| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 04.12.2013 |
DEMİR ÇELİK (Muş) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 480 sıra sayılı sağlıkta dönüşüm yasa tasarısının 4'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha önce konuşan birçok arkadaşımın altını çizdiği şekliyle, yapılmak istenen, insana, topluma dair iyileştirme, insanın ve toplumun daha iyi koşullara erişimini sağlayacak bir kısım müdahaleler değil; bu nedenle reform değil, bu nedenle dönüşüm ve değişimden bahsetmek mümkün değil. Olup biten, hiyerarşik ilişkilerin devletteki tezahürü olan yönetimin demokrasi dışı otoriter bir zihniyetle denetim altına alınması, kontrol altına alınması.
Düşününüz ki, bir hastaneye müracaat eden hastanın kendisi, hastalığı ve onun etnik kimliği, dinî, inançsal kimliği sorgulanıyorsa, kontrol altına alınmak isteniyorsa, o bilgiler üzerinden kişinin kendisine, kişiyle birlikte hastanenin kayıtlarına ulaşılmak isteniyorsa burada bir hesap vardır; bu hesap, Gezi direnişinde karşılaşılan muamelenin bertaraf edilmesidir yani toplumun kendi öz mekanizmalarıyla yarattığı öz savunmayı bertaraf etmek, polis devleti zihniyetiyle toplumu kuşatmak, toplumu kontrol edilebilir bir noktada tutmaktır. Bunu, tarih boyunca iktidarcı, egemenlikçi tüm zihniyetler, tüm anlayışlar uygulamıştır, uygulamaya almıştır ama hiçbiri bunda muktedir olamamıştır. Bu dünya, bu devlet, bu ülke ne şaha kalmış ne padişaha kalmış ne imparatora kalmış ne de muktedirlere kalmıştır; kalan ve kazanan her zaman tarih olmuştur, insanlık olmuştur, insanlığın adalet, eşitlik, özgürlük talepleri olmuştur. Burada da yine kazanacak olan insanlık davası olacaktır.
Tek adamın uygulamalarına rağmen, rahatsızlık duyan iktidar geçmişin millî şeflerine gönderme yaparak bir kısım tarihî yüzleşmeler talebini dile getiriyorsa da yapılmak istenen, tam da "Millî Şef" dediğimiz tek lidere, tek adama giden yolların taşlarını döşemektir. Sağlıkta bu böyle; kültürde, turizmde, eğitimde, her alanda bu taşlar yavaş yavaş örüldü, örgütleniyor, buna da Meclis alet ediliyor.
Söz konusu olan toplum ise, söz konusu olan insanlık ve insanlığın bir kısım taleplerinin meşru zeminde kullanılmasıysa bırakınız toplum kendi ihtiyaçlarını meşru zeminde karşılasın. Onun nasıl davranacağına, nasıl hareket etmesi gerektiğine, nasıl yürümesi gerektiğine müdahale edip fikir beyan ettiğinizde, siz de mevcut, var olan otoriterden ve otoriterizmden nasip almış olursunuz. Bu manada, dün de geneli üzerindeki konuşmamda bahsettiğim şekliyle, kangrenleşen ve kaosa dönüşen, giderek de siyasal bir krizin arifesi ve içinde olduğumuz ülkemiz bir yol ayrımında, bir yol eşiğinde; ya gerçekten demokratik hukuk devleti olacak ya da gerçekten demokratik hukuk normalitenin dışında, otoriter ve keyfî uygulamalarla toplum zapturapt altına alınmak isteniyor. Buna itiraz etmek her şeyden önce milletin vekili olan ve milletten aldığı siyasal temsiliyetle demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin yanında olması gereken Meclisin görevidir. Bu manada, bence, sağlık yasa tasarısı mevcut, var olan sorunları çözmekten uzak, aksine piyasalaştırmanın, metalaştırmanın, ticarileştirmenin bir aracı olarak uluslararası ve ulusal finans kurumlarına kâr kazandırmanın, olanak sağlamanın, imkânları sunmanın bir aracı olarak düşünülmüştür. Burada hastalığın iyileştirilmesi, toplumun ruhsal, bedensel, siyasal, sosyal iyi olma hâline kavuşmasını sağlayan bir uygulamadan uzaktır.
Bu manada da her şeyden önce eşit, erişilebilir, parasız, nitelikli ve ana dilde sağlık hizmetinin sorunun radikal çözümünün tek anahtarı olduğunu belirtiyor, saygılarla iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)