GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK SPORUNDAKİ DOPİNG OLAYLARININ ENGELLENMESİNDE YETERSİZ KALDIĞI VE ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVLERİ YERİNE GETİRMEDİĞİ İDDİASIYLA GENÇLİK VE SPOR BAKANI SUAT KILIÇ HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ (11/29)
Yasama Yılı:4
Birleşim:21
Tarih:26.11.2013

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Spor Bakanı Sayın Suat Kılıç hakkında açılan gensoru üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artık, günümüzde dopingin çok ciddi bir sorun olduğu su götürmez bir gerçek. Dopingde amaç, dopingli sporcuyu yakalamak değil, amaç onları korumaktır. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Dopingle Mücadele Komisyonunun istatistiki bilgileri Türkiye'nin doping gerçeğine ışık tutmaktadır. 2013 yılının ilk altı ayında alınan ve Atina ile Köln laboratuvarlarına gönderilen 648 numune içinde 45'i atletizmde olmak üzere toplam 90 numune pozitif çıktı. Bu yüzde 4'lük bir oran ya da yaklaşık 7 sporcudan 1'inin dopingli olması demektir. Dünyada dopingli sporcular yüzde 1,5 oranındayken bu oranın bizde yüzde 15'e yaklaşması, Türkiye'de dünya ortalamasından 10 kat fazla dopingli sporcu olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Türk sporu, tarihinde görülmemiş biçimde doping olaylarıyla sarsılmaktadır. 2012'de 25 olan dopingli sporcu sayısı, bu yılın ilk altı ayında 120'ye yükselmiştir. Türk spor tarihinde görülmemiş biçimde birbiri ardına doping olayları patlıyor, Avrupa şampiyonu atlet Nevin Yanıt doping yaptığı kesinleşince iki yıl müsabakalardan men cezası alıyor. Dopingde rekor, 48 sporcu ile atletizm branşında oluyor. 2'nci sırada ise 40 halterci yer alıyor. Bu yıl ayrıca 17 yağlı güreşçide de doping maddesi bulundu. Başpehlivanlığı 3 kez kazanarak altın kemer alan Ali Gürbüz de dopingli çıktı.

Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Suat Kılıç'ın bakanlığı döneminde yaşanan doping olaylarındaki artış da dikkat çekmektedir. Atletizm, halter ve tarihî Kırkpınar güreşlerine kadar uzanan doping olaylarına bisikletçiler de eklenmiştir. Son olarak Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu şampiyonu Mustafa Sayar'da doping çıktı. Mart ayındaki Cezayir Turu'nda alınan numunesinde EPO'ya rastlanan Sayar'ın müsabakalara katılma hakkı da askıya alındı.

Doping, kısa süre önce yapılan Mersin'deki Akdeniz Oyunları'nda halterde de ortaya çıktı. Millî takımda yer alan Muammer Şahin, Sedat Artuç, Samet Keleş, Mete Binay, Gökhan Kılıç, Mehmet Başol, Hurşit Atak ve Gülbeyi Akti'nin numuneleri dopingli sonuç verdi ve sporcular kadrodan çıkarıldı.

Atletizmde ise sporcularımızdan Eşref Apak, Kaan Şencan, Elif Yıldırım, İsa Can, Umut Aday, Ümmühani Karaçadır, Fatih Eryıldırım ve Narin Kahraman'ın yasaklı madde kullandığı bildirildi. Bu sporculardan Eşref Apak, Elif Yıldırım ve Fatih Eryıldırım Akdeniz Oyunları kadrosundan çıkarıldı.

Doping, tarihî Kırkpınar güreşlerinde de yaşandı. Organizasyona katılan başpehlivanlardan Sermest Bulut, Ali Altun, Bekir Seçim, Ahmet Serbest, Gökhan Arıcı ve Murat Aydoğdu'dan alınan numunelerde yasaklı maddeye rastlandı. Serhat Gökmen ile orta boyda güreşen Özer Ay'ın da haziran ayında yapılan testlerinin sonuçlarında yine yasaklı maddeye rastlandı.

Peki, son yıllarda birçok sporcumuzda yasaklı maddeye rastlanmasının nedeni nedir? Bunlardan biri -en masum olarak görünen nedeni- sporcunun yüksek başarı beklentisinin olmasıdır. İkincisi de ekonomik nedendir. Zira başarının arkasından itibar gelecek, sporcu bir başka kulübe yüksek meblağlarla transfer olma fırsatı bulacak, şampiyonluk ve madalyalarla kariyerine ek değer katacaktır. Bir başka neden de bazı antrenörlerin "Bu maddeyi kullanmazsan yüksek performans gösteremez ve başarıyı yakalayamazsın." söylemleriyle sporcusunu ikna etmesidir. Bütün bunlara ilave olarak en önemli sebep de bilgisizliktir.

Bakanlık olarak çıkarılan Ödül Yönetmeliği'ne göre, 2013 Mersin Akdeniz Oyunları öncesi 1'inci olan sporcuya 500 altın verilecek. Hâliyle hem ün hem de ödül kazanmayı cazip gören sporcularda doping patlaması çok doğaldır. Sporcularımıza verilen ödüllerin cazibesi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat Ergün'ün bile dikkatini çekmiş, Sayın Ergün "O kadar altın kazansam bir daha olimpiyatlara katılmam." eleştirisinde bulunmuştur.

Sayın milletvekilleri, Ödül Yönetmeliği'ni bu kadar cazip hâle getirirken acaba dopingle mücadeleye yeteri kadar ödenek ayrılmış mıdır? Konu ile ilgili Türkiye Olimpiyat Komitesi Sağlık Komisyonu Başkanı "Henüz işin çok başındayız, sistem tam olarak oturmuş değil. Ülkemizde dopingle mücadeleye bir bütçe ayrılıyor ancak yeterli değil. Daha etkin bir savaşın ortaya konması için mutlaka bütçelerin arttırılması gerekiyor. Tek bir idrar analizi aşağı yukarı 200 euro kadardır, Türk parası ile 500 TL'yi aşan bir paradır. Aynı zamanda oraya eleman göndereceksiniz, yol masrafları ve organizasyonel diğer masraflar var. Bir ülkeden yılda ortalama 3 bin örnek alınması gerekir. Daha fazla alırsanız daha ciddi bir savaşın içerisindesinizdir." söylemiyle bütçenin yetersiz olduğunu ortaya koymaktadır.

Sayın milletvekilleri, dopingle mücadeleye ayrılan ödenekler yetersiz de diğer hususlar yeterli midir? Örneğin, sporcuların, teknik yönetimin, antrenörlerin, kulüp yöneticilerinin, kısaca sporla ilgililerin eğitimleri yeterli midir ya da yeterli eğitim yapılmakta mıdır?

Sayın milletvekilleri, dopingle mücadele konusunda Hükûmetin yeterli olmadığı bellidir. Amerika Birleşik Devletleri'nde dopingle mücadele bilfiil desteklenmekte iken bizde sözde özerk olan ama özde Hükûmete bağlı ve Hükûmetin vesayeti altında bulunan federasyonlar, günübirlik başarılarla spor kamuoyunu oyalamaya çalışmaktadırlar. Bunun sonucu olarak belki kendi koltuklarını koruyorlar ama ülke sporumuzun ve sporcularımızın uluslararası camiadaki saygınlığını da kaybettirmektedirler.

Sayın milletvekilleri, sporda doping yapılması sadece ahlak ve sağlık sorunu değil aynı zamanda yasal yaptırımları da gerektirir. Ayrıca sporda doping yapılması, bir başkasının emeğini gasbetmenin, insanları aldatmanın, sağlığı tehlikeye düşürmenin, gelecek kuşaklara kötü örnek olmanın yanı sıra yapılan araştırmalara göre yaşam sürelerini yaklaşık yirmi yıl da azaltmaktadır.

Bütün bunlar bilinirken, gelinen noktada, 2004 yılında başlayan, her geçen yıl artarak 2013 yılında yoğunlaşan Türk sporunda doping skandalları karşısında Gençlik ve Spor Bakanının seyirci kaldığı, dopingle mücadele etmekte yetersiz kaldığı da açıkça ortadadır.

Sayın Bakanın okuryazar olduğunu biliyoruz ama bunun karşılığında şunu söylemek istiyorum: Siz okuryazarsanız, bu konuyla ilgili size soru önergesi veren 11 milletvekilinin -ki, bu bütün, CHP, MHP ve BDP milletvekilleri olmak üzere- soru önergelerine niçin cevap vermediniz? Bunlara cevap vermediğinize göre okuma yazmada biraz sıkıntı var anlamı taşımaktadır. Bunlara lütfen cevap veriniz.

Sayın Bakan iyi iş yaptığı zaman "Federasyonlar sıkıntıda, o nedenle biz federasyonlara destek verip onların görevlerini yapıyoruz." demektedir. Ancak, olumsuz bir iş olduğu zaman da "Bu federasyonların işidir ya da benden önceki bakan zamanında yapılan iş" anlamında cümleler kurmaktadır ve bunun sonucu olarak da 2020 olimpiyatlarını kaybettik değerli arkadaşlar. Ama bunu kaybettikten sonra ne oldu? İstanbul'a 60-36 üstünlük ile Tokyo, 2020 olimpiyat oyunlarını kazanan şehir oldu. Hükûmet bu sonuçtan sonra ne dedi arkadaşlar? "Nasip değilmiş. Finale kalmak bile büyük bir başarıydı." İstanbul Valiliği: "İstanbul kaybetmemiştir, İstanbul'da gençliğe ve spora yapılan yatırımlar devam edecektir..."

Şimdi, değerli milletvekillerim, Sayın Bakanım; bu neye benziyor biliyor musunuz? Bu şuna benziyor: iki arkadaş at yarışına merak sarmışlar, at almışlar ve bunları eğitmişler, bir müddet sonra da yarışmaya katmışlar. Yarışmaya katılmış arkadaşlardan birinin atı en önde koşuyormuş, diğeri en arkada kalmış. En önde koşan atın sahibi sevinçle bağırıyor: "Hey mübarek, kop da gel, kop da gel!" En arkadaki atın sahibi de bağırıyormuş sevinçle: "Hey mübarek, hepsini önüne kattı, kovalıyor; hepsini önüne kattı, kovalıyor!" Şimdi, biz de önümüze katarak kovalıyoruz ama olimpiyatları bir başkası alıyor.

Sevgili Bakanım, "Biz gelmedik dava için/bizim işimiz sevgi için/ dostun evi gönüllerdir/gönüller yapmaya geldik." cümlesini hepimiz biliyoruz ama daha da buna paralel olarak Âşık Veysel diyor ki: "Biz gideriz adımız kalır/dostlar bizi hatırlasın." Şimdi, acaba hatırlarken nasıl hatırlasın? Bizi, yapacağımız iyi işlerle hatırlasın.

Bu doping konusunda Hükûmetiniz ve siz sınıfta kaldınız ve mutlaka bu konuyla ilgili burada söylemleriniz olacaktır. O size uygun, has tavırlarınızla burada belki savunma yapacaksınız ama gönüllerde, vicdanlarda ve tüm spor kamuoyunda bu cevap yerini bulmayacaktır. Herkes kendisini güzel anılarla anarken, ben çok merak ediyorum, acaba Türk spor kamuoyu sizleri nasıl hatırlayacak diyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)