| Konu: | CHP GRUBUNUN, İSTANBUL MİLLETVEKİLİ FATMA NUR SERTER VE ARKADAŞLARININ ÖĞRENCİ SEÇME VE YERLEŞTİRME SİSTEMİNDE MEYDANA GELEN AKSAKLIKLARIN İNCELENMESİ AMACIYLA 27/11/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 3 ARALIK 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 24 |
| Tarih: | 03.12.2013 |
ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tarafından verilen öğrenci seçme ve yerleştirme sisteminde meydana gelen aksaklıkların incelenmesi ve kontenjanların boş kalması sebeplerinin araştırılarak gerekli önlemlerin ortaya konması amaçlı önergenin lehinde söz aldım. Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, oldukça önemli bir konu hakkında söz aldık ama bizden önce konuşan değerli iktidar partisi milletvekili arkadaşımızın konuya yaklaşımının doğru olmadığını başta açıklayarak sözlerime başlamak istiyorum. "Konu önemli ama araştırmaya gerek duymuyoruz. Bürokratlar, sorumlular bununla ilgili gerekli çalışmayı yapıyor." dedi. Tabii ki görüşüne saygı duyuyorum. Ama bu bürokratlar on bir yıldır Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde bu sorunu bugüne kadar çözemedilerse bundan sonra nasıl çözecekler?
Değerli milletvekilleri, sayın milletvekilimiz Anadolu liselerindeki, ortaöğretim kurumlarındaki ve üniversitelerdeki kontenjanların boş kalma sebeplerini sıraladı "Sistem bütünlüğü yok." dedi. Yok da niye bugüne kadar bunun üzerine bu bürokratlar gitmediler? "Özel okullara geçişler var." Neden özel okullara geçiş nedeniyle boşalan devlet okullarının kontenjanlarını bir bilgisayar sistemiyle bu arkadaşlarımız bugüne kadar çözmediler? Hatalı ve bilinçsiz tercihler konusunda velilerimiz ve öğrencilerimiz niçin uyarılamadı, bu bürokratlar neden bu konunun üzerine gitmediler? Veli ve öğrenciler neden kararsızlık yaşadılar, buna neden engel olunamadı? "Kontenjan planlamaları hatalı yapıldı." diyor, doğrudur, neden bu hatalar önlenemedi? Sınavsız öğrenci alan okullara kayıtları neden bu sisteme dâhil edemedik, velilerin bu tercihlerinin önüne neden geçilemedi? Bunları elbette ki araştırmak gerekiyor.
Diğer taraftan "Üniversitelerde YÖK tarafından kontenjanların belirlendiği ve ÖSYM tarafından yerleştirmelerin yapıldığı" söylendi, doğrudur. "Sistem böyle devam edecek." dedi, bu da doğrudur. Peki, YÖK bugüne kadar bu hataları belirleyemedi mi? Yani, YÖK'ün belirlediği kontenjanlar... Hükûmet tarafından "Kontenjanları artırdık." diye reklam yapıldı "Üniversite sayılarını artırdık." diye reklam yapıldı, YÖK yetkilileri "Kontenjanları artırdık, herkes buyursun istediği üniversiteyi tercih etsin." dedi ama 2 milyona yakın öğrencinin ancak 800 bine yakını yerleştiriliyor, 1,2 milyon öğrenci dışarıda kalırken bu kontenjanlar boş kalıyor. Burada bir yanlış var.
Bu öğrenciler bizim öğrencilerimiz, bu kontenjanlar bizim üniversitelerimizde açık kalıyor, o zaman sorunu çözmek zorundayız. Şu soruyu soralım: Neden bizim okumak isteyen öğrencilerimiz dışarıda kalıyor? İki: Bu açıklar neden doldurulamıyor? Burada bir sistem hatası varsa bunu biz çözeceğiz, bu bürokratlar bunu çözmüyorsa bu Meclis çözecek. Dolayısıyla, bunu mutlaka önemsemeliyiz ve mutlaka bu konuyu detaylı bir şekilde ele almalıyız diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, şimdi, elimizi vicdanımıza koyarak soralım: Acaba bu kontenjanlar boş kalırken, veliler, öğrencilerini artık üniversiteye göndermekten neden vazgeçiyor? 2002 yılında hanehalkı gelirlerinin yaklaşık yüzde 4,5'uğu borca ödenirken, bugün yüzde 50'den fazlası borca ödeniyor. Bir başka deyişle, üniversiteye öğrenci gönderecek ailelerimiz borçlu. Dolayısıyla, kendi şehirlerinin dışındaki başka bir şehre öğrencilerini göndermekten artık neredeyse vazgeçer duruma geldiler çünkü okutamıyorlar. Bu gerçeği önce bir tespit etmek zorundayız. Artık, üniversiteye öğrenci gönderen aileler borçlu ailelerdir, son on yılda bunların oranı 11 kat artmıştır. Dolayısıyla, öğrencisini okutamayan ailelerin sorununu çözmek zorundayız.
İkincisi, ekonomik gelir adaletsizliği artmıştır. Düşük gelir grubundaki ailelerle yüksek gelir grubundaki ailelerin gelirleri arasındaki fark 9 kata çıkmıştır son on yılda. Zenginler istediği okulda öğrencisini okutabilirken özel üniversitelerde ve yurt dışında, gariban ve orta gelir düzeyindeki aileler, maalesef kendi öğrencilerini okutacak ekonomik gelir düzeyine sahip olmaktan uzaklaşmaktadırlar. Normal vatandaş çocuğunu okutamaz hâle gelmiştir.
Bir başka önemli sorun, artık istihdam daralmıştır. Üniversite mezunu öğrencilerimiz asgari ücret düzeyindeki taşeron sistemine mahkûm ediliyor ise bunu bir yeniden araştırmamız lazım. Dört yıllık lisans düzeyindeki fakülteyi bitiren öğrenciler iş bulamazken iki yıllık ön lisans düzeyindeki programları bitiren öğrencilerimizin iş bulma şansı çok daha azdır. Öyle olunca, veliler özellikle ön lisans programlarına öğrencilerini göndermekten vazgeçmektedirler, öğrenciler de bu tercihlerden ciddi ölçüde geri kalmakta ve soğumaktadırlar; bu sorunu da çözmemiz lazım.
Bir önemli sorun, bir tarafta, bazı yurtlarda kontenjan açığı varken, birçok yerde, şehir merkezindeki öğrenci yurtlarında yeterli kontenjan yoktur, öğrenciler yurtlarda kalamadığı için daha pahalı durumdaki evlerde kalmak zorundadır, aileler de bu ekonomik yükün altından kalkamamaktadırlar. Bunu da çözmek zorundayız. O nedenle üniversite ve lise düzeyindeki kontenjanların boş kalmasının altında ciddi anlamda ekonomik sebepler ve işsizlik yatmaktadır. Bu iki sorunu, yani ekonomik sorunlarla, istihdam sorununu, kontenjanlarla bir araya getirip çözmek zorundayız. Bunu da bu Meclis yapmak zorunda. Bürokratlara işi havale ederek çözme şansımız kalmamıştır. Bunu buradan özellikle vurgulamak istiyorum.
Bir diğer önemli konu, üniversitelerin uygulamalarıdır. Değerli milletvekilleri, bugün altını özellikle çizerek söylüyorum, sizin hükûmetleriniz döneminde ataması yapılan sayın rektörler, kendi üniversitesine yıllarca hizmet vermiş öğretim üyelerine kadro tehdidinde bulunmaktadırlar. Profesörlüğü gelmiş, bir iki yıl geçmiş, üniversite öğretim üyelerine, doçentlere kadro vermeyen rektörler vardır; doçentlik sınavından geçmiş, sadece formalite kadro ataması yapılmasını bekleyen doçent öğretim üyelerine kadro vermeyen rektörler bulunmaktadır; doktorasını bitirmiş, bir iki yıl geçmiş, yardımcı doçent olmak isteyen genç üniversite öğretim elemanlarına kadro vermeyen rektörler bulunmaktadır. Bu sayın rektörleri buradan uyarıyoruz: Bu rektörler babasının çiftliği gibi üniversiteyi yönetemezler. Bu öğretim üyeleri, doktorasını, doçentliğini, profesörlüğünü bu ülkenin kaynaklarını almak için hak ettiler. Sadece sayın rektörün emrine girmediği için, sayın rektöre seçimlerde oy vermediği için bu siyasi ve kindar anlayışı derhâl bırakmaları gerekiyor. Bir taraftan, üniversite öğrenci sayısı artacak ama ona hizmet verecek öğretim üyesi kalitesinde düşme olacak, bunu kabullenmemiz mümkün değildir. Sayın rektörlerin keyfine göre üniversiteler yönetilemez. İsim vermek istemiyorum ama çok yakından takip ettiğim ve sayılarını ciddi oranda bildiğim, yazılı soru önergeleriyle de ilgili bakanlara sorduğum hâlde, defalarca tekrarladığım hâlde cevabını alamadığım ciddi sorunlar üniversitelerde yaşanmaktadır. Yani üniversitelerde artık hem öğretim üyeleri mutsuzdur hem çalışan personel mutsuzdur hem öğrencisini üniversiteye gönderen aileler mutsuzdur hem de üniversitelerde eğitim gören öğrencilerimiz mutsuzdur. Bu sorunu beraber çözmek zorundayız. Sadece YÖK'e, sadece Millî Eğitim Bakanlığında çalışan bürokratlara bunları havale ederek çözme şansımız kalmamıştır. Sorunun bir an önce detaylı bir şekilde ele alınarak, bir Meclis araştırması açılarak çözülmesinin çok daha yararlı olacağına inanıyoruz. Bunun için bu Meclis bu iradeyi kullanacak düzeydedir, geçiştirilecek bir konu değildir. Oralarda okuyan öğrenciler bizim evlatlarımızdır, oralarda hizmet veren öğretim elemanları bizim insanlarımızdır, oralarda çalışan personel bu ülkenin evlatlarıdır. Geliniz, bir rektörün iki dudağının arasında sıkışmış olan üniversitelerdeki bu sorunu çözelim diyoruz.
Ayrıca, fen liseleriyle ilgili ve Anadolu liseleriyle ilgili kontenjanlar konusunda Hükûmeti defalarca uyaran Sayın Abbas Güçlü'ye de buradan teşekkür etmek istiyorum. Bununla ilgili defalarca yazdığı makaleleri var, çok detaylı bilgileri orada vermelerine rağmen maalesef çözüm bulunamamıştır.
Bu önergenin lehinde olduğumuzu bir kez daha hatırlatıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)