| Konu: | MHP GRUBUNUN, ANKARA MİLLETVEKİLİ ZÜHAL TOPCU VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN DERSHANELERİN ORTAYA ÇIKMASINA SEBEP OLAN DURUMLARIN VE DERSHANELERİN KAPATILMASININ EĞİTİM SİSTEMİNDE NE GİBİ PROBLEMLERE NEDEN OLACAĞININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 9/10/2013 TARİH VE 250 SAYI İLE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 13 KASIM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 13.11.2013 |
DEMİR ÇELİK (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi partim ve şahsım adına saygı ve sevgiyle selamlarken Milliyetçi Hareket Partisinin eğitim ve dershanelere ilişkin araştırma önergesi üzerinde konuşma sözü aldım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim, günümüz toplumunun önemli sosyal, siyasal faaliyetlerinden biridir. Her ulus üniter devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti devletinde de, kuruluşundan bu yana, gerek buluştuğu hükûmetler gerekse tanıştığı ve iktidara taşıdığı bir kısım odaklar ve kesimler tarafından eğitimle hep oynanagelmiştir, üzerinde en çok tartışmanın, en çok değişimin ve değişikliğin yapılması yönlü müdahalelerin olduğu bir alandır. Bunun nedenini öncelikle araştırmak, bu nedenleri giderecek bir duyarlılık içerisinde soruna yaklaşmak olması gerekendir ama her iktidar gibi AKP iktidarının da on bir yıl boyunca en çok uğraştığı ve değişime yönelik bir kısım müdahalelere sahne ettiği alan millî eğitim. Hâlâ da ihtiyaç karşılanmış değildir, hâlâ ihtiyaç olan demokratik meşru talepler, maalesef, Meclis tarafından, Hükûmet tarafından, iktidar tarafından karşılanmış değildir. Bu manada, öncelikle yapılması gereken eğitimden ne anladığımız, eğitimin toplumun ekolojik, demokratik, sosyal ve siyasal ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığına bakmak gerekiyor. Eğer bu paradigmayla soruna yaklaşamazsak sadece ve tek başına günü kurtarmaya, palyatif bir kısım çözümlerle toplum ve toplumun biriken enerjisini almaya dönük bir kısım adımlar, bizi, dün olduğu gibi bugün de açmazlarla karşı karşıya bırakacaktır. Her şeyden önce eğitim, bilimsel olmalıdır; eğitim, realist, gerçekçi olmalıdır; eğitim, ana dilde, erişilebilinir, nitelikli ve parasız olmalıdır. Bugün uyguladığınız, doksan yılın birikimi üzerine yeniden uygulamaya çalıştığınız anlayışınızdan devreye koyduğunuz eğitim anlayışınız bunları içeriyor mu? Hayır, çok daha uzağında; tekçidir, merkeziyetçidir, tek tipleştirmenin aracıdır, ötekileştiren, asimilasyonist politikaların bizatihi cereyan ettiği bir alandır. Bu alan olduğundandır ki çocuklarımız, kuşatılmışlığın içerisinde hegemonik ilişki ile önüne konulan hedefe koşturulan at misali rekabetin, yarışmanın demokratik ve meşru olmayan zeminleriyle karşı karşıyadır. İşte bu meşru olmayan zeminlerden biri dershanecilik. Dershanecilik, millî eğitim denilen yapının, Millî Eğitim Bakanlığının kendisi ve onun organik ilişkilerinin gerekçesi olan devamı pozisyonundaki bürokrasi görevini yapmadığı için dershane ve dershanecilik mantar gibi her yerde türemiştir, üremeye ve türemeye de devam ediyor. Devlet, nitelikli, parasız, erişilebilinir ana dilde eğitimi vermiş olsaydı; devlet, çocukları ve gençleri yarışa koşturmak yerine herkese ihtiyacı kadar, herkese beceresi, yetenekleri, bilgi birikimi oranında veriyor olsaydı bunlar tartışılmıyor olacaktı.
Evet, bugün 4 bin dershane var. 4 bin dershanede devletin veremediği, Bakanlığın veremediği eğitimin eksikliklerini telafi etmek adına, insanlar parayla eğitimi satın almaya gidiyor. Bu, günahtır, yazıktır; öncelikle demokratik değil, meşru değil. Devlet hem ana dilde eğitimi vermeyecek, beni, asimilasyonist politikalarla kendi okullarında yeni bir cenderenin içerisinde şekillendirmeye çalışacak, yetmeyecek, veremediklerini de parayla satın almam için dershanelere teşvik edecek. İşte, neoliberalizmin taşeronlaştırma, piyasalaştırma ve metalaştırma alanı millî eğitimde de devam ediyor.
Bu yönüyle öncelikle yapılması gereken, Türkiye gibi çok kimlikli, çok kültürlü bir toplumun gerçekliğine uygun yeni eğitim politikalarıyla toplumun karşısına çıkmak lazım. 36 etnik kimliğin yaşadığı bu coğrafyada her dil, her lehçe kutsaldır. Belki, dinler, inançlar ve kültürler çıkmadan önce, bundan milyarlarca yıl önce insanlar, ilk kez, sosyal ilişkinin, sosyal varlık olmanın gereği olan dille tanıştılar. O dil en eskidir. İnsanı ve insan olmanın sosyalitesini açığa çıkaran dili inkâr etmek, yadsımak, dil üzerine eğitimi öngörmemek ayıptır, abestir. Biz bu manada, bu 36 etnik kimliğin varlığını dikkate alarak herkesin kendi ana dilinde eriştiği, ulaştığı bir eğitim müfredatıyla toplumun ve gençliğin, çocukların önüne çıkabilir, karşılayabilirsek, nitelikli eğitim ve besleme noktasında çocukları devreye koyabilirsek dershane ihtiyaç olmaktan çıkar. Ama, siz millî eğitim müfredatı temelinde ezberci, despotik ve empoze edici noktada herkese her şeyi vermeye kalkıştığınızda, el becerisini, sanatsal
faaliyetini, yeteneklerini açığa çıkarmayıp herkesi üniversiteye endeksler, üniversitenin de akademik, nitelikli bir kısım bölümlerine angaje ederseniz bu iş içinden çıkılmaz bir kaosa, içinden çıkılmaz bir yumakla bizi karşı karşıya bırakır. Kaldı ki bunca üzerine titrediğimiz ve önemsediğimiz eğitime gerekli maddiyatı, kaynakları da oluşturmuş değiliz. Bugün, işte bütçe hazırlanıyor, 2014 bütçesine baktığımızda, Eğitim Bakanlığının bütçesine baktığımızda, Millî Savunma Bakanlığına, emniyet bütçesine, diyanet bütçesine baktığımızda aradaki makası görebiliriz. Eğitimi es geçen, dikkate almayan devlet algısı, doğası gereği bu görevi, sorumluluğu dershaneye devretmiştir. Dershane de bir ticarethane olduğundan, eğitimi metalaştırıp satın alınacak ve satılacak bir konuma getirdiği için de bu döngü bir kısır döngüye gitmiştir. Devlet bu yükten kurtulmak istese de kurtulamıyor, kurtulmak istemediğiyle birlikte de bununla nasıl rekabet edebileceğini, nasıl yürüteceğini bilemiyor.
O anlamıyla, siyasal alanda olduğu gibi, eğitimde de devlet, bilerek, isteyerek paralel devlete yol açmıştır. Birçok odak, birçok siyasal yapı bu dershanelerin üzerinden eğitim dışı bir kısım faaliyetlerini de gerçekleştirmenin zeminine dönüştürdüğünden, bir kısım odakların, ulusal ve uluslararası odakların cirit attığı alanlara dönüştürdüğünden de dershaneler, neredeyse devlete ve sisteme karşı direnen belirli uluslararası odaklar konumuna gelmiştir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim gibi her insanın her yaşında ihtiyaç duyduğu konu, üzerinde Meclisin titizlikle durması gereken, bu hassasiyetle yaklaşılması gereken bir konudur. Bu konu, öncelikle araştırılmaya değerdir. Toplumun gelişmişlik düzeyine uygun olan yeni eğitim programları, müfredatlarıyla toplumun karşısına çıkmak ise toplumun beklentisidir. Bu manada, sorunu ertelemeden, ötelemeden, toplum dinamiklerini esas alan, sivil toplum örgütünden demokratik kitle örgütlerine, toplumun örgütlü güçlerinden siyasal partilerine herkesi dinleyen, herkesin ortaklaştırdığı yeni bir anlayış, yeni bir zihniyetle yola çıkmak bize kazandırır ama her şeyde olduğu gibi bu konuda da Hükûmet tek adamcılığa, millî şefe oynar, benmerkezci davranır, merkezden her şeyi şekillendiren algısıyla yaklaşırsa her gün karalama tahtası üzerinden oynadığınız gibi üzerinde oynadığınız bir alana dönüştürmüş olursunuz ki bir yanıyla kendi kendimizi 4+4'ten bilinmezliklere koşturmuş oluruz. O anlamıyla da, tam da demokratik çözüm sürecini tartıştığımız bu süreçte çözüm öncelikle ana dilde olmalıdır, parasız olmalıdır ve çözüme gidecek parametreleri dile getirdiğimiz bu süreçte de herkesin eşit, adil, ana dilinde eğitim aldığı koşulları yaratmak da devletin, devlet kadar bu Meclisin görevidir. Bu duyarlılıkla soruna yaklaşıp toplumun birikmiş olan sorunlarını çözüme kavuşturmak, dershane yerine bizatihi bilimsel eğitimin devlet tarafından parasız verildiği bir sisteme kavuşturmak da halklarımızın, toplumumuzun bizden beklentisidir diyor, saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)