GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBUNUN, BDP GRUP BAŞKAN VEKİLİ IĞDIR MİLLETVEKİLİ PERVİN BULDAN TARAFINDAN TÜRKİYE'NİN SURİYE'DEKİ ROLÜNE VE TÜRKİYE'NİN ÖZGÜR SURİYE ORDUSUNA VERDİĞİ DESTEĞE İLİŞKİN İDDİALARIN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 1/2/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 6 KASIM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:13
Tarih:06.11.2013

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; BDP Grubunun Suriye'yle ilgili vermiş olduğu Meclis araştırması için huzurlarınızda bulunuyorum. Bu vesileyle, aziz milletimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Az önce,100 bini aşkın insanın, silahlı veya silahsız, sivil veya milis ayırt etmeden, çoluk çocuk, kadın, yaşlı ayırt etmeden, 100 bin insanın kanını sorgusuz sualsiz akıtmış bir diktatörle aynı çerçevede durmuş, aynı çerçevede poz vermiş bir milletvekilini dinlediniz. Şimdi de mazlumlarla aynı çerçevede duran bir iktidar partisinin milletvekilini dinleyeceksiniz.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - O diktatörle resim çektiren kimdi?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyiniz.

MUSA ÇAM (İzmir) - O diktatörle tatil yapan Başbakan kim? O diktatörle Bodrum'da tatil yapan kim?

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Resim çektiriyordu. Unuttu.

BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen...

ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, "Suriye" denildiğinde benim aklıma hep böyle gençlik yıllarımdaki bir hatıram gelir, onu sizlerle paylaşmak istiyorum sözlerimin başında.

Zannedersem on beş veya on altı yaşlarındaydım, lisedeyim. Nizip'ten Gaziantep'e bir tren yolculuğu yapıyorum. Bu yolculuk esnasında bulunduğum kompartımana bir Suriyeli vatandaş bindi, kılığından, kıyafetinden, her hâlinden... Karkamış'tan Nizip'e gelmiş veya Karkamış'taki istasyondan binmiş Gaziantep'e giden bir tren ve bu kompartımanda bu Suriyeli kardeşimizle ikimiz bir aradayız. O sıralarda da yoğun bir şekilde İsrail'in Golan Tepelerinin işgali söz konusu, gündem onunla alakalı, ilgili.

Suriyeli kardeşimizi görünce dedim ki: "Ya, siz, bütün Arap devletleri niçin birleşip İsrail'e karşı bir birlik, bütünlük oluşturmuyorsunuz? Hepiniz birleşseniz, bir birlik, bütünlük oluştursanız İsrail asla baş edilmeyecek, yenilmeyecek bir güç değil, bu algıdan kurtulmanız lazım." demeye kalmadı, daha sözümü bitirememişken hemen o Arap kardeşimiz parmağını dudaklarına götürerek korkulu bir göz ve yüz ifadesiyle "Muhaberat, muhaberat!" diyerek beni susturdu.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Başbakanınız bilmiyor mu?

ALİ ŞAHİN (Devamla) - Düşünün, Suriyeli bir vatandaş, Türkiye'de Nizip'ten Gaziantep'e kompartımanda, trende yolculuk yapıyoruz, o ve ben varız, ikimiz ve Suriye muhaberatından korkan, kendi ülkesinin iktidarından, kendi ülkesinin Hükûmetinden korkan bir Suriyeli.

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Şimdi Türkiye gibi.

ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sizin yanında durduğunuz, sizin gidip poz verdiğiniz ülkenin diktatörü böyle bir ülke yarattı, bir kere bunun farkında olacağız.

MUSA ÇAM (İzmir) - Daha önce tatil yapıyordu Başbakanla.

ALİ ŞAHİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Türkiye, burada az önce konuşan milletvekilinin hayal edemeyeceği ölçüde güçlü ve değerlere sahip bir ülkedir. Tarih boyunca bunu her yerde görebiliriz ve Türkiye tarih boyunca -Osmanlı döneminde olsun, cumhuriyet döneminde olsun- her zaman iradesini ve gücünü zalimin yanında değil, mazlumun yanında kullanmış bir devlettir.

HASAN AGÖL (Hatay) - O zaman sen de bıraksana zalimi, bıraksana.

MEVLÜT DUDU (Hatay) - Irak'ta Amerikan askerlerine başarılar dileyen de sizdiniz.

ALİ ŞAHİN (Devamla) - Tarihimize bakalım, 1845'li yıllara kadar inin...

Bundan birkaç yıl önce, 2008 yılında İrlanda'ya bir ziyaret düzenlemiştim. Bakın, sizin sırtınızı döndüğünüz o neslimizle, o ecdadımızla biz bugün gurur duyuyoruz.

2008 yılında İrlanda'ya bir ziyaret düzenlemiştim, orada "Drogheda" adında bir liman kenti var, gidenleriniz olursa mutlaka ziyaret etmenizi öneririm. Bu kente gittiğimde... Gitmeden önce de mutlaka bütün ülkeleri araştırırım, acaba bizden, Türk halkından, Türkiye halkından, ecdadımızdan izler taşıyan bir yer midir diye.

İrlanda'nın sahil kenti Drogheda. Baktığımda, 50 bin nüfuslu bu kentin kent ambleminin hilal ve yıldızdan oluştuğunu gördüm. İrlanda'ya gittikten hemen sonra bu kenti ziyaret ettim. 1845 yılında, İrlanda'daki o açlık yıllarını belki tarih okuyan arkadaşlarımız bilecektir, o yıllarda 1 milyon İrlandalı açlıktan vefat ediyor, 2 milyon İrlandalı ise göçmen durumuna düşüyor.

Osmanlı'nın zor, borçlu yılları. Bunu haber alan Sultan Abdülmecid, bir rivayete göre 3 gemi, bir rivayete göre 5 gemiyi gıda yükleyerek İrlanda'ya gönderiyor. Bu gemiler Dublin limanlarına yaklaştığında -İrlanda o yıllarda bir İngiliz sömürgesi- İngilizler tarafından haber alınınca gemilerimiz buraya yaklaştırılmıyor. Gizlice gemilerimiz sahil şeridini izleyerek Drogheda kentine yüklerini boşaltıyorlar ve o gıdayla İrlanda halkı rahat bir nefes alıyor. 1845 yılından bu yana, bu kentin kent amblemi hilal ve yıldızdan oluşuyor.

Bizim atalarımız 1845 yılında bunu başarmış. Bizim atalarımız, hiçbir din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin İspanya'da zulme maruz kalmış Musevi insanları, Musevi vatandaşlarını bu topraklarda misafir etmiş ve bu ülkenin sahipleri kılmıştır.

Çok daha yakın bir zamana gelelim. 1988 yılında, işte, BDP'li arkadaşlarımız bununla ilgili önerge verdiler. Türkiye'nin Suriye politikalarında mezhepsel ayrımcılık veya dinsel, etnik ayrımcılık yoluna gittiği iddiasıyla önergeler verildi.

1988 yılında Saddam'ın gerçekleştirmiş olduğu Halepçe katliamının ardından 1 veya 2 milyon civarında Kürt kardeşimiz bizim sınırlarımız içerisine hücum etti, biz tüm imkânlarımızla o gün de Kürt kardeşlerimizin yanında yer aldık.

Bir kere şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor. Türkiye, hiç kimsenin, veya buradaki özellikle CHP'li kardeşlerimizin akıl edemeyeceği kadar küresel güç potansiyelleri taşıyan bir ülkedir. Bu Parlamento...

MEVLÜT DUDU (Hatay) - Yok ya!

ALİ ŞAHİN (Devamla) - İnansanız da inanmasanız da bu böyle.

Bu Parlamento sadece Türkiye halkının parlamentosu değil sevgili arkadaşlar, bunu çok iyi bilelim. Bu Parlamento aynı zamanda mazlum coğrafyaların parlamentosudur. Türkiye, sadece Türkiye halkının, Türkiye sınırları içerisinde yaşayan toplumların ülkesi değildir. Türkiye aynı zamanda mazlum ve kendisini mağdur hisseden bütün coğrafyaların ülkesidir. Arakan'dan Suriye'ye, Somali'den Drogheda'ya, Bande Açe'ye kadar çok geniş bir coğrafyada kendini mazlum hisseden her insanın coğrafyasıdır, her insanın parlamentosudur Türkiye Parlamentosu.

Bundan birkaç ay önce Keşmir'den bir heyet geldi. Eğitimimi Pakistan'da tamamlamış olmam hasebiyle beni de buldular. Bana dedikleri şuydu: "Bakın biz ta Keşmir'den şunun için geldik Türkiye Parlamentosuna: Biz bakıyoruz ki bugün, zengin dünyanın göz yumduğu Somali'de herkesten önce Türkiye var. Batı âlemi Somali'deki açlığa sahip çıkmazken, orası için parmaklarının bile kımıldatmazken bakıyoruz ki bugün Türkiye herkesten önce orada. Bakıyoruz ki Gazze meselesini, Filistin meselesini en güçlü Türkiye savunuyor. Bakıyoruz ki Suriye'de zalimlerin değil mazlumların yanındasınız. Biz de Keşmir'den çıktık geldik ki Türkiye mazlum Keşmir'in meselesini zengin coğrafyaya, Avrupa'ya gündem konusu yapsın ve Keşmir'deki Müslümanların, azınlıkların da dertleriyle dertlensin, sahip çıksın." Bir kere bunu hepimizin zihninde çok iyi bulundurması lazım. Biz küçük düşünmüyoruz arkadaşlar. Biz, ufkumuzu, düşüncelerimizi sadece 780 bin kilometrekare ile sınırlı tutmuyoruz. Bize umut besleyen, gözleri Türkiye'den inecek uçakları bekleyen bütün mazlum coğrafyaların iktidarıyız, bütün mazlum coğrafyaların hükûmetiyiz, bütün mazlum coğrafyaların Türkiye'siyiz.

Bu dileklerimle hepinizi sevgi, saygıyla, hürmetlerimle selamlıyorum ve bu anlamda BDP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesinin şu aşamada gerekli bir altyapısının bulunmadığını düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)