| Konu: | MHP GRUBUNUN, ANKARA MİLLETVEKİLİ ZÜHAL TOPCU VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN DERSHANELERİN ORTAYA ÇIKMASINA SEBEP OLAN DURUMLARIN VE DERSHANELERİN KAPATILMASININ EĞİTİM SİSTEMİNDE NE GİBİ PROBLEMLERE NEDEN OLACAĞININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA 9/10/2013 TARİH VE 250 SAYI İLE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 13 KASIM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 13.11.2013 |
ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dershaneler üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına verdiğimiz araştırma önergesi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, konuya nereden başlayacağımızı gerçekten bilmiyoruz. On bir yıllık süre içerisinde, en fazla üzerinde oynanan konu ve değişikliğe uğrayan, akşam yatılıp sabah önemli değişikliklerle kararlar alınan konu eğitim konusu olmaktadır. Özellikle, baktığımızda, eğitim sistemindeki sorunların da gittikçe kar topu gibi büyüdüğünü artık hepimiz de biliyoruz yani bunu, artık iktidar partisinin kendi milletvekilleri ve bakanları da biliyor; özellikle belirtmek istiyoruz. Çünkü, baktığımızda, şimdiye kadar, özellikle eğitim konusunda, ağzı olan herkesin konuştuğunu görebiliyoruz; herkes her konuda ahkâm kesiyor ve önemli açıklamalarda bulunuluyor.
Eğitimin bileşenlerine baktığımızda, öğretmenlerin mutsuz olduğunu görebiliyoruz. Özellikle eğitimin itici gücü olan öğretmenler artık kendilerini tam olarak görevlerine veremiyorlar çünkü sistem her gün değişiyor. Öğretmenlerin kariyer basamaklarına yönelik herhangi bir sistematik programlaması daha yapılamadı. İktidarın on bir yıldan beri üzerinde düşündüğü, tartıştığı konular hâlâ gerçekleşemedi.
Özellikle, yine, öğretmenlerin maaşları üzerinde sürekli olarak bir azalmanın gündeme geldiğini ve bunun yeni değişen şartlara göre yenilenmediğini de biliyoruz.
Öğrenciler mutsuz çünkü sürekli olarak sınav sistemi değişmekte ve ders içerikleri değişmektedir. Artık öğrenciler de yetişemiyor, hangi sınava ne zaman girecekleri ve sınav içerikleri konusunda böyle bir belirsizlik sürekli olarak gündemi işgal etmektedir.
Veliler mutsuz çünkü artık onlar çocuklarını mutlu edemiyorlar, aynı zamanda, gelecekleri olan, hem kendilerinin hem de bu ülkenin geleceği olan çocuklarına yetemiyorlar, cevap veremiyorlar.
Yöneticiler mutsuz çünkü görev yaptıkları okulda herhangi bir güvenceleri yok, iktidarın uyguladığı politikalarla, anında, farklı görev yerlerine atama gibi bir durumla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Şimdi, baktığımızda, özellikle eğitime yönelik sorunlar üzerine odaklanan tartışmaların da seviyesinin iyice düştüğü ve siyasete alet edildiğini, özellikle gençlerimizin ve çocuklarımızın siyasete alet edildiğini de görebiliyoruz. Burada, artık eğitime yönelik bir sürü önemli sorun var iken, onların gündeme getirilmesi gerekir iken bir bakıyoruz ki, dershane konularının gündeme getirildiğini görüyoruz.
Baktığımızda, özellikle 2008 yılında Sayın Başbakanın dershanelere karşı milletçe mücadele çağrısında bulunduğunu biliyoruz ve o zamandan bugüne AKP iktidarının da dershaneler konusunda bir adım atmadığını da biliyoruz.
Yine, şikâyet konusunda, sürekli olarak her gün şikâyetler artarken icraat konusunda, buna çözüm üretme konusunda AKP iktidarının bir adım atmadığını da görebiliyoruz.
Çözüm üretmenin aksine problem sarmalının daha da büyümesine sebep olacak "Üniversite giriş sınavlarını ve üniversite hazırlık kurslarını ortadan kaldırıyoruz. Dershaneler ya özel okullara dönüşecek ya da kapatılacak." gibi söylemlerde bulunmaya hâlâ hem Başbakan hem de bazı yetkililer, bakanlar devam ediyor ama bu söylemlerin ortak olmadığını da görebiliyoruz. Sayın Başbakan ve Bakan "Kapatılacak." derken, Millî Eğitim eski bakanlarından bazıları dershanelerin kapatılmaması gerektiğini, bazıları ise kapatılmadan önce bu konuda iyi bir çözüm üretilmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Şimdi, buraya baktığımızda, yine, gündemde olan bakanlardan bir tanesinin söylemiyle devam etmek istiyorum, Sayın Bülent Arınç: "Dershaneler hayatın gerçeği, gençlerimiz ortaokuldan itibaren sınavlara hazırlanmak için bu dershanelere gidiyorlar, eksikliklerini giderip sınav sistemine adapte oluyorlar." diyor.
Şimdi, baktığımızda, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinde, 2.002 olan dershanelerin sayısının bugün 2 katına çıkarak 4 bine ulaştığını biliyoruz.
Yine, 2002 yılında dershanelere devam eden öğrenci sayısı 589 bin iken hâlihazırda bu sayının 1 milyon 200 bin civarında olduğunu biliyoruz.
Yine, dershanelerde çalışan öğretmen sayısının ise 2002 yılında 20 bin iken bugün resmî rakamlar olarak verilen 52 bine ulaştığını ama gayriresmî rakamların bunların çok daha üzerinde olduğunu biliyoruz.
Ve şu anda, Türkiye'de gerçekten dikkate değer bir dershane gerçeğiyle karşı karşıyayız. Önce, dershane gerçeğinin nasıl ortaya çıktığına yönelik olarak birtakım sorunların başlıklar hâlinde toparlanması lazım. Bunları çok genel olarak toparladığımızda 4 başlık altında toplayabiliyoruz:
Bunlardan bir tanesi, eğitimdeki kalite sorunu. Özellikle, öğrenci merkezli eğitimde kalite sorununun ortaya çıkmasında, burada öğrenci merkezli eğitimin olmaması; öğretmen kalitesinde, özellikle öğretmen yetiştirmenin dikkate alınmaması; fırsat eşitliğinin sağlanamaması, müfredat ve okul fiziki şartlarının dikkate alınmaması gibi, özellikle kalite sorununu gündeme getirecek alt başlıkların hiçbir zaman dikkate alınmadığını görebiliyoruz.
Bir diğeri, sınav merkezli eğitim sistemi olarak karşımıza çıkıyor. Ki özellikle bu iktidar döneminde, eğitim sistemini yalnızca sınavlar bütününden oluşan bir bütün olarak algılayan bir iktidarla karşı karşıyayız. "Sınavları kaldıracağız." ve "Azaltacağız." şeklindeki yorumlarla sınavların daha da arttığını görebiliyoruz ve sistemin sınav odaklı hâle getirildiğini de görebiliyoruz. Şu anda bile, yeni karar verilen sistemde sınavlar 12'ye çıkmıştır, onu da belirtmek istiyoruz.
Özellikle dershanelerle ilgili toplumsal algılardan bahsetmek istiyoruz. Artık dershanelere aileler çok daha fazla anlam yüklemeye başladılar. Eğitim kurumlarından, okullardan çok daha fazla anlam yükleniyor. Çünkü burada da özellikle eksik konu tamamlama, çok soru çözme, sınav tekniklerini kazandırmanın da ötesinde artık dershaneler "Hizmette sınır yok." anlayışıyla, mantığıyla öğrencilerin düzeyinin belirlenmesi, etüt, konu tekrarı, öğrenci takip sistemi, kariyer planlama, rehberlik etme ve sırdaşlık rollerini üstlendiler. Bakın, eğitim kurumlarının bugün yapması gereken işlemleri, işlevleri artık dershaneler üstlenmiş durumdalar. Bazı eğitim kurumlarında rehberlik hocası bulunmazken hemen hemen bütün dershanelerde artık yoğun olarak rehberlik hizmetleri verilmektedir.
Şimdi, zorunlu eğitim düzeyinde çocuğu olan ailelerin sohbet konularının bile artık dershaneler olduğunu bizler biliyoruz ve istikrarsız yönetimden de çok fazla bahsetmek istemiyoruz. Çünkü baktığınızda, bugün dershaneleri özel okullara çevirerek problemi çözeceklerini zannediyorlar ama bugün özel okulların kontenjanlarının yüzde 40'ının boş kaldığını görebiliyoruz. Hangi türlü, hangi şekilde, hangi nedenle bunları özel okullara çevireceksiniz? Ve yine, Bakanlığın yaptığı araştırmalarda 4 bin dershaneden yalnızca 263'ünün özel okul olabilme özelliklerine sahip olduğunu görebiliyoruz.
Şimdi, yine, baktığımızda, şu anda, lütfen yolda yürürken sağınıza solunuza iyi bakmanızı öneriyoruz. Çünkü, 2 apartman arasında okullar yapılmaya başlandı, inşa edilip tabelalar takıldı. Bu çocuklar nerede okuyacak, bu çocuklar nerede oynayacak, bu çocukların sosyal veya fiziki ihtiyaçlarını giderebilecekleri alanlar nedir, bunları kimse düşünmüyor.
Özellikle şimdi Millî Eğitim Bakanına sormak istiyoruz: Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda sıfır alan öğrenci sayısı 2010'da 14 bin iken 2013'te 61 bin olması dershanelerin suçu mu? Endüstri meslek liselerinden LYS'ye giren 2013 yılındaki öğrencilerin yalnızca yüzde 27'sinin LYS'ye girebilmesi dershanelerin suçu mu? Ve yine sınava giren 1 milyon 800 bin öğrencinin 1 milyon 300 bininin fen sınavından 4 doğru bile yapamaması dershanelerin suçu mu? Ve yine acaba, Türkiye'nin, PISA, TIMSS gibi uluslararası öğrencilerin bilgi ve beceri düzeylerini ölçen sınavlarda, 2006'da, 57 ülke arasında 37'nci veya 44'üncü olması dershanelerin suçu mu?
Ben özellikle vurgulamak istiyorum: Sorunların çok iyi tespit edilmesi lazım, eğitimin şu anda AKP iktidarının yaptığı gibi siyasete alet edilmemesi lazım.
Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)