GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONUSUNDAKİ SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN (10/628) ÖN GÖRÜŞMELERİNİN GENEL KURULUN 19 KASIM 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:18
Tarih:19.11.2013

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iş kazalarının araştırılması, iş güvenliği önlemleriyle ilgili bir Meclis araştırması açılmasını istiyoruz.

Tabii, Türkiye'nin son dönemde çok yoğun tartıştığımız gündemi içerisinde "Bu nereden çıktı?" diye düşünenler belki olacaktır ama özellikle, iş kazalarının artık iş kazası olmaktan çıkıp iş cinayeti olma noktasına geldiği bir süreçte, örgütlü çalışmanın yok edildiği ve taşeronlaşmanın sistematik bir biçimde yerleştirildiği bir süreçte bu konuları tekrar tekrar hatırlama zorunluluğumuz olduğunu unutmayalım.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, iş kazalarında dünyanın 3'üncü sıradaki ülkesi. Avrupa'da, iş kazalarında 1'inci sıradayız ve 2002 yılından bu yana, Türkiye'de, iş kazalarında toplam kaybettiğimiz işçi sayısı 2.688. Yani yılda ortalama 1.000 ila 1.200 işçimizi çalışırken iş kazasında kaybediyoruz. Artık, bu aşamadan sonra, bu sürece "iş kazası" demek doğru değildir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'de, gelinen noktada artık, doğrudan doğruya iş cinayetleriyle karşı karşıyız. Bakın, 2013 yılında, bugüne kadar, 18 Kasım tarihine kadar, bu iş cinayetlerinde kaybettiğimiz emekçi sayısı 1.050. Sadece bu sene 1.050 işçimizi iş cinayetlerine kurban etmişiz.

Değerli arkadaşlar, hafızalarımızı şöyle bir tazeleyelim. Bakın, yaşadığımız, o iş cinayetlerinde kaybettiğimiz işçilerimiz hangi kazalarda kurban olmuşlar, bir bakalım: Zonguldak, 2010 yılı 30 işçi grizu patlamasında öldü. Adana-Kozan, 2012 yılı, 10 işçi Köprü Barajı inşaatında hayatını kaybetti. 2012 yılı, 5 TEDAŞ işçisi gölette boğuldu, hayatını kaybetti ve belki de en acılarından bir tanesi, 2012 yılı, İstanbul Esenyurt'ta, amele çadırında -evine ekmek götürmek için, o kışın soğuk koşullarında çadırda yaşayan şantiyedeki işçiler- çıkan yangında 11 işçi hayatını kaybetti.

Değerli milletvekilleri, iş kazalarının iş cinayeti düzeyine ulaşmasının, noktasına gelmesinin iki temel sebebi vardır. Bu iki temel sebep de ne yazık ki on yıllık, on bir yıllık AKP iktidarının ürünüdür, bu iktidarın ürünüdür on bir yıl içerisinde iş kazalarının cinayet düzeyine gelmiş olması. Nedir bunun iki sebebi? Bir, örgütsüz emek; birinci temel sebep, örgütsüz emek koşullarının yaratılmış olmasıdır. İkinci temel sebep, taşeron işçiliğin, taşeron çalışmanın sistematik olarak yerleştirilmiş olmasıdır. Emek dünyasındaki bu iki belanın da sebebi AKP iktidarıdır. 2002 yılından bu yana, OECD raporlarına göre, sendikasızlaştırma oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye'dir. Yine, 13 milyon 306 bin işçinin çalıştığı bir ülkede 567 bin işçi sadece toplu sözleşme hakkından yararlanarak çalışabilmektedir.

Değerli arkadaşlar, örgütsüz emeğin hâkim olduğu bir yerde işçinin, emekçinin onurlu bir yaşam sürebilmesi mümkün değildir. Sendikal örgütlenmenin doğrudan doğruya yok edildiği ya da iktidarların kontrolü altına alındığı bir ülkede iş cinayetlerinin önüne geçmek, geçebilmek ne yazık ki mümkün değildir.

Bir diğer temel problem, taşeronlaştırma sürecidir. On bir yıllık AKP iktidarı, güvenceli çalışma sistemini terk eden ve taşeron işçiliği sistematik bir şekilde bütün hizmet alanlarında ve kamu alanında yerleşik bir çalışma biçimi hâline getiren bir pratik sergilemiştir. 350 bin olan taşeron işçi sayısı, 2002 yılında 350 bin olan taşeron işçi sayısı şimdi, bugün, ne yazık ki 1 milyon 750 bine ulaşmıştır. Bu şartlar altında iş cinayetlerini önlemek için alınması gereken önlemleri konuşmak, görüşmek ve bununla ilgili çalışma yapmak Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevlerinden birisidir. Bunun için araştırma önergesi verdik.

Değerli arkadaşlar, bakın, şunu çok iyi biliyoruz: AKP'nin yerleşik anlayışında emekçiye ve çalışana nasıl bakıldığını doğrudan doğruya Başbakanın ve bakanların, iktidarın bakanlarının ifadelerinden görüyoruz, anlıyoruz. Ne diyordu Sayın Başbakan? "Ayakların baş olduğu yerde kıyamet kopar." diyordu. İşçiyi, emekçiyi, çalışanı "ayak" diye gören ve "Sana baş olma hakkı vermeyeceğiz." diyen bir anlayışın iktidar olduğu bir ülkede tabii ki iş cinayetlerinin önüne geçebilmek mümkün olamayacaktır. Ne diyordu Başbakan? "Ölmek madencilerin kaderinde var." diyordu. Güvencesiz çalışma koşullarında ölümü işçinin kaderi olarak gören bir iktidardan iş güvenliği önlemlerini beklemek, anlamak, güvenceli çalışma ortamını beklemek ne yazık ki mümkün olamayacaktır. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu soruna el atmak zorundadır.

Değerli arkadaşlar, çalışma hayatına nasıl bakıldığını biliyoruz. Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik çıkıp "Asgari ücretle bir aile geçinebilir." dedi. Asgari ücret 800 lira. Açlık sınırı 1.062 lira olan bir ülkede 800 liraya açlık sınırının altında çalışmaya muhtaç ettiğiniz ailelere "Bununla geçinebilirsin." diyen bir iktidarla karşı karşıyadır Türkiye.

Değerli arkadaşlar, genç işsizlik oranının yüzde 20 olduğu bir Türkiye'de yaşıyoruz ve böyle bir Türkiye'de, iş cinayetlerinin yerleşik ve yaygın olduğu bir Türkiye'de, şimdi, iktidar eliyle kıdem tazminatını, son işçi hakkını da, yıllardan bu yana devam eden kıdem tazminatını da ortadan kaldırmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. İşte buna karşı, emeğe dönük bütün bu saldırılara karşı, örgütlü olan emek düşmanlarına karşı Türkiye'de emekçilerin yapması gereken tek bir şey vardır; örgütlü emekle buna karşı mücadele etme görevi ile karşı karşıyadırlar.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin gündemine bakıyoruz, çok ilginçtir, böyle bir tablo içerisinde Türkiye'nin gündemi emeğe karşı bu saldırılar değil. Nedir gündem? Son on beş güne dönün bakın, ya Kürdistan ya türban. Türkiye'nin başka derdi yok mu, Türkiye'nin konuşacağı başka bir konu yok mu? Değerli arkadaşlar, her yıl bin işçi iş cinayetlerinde ölürken ölüm, ayrım yapıyor mu? Ölümün gözünde Kürt'ün, Türk'ün, Laz'ın, Çerkez'in ayrımı var mı? Ölümün önünde başı açığın, başı kapalının ayrımı var mı? Aynı grizuda ölmüyorlar mı hepsi? Aynı amele çadırında yanmıyorlar mı? Aynı yoksulluk içerisinde paramparça olmuyorlar mı? Böyle bir Türkiye yaratanlar, şimdi, Türkiye'nin gündemini Diyarbakır'dan belirlemeye çalışıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Diyarbakır'dan bir Türkiye gündemi yaratmanın peşindeler.

Değerli arkadaşlar, bakın, Başbakan Diyarbakır konuşmasında çıktı dedi ki: "Bölgenin haritası yanlış çizildi." Şimdi, Başbakana soruyorum: Yanlış çizilen bu haritaya Misakımillî'nin haritası da dâhil mi? Türkiye Cumhuriyeti'nin haritası da dâhil mi? BOP'un teorisyenlerinin ağzıyla konuşarak bölgede...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - ...yeni bir harita çizmenin bayraktarlığını yapmak Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanına yakışıyor mu? Ben yakışmadığını söylüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)