GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONUSUNDAKİ SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN (10/628) ÖN GÖRÜŞMELERİNİN GENEL KURULUN 19 KASIM 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:18
Tarih:19.11.2013

MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, iş sağlığı ve güvenliği konusu, sadece iş yeri ve çalışan düzeyinde değil, toplumun genelini ilgilendiren ve aynı zamanda ulusal ve uluslararası düzeyde ele alınması gereken çok önemli bir konu. Türkiye, Uluslararası Çalışma Örgütünün iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili olarak 155 sayılı Sözleşmesi'ni 5038 sayılı Kanun'la, yine 161 sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin Uluslararası Sözleşme'yi ise 5039 sayılı Yasa'yla onaylamış olan bir ülke. 155 sayılı Sözleşme'de, sözleşmenin bütün ekonomik faaliyet kollarına uygulanacağı, "ekonomik faaliyet kolları" teriminin kamu hizmetleri dâhil olmak üzere tüm çalışanları kapsadığı; 161 sayılı Sözleşme'de ise bütün ekonomik faaliyet dallarında ve tüm işletmelerle bütün çalışanlar için iş sağlığı hizmetlerinin sürekli bir şekilde geliştirilmesinin üstlenilmesi gerektiği hususu vurgulanmaktadır.

Hiç şüphesiz ki sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma tüm çalışanlarımız için en temel insan haklarından biridir. İş sağlığı ve güvenliğinin sağlanamamasıyla bağlantılı sorunlardan kaynaklanan insani ve ekonomik kayıplar hiç şüphesiz ki bütün ülkeleri olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, çalışanların hayat seviyesini yükseltecek, istihdamı, insana yakışır işi ve verimli çalışmayı destekleyecek tedbirleri almak ve çalışma barışını sağlamak, Hükûmetimizin öncelikli görevleri arasından yer almıştır. Ekonomik gelişmeyi hedef alan, bu noktada insanı esas alan Hükûmetimizce hazırlanan 61'inci Hükûmet Programı'nda, işin değil insanın korunması vurgulanmakta, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yaygınlaştırılmasıyla çalışan ve işverenlerin bilinçlendirilmesine yönelik faaliyetleri sürdürülebileceği, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alan ve kayıt dışı işçi çalıştırmayan işverenlerimiz için ise bu durumlarını gösteren ve ödüllendiren düzenlemelerin yapılacağı, çalışma hayatı hususunda yer alan önemli hususlardan birkaçı.

Değerli arkadaşlar, iş sağlığı ve güvenliği konusu, gerek Türkiye'de gerekse de dünyada son derece önemli bir tartışma konusu. Sürekli, Türkiye'de, iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yeterli tedbirlerin alınmadığı, Türkiye'de iş kazalarının arttığı, Türkiye'de ölümlü iş kazaları sayısının arttığı ve bu anlamda da Türkiye'nin sicilinin bozuk olduğuyla ilgili, özellikle muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarımız tarafından sürekli gündeme getirilen bir iddia var. Önce şu sağlıklı tespiti yapmakta fayda var değerli arkadaşlar: Türkiye, geçen yıl haziran ayında Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşan bir kanunla, ilk defa, müstakil bir İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'na sahip olmuş oldu. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'ndan önceki Türkiye'de çalışma hayatında 50 kişinin altında işçi çalıştıran iş yerlerinin hiçbiri iş sağlığı ve güvenliği kapsamında değildi. Türkiye'de 50 kişinin altında işçi çalıştıran iş yerlerini incelediğimizde yaklaşık 1 milyon 507 bin civarında iş yerinin çalışan sayısının 50'nin altında olduğunu, bunun da toplam istihdamın yaklaşık yüzde 56'sına tekabül ettiğini görürüz. Geçen yıl çıkarılan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'yla birlikte, Türkiye'de, bütün iş yerlerinde çalışan sınırlaması yapılmaksızın, bunun içerisine memurlar da dâhil edilmek suretiyle, tüm çalışanların iş sağlığı ve güvenliği şemsiyesi altında olması mecburiyeti getirilmiştir ve bütün işverenlerin de çalışanların güvenli bir iş yerinde çalışmaları için gereken iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almaları mecburi hâle getirilmiştir. Yine, bu anlamda, özellikle takdir edersiniz ki 10 kişiden az işçi çalıştıran iş yerlerinde, iş yerlerine yeni bir mali külfet getirmeme adına, bunların iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinden dolayı kendilerine gelebilecek olan maddi yükün Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması da yine bu yasal düzenleme içerisinde işçi çalıştıranlara getirilen son derece önemli bir kolaylık olmuştur.

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın getirmiş olduğu en önemli devrim, hiç şüphesiz risk değerlendirmesiyle ilgili yapılan yasal düzenlemedir.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - İşçilerin ölümüne engel oluyor mu?

MAHMUT KAÇAR (Devamla) - Artık Türkiye'de, herhangi bir iş yerinin risk değerlendirmesi yapmadan, bununla ilgili iş sağlığı ve güvenliği uzmanını çalıştırmadan, ortak sosyal güvenlik merkezlerinden hizmet almadan herhangi bir faaliyette bulunabilmesi mümkün değildir. Şu anda Türkiye'de son bir buçuk yıllık verilere baktığınız zaman da iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili çıkarılan bu yasanın ve ardındaki uygulamaların sahaya ciddi anlamda olumlu yansıdığını da görme imkânına sahibiz.

Değerli arkadaşlar, elbette ki yasal düzenleme iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili nihai neticeyi almak için yeterli bir etken değildir. Her şeyden önce, toplumdaki güvenlik bilincinin geliştirilmesi ve toplumda özellikle iş yeri güvenliğiyle ilgili farkındalık oluşturulması bu anlamda son derece önemli.

Çalışma Bakanlığımızın, son bir buçuk yıl içerisinde, yasal düzenlemeden sonra bu anlamda yapmış olduğu son derece önemli eğitim toplantıları var. Son bir buçuk yıl içerisinde, yaklaşık 211.233 iş yerine bu anlamda yeni yasal düzenlemelerin neler getirdiği ve bununla ilgili yapılması gerekenler noktasında resmî yazılar yazılmıştır. Uygulamayla ilgili 34 yönetmelik ve 5 tebliğ Resmî Gazete'de yayımlanarak faaliyete girmiştir. İş sağlığı ve güvenliği noktasında, iş yerlerinde yapılan eğitimlerde yaklaşık 30 bin işverenimiz ve bu anlamda çalışan temsilcilerimiz iş güvenliği noktasında bilgilendirilmiştir.

Bütün bu çalışmaların sonucunda nereye gelindi? Gelinen nokta itibarıyla şu anda Türkiye, 2002 yılına göre, 100 bin çalışanı baz aldığınız zaman, iş kazalarının ciddi anlamda azaldığı, ölümlü iş kazaları noktasında da olumlu anlamda önemli mesafeler aldığımız bir ülke hâline gelmiştir. Burada elimde resmî istatistikler var; özellikle bunlardan birkaçını siz değerli milletvekili arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum: 2002 yılında Türkiye'deki iş yeri sayısı 727 bin, 2012'de ise bu sayı 1 milyon 538 bin; yani Türkiye'de iş yeri sayısında son on yılda yüzde 111,4 civarında bir artış olmuş, iş yeri sayısında 2,5 katlık bir artış var. Çalışan sayısına baktığımız zaman ise 2002 yılında 5 milyon 200 bin çalışan varken şu anda Türkiye'de 12 milyon civarında çalışanımız var. Yani çalışan sayısına da baktığımızda, çalışan sayısında yüzde 128,5 civarında bir artış olduğunu görürüz. 100 bin işçide iş kazası oranına baktığınızda ise yüzde 54,7 civarında bir azalma söz konusu. 100 bin işçide ölüm oranına geldiğinizde ise yüzde 63,1 civarında bir azalma söz konusu. Yani, özetle Türkiye büyüyor, üretim artıyor, çalışan sayımızda 2,5 katlık artış var ama iş kazası ve ölümlü iş kazası sayısında ise yüzde 54 ile yüzde 63,5 civarında bir azalma söz konusu.

Yine, bu kürsüden sürekli dillendirilen bir konu, Türkiye'nin iş kazaları noktasında Avrupa'da 1'inci, dünyada ise 3'üncü olduğuyla ilgili yaklaşım. Çok açık ve net ifade ediyorum, 2008 Uluslararası Çalışma Örgütünün ilan ettiği veriler üzerinden konuşuyorum -sosyal güvenliği ve diğer verileri katmadan- arkadaşlarımızın sürekli referans kullandığı Dünya Çalışma Örgütünün verilerine göre Türkiye'de 2002 yılında ölüm oranı yüz binde 16 iken 2012'de yüz binde 6,2'ye gerilemiş. İş kazası sayısında ülkemiz dünyada 22'nci sırada ve 2012 yılı verilerine göre de şu anda Litvanya, Letonya ve Bulgaristan'dan da daha iyi bir noktaya gelmiş durumda. Elbette ki almamız gereken mesafe var, elbette ki her bir iş kazasıyla ilgili bir haber aldığımızda yüreğimiz dağlanıyor.

Ben inanıyorum ki, bu yasanın tam anlamıyla uygulamaya geçmesiyle, güvenlik bilinci noktasında farkındalık oluşturmasıyla birlikte, hepimizin arzu ettiği daha çağdaş, yaşanılabilir ve gerçekten ILO normlarının da üzerinde bir çalışma ortamını hep birlikte sağlamış oluruz. Ben çok açık ve net ifade ediyorum, çalışma hayatının demokratikleşmesini, Türkiye'nin demokratikleşmesinden ayrı olarak düşünmeyen ve çalışma hayatının demokratikleşmesi noktasında da hayati adımları atan bir Hükûmetiz, iktidarız. Ben ümit ediyorum ki bu yasal düzenlemeyle birlikte, inşallah, iş kazaları Türkiye gündeminden çıkarılmış olur diye düşünüyor ve bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)