| Konu: | 10/753, 10/754, 10/755, 10/756, 10/757, 10/758, 10/759, 10/760, 10/761, 10/762, 10/763, 10/764, 10/765 SIRA SAYILI MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİNİN ÖN GÖRÜŞMESİ NEDENİYLE |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 12 |
| Tarih: | 05.11.2013 |
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doping ile ilgili Meclis araştırma önergeleri üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum ve sözlerime cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün şu sözleriyle başlamak istiyorum: "Fikri idman bedeni idmanla muvazi gitmelidir. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim." Bu sözlerle Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk spora ve sporcuya verdiği önemi çok net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanımızın burada sunuş konuşmasında "Doping insan yaradılışına, insan fıtratına ve de zehirli bir madde olduğu için aykırıdır." diye ifade ettiler. Belki bunlar doğru ama bir de bunun yanında baktığınız zaman doping, dürüst bir yarışma için, haksız rekabeti önlemek için ve sporcu sağlığını korumak için yasaktır. Doping sadece ahlak ve sağlık sorunu değil, aynı zamanda yasal yaptırımları olan bir konudur ve sporcu, bedenini güçlendirirken elbette ki fikrini, yani düşüncesini sporunun gerektirdiği koşullara göre yönlendirerek, bu doğrultuda hareket etmelidir. Bu çalışmalar ulusal ve uluslararası spor kuruluşlarının belirlediği kurallar çerçevesinde ve doğrultusunda yapılmak zorundadır. Ama ne yazık ki son yıllarda uluslararası müsabakalara baktığımızda bilhassa Türk sporcuların dopingle çok yakından ilgili olduğu görülmektedir ve Türk sporcularının doping yaptıkları yerel, ulusal ve hatta uluslararası yabancı basında doping skandalı olarak manşetlerde yer almaktadır. Bu olaylar ülke sporuna ve ülkenin sporcularına karşı olumsuzluk yaratmaktadır. Doping yapan sporcuların yanı sıra doping yapmayan sporcular da bu kategoride değerlendirilmekte olup, dünya kamuoyu önünde ülkemizin imajında zedelenme olmaktadır.
Sportif performansı yapay olarak artırmak amacıyla yasaklı farmakolojik maddeleri sporcular niçin kullanmaktadır? Bir de bu ilaçları neden almaktadırlar? Bu soruların cevaplarını hep birlikte aramamız gerekir.
Değerli arkadaşlarım, ben de futbol oynadım; uzun yıllar da oynadım, profesyonelce de oynadım. Şimdi, futbolcular, sporcular popüler insanlar olur ve yıllarca bizlerin, bir profesörün, ünlü bir avukatın, ünlü bir bilim adamının yıllarca uğraşarak kazanamadığı geliri 5-6 yıl gibi kısa bir sürede kazanırlar ve toplumda da ön sırada yer alırlar. Bu duruma böyle baktığın zaman Türkiye'de olduğu gibi birçok sporcu, ülke sporcusu bu büyük organizasyonlara katılmak ve buradan kısa sürede -spor yaşantısı boyunca- ekonomik geliri elde etmek ve hayatını geri kalan kısmında rahat geçirmek amacını gütmektedirler. O nedenle spor şaşalı bir hâl almış ve bu zamanda sporcularımıza sunulan ödüller dudak uçurtacak boyuttadır. Sayın Bakan bunu çok iyi söyledi, konuşmacı arkadaşlarım da söyledi. Bu ödülleri almak için insanlar haksız rekabete katılmakta ve sporcu kimliği olan insanlar da bu dopingi alıp kullanmaktadırlar. Ama bu dopingi alıp kullandıkları zaman buna teknik heyet veya yöneticiler veya federasyonlar bunlar üzerindeki yaptırımlarını "Ya, tamam madalyon aldık, dur bakalım ya iyiyse" diyerek düşünerek mi yapıyorlar? Yoksa daha sonra alınan madalyonların geri alınması bizleri üzüntüye yol açmıyor mu?
Sayın milletvekilleri, sporda doping yapanlar suçta doping ilaçları satanlar, futbolcuları kullanan da yeterince suçlu değil mi? Bu konuda çok düşünmemiz gerekiyor. Sporcularla yaptığımız söyleşilerde genç arkadaşların sporda başarı sağlamaları -biraz önce söylediğim gibi- ekonomik güçlenmelerin de önemli rol oynadığını bu nedenle bu yola başvurduklarını söylemektedirler ve ne yazık ki doping kullanma yaşı da çok küçük yaşlara kadar gelmiş, küçükler ve yıldızlar bu dopingli ilaçları olma noktasına gelmişlerdir. Elbette gençleri spora yönlendirmemiz gerekiyor ve onları spora yönlendirirken, eğiterek spor yapmalarına destek vermemiz gerekiyor. Çünkü yine Ulu Önder Atatürk diyor ki: "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur." İşte tam bu sırada çok önemli görev iki bakanlığa düşmektedir; Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığına ve bunların da uzantısı olan kuruluşlara da çok büyük görevler düşmektedir.
Şimdi, Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi Doping ile Mücadele Komisyonunun açıklamasına baktığımız zaman 2013 yılında 648 sporcumuzun örneklerinde 90 sporcumuzda bir veya birden fazla yasaklı madde saptanmış ve dünya dopingli sporcular yüzde 1,5 oranında iken -biraz önce değerli arkadaşımda söyledi- bu oranın bizde yüzde 15'e yaklaşması Türkiye'de dünya ortalamasından 10 kat fazla dopingli sporcu olduğu gerçeğini de ortaya koymaktadır.
Sayın milletvekilleri, şimdi, Sayın Bakan her fırsatta "Sporu kalkındırıyoruz, yatırımlar yapıyoruz, salonlar yapıyoruz." diyor. Ben burada bir de espri olsun diye söylemek istiyorum; yapılan salonların hepsi kapalı spor salonu yani ismi üzerinde, kapalı spor salonu. Yani şimdi bu yaptık, güzel ama ismi üzerinde kapalı.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Kapısı da mı kapalı?
MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Devamla) - Kapısı da kapalı. Örnek vereceğim.
Bununla ilgili geçmişte bir spor bakanı tesisleri denetlemeye gidiyor ve heyetiyle birlikte X kapalı salonuna girdiğinde çok temiz ve bakımlı olduğunu görüyor ve bakıcıyı çağırıyor "Seni tebrik ederim, kutlarım. Ne güzel baktın. Bak, hiç eskimemiş, şey olmamış." diyor. "Evet, Sayın Bakanım, bura kapalı olduğu için biz de burayı bu şekilde koruyoruz." diyor. Yani bu kapalı işini kaldıralım ve bunu artık kapalı değil halka açık bir şekilde yapalım.
Değerli arkadaşlarım, bu böyle de, yalnız, sporun her dalında da fair- play'in olması gerekmektedir. Bakın fair-play'in kapsamına baktığımız zaman ne yazık ki -Sporda Şiddet Yasası burada görüşülürken de konuştuk ama- uygulamaya geldiği zaman bu fair-play yalnıza Hükûmetin taraftarlarının maça giderken onlara karşı etkili tedbir alınması noktasında olaya bakılıyor. Onun için federasyonlar özerk değil, bu federasyonların hepsi tamamen Sayın Başbakanın ve Hükûmetin kontrolü ve vesayeti altındadır.
Sayın Bakan, diyeceğim tabii, bekliyorsun, merak ediyorsun "Diyecek mi Canalioğlu?" diye. Diyeceğim tabii ki. Hâlen 2010-2011 Süper Lig sezonunda şike yaptıkları gerekçesiyle UEFA ve CAS tarafından iki köklü futbol takımımız Fenerbahçe ve Beşiktaş'a bir ve iki yıl Avrupa kupalarından men cezası verilmesine rağmen, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından kupa asıl sahibine yani Trabzonspor'a hâlen verilmemiştir. Bizim hedefimiz temiz futbol, hak, emek ise tarafsız Futbol Federasyonun da görevini yapması beklenir ama tarafsız olmadığı da ortadadır.
Sayın milletvekilleri, kalan sürede şunu söylemek istiyorum: Trabzon bir spor kentidir ve gerçekten Türk spor tarihine futbolda, atletizmde, güreşte, her dalında çok önemli sporcular yetiştirmiştir ve bunlar Türkiye'ye mal olmuş isimlerdir. Örneğin Özkan Sümer, Şenol Güneş, Necati Özçağlayan, Hüseyin Tok, Hami Mandıralı, Kadir Özcan, Necmi Perekli gibi isimler Türk futbolunda yerlerini almışlardır.
Sayın Bakanım, bunların hepsi Trabzon'da Yavuz Selim Stadı'nda yetiştirilmişlerdir. Yavuz Selim Stadı 1913'te hizmete açılmış ve burada 1913 yılında ilk maçı yapan Trabzon takımının tamamı da Birinci Dünya Savaşı'nda şehit düşmüşlerdir. Şimdi, gelinen noktada bu alan amatör sporcuların elinden alınıyor -ki bu 7.600 küsuru kapsayan sporcuların elinden alınıyor- ve buraya TOKİ tarafından konut yapılıyor. Orman lojmanı, Yavuz Selim Stadı, 19 Mayıs Kapalı Spor Salonu, Avni Aker Stadı, yetmedi, Akçaabat'taki Fatih Stadyumu alınıyor ve bunların yerine yedi yıldır, sekiz yıldır hâlâ bitirilemeyen "Akyazı Stadı'nı yapacağız." deniliyor. Sayın Bakanım, siz yüz milyonlar verip her yere stadyum yapıyorsunuz ama bizim malımızı satıp bize stat yapmayın. TOKİ de her şekilde bize de şey versin ama burayı da bu amatör sporcuların hizmetinden mahrum bırakmayınız.
Bakın, burada yalnızca sporcular maç yapmıyor. Burada Çevre ve Şehircilik Bakanı, hemşehrimiz Sayın Erdoğan Bayraktar da ramazanda 2 bin kişiye yemeği de bu alanda verdi. Yine, Kadir Özcan'ın -Allah rahmet etsin- millî sporcumuzun cenaze töreni de bu alanda yapıldı ve bu alanlara Erdoğan Bayraktar'ın yanı sıra Aileden Sorumlu Bakan Sayın Fatma Şahin de katıldı. Yani burası çok yönlü bir alan ve bu alanları mutlaka değerlendirmemiz gerekiyor. Bu alana sahip çıkmak sizlerin görevidir. Sahip çıkmazsanız tarih, spor tarihi sizi ve Çevre ve Şehircilik Bakanını Trabzon tarihinde çok iyi şekilde anmayacaktır. Bunu sizin dikkatinize sunmak istiyorum Sayın Bakan. Duyarlılığınızı biliyorum, umuyor ve bekliyorum ki amatör sporcuların öncülüğünü yapan ASKF ve diğer kurum ve kuruluşların, demokratik kitle kuruluşlarının, sporla ilgili amatör takımların sesine kulak verirsiniz ve burayı da yine korursunuz.
Ben bu doping komisyonunun hayırlı olmasını diliyorum, onay vereceğimizi ve olması gerektiğini söylüyorum. Belki de ilk kez burada birlikte bir karar alacağız. Umuyorum, Türk sporu bundan fayda kazanır.
Hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)