| Konu: | BDP GRUBUNUN, VAN MİLLETVEKİLİ NAZMİ GÜR VE ARKADAŞLARININ 23/10/2011 VE 9/11/2011 TARİHLERİNDE YAŞANAN İKİ BÜYÜK DEPREM AKABİNDE VAN MERKEZE BAĞLI KÖYLERDE TESPİT EDİLDİĞİ ÜZERE ENKAZLARIN KALDIRILMAMASININ VE YAPILMASI VADEDİLEN EV VE HAYVAN BARINAKLARININ YAPILMAMASININ NEDENLERİNİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 23/5/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 2 EKİM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 02.10.2013 |
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Türkiye Büyük Millet Meclisi 24'üncü Dönem Dördüncü Yasama Yılının tümümüze ve aziz milletimize hayırlı bir yıl olmasını diliyorum. Bu yılın milletimizin beklediği acil sorunların çözümüne katkıda bulunmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle Sayın Meclis Başkan Vekiline ve siyasi partilerimizin gruplarında yeni görev alan grup başkan vekillerine ve diğer yöneticilere başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, öncelikle oturumun başında yapmış olduğunuz açıklamanın Türkiye Büyük Millet Meclisindeki demokratik teamüllere ve temayüllere uygun düşmediğini ve aziz milletvekillerinin birer dakikalık da olsa acil söz hakkını kısıtlamanızı yeni göreve başlayan bir başkan vekili olarak, sizler için yakıştıramadığımı ya da yeniden bunu gözden geçirmeniz gerektiğini bir kez de ben hatırlatmak istiyorum. Umarım, bu kararınızı gözden geçirir ve milletvekillerinin sözlerini kısma değil, tam tersine milletin vekilleri olarak burada daha fazla konuşma yönünde değerlendirirsiniz diye düşünüyorum.
Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Üçer Van depreminin ardından yaşanan sıkıntıları detaylı bir şekilde bölgenin milletvekili olarak bizlerle paylaştı, kamuoyuyla paylaştı. Kendisinin feryatlarını duymak, anlamak gerektiğini düşünüyorum çünkü benzer deprem Van'da yaşanmadan beş ay önce benim ilim Kütahya'nın Simav ilçesinde de yaşandı. Birçok manzara ortaktı, hâlen birçok yaşananlar yine ortak olmaya devam ediyor. O nedenle, her ne kadar usulen önergenin aleyhinde söz almış olsam da, tamamen söylenenlerin ve önergenin lehinde konuşacağımı baştan ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle Van depreminde ve Simav depreminde vatandaşlarımızın böyle bir doğal afette nasıl refleks gösterdiği ve toplumsal yarayı sarmada nasıl yarıştıkları tüm dünyaya örnek olmuştur. Bundan dolayı 76 milyon insanımızı şükranla tekrar anıyorum ve hepsine teşekkür ediyorum. Ancak vatandaşımızın gösterdiği bu çabayı maalesef yaraları sarmadan sorumlu Hükûmetin aynı hızla ve aynı duyarlılıkla gösteremediğine de birçok olayda şahit olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Her şeyden önce, göç eden insanların nereye gittiği, göç ettikten sonra bunların gittikleri yerlerde hangi mağduriyetleri yaşadıkları konusu takipsiz kalmıştır. Bu insanlar evlerinden, iş yerlerinden, barınaklarından oldular. Van'da ve Simav'da kalacakları yerleri olmadığı için, en yakın yerlerden başlamak üzere, ülkemizin birçok iline, birçok yerleşim yerine göçtüler ama anıları Van'da kaldı, Simav'da kaldı. O insanların göç sonrası hayatlarından Hükûmetin ilgili bakanları hiç endişe duymadılar, kendi başlarına saldılar.
Diğer taraftan, hâlen kalıcı konutlara yerleştirilemeyen, depremin üzerinden üç yıla yakın süre geçmiş olmasına rağmen bugün hâlen çadırlarda yaşayan insanların olduğu bir Türkiye'den bahsetmek, hakikaten, insan onuru açısından oldukça zor geliyor. O insanların yazın sıcakta, kışın soğukta, karda kışta ne çektiklerini herhâlde milletvekilleri olarak hepimizin hissettiğini düşünüyorum. Derhâl bu insanlarımıza o konteynerlerde ya da çadırlarda yaşadıkları hayata son verecek daha mutlu bir hayat sunulması hepimizin boynunun borcu ve özellikle Hükûmetin bunu yerine getirmesi gerektiğini düşünüyorum.
Aynı duyarlılık örneğin Suriye'den Türkiye'ye gelen mülteciler için farklı gösterildi. Evet, Türkiye'nin başka bir ülkeden ülkemize gelen sığınmacılara elbette ki kucağını açması, yardım etmesi hepimizin arzu ettiği bir durum ama kendi vatandaşı orada üç yıldır çadırdan kurtulamamış, konteynerden kurtulamamış; oraya bir konteyneri çok gören anlayış Suriye'den gelen insanlara klimalı konteyneri bir ayda buluyorsa iyi düşünmemiz lazım. Bu kaynaklar bu ülkenin ortak kaynakları, dolayısıyla keşke Van'da da, Simav'da da Suriye'den Türkiye'ye gelen mültecilere gösterilen ilgi gösterilebilmiş olsaydı veya bundan sonra aynı hassasiyetle o insanlarımızın sorunu çözülebilmiş olsa. Bunu burada sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim.
Diğer taraftan, gerek bu deprem gören illerimizde var olan yatırımcılara gerekse yeni yatırım yapacak girişimcilere, maalesef, özel bir uygulama getirilemedi. Bir teşvik sistemi -adının ne olduğu çok önemli değil- uygulamaya konuldu geçen yılın başında. Ben buradan hepinize tekrar soruyorum: Kendi illerinizde yeni uygulamaya giren teşvik sisteminden yararlanan kaç girişimci oldu, kaç yatırımcı oldu? Van'da bir şekilde yatırım yapmış esnaf, sanayici depremden dolayı orada işini kaybederken, aşını kaybederken bu insanların atıldığı unutuldu. Borçları sadece belli bir süre ötelendi, vergileri, prim borçları ama o zaman geldi geçti. Birikmiş borçları toptan almaya kalkan Hükûmet insanların ocağına âdeta incir dikti ve orada olan insanların yeniden bölgeden ayrılmasına yol açtı.
Benim ilimde de Van'da da bugün bulundukları yerleri terk etmiş birçok esnaf, iş yeri sahibi ve yatırımcı maalesef geri dönemiyor, geri dönmeye kalktığı anda - borçlular - gıyabında alınan yargı kararları sonucu cezaevine gitme kararı onları bu memleketlerinden başka yerlerde kalmaya zorunlu kılıyor. Memleketine dönse jandarma yakalayacak, polis yakalayacak, doğrudan cezaevine girecek. Bunlar bu ülkenin sorunları.
Depremde elbette ki konutlar çok önemli ama Hükûmet konuya sadece TOKİ aracılığıyla bina yapmak olarak baktı ve iki bölgede de uygulaması değişmedi. Aynı konutlar, aynı metrekare, aynı şekilde amaca hizmet edecek konutlar olmasına rağmen bölgeler arası ciddi farklar oluştu. Vatandaşlarımıza, hak sahiplerine teslimde yapılan haksızlıklar bir tarafa, teslim sonrası bu insanların ödeme zamanları geldi. Şu anda geri ödemelerin hiçbirisi yapılamıyor çünkü bu insanlar işlerinden oldular, aşlarından oldular. Bunlara yeni bir düzenlemenin mutlaka getirilmesi gerekiyor. Alelacele yapılan kalıcı konutların tamamında bugün inşaat sorunları yaşanıyor. Vatandaş dairesine girmiş, kanalizasyon tıkanmış, bir ay sonra su boruları patlamış. Kış gelmiş, yaz gelmiş, insanlar aylardır su kullanılamaz durumda olan konutlara sahip olmuşlar. Bunlar bu memleketin gerçekleri. Kimse bunlardan farklı yorumlar çıkarmasın. Bu doğal afetlerden kurtulmanın yolu o yaşanan yerlerde çok özel tedbirlerin acilen uygulamaya geçirilmesinden geçiyor.
Dolayısıyla, Van'da ve Simav'da, Kütahya'da Hükûmetin uygulamaları sadece kalıcı konutları belli kişilere, özellikle de belli müteahhitlere ihale edip ciddi paralar kazandırdıktan sonra bunun arkasını takip etmeden vatandaşları sorunlarıyla baş başa bırakmak olmuştur. Bunları çözmek zorundayız. Özellikle depremde yaşanan psikolojik sorunların çözümü konusunda maalesef Hükûmet sınıfta kalmıştır. Bu insanlara psikolojik eğitim desteğini hakkıyla verememiş ve birçok insanımız travma geçirmiş, bu travmadan hâlâ kurtulamamıştır.
O nedenle bu önergenin mutlaka Meclis gündeminde diğer ilgili önergelerle beraber değerlendirilerek bir Meclis araştırması açılması kaydıyla yeniden değerlendirilmesi ve yaşanan sorunların ciddi bir araştırmadan sonra önümüzdeki doğal afetlerde alınacak tedbirlere örnek olması konusunda ele alınmasında yarar görüyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle önergenin her ne kadar aleyhinde söz alsam da lehinde olduğumu bir kez daha tekrarlayarak bir komisyonun kurulmasının yüce Meclisin görevi olduğunu hatırlatarak tekrar saygılar sunuyorum. Yeniden yeni yasama yılımızın hayırlı olması temennilerimi iletiyorum, teşekkür ediyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)