağır bedeller ödemişti. Geçmişte yaşanan, bugün de AK PARTİ hükûmetleri döneminde on bir yıldır süren tecrübe gösteriyor ki Türkiye, sağlam bir zemine sahip olduğu müddetçe büyümeye, kalkınmaya, ilerlemeye devam edecektir. Demokrasi kurallarıyla işledikçe, millî irade tüm süreçlere egemen oldukça, Türkiye, önüne koyduğu her hedefe kolaylıkla ulaşacak, hedeflerini aşacak ve aynı şekilde büyümeyi sürdürecektir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, bu salon içinde her birimiz milleti yani millî iradeyi temsil etmek gayesiyle bulunuyoruz. Bizim buradaki varlık sebebimiz, millî iradenin tecellisidir. Bu salon içinde çoğunluk da azınlık da millî iradenin eseridir. İktidar partisine mensup milletvekilleri de muhalefetin vekilleri de millî iradenin gereği olarak buradadır. Millî iradeyi korumak ve güçlendirmek -altını çizerek ifade ediyorum- sadece iktidar partisi vekillerinin değil, bu salondaki her vekilin birinci vazifesidir. Türkiye'nin her meselesinin müzakere edilmesi, istişare edilmesi, çözülmesi gereken zemin işte burasıdır. Türkiye'nin her meselesinde hem muhatap hem de çözüm aracı, bu salondaki vekiller ve onların arasından teşekkül etmiş hükûmettir. Bu salonun dışında, bu salondaki vekillerin dışında hiç kimse, hiçbir kurum, Allah'tan başka hiçbir güç, bu ülkeye ve bu millete istikamet veremez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hiçbir vekil, hiçbir siyasi parti millî iradeyi hedef alan, millî iradeyi, Meclis iradesini zayıflatmaya çalışan saldırılar karşısında kayıtsız kalamaz.
Bakın, geçmişte maalesef, bu salonun içinde kimi vekiller, kimi siyasi partiler millî iradeye ve Meclise yönelik saldırılara karşı dik durmamış, hatta zemin hazırlamış, hatta bu saldırıları alkışlamış, onaylamıştır. Millî irade ve Meclis iradesini yok sayan bir vekil ya da siyasi parti en başta kendisini inkâr etmiş olur. Şu noktanın da altını özellikle çiziyorum: Millî iradeye yönelik tehdit sadece düşmanlardan gelmez, millî iradeye yönelik tehdit sadece silahlı güçlerden gelmez; terör millî iradeye yönelik tehdittir, şiddet içeren eylemler millî iradeye yönelik tehdittir, sermaye eğer kendisini Meclis iradesinin üzerinde vehmediyorsa bu da millî iradeye tehdittir, medya kendisini Meclis iradesinin üzerinde görüyorsa bu da millî iradeye tehdittir, birtakım çeteler, birtakım karanlık örgütler, mafya yapılanmaları millî iradeye doğrudan doğruya tehdittir. İşte, bütün bu tehditlere karşı durması gereken sadece iktidar partisinin vekilleri değil, tüm vekiller, tüm siyasi partilerdir. Millet iradesine, milletin tercihlerine yönelik her saldırı, sadece iktidar partisini değil, Meclisin tamamını hedef alır. Eğer bir siyasi parti teröre karşı net tavır sergilemiyor, terörle arasına mesafe koymuyor, terörü açık şekilde kınayamıyorsa millî iradeyi, siyaseti, en önemlisi kendisini inkâr ediyor demektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer bir siyasi parti şiddet içeren sokak eylemlerini aleni destekliyorsa, oradan medet umuyorsa, hatta kendi vekilleri polise taş atıyor, hakaret ediyorsa o siyasi parti, Meclisin, millî iradenin, siyasetin saygınlığını önemsemiyor demektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Eğer, kimi sermaye çevreleri, kimi medya kuruluşları çirkin ittifaklar eşliğinde Meclisi ve millî iradeyi hedef alıyor, muhalefet ve iktidar bu saldırılara karşı ortak tepki koymuyorsa millî irade yara alıyor demektir.
Vekillerin ve siyasi partilerin güçlerini aldıkları yer sadece ve sadece millettir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Vekillerin ve siyasi partilerin hesap verecekleri yegâne makam milletin ta kendisidir. Milletten değil de terörden, şiddet içeren sokak eylemlerinden, sermaye ve medyadan güç devşirmeye çalışanlar
meşruiyetlerini kaybeder, millet ve tarih nezdinde mahcubiyet yaşarlar. Yakın tarihimiz bunun çok sayıda örneğine şahitlik etti. Sandık, hiçbir hatayı hesapsız bırakmadı. Elbette sivil toplum, medya, sokağın sesi demokrasilerde önemlidir. Ancak, eline silah alan ya da elindeki gücü silah gibi kullananlar demokrasiye fayda sağlamaz, zarar verirler. Mademki bu ülke 23 Nisan 1920'de millî iradenin hâkimiyeti üzerine bina edilmiştir, öyleyse millî iradenin dışında, fâni hiçbir güç tanınamaz.
Hükûmet olarak, on bir yıl boyunca, millî iradenin tam anlamıyla tecelli etmesi, güç kazanması, bütün süreçlere hâkim olması için çok samimi bir mücadele verdik. Her meselede hakem millet oldu. Her meselede yegâne karar verici millet oldu. Milletimize inandık, güvendik. Milletimizin her meselede en iyi kararı vereceğine itimat ettik ve her zaman milletimizle hareket ettik.
Türkiye, tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi, askerî ve sivil tüm mercilerin üzerinde olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesiyle yoluna devam edecektir.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yalandan kim ölmüş!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Demokrasimiz ancak bu şekilde ileri standartlara ulaşabilir. Ekonomi ancak bu şekilde büyüyebilir. Türkiye'de sosyal barış, huzur, kardeşlik ancak bu şekilde tesis edilebilir.
Siyaset için milletin desteği yeterlidir, siyasetin başka hiçbir desteğe ihtiyacı yoktur. Meclis içinde de, dışında da artık herkes, her kesim bunu anlamalı ve kabullenmelidir. Türkiye'ye, terör, şiddet eylemleri, sermaye, medya, çeteler değil, yalnızca millet istikamet çizer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörün yaklaşık otuz yıldır Türkiye'de siyasete nasıl etki etmeye çalıştığını hepimiz gördük ve yaşadık. Şunu kabul etmeliyiz ki terörün siyaset üzerindeki etkisi, sadece terörden değil, bundan yarar sağlamaya çalışan siyasetçilerden de kaynaklanmıştır. Siyaset kurumu kimi zaman terörün siyaseti belirleme etkisine göz yummuş ve Türkiye bunun ağır bedellerini ödemiştir. Terörün gölgesinde siyaset yapmak, terör saldırılarını hükûmetler aleyhine kullanmak, şehit cenazelerini istismar etmek, zaman zaman terörü siyaset üzerinde güçlü bir etki hâline getirmiştir. Terör saldırıları karşısında hükûmetler zora düştüğünde, bu ülkede muhalefetin ellerini ovuşturduğu görülmüştür. Öte yandan, meselenin çözümü için otuz yıl boyunca ortak bir irade oluşturulmamıştır. Geçmişte hükûmetler terör karşısında risk almaktan kaçınır hâle gelmiş, cesaretle meselenin üzerine gidememiştir.
Biz, on bir yıl boyunca bu riskten hiçbir zaman kaçınmadık. Millî irade üzerinde, ekonomi üzerinde, demokrasi, sosyal barış ve kardeşlik üzerinde bir tehdit teşkil eden terör karşısında cesur ve kararlı bir duruş sergiledik. Meseleyi sadece güvenlik boyutuyla değil, ekonomik, sosyal, diplomatik boyutuyla ele aldık. Geldiğimiz noktada, Türkiye, birliğinden ve kardeşliğinden hiçbir taviz vermeden terörsüz bir ortam inşa etmeyi başarmıştır.
Bunun belli çevrelerde çok ciddi rahatsızlık oluşturduğunu görüyoruz. Terörün yeniden canlanması ve can alması için çok ciddi gayretlerin olduğunu görüyoruz. Bir yıldır devam eden huzur sürecini sabote etmek için özellikle bugünlerde tahriklerin devreye sokulduğunu çok iyi görüyor ve biliyoruz.
Çok ilginçtir, terör, otuz yıldır, hemen her seçim öncesinde, seçimleri etkilemek üzere ihale almıştır. 30 Mart seçimleri öncesinde terörü canlandırmak için ortaya konulan tahriklerin de böyle bir gayeye matuf olduğunu çok iyi anlıyoruz.
Buradan Türkiye Büyük Millet Meclisine ve aziz milletimize açık açık ilan ediyorum: Son günlerde sahnelenmek istenen tahrikler doğrudan doğruya milli iradeye yöneliktir, huzura yöneliktir, barışa yöneliktir, en önemlisi de seçim sürecini etkilemeye yöneliktir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve millet bu saldırılar karşısında tek yürek olduğu takdirde bu tahrikler asla başarıya ulaşamayacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Aziz milletimizi sağduyulu olmaya, dikkatli olmaya davet ediyorum. Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da yaşayan vatandaşlarımızın, bir yıldır devam eden huzur iklimini sabote etmeye yönelik bu kışkırtmalara karşı uyanık olmalarını rica ediyorum.
Bakınız, şu son bir yıl içinde, Türkiye genelinde olduğu gibi Doğu ve Güneydoğu illerimizde de çok farklı bir atmosfer oluştu. Bölgede ticaret canlandı, turizm canlandı, bölgede yatırımlar hız kazandı. İnsanlar köylerine dönmeye, mezralarına çıkmaya, yıllardır gidemedikleri dağlara, yaylalara gitmeye başladı. Askerimiz, polisimiz, düğünlerde vatandaşın sevincine, cenazelerde acısına eşlik etmeye başladı. Bölgeye yatırımcılar gelmeye, bölgeye Türkiye'nin her tarafından turistler, ziyaretçiler gelmeye, bölgeyle tanışmaya, kucaklaşmaya başladı.
Bugün, bunların ötesinde, bir yıldır anneler, babalar oğullarının şehadet haberini, ölüm haberini almadı. Vatanından ayrı kalan, önce devlet, ardından terör korkusuyla vatan hasretiyle yanıp tutuşan sanatçılar "ağlama" diyerek insanların umutlanmasına vesile oldular. Bu umudu kırmaya, bu heyecanı köreltmeye, kara, kışa rağmen bölgede ve Türkiye'de yaşanan bahar havasını tehdit etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu bahar havasına kastedenler tarih önünde hesap veremezler. Bu bahar havasının tehdit edilmesi karşısında susanlar, ellerini ovuşturanlar, sevinenler, tarih ve millet karşısında hesap veremezler. Bugün "Hükümet kaybetsin, iktidar partisi kaybetsin." diyerek terörün yeniden can almasına göz yumanlar, sessiz kalanlar vicdanlarıyla yüzleşemez, aynada yüzlerine bakamazlar.
Burada açık açık bir kez daha söylüyorum: Yeter ki bir damla kan akmasın, yeter ki annelerin bir damla gözyaşı toprağa düşmesin, yeter ki millet kazansın, Türkiye kazansın; biz kaybetmeye razıyız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Millet bizden bu meseleyi çözmemizi istiyor. Hiçbir taviz vermeyeceğiz, milletin başını öne eğdirecek hiçbir adım atmayacağız. Ama, burada Anayasa'ya uygun hareket edeceğine dair yemin edip ondan sonra "Biz bu Anayasa'yı tanımıyoruz." demenin anlaşılır hiçbir yanı yok.
Şehitlerimizin ruhlarını incitecek hiçbir girişimin içinde olmayacağız.
Biz, 2001 yılında, Afyonkarahisar'dan yola çıktığımızda dört tane kırmızı çizgimizi açıkladık: "Tek millet" dedik, "tek bayrak" dedik, "tek vatan" dedik, "tek devlet" dedik. Biz yola böyle çıktık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Adı, milletin adı?
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Milletin adı ne, milletin?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve millet anlayışımız Türkiye'deki tüm etnik unsurları kapsar, hepsini kucaklarız; millet tanımı zaten budur.
İki: "Tek bayrak" dedik. Bayrağımızın rengi -kıskananlar varsa öğrensin- şehidimizin kanıdır; hilal, bağımsızlığımızın ifadesidir; yıldız, o da şehidimizin sembolüdür.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ne bayrağı? Söyle bir, söyle.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Öğrenmiyorsan bil! Türk Bayrağı tabii ki, ne bayrağı olacak! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bayrağı sormadı, milleti sordu, milleti!
İZZET ÇETİN (Ankara) - Millet nedir, millet? Milleti soruyoruz.
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, lütfen!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Biz tek bir ırka hizmet etmiyoruz, biz Türk'üyle, Kürt'üyle...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ayrıştırdın işte gene, gene ayrımcılık yaptın!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - ...Laz'ıyla, Çerkez'iyle, Gürcü'süyle, Abaza'sıyla, Roman'ıyla, Pomak'ıyla Türkiye'de kim varsa insan olarak hepsine hizmet ediyoruz. Bizim aşkımız bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) - Ayrıştırmayı böyle başlattın sen, sayarak!
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Milletin adı ne?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Çünkü biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü seviyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Muhalefeti de seviyor musunuz?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 780 bin kilometrekarenin tamamı bizim vatan toprağımızdır ve "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır." Bu anlayışla biz çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Dördüncüsü de tek devlet, Türkiye Cumhuriyeti devleti. Bunun dışında başka bir şey tanımıyoruz.
ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Federal mi?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Onu özel konuşuruz.
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, laf atmayın ya; lütfen, rica edeceğim.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve değerli arkadaşlarım, eski Türkiye, yasakların olduğu, yolsuzluğun olduğu, yoksulluğun çığ gibi büyüdüğü bir Türkiye'ydi.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, Genel Başkan konuşurken laf atanlara söyleyecektin!
BAŞKAN - O zaman da söyledim. Bakın, hiç yapmayın.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Eski Türkiye, milletin sesine, feryadına, çığlığına kulak tıkayan bir Türkiye'ydi. Eski Türkiye, umutlarını yitirmiş, öz güvenini kaybetmiş, gözlerinin âdeta feri sönmüş bir Türkiye'ydi. En önemlisi de eski Türkiye, kuruluştaki ruhtan, felsefeden, inançtan, o heyecan ve birliktelikten hızla uzaklaşan bir Türkiye'ydi. Bu topraklar üzerinde dedelerimiz de, babalarımız da, bizler de gerçekten büyük acılar yaşadık, büyük hüzünlere şahitlik ettik. Ne bu güzel ülke ne de bu aziz millet yaşananları hiç hak etmedi.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Az önce okuduğunuz "Bayrak" şiirini ders kitaplarından siz kaldırdınız.
BAŞKAN - Sayın İnce... Sayın İnce...
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ders kitaplarından kaldırdınız o "Bayrak" şiirini.
BAŞKAN - Sayın İnce, bakınız, grup başkan vekili olarak çok uygun değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ama o şiiri kaldırdılar kitaplardan. Kendisi okuyor ama kitaplarda yok.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ölümler, gözyaşları, korkular, diz boyu yoksulluk, çaresizlik, umutsuzluk hiç de hak ettiğimiz, hiç de layık olduğumuz bir hayat tarzı değildi. Yine de milletçe hayata tutunduk. Dün karanlık olsa da yarının aydınlık olacağına milletçe yürekten inandık.
Şu son on bir yıl, ülkemizin tarihinde ve talihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır. İnanıyorum ki millet, on yıllar, yüzyıllar boyunca bu on bir yılı hiç unutmayacaktır. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Hiç unutmayacakları garanti!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Şu geride bıraktığımız on bir yıl aslında sadece bir başlangıçtır.
Değerli arkadaşlar, üç buçuk yıl iktidarda kalıp beş yılı tamamlayamayan, ondan sonra kaçıp giden bir iktidara ne söyleyeyim ben? Söyleyecek hiçbir şeyim yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Putin'e "Bizi kurtar." dedin Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Milletin verdiği yetki beş yıl, tamamlayamıyorsunuz, üç buçuk yılda bırakıp gidiyorsunuz.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Putin'den yardım istedin, ne istedin?
BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlar...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve durum ortada, çok açık, net; on bir yıl ardı arkasına milletin görevlendirdiği bir iktidar var.
Şu anda Mecliste konuşuyoruz. Bak, bizler konuştuk, keşke siz de konuşsaydınız. Arkadaşlarım konuştu, şimdi de ben konuşuyorum. Dinlemek bu Parlamentonun çatısı altına yakışır, dinletmek de yakışır. Lütfen, bunu dinleyelim. (CHP sıralarından gürültüler)
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Arkadaşlara söylemek lazım.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Dinlemeye niçin gelmediniz muhalefeti?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bakanlarınıza söyleyin, bakanlarınıza!
BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlar, bakın...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünü kutlayacağımız 2023, hiç kuşkusuz, bugünden farklı olacaktır. Özüyle, ruhuyla buluşmuş, kökleriyle barışmış, kardeşlik ve dayanışma içindeki yeni Türkiye 21'inci yüzyılı inşa etmeye devam edecek, 21'inci yüzyılı bir Türkiye yüzyılı yapacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, on bir yılda, demokratikleşme konusunda çok ama çok önemli mesafe kaydetti. Bugün, 18-22 yaşlarındaki gençlerin Türkiye'nin on bir yıl öncesi ve bugünü arasında kıyas yapmakta zorlanacaklarını biliyoruz. Onlar on bir yıl önce çocuktular ve Türkiye'nin nereden nereye geldiğini çok iyi değerlendiremeyebilirler. Ancak, gençlerimiz bir yana, belli bir yaşın üstündeki pek çok kişinin de eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında kıyas yapmakta zorlandıklarını, açıkçası, eski Türkiye'yi çok çabuk unuttuklarını görüyoruz. Bugünden geçmişe bakarken hadiseleri vicdan terazisinde tartmayanlar, hakkaniyeti unutanlar, ahde vefasızlık yapanlar hiç kuşkusuz nisyan içinde değiller fakat açık şekilde nankörlük içindedirler.
Değerli arkadaşlarım, hiç kuşkusuz ideal noktada değiliz ama dün ile kıyaslanmayacak bir konumdayız. Bugün bizi özgürce eleştirebilenler daha birkaç yıl öncesine kadar belli kurumlara, belli çevrelere tek bir söz söyleyemiyordu. Bu nasıl bir baskıcı ortam ki dün yazamadıklarınızı bugün dilediğiniz gibi yazıyor, dün atamadığınız manşetleri bugün istediğiniz gibi atıyor, şimdiye kadar söyleyemediklerinizi bugün rahatça ifade edebiliyorsunuz. (CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Ankara) - Basılmamış kitaplar toplandı.
MUSA ÇAM (İzmir) - Gazetecileri, köşe yazarlarını işten attırıyorsunuz!
BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlar...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Polisimize taş atarak, hakaret ederek özgürlük taşkınlığı yaşayanların "Özgürlük yok." söylemleri samimiyetsizlikten başka bir şey değildir.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ağızdan çıkanı biraz kulak duyacak, kulak!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Şurada, üç buçuk ay sonra milletimiz sandığa gidecek, hür iradesiyle oy kullanacak. 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı için, 2015 yılında milletvekili seçimi için sandık bir kez daha -merak etmeyin- önümüze gelecek. Söylediklerine inanan varsa buyursun, bunu sandıkta teyit etsin. Hiç telaşa gerek yok, bağırıp çağırmaya gerek yok. Orada, hesap orada! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
Değerli milletvekili arkadaşlarım, size burada bir örnek vereceğim: On bir yıl önce bir kadının, bırakın kamuda başörtüsüyle çalışması, okuması bile imkân, ihtimal dışıydı. Bu ülke şehit annelerinin başörtüleriyle orduevlerine giremediği günlere şahit oldu. 1999 yılında bir kadın milletvekili başörtülü olduğu için işte bu salonda lince uğradı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) On dört yıl sonra bugün kızlarımız üniversitelerde başörtüleriyle okuyabiliyor. Artık, kadınlar kamuda başörtüleriyle çalışabiliyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Artık bırak bu işi ya!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Kadın milletvekilleri bu salon içinde özgürce başlarını örtebiliyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) - 2004'teki Millî Güvenlik Kurulunda attığınız imzalardan da biraz bahsederseniz...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Allah'a hamdolsun, Türkiye normalleşiyor, adalet güç kazanıyor. On dört yıl önce bu salondaki ve bu salonun dışındaki linç girişimleri karşısında dik duramayanların, bugün tesis ettiğimiz özgürlük ikliminde geçmişi hoyratça eleştirmelerini de milletimin vicdanına ve takdirine havale ediyorum.
Demokrasiden ve özgürlüklerden korkmadığımız için Türkiye'yi yasaklardan kurtardık, zincirlerinden, prangalarından kurtardık, bugünlere taşıdık. Korkmadan, çekinmeden geleceğe yürümeye devam edeceğiz. Türkiye büyük bir devlettir. Milletiyle, tarihiyle ve ecdadıyla çok büyük bir devlettir. Türkiye, özgürlüklerden korkacak kadar küçük bir devlet değildir. Türkiye başörtüsünden, inançlardan, dillerden, türkülerden, şarkılardan, kelime ve kavramlardan korkacak kadar küçük bir ülke değildir.
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Vallahi, dün Kürdistan'ı yasakladınız, korkuyorsunuz.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Türkiye, kendi öz vatandaşından korkacak, onu kendisine tehdit olarak görecek kadar küçük bir devlet hiç değildir. Türkiye, on bir yılda demokrasi ve özgürlükle büyüdü, bundan sonra da öyle büyümeye devam edecektir. Her reform Türkiye'yi daha da büyütecek, her reform Türkiye'nin gücüne güç, itibarına itibar katacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; on bir yıllık süreçte Türkiye'nin dış ticaret hacmi 4,5 kat artış kaydetti. Bugün burada bazı rakamlar telaffuz ediliyor. Biz hangi rakamdan devraldık Türkiye'yi? 230 milyar dolardan devraldık. Şu anda geldiğimiz rakam -2012'yi söylüyorum, şu anı söylemiyorum, şu an daha da ilerdeyiz- 782 milyar dolara ulaştık. Fark bu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Borçtan bahset.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Borç mu bu?
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ben millî geliri konuşuyorum, borcu konuşmuyorum, borca da geleceğim.
2002 yılında 87 milyar dolar olan dış ticaretimiz 2012 sonunda 389 milyar dolara ulaştı. İhracatımız 36 milyar dolardan 152,5 milyar dolara ulaştı.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - İthalat?
İZZET ÇETİN (Ankara) - İthalat ne oldu? İthalatı da söyle Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Kasım ayında, aylık bazda tarihimizin en yüksek ihracat rakamına ulaştık. Dünyadaki, özellikle Avrupa'daki daralmaya rağmen, Türkiye'nin ihracatçıları, farklı pazarlara yönelmek suretiyle, Türkiye'nin ihracat rekorlarını muhafaza etmeye, rekorları tazelemeye devam ettiler.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - İthalat, ithalat?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Cari açık, cari açık?
BAŞKAN - Arkadaşlar, laf atmanızın bir faydası olduğuna inanıyor musunuz? Eğer öyle ise belli bir ara vereyim, ne kadar atacaksanız atın ama çok doğru bir şey değil, Meclise yakışmıyor. Yakışmıyor bunlar, lütfen...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bizim ithalatımızın en ağırlıklı kısmı petroldür, doğal gazdır, eğer o da gelmezse sonra donarsınız. Donmanızı istemiyorum, onun için devam edeceğiz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Cari açık, cari açık?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Çığırından siz çıkardınız Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Türkiye'nin müteahhitlik firmaları, 1972-2003 arasında, otuz yılda 44 milyar dolar tutarında proje üstlenmişlerdir. Bizim dönemimizde, 2003 yılından bugüne kadar üstlenilen proje miktarı ise -dikkatinizi çekiyorum- 220 milyar dolar oldu. Sadece 2012 yılında yani bir yıl içinde üstlenilen miktar 27 milyar dolar. Otuz yılda elde edilen miktarı, biz şimdi bir yılda, on üç-on dört ayda bunu elde ediyoruz.
2002 yılına kadar Türkiye toplam 15 milyar dolar uluslararası yatırım çekebilmişken on bir yıl içinde yaklaşık 150 milyar dolar uluslararası yatırım çekti ve uluslararası sermayeli firma sayımız 35 bini aştı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Nerede yatırım yapıyorlar?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Dış temsilciliklerimizin sayısı 219'a yükselirken Türkiye'nin yurt dışı insani ve kalkınma yardımları 2,5 milyar doları aştı. 45 milyon dolar göreve geldiğimizde, şu anda bizim dünyada vermiş olduğumuz destek 2,5 milyar dolara ulaştı bir yılda. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Türkiye, OECD ülkeleri arasında dış yardımlarını en fazla artıran ülkeler arasında yer aldı. Büyükelçiliklerimizin yanı sıra TİKA temsilciliklerimiz, Yunus Emre enstitüleri, Anadolu Ajansı, TRT, Türk Havayolları, Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı gibi kurumlarımızla dünyanın her yerine ulaşmanın gayreti içinde olduk.
Türkiye dış ticarette, müteahhitlik hizmetlerinde, uluslararası doğrudan yatırımlarda başarısını işte bu barışçı, aktif dış politika sayesinde elde etti. Artık kendisini içe kapatan, içerideki yapay sorunlarla enerjisini heba eden bir ülkenin ekonomisi de büyüyemez.
Bütün bunların ötesinde, tarihin ve ecdadımızın bize yüklediği bir miras ve misyon vardı. Dış politikada işte bu miras ve misyonu gururla taşımanın mücadelesi içinde olduk. Türk Bayrağı, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu, Türk lirası artık dünyanın her yerinde çok farklı anlam ifade ediyor, itibar görüyor. Türk Bayrağı, Türk Kızılayı bayrağı, TİKA amblemi, Türk Hava Yolları, TRT, Anadolu Ajansı logosu artık mazlum ve mağdur halklar nezdinde sıcak, şefkatli, dostça, kardeşçe bir anlam taşıyor.
Değerli arkadaşlarım, Suriye konusunda, aynı şekilde, hakkı ve haklıyı savunduk, Filistin konusunda hakkı ve haklıyı savunduk. Mısır'da halkın seçilmiş oyuyla gelmiş bir iktidarın askerî müdahale ile devrilmesi karşısında susmadık, meseleyi görmezden gelmedik. Mısır'daki darbeyi hak zaviyesinden eleştirdik, dünyanın dikkatini buraya çektik ve dünyada dik duruşumuzla takdir topladık.
Myanmar'dan Somali'ye, Şili'den Filipinler'e kadar, imkânlarımız ölçüsünde yoksulların, mağdurların, afetzedelerin yanında olduk ve olmaya devam ediyoruz.
Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerinde 22'nci faslı müzakereye açtık.
MUSA ÇAM (İzmir) - Amerika'daki Kızılderililerden bahsetsenize biraz!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İşte, Amerika'daki Kızılderili'ye bile su sağlayacak imkâna bu iktidar sahip. Siz o rakamlara muhtaçtınız, muhtaç! (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Ankara) - Onların barajı var, barajı! Suya ihtiyaçları yok onların.
BAŞKAN - Sayın Başbakan, bir dakikanızı rica edeceğim.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Siz o rakamlara muhtaçtınız, o rakamları bile vermiyordu size dünya, çaldığınız kapılardan alamıyordunuz.
Bizim dönemimizde dış politikaya özellikle nefret, öfke, küsme, darılma değil, stratejik akıl hâkim oldu. Geçmişte hata yaptı, geçmişte hasmane duygular içine girdi diye bir devleti, bir halkı topyekûn çizmek diplomasinin kurallarına uymadığı gibi büyük devlet refleksiyle de örtüşmez.
Bakınız, Somali Cumhurbaşkanı, şu ifadeyi kullanıyor: "Geçmişte Somali halkı hastalandığında Azrail'i bekliyordu, şimdi Türk doktorlarını bekliyor." (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUSA ÇAM (İzmir) - Doğru, Atatürk de öyle söylemişti. "Beni Türk doktorlarına emanet edin." demişti, Atatürk de öyle söylemişti.
BAŞKAN - Sayın Çam...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Evet, işte bu samimi ifadeler Türkiye'nin dış politikada ulaştığı noktanın, Türkiye'nin dış politika anlayışının özüdür, özetidir.
Bakınız, şu anda, biliyorsunuz, göreve geldiğimizde Türkiye'nin IMF'e olan borcu 23,5 milyar dolardı ve bu 23,5 milyar dolar borcu 14 Mayıs itibarıyla sıfırladık ve şimdi biz IMF'e 5 milyar dolar borç verecek noktaya geldik, anlaşma imzalandı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
İZZET ÇETİN (Ankara) - Borcu nereden nereye çıkarttınız Sayın Başbakan? Bir de onu söyleyin.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Dış borçlar ne olacak, toplam borçlar ne olacak?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Çalış, sizin de olsun. Kıskanmayın, çalışın, sizin de olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Borç, borç? Toplam borç ne oldu, toplam borç?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Dikkatinizi çekiyorum, bu, küresel finansın nasıl finanse edildiğini göstermesi bakımından önemli.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Fakir fukaranın parasını veriyorsun.
BAŞKAN - Sayın Öztürk, bu kadar müdahaleniz artık kabul edilebilir bir durum değil.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sus biraz be ya! Biraz saygılı olun lütfen ya! Ne oradan bağırıp duruyorsunuz ya! (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, rica ediyorum. Yani kürsüde konuşan hatibin görüşlerine katılmayabilirsiniz, yanlış bulabilirsiniz ama böyle bir usul yok. Burada on gün daha bu işleri konuşacağız. Beğenmiyorsanız cevaplarınızı verebilirsiniz.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bizim Genel Başkan konuşurken müdahale ettiler, siz bir şey söylemediniz.
BAŞKAN - Lütfen... Bundan sonra başka konuşmalar da olacak, o zaman herkes bu yolu tercih ederse burada müzakere yapılamaz. Bu, Meclise yakışan bir tavır değil, bir görüntü değil. Rica ediyoruz.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Biz Kılıçdaroğlu'na böyle mi yaptık ya? Bu ne saygısızlık ya!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Bizim Genel Başkan konuşurken müdahale edenlere niye söylemediniz?
BAŞKAN - Sizin adınıza konuşmalar yapıldı. Müdahale eden varsa onları da ikaz ettik. Bunlar doğru bir tavır değil.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Genel Başkana karşı grup başkan vekiline söz verdiniz Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın grup başkan vekillerimizden rica ediyorum. Eğer bu yol açılırsa burada hiçbir müzakere yapılamaz.
Buyurun Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Merkez Bankası rezervlerimize geliyorum. Millî bankamız Merkez Bankasının göreve geldiğimizde 27,5 milyar dolar döviz rezervi vardı. Çalıştık, gayret ettik, hamdolsun, şu anda geldiğimiz nokta 134 milyar 617 milyon dolar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) - Kimin lehine?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Nereden nereye...
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Borcu söyle Sayın Başbakan, borcu, borcu...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve bu arada, 5 Kasım 2012'de Fitch, 27 Mart 2013'te Standard and Poor's, 16 Mayıs 2013'te Moody's kredi notumuzu yükseltti.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Hani doların belini kıracaktınız?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve bütün bunlarla birlikte, Türkiye'nin dünyadaki finansal krize rağmen nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok ama çok önemli.
Bakınız, yola çıkarken bir şey söyledik: Yolsuzluk, yasaklar ve yoksulluk bizim hassasiyetimiz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayıştay raporları...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Denetimden niye kaçtın?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Sayıştaya gel Sayıştaya, raporlar nerede?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Uluslararası Yolsuzluk Algısı Endeksi'nde Türkiye, 2002'de 102 ülke arasında 65'inci sıradaydı. Geçen yıl, ülkemiz 174 ülke arasında 54'üncü sırada yer aldı. Bu yıl ise Türkiye, Uluslararası Yolsuzluk Algısı Endeksi'nde 177 ülke arasında 53'üncü sırada yer aldı. Yolsuzluk konusunda asla müsamahamız yok ve olamaz.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Raporlar nerede? Raporlar niye verilmiyor?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ancak, burada şunu da hatırlatmak durumundayım: Yolsuzluk ne kadar çirkin, ne kadar kul hakkını, yetim hakkını yemekse; delili, belgesi, ispatı olmadan yolsuzluk iddiasında bulunmak da o kadar çirkin, o kadar büyük haksızlıktır ve hakka tecavüzdür.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Açın denetime. Madem böyle, denetime açın.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Geçen yıl, bütçe görüşmelerinde burada, Kayseri Büyükşehir Belediyemizin halka dağıttığı sucukları hatırlatmıştım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yapılan mesnetsiz yolsuzluk iddiaları sayesinde, Kayseri'de yoksullar sucuk yemeye devam ediyorlar, onlar da yoksulların arasında şimdi sucuklarını yiyorlar sayenizde.
Bu arada, bizi yolsuzlukla itham edenlerin kendi belediye başkanları hakkında bir çift söz söylemelerini bekliyoruz.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Hangi AKP'li belediyeye müfettiş yolladınız?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sucuğa gerek yok, AVM'de ızgara işi yapalım, daha iyi olur! AVM'de ızgara işi!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Özellikle de yolsuzlukla itham ettikleri... Hatta yolsuzluk klasörlerini bizzat raflardan çıkaranların, lütfen, bunu şimdi de açıklamalarını bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bence sucuğa gerek yok, AVM'de ızgara işi daha iyi!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, özellikle son süreçte, 3Y içinde yasaklarla ilgili düşüncelerimi ifade ettim. Yoksulluk konusunda on bir yılda kaydettiğimiz mesafe son derece çarpıcı. 2006 yılından itibaren, Türkiye'de günlük harcaması 1 doların altında nüfus kalmadı. Günlük harcaması 2,15 doların altındaki nüfus 2002 yılında nüfusun yüzde 3'üydü, 2012'de bu oran on binde 6'ya yani yüzde 0,06'ya geriledi. 2002'de nüfusun yüzde 30'u günlük 4,3 dolar ve altı harcama yapıyordu. 2012'de günlük 4,3 dolar harcama yapanların oranı, dikkatinizi çekiyorum, yüzde 2,27'ye geriledi.
Maaşlar: Bir refah göstergesi olarak burada bazı maaşlardaki artışlara dikkatinizi çekiyorum. Bakın, 2002'den bugüne enflasyondaki kümülatif artış yüzde 160. Yani, ücretlerin on bir yıl içinde yüzde 160'ın üzerinde artması gerekiyor ki enflasyon altında ezilmesin.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Çok vermişsiniz! Çok vermişsiniz!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Peki, ücretler ne kadar artmış? Bugün konuşan arkadaşlarımızdan bir tanesi de öyle diyor, "Memurların maaşı enflasyonun altında kaldı." Biraz da matematik meselesi, ekonomi meselesi! Ve ne kadar artmış?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tabii, reel enflasyon yüzde 30, sizin enflasyonunuz yüzde 7!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Asgari ücret yüzde 336 oranında arttı. Aile yardımı dâhil, en düşük memur maaşı yüzde 381 arttı. En düşük memur emekli aylığı yüzde 377 arttı. En düşük SSK emekli aylığı yüzde 273 arttı. En düşük BAĞ-KUR esnaf emekli aylığı yüzde 423, çiftçi emekli aylığı yüzde 782 arttı. (CHP sıralarından gürültüler)
ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Sizinki ne kadar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Vatandaş ne kadar borçlandı? 6 milyardan 320 milyara çıktı mı?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 65 yaş aylığı yüzde 433, muhtar aylığı yüzde 370, engelli aylığı yüzde 488 artmış.
MUSA ÇAM (İzmir) - İcra dairelerindeki dosya sayısı kaç?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Korucu aylığı ise on bir yıllık süreçte yüzde 274 artı.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Çocukların gemicikleri ne kadar arttı?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yani, tüm ücretler toplam enflasyonun üzerinde arttı; enflasyon altında ezilmemiş, geçmişin kayıpları da telafi edilmiştir.
Ücretler artarken bu ücretlerin alım güçleri de arttı. 2002'de en düşük memur maaşı 392 lira iken şimdi 1.887 lira. Yine 2002'de ortalama memur maaşı 578 lira iken bugün 2.190 lira.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Benzin kaç liraydı, benzin?
ERKAN EKÇAY (Manisa) - Simit ne oldu?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ortalama memur maaşıyla 2002'de 569 kilo ekmek alınırken şimdi 766 kilo ekmek alınıyor...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Mazot, gübre, altın...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - ...265 kilo pirinç alınabilirken şimdi 472 kilo pirinç alınıyor, 67 kilo dana eti alınabilirken şimdi 86 kilo alınabiliyor, 449 litre süt alınabilirken şimdi 912 litre süt alınabiliyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Mazotu da söyle, gübreyi de söyle, altını da söyle.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Geçtiğimiz on bir yıllık dönemde asgari ücretin alım gücüne baktığımızda çok önemli iyileşmeler görüyoruz. 2002 yılında, asgari ücretle 132 kilo pirinç alınabilirken şimdi 239 kilo, 232 litre süt alınabilirken şimdi 437 litre, 168 kilo mercimek alınabilirken şimdi 325 kilo, 204 kilo toz şeker alınabilirken şimdi 321 kilo, 738 metreküp doğal gaz alınabilirken şimdi 964 metreküp doğal gaz alınabiliyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başbakan, karne var karne doğal gazda.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Sadece bir değişim göstergesi olarak burada asgari ücret, çay ve simit hesabını da hatırlatmak isterim.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Asgari ücretli simitle doyuyor!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2002'de asgari ücret 184 lira idi. 5 kişilik bir aile günde 3 öğün çay ve simitle geçinse 270 liraya ihtiyaç vardı yani asgari ücret maalesef çay ve simide yetmiyordu. Bugün bu hesabı yaptığınızda, asgari ücret 804 lira. 5 kişilik bir aile 3 öğün çay ve simit tüketse ihtiyacı olan miktar 450 lira. On bir yıl önce asgari ücret çay ve simide yetmezken bugün neredeyse asgari ücretin yarısı buna yetiyor. (CHP sıralarından gürültüler)
MUSA ÇAM (İzmir) - Ölçü bu mu, ölçü bu mu?
BAŞKAN - Sayın Çam...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Anladığınız dilden konuşuyorum.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Asgari ücreti 2002'den hesaplıyor!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Refah göstergelerine gelince: 2002 yılında... (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, lütfen, yapmayın ya, rica ediyorum, rica ediyorum. Yani, artık, tolerans hududunu da aştı bu. Böyle bir müzakere tarzı olamaz. Bu Meclise böyle bir müzakere tarzı yakışmıyor, rica ediyorum. Demin de ifade ettim, eğer görüşleri paylaşmıyorsanız cevap verme imkânınız var, on gün süreyle burada daha bu işleri tartışacağız. Herkese imkân var, fırsat var. Bu yolu açarsak bundan sonra burada hiçbir parti doğru dürüst müzakere yapamaz, konuşamaz, rica ediyorum arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Buyurun Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Geliyorum bazı refah göstergelerine.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Başbakana bir soru sormak istiyorum.
BAŞKAN - Öyle bir şey yok Sayın Öztürk, canım! Yani, siz hukukçusunuz, şu yaptığınızı İç Tüzük'te bir yere getirin yerleştirin, ben de anlayayım. Doğru bir şey değil bu, yapmayın.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2002 yılında Türkiye'deki toplam otomobil sayısı 4 milyon 600 bin adetti, şu anda 2 katı, 9 milyon adet.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Gemi sayısını da açıklayın.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakınız, 4 milyon 600 bin adetti, şu anda 9 milyon adet. On bir yılda 4 milyon 525 bin adet otomobil trafiğe çıktı. 2002 yılında, bir yıl içinde 91 bin adet otomobil satılmıştı, 2002. 2012 yılında, bir yılda 556 bin adet otomobil satıldı. On bir yıl önce, bir yılda 1 milyon 088 bin adet buzdolabı satılmıştı, 2004'ten itibaren yılda ortalama 2 milyon adet buzdolabı satılıyor.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Şu simit hesabını bir yapar mısın Sayın Başbakan! Rize'deki simit hesabı.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2012'de bu sayı 2 milyon 317 bin adet. Çamaşır makinesi aynı şekilde, 2002'de, bir yılda 824 bin adet satılmıştı, 2012'de 1 milyon 857 bin adet satıldı.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Simide gel simide!
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Kaç ton kömür dağıtıyorsun?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bir refah göstergesi olarak hava yollarındaki yolcu sayısını da özellikle ifade etmem lazım: Bakınız, Türk Hava Yolları on bir yıllık süreçte çok ciddi bir büyüme kaydetti. 2003 yılında 103 ülkeye uçan Türk Hava Yolları, şu anda 236 noktaya uçuyor. Yolcu uçağı sayımız 162'den 383'e çıktı. On yılda, 10 milyondan fazla vatandaşımız ilk kez uçağa bindi. 2003'te 34,5 milyon kişi olan toplam yolcu sayısı, 2012 sonunda 131 milyona ulaştı, bu yılın sonunda da 152 milyonu aşması bekleniyor. Bu, tabii ki refah düzeyini gösteriyor. Daha önce uçağa binmenin hasreti içerisinde olanlar, artık, şimdi "Otobüs mü, uçak mı?" denince uçağı tercih ediyor.
Ve hanehalkı tasarruf mevduatının çok ciddi oranda artış kaydettiğini burada özellikle hatırlatırım. 2002 yılında Türk lirası cinsi mevduat hesabı 46 milyar lira iken şu anda 342 milyar lira. Döviz tasarrufu 2002 yılında 55 milyar dolar iken şu anda 141 milyar dolar. İnsani Gelişmişlik Endeksi'nde 187 ülke sıralamasında 2002 yılında Türkiye 98'inci sırada iken bugün, 8 kademe birden atlayarak 90'ıncı sıraya gelmiştir.
İstihdam konusunda da çok farklı şeyler konuşuluyor. İstihdam konusunda, artan nüfusa, artan iş gücüne rağmen önemli başarı elde ettik. 2002 yılından bugüne kadar, 6 milyon 769 bin kişiye iş sağladık. Küresel finans krizi nedeniyle Avrupa ülkelerinde ortalama 6 milyon kişi işsiz kalırken biz, yaklaşık 7 milyon kişi için iş oluşturduk. İşsizlik oranını 2012 sonunda yüzde 9,2'ye kadar gerilettik.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Kaçtan?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İşsizlik sigortası kapsamında 6,5 milyar lira ödeme yaptık.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Kaç lirasına el koydunuz?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Kayıt dışı istihdam oranını yüzde 52'den yüzde 38'e çektik. Nüfusun yüzde 98,9'u şu anda sosyal güvenlik kapsamında. Bu oran 2002'de yüzde 71'di.
Borçlar, çok merak ediliyor: Türkiye'nin borç konusu maalesef yıllardır istismar ediliyor. Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun millî gelire oranı 2002 yılında yüzde 74'tü. Yani, Türkiye'nin sahip olduğu 100 liranın 74 lirası borçtu. Bu oran şu anda yüzde 36.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ne kadar borcumuz var, onu hâlâ öğrenemedik.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Kamu net borcu 2010 yılına göre 100 milyar lira azaldı...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Ali Babacan hiç öyle demiyor televizyonlarda!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - ...ve 217 milyar lira seviyesine geriledi. 2002 yılında kamunun 76 milyar dolar net döviz cinsi borcu vardı, şu anda kamunun 32,5 milyar dolar net döviz cinsi varlığı var.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Toplam borcumuz ne kadar? Sayın Başbakan, toplam borcumuz ne kadar?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bak, varlığı var diyorum, varlığı. Dağıttığımız kitapları okursan, oradan bunu da öğrenirsin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Hanehalkı borcu ne oldu? Vatandaşın borcu ne oldu?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yani, eksi 76 milyar dolardan aldık, artı 32,5 milyar dolara ulaştık.
MÜSLİM SARI (İstanbul) - Vatandaşın borcu ne oldu, vatandaşın?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Biz görevi devraldığımızda Türkiye yüzde 63 faiz oranıyla borçlanıyordu, 2013 Mayıs ayında faiz oranları -hatırlayın- çok savunduğunuz Gezi olaylarına kadar 4,67'ye kadar gerileyerek tarihinin en düşük seviyelerini gördü ve Gezi olaylarında bir anda yüzde 9'a fırladı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Toplam borç ne oldu? Yazmıyor, yazmıyor burada.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yok burada, yok.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Şimdi, bakın, biz AK PARTİ hükûmetleri olarak, on bir yılda toplam sözleşme tutarı 50 milyar 513 milyon dolar olan özelleştirme yaptık yani yaklaşık 100 milyar liralık özelleştirme yaptık. Bu sözleşme tutarının yaklaşık 80 milyar liralık kısmının aktarımı yapıldı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Nereye aktardın o paraları Sayın Başbakan? Kim yedi?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Geçmiş hükûmetlerin cesaret edemediğini, yapamadığını biz yaptık ve Türkiye'yi özelleştirmeler yoluyla ağırlıklarından kurtardık.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Üretimden koparttınız Türkiye'yi!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Peşkeş çektiniz, peşkeş çektiniz!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Siz, özellikle kamu kurumlarını, kuruluşlarını zarar ettiriyor ve oradan, devletin cebinden, fakir fukaranın hakkından sübvanse etmek suretiyle ülkeyi geri götürüyordunuz, biz ise özelleştirmelerle ülkeyi ayağa kaldırdık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sizin atalarınız iktidardaydı o zaman, biz değil. Sayın Başbakan, sizin dedeleriniz iktidardaydı!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ben, burada sadece faiz üzerinden bir hesap yapacağım.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Şu Rize'deki simit hesabınızı yapar mısınız Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakın, 2002 yılında bütçenin yüzde 45'i faiz ödemelerine gidiyordu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Şimdi de mi gidiyor?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bu da yaklaşık 52 milyar lira. DSP-MHP-ANAP Hükûmeti üç yılda 120 milyar lira faiz ödemesi yaptı.
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - E, ANAP'lılar sizin aranızda şu anda.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Şu anda, bütçenin yüzde 13'ü faiz ödemelerine gidiyor. Eğer, faizler 2002 yılındaki gibi kalsaydı, faizler düşmeseydi, Türkiye iyi yönetilmeseydi, bizim sadece faizden kaybımız -bu rakama da lütfen dikkat edin- 642 milyar lira olacaktı. Sadece faizi düşürmek suretiyle elde ettiğimiz kazanç 642 milyar liradır. Özelleştirmeden elde edilen gelir yaklaşık 100 milyar lira. Bu Hükûmet geçmişin hatalarını telafi etmiş, geçmişte ödenen ağır faturalara son vermiş, Türkiye'nin birikimine daha fazla birikim katmıştır.
Burada, faize ilişkin şu noktayı da özellikle vurgulamak istiyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Borç batağına sürüklüyorsunuz, borç batağına!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Arkadaşlar, burada, böyle, sıralara vurmak, bağırmak, çağırmak, bunları gidin millete anlatın. Milletimiz en büyük hakemdir. Bunları oraya anlattığınız zaman, milletimiz ne denli doğru konuştuğunuzu veya yalan konuştuğunuzu görecek, söyleyecek size. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - İtiraf et, gidiyorsun iktidardan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Faizdeki 4,57'den yüzde 9'a çıkışın Türkiye'ye maliyeti 18,5 milyar lira oldu. Sadece bu hesap bile Türkiye'de huzurun, istikrarın, güven ortamının önemini ortaya koyuyor.
Burada, kamu bankalarının nereden nereye geldiğini de özellikle hatırlatmak isterim.
Biz göreve geldiğimizde, kamu bankalarını içleri boşaltılmış olarak bulduk. "Görev zararı" diyerek milletin kaynakları, milletin emaneti adetâ çarçur edilmişti.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Yandaşlara verilen krediler ne oldu?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Fona devredilen bankalar nedeniyle devlete, millete yüklenen 111 milyar lira zararı biz ödedik.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - ATV'ye Vakıfbanktan verdiğiniz kredi ne oldu?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakınız, şuraya özellikle dikkatlerinizi çekiyorum: Bizden önceki hükûmet sosyal yardımlar için kullanılması gereken paraları bütçeye transfer ediyordu. 1999 yılında 173 milyon lira, 2000 yılında 220 milyon lira, 2001 yılında 340 milyon lira bu şekilde, bütçe için kullanıldı. Kamu bankalarının içi boşaltılıyor, faizle birileri zengin ediliyor, enflasyonla vatandaşa fatura yükleniyor, ayrıca, millete harcanması gereken sosyal fonlar bütçe açıklarının kapatılmasında kullanılıyordu.
Ziraat Bankası...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ziraat Bankasındaki 700 trilyon...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Biz göreve geldiğimizde, Ziraat Bankası tarafından uygulanan faiz oranı yüzde 59, tarım kredi kooperatifleri tarafından uygulanan kredi faiz oranıysa yüzde 69 seviyesindeydi. Şimdi ise tarımsal kredi faiz oranları yüzde 0 ile 8,5 arasında değişiyor. 2002 yılında çiftçimize sadece 190 milyon lira kredi verilmişti, şu anda ne biliyor musunuz 7 milyar lira kredi verdik biz çiftçimize. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ALİ ÖZGÜNDÜZ (İstanbul) - Borçlu, borçlu...
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yasa veriyor, kanun veriyor. Yasa emri, yasa.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Farkımız bu.
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Halk Bankası yüzde 47 faiz oranıyla kredi veriyordu, şu anda faiz oranı yüzde 4'e geriledi.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yasal zorunluluk sonucu yerine getiriyorsunuz. Hâlâ yasanın emrettiği kuralı vermiyorsunuz
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2002'de esnafa verilen toplam kredi 154 milyon lira...
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Geçen yıl aldığı hayvan para etmiyor Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - ... şu anda ise ödediğimiz kredi 9 milyar lira.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 6 bin liraya aldığını bin liraya satıyor.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Yasanın öngördüğü yüzde 1'i veremiyorsunuz daha.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Kredi kullanan esnaf sayısı 63 bindi, şu anda kredi kullanan esnaf sayısı 283 bin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
KOSGEB de girişimciyi daha güçlü şekilde destekledi ve destekliyor. Bizden önceki on iki yılda KOSGEB KOBİ'lere 14,5 milyon lira destek vermişti, son on bir yılda biz 2,13 milyar lira KOSGEB vasıtasıyla destek verdik.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Of Sayın Başbakanım, of!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 212 bin işletmeye 12 milyar liralık kredi kullandırdık. Bu kredilerin 1 milyar lira tutarındaki faizlerini de, evet, Hükûmet olarak, devlet olarak biz ödedik. Kredilerin takip oranlarıyla ilgili sürekli istismar yapılıyor, sürekli yanlış rakamlar verilerek kamuoyu yanıltılmak isteniyor.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Amerika'da mı yanıltılıyordu...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Çünkü, akşam farklı, sabah farklı konuşan bir muhalefet var karşımızda, özellikle ana muhalefet.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Tam da siz o işte. Kendini anlatıyorsun.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Değerli kardeşlerim, zorunlu tasarruf ve KEY...
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Yanlıştı.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Hâlâ orada mıyız?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Vatandaşın kaynağından, işçi, memur zorunlu tasarruf vardı.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - 2,5 katı...
İZZET ÇETİN (Ankara) - İç ettiniz, iç ettiniz.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Neydi bu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Kim çıkardı bu zorunlu tasarrufu? İsmini söyle!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 13,5 katrilyon lira işçi ve memur kardeşimden para kesti bizden önceki yönetimler.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Kim kesti, onu söyler misin? Kim kesti?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Şimdi de işsizlik sigortasını öyle yapıyorsunuz.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bizden önceki yönetimler.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Kim kesti Sayın Başbakan? Biz kesmedik.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bu zorunlu tasarrufu biz ödedik, biz. Biz ödedik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) - İşsizlik sigortasından 11,5 milyar lira aldınız.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - "Konut edindirme yardımı" adı altında 3,5 katrilyon lira yine para kesildi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Kim kesti?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bu 3,5 katrilyonu da biz ödedik. Bunlardan haberiniz var mı? Başka yerde dolaşıyorsunuz, başka yerde. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Başbakan...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Önce halkın arasına girin. Ben rakamları yaşayarak konuşuyorum, sen havadan konuşuyorsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) - İşsizlik sigortasından 11,5 milyar lira aldınız.
BAŞKAN - Sayın Başbakan, bir dakikanızı rica edeceğim.
Hep aynı arkadaşların söz atmasının özel bir anlamı var mı değerli arkadaşlar? Ben bakıyorum, hep birkaç tane arkadaşımız söz atıyor. Bir özel sebebi var mı bunun? (CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Ziraat Bankasında ne kadar para battı? 270 milyon avro, Ziraat Bankasında Sayın Başbakan.
BAŞKAN - Böyle bir müzakere tarzı olabilir mi? Böyle bir müzakereyi sağlıklı yürütebilir miyiz? Yarın sizler de konuşacaksınız, başkaları da sizin sözünüzü keserse ne kadar hakkaniyete uygun olur? Olur mu böyle bir şey?
Sayın Öztürk, bak, deminden beri devamlı siz konuşuyorsunuz. Emin olun, birçok hatipten daha fazla laf atarak konuştunuz. Doğru bir şey değil. Rica ediyorum ben... Eğer bunun bir faydası olacaksa size, yapın ama doğru bir şey değil bu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Hayır... Bize bakarak söylüyor.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başbakan. Buyurun Sayın Başbakanım, devam edin siz.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Hükûmetlerimiz dönemlerinde, toplam 205.036 dersliğin yapımını tamamlayarak eğitim, öğretimin hizmetine sunduk. Osmanlı Devleti'nden kalan, ardından yetmiş dokuz yılda yapılan derslik sayısı biz görevi devraldığımızda 347 bin adetti. On bir yılda, toplam derslik sayısının yarısından fazlasını biz yaptık. 956 adet ilköğretim ve ortaöğretim pansiyon binası açtık. Kütüphane sayısını 12 binden aldık, 21 bine ulaştırdık. 8 derslik ve üzeri tüm okullarımıza 30 bin adet bilişim teknolojisi sınıfı kurduk. On bir yılda okullarımıza 1 milyon adet bilgisayar gönderdik. Bugüne kadar dağıtımını yaptığımız tablet bilgisayar adedi 62.800'ü buldu. FATİH Projesi kapsamında, bugüne kadar 84.921 adet akıllı tahta, 3.657 adet doküman kamera, 3.657 adet çok fonksiyonlu yazıcı kurulumları yaptık.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Öğretmen açığı ne kadar Sayın Başbakan, öğretmen açığı?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yıl içinde 10 milyon 600 bin adet tablet bilgisayar için alt yapı çalışmalarını başlattık.
Şartlı nakit transfer uygulaması başarıyla yürüyor. İlköğretimdeki kız öğrenciler için aylık 35 lira, erkek öğrenciler için 30 lira; ortaöğretimdeki kız çocukları için aylık...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı.)
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bitti.
BAŞKAN - Sayın Başbakanım, bir saatlik süreniz doldu, ancak kesintileri de hesaba katarak diğer gruplara verdiğim kadar size de ek süre vereceğim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Altı dakika verdiniz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başbakan, simit ve çay hesabınız yanlış.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Rize'deki hesabınız...
BAŞKAN - Beş dakika ilave süre veriyorum size.
Buyurun Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Genel Başkanınız dokuz dakika fazla konuştu.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Kaç?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Dokuz dakika fazla konuştu Genel Başkanınız.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Dokuz dakika...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Evet, dokuz dakika. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Evet doğru, doğru. Demek ki, oradan izleyeceğinize, buradan dinleseydiniz ya Sayın Başbakan.
BAŞKAN - Divandaki arkadaşlarımız biliyor kim ne kadar konuştu.
Buyurun.
SIRRI SAKIK (Muş) - Keşke gelip buradan izleseydiniz.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başbakan.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Aslında, benim daha fazla konuşmam lazım.
BAŞKAN - Buyurun, siz Genel Kurula hitap edin.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Neden?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Tabii, hepsine cevap vereceğim.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Bir saat o konuştu, bir saat bakan, bir saat siz, üç saat. Üç saat dinledik, yeter!
BAŞKAN - Lütfen...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - On bir yılda, 2 milyon çocuğumuzun annesine yaklaşık 2,8 milyar lira ödeme gerçekleştirdik. Zorunlu ilköğretimin on iki yıla çıkmasından sonra yatılı bölge okullarının sayısını 3 kattan fazla artırdık. Okullardaki kız öğrenci kontenjanını da yükselttik. Okullarımıza taşınan ilköğretim öğrenci sayısı 812 bine ulaştı, bu öğrencilerimizin öğle yemeği giderlerini de karşılıyoruz.
2002 yılında 53 devlet, 23 vakıf olmak üzere toplam 76 üniversitemiz varken, 2003-2013 yılları arasında 51'i devlet, 48'i vakıf olmak üzere 99 yeni üniversite kurarak bu sayıyı 175'e ulaştırdık. Yeni kurulan 51 üniversiteye 105.933 kadro ihdas ettik. Göreve geldiğimizde, üniversite öğrencisi 45 liracık burs alırken şimdi, beslenme yardımıyla beraber 480 lira burs veya kredi alıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bütün bunların yanında, master öğrencilerine 560 lira, bunun yanında, doktora öğrencilerine 780 lira ayrıca destek veriyoruz.
Bütün bunlarla birlikte, 2014 yılı Ocak ayı itibarıyla, inşallah, attığımız bu adımlarla, özellikle...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Bak, Sayın Başbakan, cüzdanda para yok! Daha ne konuşuyorsun ya!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Mesleğe yeni girmiş olan bir öğretmenimiz biz iktidara geldiğimizde 470 lira alıyordu. Bu rakam temmuz ayı itibarıyla, yine mesleğe yeni başlamış, bekâr ve hiç ek ders almayan bir öğretmenimiz için 1.894 liraya yükseldi, farkımız bu.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Benzin kaç para, benzin? Mazot kaç para? Litresi ne kadar benzinin?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2014 yılı Ocak ayı itibarıyla da inşallah 2.081 lira olacak.
İktidara geldiğimizde, Türkiye'de 552 bin öğretmenimiz vardı. On bir yılda toplam 407.537 öğretmen ataması yaptık.
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Birisi soruyordu.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Doktor yok, öğretmen yok!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Bakın, cumhuriyet tarihinde 552 bin, on bir yılda 407.537, fark bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İZZET ÇETİN (Ankara) - Kaç öğretmen açığı var?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Şimdi, şubat ayında 10 bin öğretmen alımı daha yapacağız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 300 bin çocuk atama bekliyor.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İnşallah, temmuzda 40 bin öğretmen daha alacağız. Bu süreç devam edecek ve böylece, şu anda millî eğitim bünyesinde çalışan yaklaşık 810 bin öğretmenin yarısından fazlası bizim dönemimizde atanmıştır. Yani, biz geçmiş dönemlerin açıklarını kapatıyoruz şu anda.
MUHARREM İNCE (Yalova) - On bir senede mi?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Öğretmen açığı ne kadar Sayın Başbakan?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Unutmayın, hakkaniyet sahibi olun. 50 kişilik, 60 kişilik, 70 kişilik sınıfların olduğu bir Türkiye'den, şu anda 30 kişilik, ortalama 35 kişilik sınıfların olduğu bir Türkiye'ye geldik, farkımız bu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Nerede? Nerede?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Matematik derslerinin yüzde 13'ü boş geçiyor Türkiye'de, bütün matematik derslerinin.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Sağlık: 2003-2013 yılları arasında 650 adet hastane ve yeni bina yaptık. On bir yılda toplam 2.243 adet sağlık tesisini ülkemize kazandırdık. Fazla detayına girmeyeceğim, bazı örnekler vermem lazım.
MUSA ÇAM (İzmir) - Çay-simit yanlış hesap! Çay-simit yanlış hesap!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ülkemizde sağlık hizmetlerinden memnuniyet oranı yüzde 39,5 iken 2012 yılında bu oran yüzde 74,8'e ulaştı.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başbakan, çay ve simit hesabı yanlış. Çay-simit hesabı yanlış Sayın Başbakan.
(CHP İzmir Milletvekili Musa Çam'ın elindeki bir kâğıdı Genel Kurula, basın ve izleyici locasına göstermesi)
BAŞKAN - Sayın Çam... Sayın Çam, yapmayın. Bakınız, bu doğru bir şey değil.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2002 yılında...
MUSA ÇAM (İzmir) - Çay-simit hesabı yanlış Sayın Başbakan, eksi 276 lira açık veriyor aile.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Otur oraya! Otur yerine!
BAŞKAN - Sayın Çam, yapmayın. Bakınız, bu doğru bir şey değil.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2002 yılında...
MUSA ÇAM (İzmir) - Asgari ücretin altında... Eksi 276 lira açık veriyor Sayın Başbakan.
BAŞKAN - Sayın Çam, bu yaptığınız doğru bir şey değil, lütfen...
MUSA ÇAM (İzmir) - Asgari ücretli simit ve gevrek yese eksi 276 lira açık veriyor, açık! Açık veriyor, hesap burada, kitap burada! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2002 yılında...
BAŞKAN - Lütfen, Sayın Çam, bu yaptığınız doğru bir şey değil, İç Tüzük'e uygun değil.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkanım, terbiye sınırlarını aşıyor artık.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yani, bu işin artık tadı kaçtı Sayın Başkan.
BAŞKAN - Yapmayın... Bakın...(AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, terbiye sınırlarını aşıyor, grup başkan vekilleri uyarmayacak mı?
MUSA ÇAM (İzmir) - Yanlış hesap, yanlış!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Yani grup başkanları olarak adamlarınıza lütfen biraz ders verin. Edep ya, edep!
BAŞKAN - Şunun şurasında kısa bir süre kaldı, yapmayın. Sayın grup başkan vekilleri, rica ediyoruz...
MUSA ÇAM (İzmir) - Simit 1 lira 40 kuruş, çay 1 lira; yanlış hesap!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Edep diyorum ya, yeter!
MUSA ÇAM (İzmir) - Asgari ücret 804 lira, yanlış, yanlış hesap!
BAŞKAN - Hep aynı yerlerden itiraz geliyor, lütfen...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Konuşmamın başından itibaren devamlı bağırıyor. Benim arkadaşlarım Genel Başkanınız konuşurken aynı şeyi mi yaptı? Hayır, yapmadı. (CHP sıralarından gürültüler) Terbiyesiz herifler ya!
MUHARREM İNCE (Yalova) - Aynı şeyi yaptılar, aynısını yaptılar.
BAŞKAN - Lütfen... Lütfen... Lütfen, arkadaşlar...
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başbakan, o kürsüden bize "edep" diyemezsiniz.
BAŞKAN - Lütfen, yapmayın.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Bizim Genel Başkanımıza...
BAŞKAN - Yapmayın...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Lütfen, grubunuza sahip çıkın.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Tamam... Öyle deyin, öyle deyin.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Lütfen, grubunuza sahip çıkın.
BAŞKAN - Sayın İnce, lütfen...
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başbakan... Sayın Başbakan...
BAŞKAN - Ama bakınız, şimdi, zaten birkaç dakika sonra bitecek konuşma. Lütfen, rica edeceğim...
MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başbakan, sizin arkadaşlarınız da bizim Genel Başkanımıza aynısını yaptılar.
BAŞKAN - Lütfen, Sayın İnce, böyle bir usulümüz yok. Sayın İnce, doğru bir şey değil.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Aynısını bizim Genel Başkanımıza da yaptılar.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan...
BAŞKAN - Zaten bitecek Sayın Hamzaçebi. Yani, bir şey kalmadı ki. Deminden beri ikaz ediyoruz, Sayın Genel Başkan konuşurken bu taraftan da söze karışan olduysa onları da ikaz ettik ama bu doğru bir şey değil. Yapmayın, rica edeceğim.
Sayın Başbakan, buyurun.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2002 yılında... (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Lütfen, arkadaşlar, yerlerinize oturun, lütfen... İdare amirlerimiz, lütfen...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - 2002 yılında 18 olan MR sayısı bugün 310'a, 121 olan bilgisayarlı tomografi sayısı bugün 448'e yükseldi. Diyaliz cihazını da 1.510'dan devraldık, bugün 4.644'e çıkardık. Acil sağlık istasyonu sayısı 2002 yılında 481 iken 2013 yılında 2.039'a ulaştı. 2002 yılında 617 olan ambulans sayısı bugün 3.362'ye yükseldi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Karların egemen olduğu dağlara tırmanmak mümkün değildi. 299 kar paletli ambulansla acil sağlık hizmeti veriyoruz. Öbür tarafta, 17 ambulans helikopterle Türkiye'nin dört bir yanında bu hizmeti veriyoruz. Öbür tarafta, 4 jet ambulansla Türkiye'den yurt dışına, yurt dışından Türkiye'ye vatandaşımızı taşıma noktasında bu hizmetleri veriyoruz. Ve Avrupa'nın en büyük medikal kurtarma ekibini kurduk. Şimdi de 17 şehir hastanesinin temellerini atmaya başladık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Aile hekimi sayımız 21 bini aştı. Başta diyaliz hastaları olmak üzere ihtiyaç duyan hastalarımızı hastanelere ücretsiz taşıyoruz.
Savunma sanayinde 5 milyar dolara yakın üretim gücüne, 1,5 milyar dolara yakın ihracat kapasitesine ulaştık. Dünyanın en büyük ilk 100 savunma sanayi şirketi arasına 2 şirketimiz girdi. Böylece bugün Altay tankımız, ATAK helikopterimiz, İnsansız Hava Aracı (ANKA) Projemiz, MİLGEM savaş gemilerimiz ortaya çıktı
İZZET ÇETİN (Ankara) - Gemi var, kaptan yok. Kaptanlar içeride.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Millî savaş uçağımızın ilk kavramsal tasarımlarını tamamladık. AWACS uçaklarımız önümüzdeki birkaç ay içinde hizmete alınacak.
Kara Kuvvetlerimizin bütün zırhlı araçları, bunların arasında Kirpi gibi askerimizi mayından koruyan yeni bir araç dâhil olmak üzere, Türkiye'de üretildi ve üretilmeye devam edecek.
Yeni nesil roket ve füze teknolojilerine büyük bir yatırım yapıyoruz. Seyir füzeleri, tanksavar füzeleri, güdümlü roketatar kendi teknolojimizle üretilir hâle geldi.
Uydu fırlatma merkezimizin kurulması için etütlere başladık. Askerî gözlem ve haberleşme uydu sistemlerimiz bundan böyle...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - ...tamamen ülkemizde tasarlanıp üretilecek.
BAŞKAN - Sayın Başbakan, son defa ek süre veriyorum size. Divandaki arkadaşlarımız biliyor kime ne kadar süre verdiğimizi. O çerçevede, size ek sürenizi son defa veriyorum, lütfen toparlayınız efendim.
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ulaştırmaya gelince: 2003'te toplam 6.100 kilometre bölünmüş yolumuz varken şu anda -ortalama olarak söylüyorum- 17 bin kilometre biz bunun üzerine bölünmüş yol ilave ettik. Yüksek hızlı tren, Ankara-Eskişehir, aynı şekilde Konya-Eskişehir; bunun yanında şimdi de süratle, Eskişehir-İstanbul etabını tamamlamak üzereyiz. Bütün bunların bittiği ve Türkiye'de yüksek hızlı treni... Yani, demir ağlarla ördük; bunu biz yapıyoruz, biz. Bu iş laflarla olmuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
MUHARREM İNCE (Yalova) - Atatürk örmedi mi? Atatürk örmedi mi demir ağlarla?
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - On bir yılda demir ağ borcunuz...
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - İstanbul, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir illerini birbirine bağlayan yaklaşık...
MUHARREM İNCE (Yalova) - Atatürk örmedi mi?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Siz ne yaptınız, ona bakın! Gazi Mustafa Kemal yaptı, ondan sonra her şey zaten stop. Biz ondan sonra yapanı... Biz yapıyoruz, aradaki fark bu.
HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Siz bin kilometre demir ağ yapmışsınız!
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ve bir başka prestijimiz olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün temelini 29 Mayısta attık, şu anda bütün kolonlar 125 metreye yükseldi. İnşallah süratle o da bitiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bütün bunların yanında, Marmaray'ın altındaki, güneyindeki bir çift katlı tüneli de yapıyoruz, oradan otomobiller geçecek. 3'üncü köprü ve denizin altından geçecek -otomobiller için- bu tüp geçit, 2015'te de bunlar bitecek.
Şu anda özellikle bir şeyi söylemem lazım, o da Marmaray. Marmaray'ı da, evet, ecdadımız hayalini kurdu, biz de gerçekleştirdik. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) 5 milyar 450 milyon liralık bir yatırım tutarıyla tamamlandı. Şu ana kadar Marmaray'dan geçen vatandaşımızın sayısı 7 milyon 200 bine ulaştı. Biz bu heyecanı yaşıyoruz, halkımıza da yaşatıyoruz.
İlave konular... Onları da inşallah bakanlarımız, şu ara süreç içinde zaten kendi bakanlıklarıyla ilgili bütün müzakerelerde anlatacaklardır diye düşünüyorum.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başbakan, benim gemim neden yok, cevap verin?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Sayıştay raporları ne oldu?
BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN (Devamla) - Ancak, bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim, o da şu: Milletvekilimiz Oya Eronat kardeşime, hiç tahmin etmezdim, evlat acısı yaşamış olan bir milletvekili arkadaşımın, burada terör örgütü tarafından şehit edilmiş yavrusuna "Acının keyfini sürüyorsunuz." gibi bir yaklaşımla ifade etmiş olması bana göre -hiç yakıştıramadım- ne edebe sığar ne adaba sığar, hiçbir şeye sığmaz ve hüngür hüngür ağlatmaya onun hakkı yoktu. Gelip onun da Oya Hanım'dan özür dilemesi gerekir, özür dilemesi gerekir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Milletin oyuyla buraya gelmiş olan bir insana kalkıp da böyle bir yakıştırmayı yapmaya hakkı yoktur.
Çok teşekkür ediyorum ve 2012 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı, 2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın hayırlara vesile olmasını Allah'tan diliyorum. (AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar)