GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN FINDIK ÜRETİCİSİ VE SEKTÖRÜNÜN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN (10/280) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİ'NİN ÖN GÖRÜŞMELERİNİN, GENEL KURULUN 5 KASIM 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:12
Tarih:05.11.2013

MEHMET VOLKAN CANALİOĞLU (Trabzon) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak fındık ürünü ve fındık üreticilerinin sorunlarının araştırılması noktasında komisyon kurulması üzerine Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerinin lehinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biraz önce konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimiz Sayın Selahattin Karaahmetoğlu, fındığın önemini anlattı ve fındığın düğünlerde bile vatandaşların çocuklarını evlendirirken çok önemli olarak borçlandırma noktasında katkı sağladığını söyledi. Evet, çok doğru bir söz.

Şimdi, arkadaşlar, Karadeniz'de insanlarımız, fındık üreticilerimiz, çocuklarını evlendirirken, ev alırken veya ziynet eşyası alırken veya borçlanırken şunu söylerler esnafa: "Değerli esnafım, borcumu fındıkta ödeyeceğim, fındık ayında ödeyeceğim yani ağustos ayında ödeyeceğim." Ve bunun üzerine ne bir senet verilir ne bir çek verilir, yalnızca fındığa güvenilerek söz senet anlamına gelir ve bu noktada baktığın zaman fındık üreticisi de esnafa borçlandırılır. Ancak, bugün gelmiş olduğumuz noktada ne yazık ki artık fındık üreticisi esnafa gidip "Ben çocuğumu evlendiriyorum, ev aldım, borcumu ödeyeceğim, bana biraz borç ver ve ben bunu fındık ayında ödeyeceğim." noktasında olmamaktadır ve söyleyememektedir. Bunun tabii, çeşitli yönleri var. Önemli olan hem esnafın durumu hem de fındık üreticilerinin durumu değerli arkadaşlar.

Fındık Karadeniz'de çok önemli olup millî bir üründür ve dünya fındık üretiminin yüzde 75'ini, ticaretinin ise yüzde 85'ini gerçekleştiren ülkemizde fındık üretimi 2844 sayılı Kanun ve Bakanlar Kurulu kararıyla izin verilen eğimi yüzde 6'dan fazla üçüncü sınıf tarım arazileriyle 750 metre rakıma kadar olan alanlar yani bu sahaların bulunduğu on üç ilde Artvin, Rize, Trabzon, Ordu, Sinop, Giresun, Samsun, Kastamonu, Zonguldak, Sakarya, Kocaeli ve Düzce ile Bartın ilimizde yoğun bir şekilde yapılmaktadır. Ve ülkemizde 322 bin fındık üreticisi fındık üreticiliği yapmakta ve 2 milyon kişi de geçimini fındıktan sağlamaktadır değerli milletvekilleri. Ama gel gör ki gelmiş olduğumuz bu noktada, artık fındığın para etmediği noktada -şimdi Sayın Geldi para ettiği noktada söyleyebilir ama- insanlarımızda umutsuzluğu düşündürdüğü noktada birkaç bilgi vermek istiyorum. 2006 yılında Sayın Canikli "Fındık bizden önce 1,6 TL'ydi, biz fındığa 5 dolar civarında para verdik." dedi. Baktığımız zaman, bu, o günkü fiyatla 5 dolar, bugün karşılığı 10 lira olması gerekiyordu ama 2011'de fındık piyasası 7 liradan, 2012'de 4 TL'den ve 2013'te de 5 buçuk TL'den açıldı değerli arkadaşlarım yani bugün 5 dolara varmayan bir fiyatla fındık piyasası açıldı. Ve dahası, fındığı olan insanlarımız fındık toplamada fındığa gitmemeye bakıyorlar. Niye? Çünkü gündelikçi fiyatları çok. Üreticiler gündelikçiye verdiği fiyatın karşılığını alamadıklarından ürününü kendi hâline bırakmak durumunda kalıyorlar. Her ne kadar, fındık Trabzon'da, Karadeniz'de, bölgemizde, biraz önce saydığım illerde çok önemli ve ülke ekonomisine çok önemli katkılar sağlıyor ise de fındık üreticisi yemiş olduğu bu darbeler sonucunda artık fındık üretmemeye veya fındığı dalda namus olarak görerek toplama noktasında kalmaktadır ve ailece topluyor ve gündelikçi tutmama noktasına geliyorlar.

Bu nedenle, baktığımız zaman, burada Hükûmetin bir hakkını da teslim edelim. Bizim çalışmalarımız ve desteklerimiz sonucunda, söylemlerimiz sonucunda... Ki Trabzon, Rize, Ordu, Giresun, Artvin milletvekillerimizin önergeleri noktasında fındığa teşvik verilmesini, destek verilmesini biz anlattık, söyledik. Ama sonuç olarak, gelmiş olduğumuz noktada, geçenlerde kerhen, alan bazlı teşvike devam edildi. Oysa fındığa alan bazlı destek, aynı zamanda üreticiyi de biraz önce söylediğim şartlar neticesinde tembelliğe itmekte ve bu ona hazır bir para gibi gelmektedir. Yani biz üreticiye diyoruz ki: "Kardeşim, sen balık al, bırak balık tutmayı. Ne yapacaksın oltayı, gideceksin balık tutacaksın?" Oysa değerli arkadaşlarım, böyle değil. Biz insanımıza balık tutmayı öğreteceğiz, hazıra yönlendirmeyeceğiz. Bunun için ne yapmamız lazım? Üretici desteği vermemiz lazım. Yani rekolteye göre, üretime göre destek verilmesi gerekiyor ki o fındık üreticileri de bu noktadan baktığımız zaman kendilerini desteklesinler, fındık bahçesine gitsinler. Yalnız ağustos ayında fındık tarlasına gitmesinler, bahçesine gitmesinler.

Biz Sayın Mehdi Eker'e defalarca sorular sorduk. Sayın Mehdi Eker Trabzon'da dedi ki: "Yahu, kardeşim, siz de bırakın fındığı, fındık ekmeyin. Ne yapın? Alternatif ürün olan kivi yahut Trabzon hurması dikin." Şimdi, değerli arkadaşlar, öncelikle, Tarım Bakanımız burada yok ama buradan seslenmek istiyorum: Bölgede herkes bilir ki fındık ekilmez, fındık dikilir. Bir Tarım Bakanımız fındık ekiyor, fındık dikmiyor ama fındık dikilir arkadaşlar, bu böyledir. Fındığın kaç kez çatal olduğunu acaba Tarım Bakanımız biliyor mu? Burada olsa da söylesek. Şimdi, bakıyor, bir ağaç; çınar mıdır, çam mıdır, nedir? Ama fındık öyle bir ağaç değil ve fındık tarladan fabrikaya gidene kadar pek çok meşakkatten geçiyor arkadaşlar. Allah'tan teknoloji gelişiyor da bu "patos" denilen olay çıktı ve patos çıktıktan sonra da üretici fındığını harmana serip güneşin açmasını beklemiyor çünkü Trabzon, Doğu Karadeniz Bölgesi devamlı yağışlı. Ama şimdi bize diyorsunuz ki: "Ya, Karadeniz'de yağmur çok yağmıyor." veya "Her gün yağıyor." Hayır, arkadaşlar, Karadeniz'de yağmur yağıyor; her gün yağmıyor, haftada iki defa yağıyor değerli arkadaşlarım, dinleyen arkadaşlarım. Karadeniz Bölgesi'nde yağmur her gün yağmaz, haftada iki gün yağar; pazardan perşembeye, perşembeden pazara. Yani güneşli hava sayımız otuz beş gündür. Bu otuz beş günde biz o kaldırımlara, harmanlara fındığımızı sereceğiz, kurutacağız, sopalarla onları döveceğiz, ondan sonra tek tek onları ayıklayıp çuvala koyacağız, sırtımızda zor şartlarda kantara getireceğiz, ondan sonra da fındığa vereceğimiz para 500 TL. El insaf değerli arkadaşlarım! Değerli arkadaşlarım, el insaf! Tarımı kalkındırmak istiyorsak fındığa gerekli desteği mutlaka vermemiz gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, iktidar milletvekilleri, Karadeniz'in, daha doğrusu Karadeniz illerinin göçünü engellemek istiyorsanız -ki Trabzon'dan örnek veriyorum: Göç veren iller sıralamasında TÜİK rakamlarına göre 6'ncı sırada, sürekli göç veriyor- bu göçü tersine çevirmek için siz konut değil, fındık alanlarını kesip, fındık tarlalarını kesip, oraya TOKİ vasıtasıyla konut yapıp, orayı betonlaştırmak değil; tarım üreticilerini desteklemek durumundasınız, fındığa teşvik vermek zorundasınız, çayı desteklemek zorundasınız, hayvancılığı desteklemek zorundasınız.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, hayvancılık Karadeniz'de bitti, artık kimse hayvancılıkla uğraşmıyor. Niye? Para etmiyor. Gidiyorsunuz -burada Karadeniz Bölgesi'ni bilen arkadaşlarımız vardır- dağın başında, o tepelerde, 850 metre rakımda veya yaylada 1.600 metrede ineğine bakacak, otlak bulacak, pahalı olan gübreyi alacak, yemi alacak, hayvanına verecek, otlağına gübre serip orayı güçlendirecek. Değerli arkadaşlarım, lütfen, Karadeniz'de fındık üreticisi olan yerlere desteğimizi vermek durumundayız.

Bir de biraz önce Giresun Milletvekilimiz Sayın Mehmet Geldi dedi ki: "FİSKOBİRLİK'i de güçlendirdik, FİSKOBİRLİK yanlış yönetildi." Kardeşim, değerli arkadaşlarım, 17 birlikten 16'sına 700 trilyon hazineden kredi verildi. Kime verilmedi? FİSKOBİRLİK'e verilmedi. Siz, FİSKOBİRLİK'e yalnızca 100 trilyon vermiş olsaydınız bugün FİSKOBİRLİK, o kuruluş, ayaklarının üzerinde daha güçlü kalır ve size de ihtiyaç duymazdı.

Burada baktığınız zaman FİSKOBİRLİK'te çalışan işçilerimize günah değil mi? Onlardan yaklaşık 340 kişiye kadar insana diyorsunuz ki: "Kardeşim, sizin burada işiniz doldu, sizi biz Giresun'dan da alacağız, Trabzon'dan da alacağız." Nereye vereceğiz? "Kastamonu'ya vereceğiz, Siirt'e, Hakkâri'ye vereceğiz." El insaf, bu insanlar 40'ın üzerindeki yaşlara gelmiş, çocukları okulda okuyor, çocukları ortaokul, liseye gidiyor. Bu saatten sonra bunların iş bulma şansı var mı? İş bulma şansı yok.

Değerli arkadaşlar, bunu araştırmak için, bu konuları çözmek için lütfen -hep biliyorum, siz ustaya sormadan karar vermiyorsunuz ama bu sözde de ustanıza da sormayın- bu araştırma önergemize destek verin.

Hepinizi saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)