| Konu: | SAĞLIK BAKANLIĞI VE BAĞLI KURULUŞLARININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 04.12.2013 |
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. 480 sıra sayılı torba kanunu üzerinde söz almış bulunuyorum.
"480 sıra sayılı kanun" dedim. 480 sıra sayılı kanun teklifinin ne anayasal olarak ne İç Tüzük açısından ne de genel hukuk kuralları açısından tutulacak bir tarafı yoktur. Öyle bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız ki, tasarıyla karşı karşıyayız ki, bu torbanın içinde tam gün var, doktorlar var, eczacılar var, diş hekimleri var, İnternet siteleri var, sünnetçiler var, hemşireler var, Özel Harekât Dairesi var, zorunlu hizmet var, hizmet hareketine -Başbakana çaktırmadan- kıyak var, GATA var, organ nakli var, aile hekimlerine kazık var, Devlet Memurları Kanunu'nda değişiklik var, sahte ilaçla mücadele var, gemi hastane projesi var, hacamat var, sülük var. Öyle bir torba kanunla karşı karşıyayız ki tutulacak yanı yok. Hadi bu kadar alakasız şeyi bir araya getirip bir torbaya koydunuz. Ne beklersiniz? Hep birlikte oturalım, her bir madde üzerinde ayrı ayrı tartışalım, görüşelim, eksiklikler aksaklıklar varsa önergelerle düzeltelim ama torba kanun ucubesine bir ucube daha ekliyorsunuz ve bunu temel kanun olarak getiriyorsunuz. Ne demek temel kanun? Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle ve kapsamlı değiştirecek biçimde genel ilkeleri içeriyorsa eğer bunu temel kanun olarak görüşebilirsiniz. Eğri oturalım doğru konuşalım; Borçlar Kanunu, Medeni Kanun, Vergi Usul Kanunu gibi yüzlerce, binlerce maddeden oluşan ve bir bütünlük içeren kanunlarda her madde üzerinde ayrı ayrı konuşmak yerine en fazla 30'lu bölümler hâlinde parçalara ayrılarak konuşulması demek.
Biraz önce saydım; Özel Harekât Dairesi ile sünnetçilerin yetkisinin, sülükle, hacamatla tedavi ile doktorların Tam Gün Yasası'nın nasıl bir ilgisi olabilir ki "30'u üzerinde konuşmayın, çıkın, üzerinde sadece on dakika konuşun." diyorsunuz. Bu yaptığınız yasama garabetini ve Meclisi hiçe saymayı vatandaşlarımıza şikâyet ediyoruz.
"Torba kanun" dediğimiz, "temel kanun" dediğimiz uygulama gerçekten istisnai bir durum. Bir çalışma yaptım, bir döndüm baktım; 21'inci Dönemde sadece 7 kez uygulanmış. Yani düşünün, beş yıl süren 21'inci Dönemde 7 kez temel kanun uygulaması yapılmış, bazı sene 1 kez, bazı sene 2 kez. Gelmişsiniz 22'nci Dönemde bunu 7'den 29'a çıkarmışsınız hemen. 23'üncü Döneminizde tam 45 kez temel kanun yapmışsınız. Yani maddeler üzerinde konuşulmasın, sadece önergeler verilsin ve beşer dakika önerge sahibi sadece konuşabilsin, tartıştırmamışsınız. Peki, 24'üncü Dönem; bugün 43'üncü temel kanunu yapıyoruz. Sizden önce 7, çıraklık döneminizde 29, kalfalık döneminizde 45, bugün dönemin yarısındayız, 43'üncü yani dönem sonunda 90'a ya da 100'e çıkaracaksınız bu garabeti. Şimdi de Tam Gün Yasası'nı böyle geçirmeye çalışıyorsunuz.
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Özgür, bağırma; dinleyeceğiz, bağırma.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Yaptığınız iş şudur: Bu torba meselesi yasamanın başına torba geçirmektir, Meclisin kafasına torba geçirmektir, demokrasinin kafasına torba geçirmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu yaptıklarınızı tarih yazıyor, bunun hesabını günün birinde vereceksiniz.
Siz bunları yaparken Sağlık Bakanlığında değişen bir şey olmadı. Garp cephesinde değişen bir şey yok. Bu, sadece bu Bakanımıza da özel bir mesele değil; geçen Bakan da yapardı, bu Bakan da aynı şeyleri yapıyor. Sağlık alanına da, Sağlık Komisyonuna da yaklaşımları değişmiyor. Tüm itirazlara rağmen, Sağlık Komisyonunu, sadece ve sadece bir şekil şartın tamamlanacağı ve hızla ekarte edilmesi gereken bir engel olarak görüyorlar.
Tam Gün Yasası'nı Sayın Recep Akdağ bütün itirazlara rağmen zorla geçirmiş, Anayasa Mahkemesinden dönmüştü. Yetinmedi, inat etti, bu sefer bir kanun hükmünde kararnameyle, hem de Adalet Bakanlığının kanun hükmünde kararnamesine, geçen Meclisin geçen Hükûmete verdiği yetkiyi yeni Meclisin yeni Hükûmete verdiği yetki olarak kullanıp esneterek onun içine koydu. Ayrıca, sağlık alanını da Meclisin açık olduğu, hatta Sağlık Komisyonunun toplantı hâlinde olduğu 2 Kasım 2011 günü bir kanun hükmünde kararnameyle dizayn etti.
Anayasa Mahkemesine gidildi, Tam Gün Yasası'yla ilgili düzenleme bu sefer de kanun hükmünde kararnamedeki kısımlarıyla iptal edildi. Anayasa Mahkemesi altı ay süre verdi. Sağlık Bakanı değişti ama alışkanlık değişmedi. "Biz biliriz, biz yaparız, biz söyleriz. İstişare etmek yerine sayısal çoğunluğumuzla geçiririz." dediler. Hatta bir geleneği daha terk etmediler. Ne yaptılar? Ağustos böceğiyle karınca hikâyesi gibi altı ay boyunca saz çaldılar, eğlendiler, çalışmadılar; altı ayın bitmesine iki gün kala Sağlık Komisyonunun kapısına geldiler, dediler ki: "Acil. Bu değişikliği yapmamız lazım. Yapmazsak Anayasa Mahkemesinin verdiği süre dolar, her şey eskiye döner." "Dönsün kardeşim, zaten yanlış." "Olmaz. Bu alanı düzenlememiz lazım." Ve oturdular, 25 ve 26 Haziranda on yedi saat süreyle, gece yarılarına, sabahlara kadar Komisyonu çalıştırdılar. Karşı oy yazacağız. "Aman, en kısa zamanda yazın." Tepemizde, dakika başı arıyorlar. Karşı oy yazdık, verdik; ertesi gün kırk sekiz saati bekleyecek, getirecek, değil mi? Hayır, altı ay boyunca getiremediler çünkü Başbakanlıkta Başbakanın sağlık alanındaki danışmanlarıyla Sağlık Bakanı ve Sağlık Bakanının bürokrasisi arasında inanılmaz fikir ayrılıkları çıktı ortaya. Bizi gece gündüz, iki gün içinde çalıştırdılar, kendileri altı ay uzlaşamadılar. Altı ayın sonunda 650 sıra sayısını tuttular, tekrar Komisyona geri çektiler. Bizi Komisyona çağırdılar bir perşembe gece yarısı, "Bunu bu gece geçirmemiz lazım; acil, çabuk yetişmesi lazım." Ya arkadaş, biz bu filmi daha önce görmüştük. Tekrar bize bunu niye yapıyorsun?
Yine, iki gün, on yedi saat çalıştık ve en nihayetinde bugün bunu buraya getiriyorlar. Bakın, getiriyorlar getirmesine ama bir hekim arkadaşım hafta sonu katıldığımız bir açılış töreninde bana diyor ki: "Galiba bir kez daha Komisyona çekilecekmiş." Sonra düzeltiyor: "Tekrar Komisyona çekmek çok tartışmalı bir durum olur. Ondan, Genel Kurulda yeni madde ihdasları ve maddeleri temelden değiştirecek birtakım önergeleri olacakmış iktidarın." Göreceğiz birazdan.
Bakın, bizim ifade etmeye çalıştığımız şudur: İstediğinizi yapın. Bu Meclisin kafasına torba geçirmeye çalışabilirsiniz, demokrasinin kafasına torba geçirmeye çalışabilirsiniz ama Cumhuriyet Halk Partisinin iradesini, mücadelesini ve doğruları söylemekle ilgili, vatandaşla yapmış olduğu ittifakın önüne geçemezsiniz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Bakın, bugün tam günü konuşuyoruz. Tam günün özeti şudur: Tam gün, tam otuz beş yıllık bir maceradır. Nur içinde yatsın, Sayın Ecevit'in 1978'de getirdiği; hekimin, doktorun, eczacının, hemşirenin, hastanın birlikte memnun oldukları ve o günü memnuniyetle andıkları bir yasanın adıdır. Ama bugün sizin getirdiğinizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bugünküyle sadece isim benzerliği taşıyor. 1978'de tam günü sosyal demokratlar getirdiler ve savundular, sermaye karşıydı. O tam günün bugün de arkasındayız. 2011 yılında tüm meslek örgütleriyle de görüşerek ve sayın bakanların ifadesine karşın, "Herkesi memnun edecek bir tam gün yapamazsınız, siz getirin biz onaylayalım onu varsa." dediniz, bizim teklifimizin arkasında bütün meslek örgütleri duruyor. Hasta memnuniyeti var, hasta hakları var ve çalışan memnuniyeti var ama sizin bu tam gününüz tam gün değil, sizin bu tam gününüz çakma tam gün, sizin bu tam gününüz sermayedarı destekleyen tam gün.
Tam gün gelirken demiştiniz ki: "Muayenehanelere kaçan hekimleri kamuya geri kazandıracağız." Sonuç: O günden bugüne sadece 500 hekim muayenehane kapattı, geriye geldi ama 1.468 tane hekim istifa, emeklilik ya da ücretsiz izin yoluyla sistemden dışarı gitti. Bunu yüce Meclisin bilgisine sunuyorum, saygılar sunuyorum.
Maddeler üzerinde konuşmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)