| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 04.12.2013 |
MHP GRUBU ADINA CEMALETTİN ŞİMŞEK (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini paylaşmak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, hakikaten bizim ifade etmekten yorulduğumuz ancak AKP'nin ısıtıp ısıtıp Anayasa ve yasaların arkasından dolaşarak ve hukuku, yasaları çiğneyerek önümüze getirdiği bir yasa metniyle daha karşı karşıyayız. Önümüze getirilen bu yasa, sadece Anayasa, yasa ve hukuka aykırı olmakla kalmıyor, aynı zamanda insan fıtratına aykırı, hizmet sunucularını heyecanlandırmayan, kabiliyeti ve çalışma azmi olanların önünü kesen, sağlıktaki çalışma hayatını belli bir kural ve kalıplara hapsederek onu iğdiş eden, verimli çalışanların performansını boşa harcatan, sonuç almaktan ziyade işle uğraşıyor görünmeye yönelik, işi yapanları değil de işini bilenleri ödüllendiren; sözde planlama adına adaletsiz, adam kayırmacı; netice alıcı değil, reklamcı, israfçı bir yaklaşım söz konusudur.
Şimdi diyeceksiniz ki: "Sen de laf konuşuyorsun. Sağlıkta memnuniyet son on yılda yüzde 40'tan yüzde 70'lere geldi." Değerli milletvekilleri, işte sistemin popülizmi ve kandırıcılığı da tam burada yatıyor. Evet, 2002 yılında yüzde 4 olan hasta müracaatını 2012 yılında 8,3'e getirmekle övünüyorsunuz. Sağlıkta tedavinin sistematiğini bozdunuz ancak. Birinci, ikinci, üçüncü basamak hastane olmanın bir anlamı kalmadı. Böylece herkes hastanelere hücum etti. Tıp fakülteleri, araştırma hastaneleri sağlık ocağı gibi çalışmaya başladı. Bir curcuna içerisinde hastalar hastane hastane dolaşarak derdine derman aradı, hastanelere fazla gittiler, fazla ilaç kullandılar ancak tedavide bunun karşılığını alamadılar. Bugün kurulan kamu hastane birlikleri kendilerine dayatılan performans kriterleri nedeniyle, mesul oldukları hastanelerden, çok hasta bakmalarını, çok fazla girişimsel işlem yapmalarını istemektedirler çünkü onların birinci kriterleri kârlılık; hasta tedavisi değildir. Hekimin de döner sermaye ödemesi nedeniyle çok hasta bakmak istemesi, işte bütün bunlar bir araya gelince hasta müracaatı 8,3'e gelmiş, hasta memnuniyeti de bu nedenle artmış, bu müracaat artışı vatandaşa sağlık olarak maalesef geri dönmemiştir. Bu durum artık vatandaşlar tarafından da yavaş yavaş anlaşılmaya başlanmıştır. Esasen, sağlık alanında devletin kıt olan kaynakları da verimsiz kullanılmıştır.
Değerli milletvekilleri, OECD 2012 raporuna göre Türkiye, AB 27 ortalamasında doktor, hemşire, hasta yatak sayısı ve kişi başına düşen sağlık harcaması bakımından en son sırada fakat hasta müracaatı ortalamasına baktığımızda Türkiye 8,3; AB 27 ülke ortalaması ise 6,3'tür. Şimdi, siz az parayla, daha kötüsü daha da az doktorla, daha az hemşireyle, daha az yatak sayısıyla fakat daha fazla müracaatla AB 27 ortalamasından çok daha iyi sağlık hizmeti sunduğunuzu iddia edeceksiniz. Bu, fiyat-kalite ve erişilebilirlik üçgeninde bir çelişkidir.
Değerli milletvekilleri, bundan önce olduğu gibi, önümüze getirilen bu yasa teklifinin de ömrü çok uzun değildir, sürdürülebilirliği yoktur. Neden yoktur? Çünkü bundan önce getirilenlerin mantığı ile aynıdır. Sağlık hizmeti sunucuları, özellikle de bu işin motor gücünü oluşturan hekimler getirilen bu yasa değişikliğiyle de bir cendere içerisinde olmaktan kurtulamayacaklardır. Hekimlerin hâlâ büyük bir çoğunluğuna "Sadece benim gösterdiğim yerde çalışabilirsin.", az bir kısmına da "Şurada çalışırken şu kadar saat de şurada çalışabilirsin.", ayrıca diğer bir hekim kesimine de "Belli bir oranda benim gösterdiğim yerde, uygun gördüğüm yerde çalışacaksın. Kazancının yarısını da bana verirsen şu, şu yerlerde çalışmaya müsaade ederim." diyorsun. Hangi meslek mensubu olursa olsun, kendisini bu kadar yönlendiren, kısırlaştıran ve kendisini makine gibi gören bir sistemde verimli olamaz. Hele hele, doğrudan insana hizmet etmek gibi kutsal bir görevi üstlenmiş olan hekimin böyle bir ortamda verimli hizmet sunabilme imkânı yoktur.
Değerli arkadaşlar, size şimdi kanun maddesinden bir bölüm okuyacağım; ne kadar karmaşık, ne kadar içinden çıkılmaz, ne kadar yönlendirici ve zorlayıcı olduğunu biraz belki siz de anlayabileceksiniz: "Tabip, diş tabibi ve tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olan öğretim elemanları, kanunlarda belirtilen hâller dışında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 28 inci maddesi hükmüne tabidir. Ancak bunlardan profesör ve doçent kadrosunda olanlar, her bir anabilim dalındaki kadrolu profesör ve doçent sayısının yüzde 50'sini geçmemek..." Bu daha önce getirilen 480'de de yüzde 5'ti. Niye yüzde 50 oldu, onu da anlayamadık. "...bir yıla kadar kurumsal sözleşme yapılmak ve geliri üniversite döner sermayesi hesabına kaydedilmek şartıyla ve ilgilinin muvafakati ile mesai dışında özel hastaneler veya vakıf üniversitesi hastanelerinde çalıştırılabilir. Bu şekilde çalıştırılabileceklerin hesabında küsurat dikkate alınmaz..." Bunu da ben anlamadım ama... "...ve çalıştırılacak öğretim üyeleri, Sağlık Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulunca belirlenecek %50'si uygulama, %50'si de akademik faaliyetlerinden oluşacak önceki yılın performans kriterlerine göre belirlenir. Bu fıkra kapsamında çalıştırılan öğretim üyeleri;
a) Aynı anda birden fazla sözleşme ile çalıştırılamaz.
b) Aylık sözleşme ücretleri, mesai dışı toplam tavan ek ödeme brüt tutarından az olamaz.
c) Altıncı fıkrada sayılan idarî görevlerde bulunamaz.
ç) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 73 üncü maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde ilave ücret alınmak suretiyle hizmet veremez." diye birçok bu şekilde çalışanı kısıtlayıcı, yönlendiren, verimsizleştiren ve kısırlaştıran maddeler dolu. Bunun hepsini okumayacağım fakat "Bunlarla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümlerine aykırı davrananların bu ilgili sözleşmesi sona erdirilir ve bunlarla bir yıl süreyle yeniden yapılanlar..." gibi birçok kural daha ortaya konularak sağlık çalışanlarından, hekimlerden verim alınması beklenmektedir. Bu kadar kural içerisinde hiçbir meslek mensubu maalesef verimli çalışamaz.
Değerli milletvekilleri, bu düzenlemeler, gerçekte hangi aklın ürünü, gerçekten bir sağlık hizmeti sunumu mu, yoksa Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği maddelerin etrafından dolanarak veya aynen kabul ederek hukuka aykırı, çalışma hayatında haksız rekabete sebep olan bu yasa tasarısı maalesef kabul edilemez. Yine, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmeye mahkûm olan bu yasayı Hükûmetin geri çekmesi gerekmektedir. Sağlık çalışanlarını, özellikle de hekimleri motive eden, gerçekten çalışanın hak ettiği ücreti, güvenceli emekliliğine de yansıyan bir ücret ödemesi gerekmektedir. Öyle, çok az bir kısmına "Bunca çalışmadan sonra mecalin kalırsa şurada da çalışırsın. Aldığın ücretin aslan payını da bana vererek çalışacaksın." dersen, bunun adı "sağlık hizmeti" maalesef olmaz diyorum ve artık, bu Hükûmetin, hakikaten bu yasayı geriye çekmesini talep ediyorum. Çünkü, sağlıkta esnek çalışma modeli olmadığı müddetçe, bunu, 2002 yılından beri, sözde "Sağlıkta Dönüşüm Projesi" adı altında, her zaman önümüze getirilip her zaman geriye çekildiği yasayı, mutlaka ve mutlaka, hekimleri daha özgür, daha kendi kabiliyetlerini kullanabilen, daha yetenekleri ortaya çıkacak tarzda bir sistemle getirmediğiniz sürece, bu mantığın içerisinde bundan başarı alabilmeniz mümkün değil. Bunu, tüm hekim arkadaşlarımız, tüm hastane çalışanları söylemektedir. Maalesef bunda hâlâ ısrar etmenin, bu sistemde hâlâ ısrar etmenin ne anlama geldiğini, ne manaya geldiğini bilmiyorum Anayasa ve yasalara aykırı olmasına rağmen diyor, hepinizi bu vesileyle tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)