| Konu: | İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ERDOĞAN TOPRAK'IN, (2/1318) ESAS NUMARALI CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ'NİN DOĞRUDAN GÜNDEME ALINMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİ (4/126) |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 12.11.2013 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; suç işlediği iddiasıyla hakkında soruşturma açılan bir kişinin soruşturması ve kovuşturmasının nasıl yürütüleceği Ceza Muhakemesi Kanunu'nda çok açık bir şekilde belirtilmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. O günden bugüne uygulamalar göstermiştir ki Türkiye'de yaşanan sorunların, tartışılan konuların çok önemli bir kısmı ceza muhakemesinden kaynaklanan sorunlar olmuştur.
Gerek Anayasa'nın 19'uncu maddesi gerekse Anayasa'mızın 90'ıncı maddesi uyarınca iç hukukumuzun bir parçası hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uygulamaları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları uyarınca, Türkiye'de tutuklama nedenleri ve tutuklama süreleriyle ilgili yaşanan sıkıntılar sistematik, yaygın insan hakları ihlali hâlini almıştır ve bu nedenle de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye tazminata mahkûm olmuştur.
Değerli milletvekilleri, 2005 yılından bu yana, hem tutuklama nedenlerine ilişkin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 103'üncü maddesinde hem de tutuklama sürelerine ilişkin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 102'nci maddesinde ve tutuklamanın devamına ilişkin maddelerde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yerleşmiş kararlarına rağmen, hiçbir değişiklik yapılmamıştır. Aslında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100'üncü maddesinin (3)'üncü fıkrasında "katalog suç" olarak belirttiğimiz suçlara giren suçlar işlendiği nedeniyle bunların tutuklama nedeni olamayacağını söylemiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'de yargılama sisteminden ve tutuklama müessesesinden kaynaklanan sorunların artık kangren hâline geldiğini ve Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin uyarılması gerektiğini söylemiştir ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önünde bu nedenle o kadar dosya birikmiştir ki en sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile bu dosyaların önünü alamamış ve Türkiye Hükûmetine bu tazminatlada uzlaşma konusunda bir kanun çıkartmasını söylemiştir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir suçun vasıf ve mahiyetinin tutuklama nedeni olamayacağını söylemiştir. Suçun ağırlığı ya da hafifliğinin yargılama sonunda verilecek ceza miktarına ilişkin olduğunu söylemektedir. Oysa, bizim Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100'üncü maddesinin (2)'nci fıkrasında tutuklama nedenleri olarak belirtilen katalog suçları işlediği iddiasıyla hâkim önüne çıkarılan herkes otomatik olarak tutuklanmaktadır. Bu maddenin aslında kaldırılması lazım.
Şimdi, 4 tane yargı paketi çıkarttık, sorunlar çözülmedi. Hatta kimi sayın bakanlarımız dördüncü yargı paketi de çıktıktan sonra kamuoyunda öyle bir beklenti oluşturdular ki tutuklu milletvekillerinin salıverileceklerini, özellikle adli kontrol sisteminin üst sınırının kaldırılmasından sonra bu tutukluların da salıverileceklerini söylemişlerdi.
Adli kontrol sisteminin üst sınırının kaldırılmasına ilişkin önerge Cumhuriyet Halk Partisinin önergesidir. Hükûmet tarafından teklif edilen konu, adli kontrol sisteminde üç yıllık sürelerin beş yıla çekilmesidir. O tarihte üst sınırın kaldırılmasına ilişkin kanun teklifi vermiş bir milletvekili olarak, bu dördüncü yargı paketinde getirilen çözümlerin tutuklamadan kaynaklanan sorunları çözmeyeceğini, bunun kamuoyundaki beklentileri karşılamayacağını çok açık bir şekilde hem televizyonlarda hem bu Meclis kürsüsünde söyledik. Ama zaman bizi haklı çıkardı, bugüne kadar bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7 tane milletvekili hâlen tutukludur, hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına aykırı bir şekilde tutukludur.
Bazı şeyleri yuvarlak cümlelerle geçiştiremeyiz. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 102'nci maddesinde tutuklama sürelerinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi uygulamalarına aykırı olduğunu mahkeme söylüyor. Kaldı ki bu 102'nci madde getirilirken buradaki tutuklama süresinin aslında üç yıl olduğunu... O dönemde, 2004 yılında AKP Aydın Milletvekili Sayın Semiha Öyüş bu kürsüde diyor ki: "Tutuklama süresi ağır cezada iki yıl, bir yıl da uzatma; toplam üç yıldır." Ama bu, uygulamada yanlış yorumla iki yıl süre, üç yıl uzatma, beş yıl; özel yetkili mahkemelerin görev alanlarına giren konularda bunun 2 katı, on yıl olarak... Anayasa Mahkemesi zaten on yılı bozdu.
Değerli milletvekilleri, bu nedenle, eğer biz yargı sistemindeki bu sorunların çözülmesini istiyorsak ceza muhakemesinde özellikle tutuklama nedeni ve sürelere ilişkin bu kanun teklifimizi getiriyoruz, bunu bu Mecliste görüşelim, kabul edelim, bu sorunu kökten çözelim diyorum.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)