GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:106
Tarih:15.05.2012

CHP GRUBU ADINA SAKİNE ÖZ (Manisa) - Sayın Başkan, hatırlattığınız için teşekkür ederim. Akhisarspor'a buradan başarılar diliyorum. Süper Lig'de yarışacak bu dönemde, kendisine buradan başarılar dilemek istiyorum, tebrik ediyorum ayrıca kazandığı için de.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, görüştüğümüz bu tasarının adı ile içeriği arasındaki uyumsuzluğa dikkat çekmek istiyorum. Tasarının adı "afet riski" olmasına karşın, içeriği kentsel dönüşüm ve hatta rantsal dönüşüm yasasıdır. Sanırsınız afete uğramış ya da afet riski taşıyan bölgelerin dönüşümü yapılacak. Oysa bu yasa yıllarca ihmal edilerek çöküntüye uğratılmış şehirlerin merkezlerinde kalan alanların rantsal dönüşüm yasasıdır.

Eski Başbakanlarımızdan merhum Necmettin Erbakan, kızdıklarına "Sizi gidi rantiyeciler, sizi." derdi. Şimdi, Erbakan'ın adını bir üniversiteye verdiniz. Herhâlde adı daha çok anılsın istediniz ama merak etmeyin, bu tasarıyla onun bu sözü çok daha fazla hatırlanacak, adı daha fazla anılacaktır.

Bu tasarı, ne afet riskini önleme yasasıdır ne de kentsel dönüşüm yasasıdır; İstanbul ve Ankara'yı yeniden şekillendirme ve yağmalama yasasıdır. İçinde insan yoktur, içinde yerel yönetim yoktur, meslek örgütü yoktur, bilim insanları yoktur; "AKP İktidarına ve yandaşlarına acaba nasıl pay çıkarabilirim?" hesabı vardır, ayrıca yurttaşlar var olan haklarını zor kullanarak âdeta zorbaca almak vardır, "lisanslandırılacak kurumlar" denilerek yandaş müşavirlik kurumları vardır; "rezerv alanı" denilerek talan edilecek mera, orman, kıyılar, tarihî ve doğal koruma alanları, AKM alanları vardır.

Şimdi, bu tasarıyla görünürde denetimsiz yapılar kontrol altına alınacakmış gibi gösteriliyor ama aslında yıllarca süren ihmaller zinciri kopartılmak yerine yeni rant alanlarına bağlanıyor. Aslında bilim insanlarının, meslek odalarının görüşleriyle şekillenecek bir kentsel dönüşüm yasasının aciliyetine biz de inanıyoruz. Özellikle deprem riski taşıyan yerlerde bir an önce kentsel dönüşüm yapılmalıdır ama bir işin aciliyeti plansız yapılmasını gerektirmez.

Şimdi, komisyonda sorduğum soruları burada yineliyorum: "Acil" dediğiniz bu yasa için risk altında olan öncelikli bölge haritaları yapılmış mıdır? Hangi bölge önceliklidir? Nereden başlanacaktır? Deprem riski olandan mı, sel riski olandan mı, heyelan riski olan bölgelerden mi? İstanbul'dan mı, Van'dan mı, Simav'dan mı, yoksa geçen yıl sel felaketiyle toprak kayması yaşamış Rize'nin Gündoğdu beldesinden mi veya Ayamama Deresi'nden mi? Tasarıyı hazırlayanlar nereden başlayacağını bilmiyorlar mı? Planlama tüm afetler için mi yapılacak yoksa her afet grubu için ayrı ayrı mı yapılacak? Bu soruların yanıtlarını verebilirse, o çok acil ihtiyaç duyulan afet riski altındaki yerlerin kentsel dönüşüm yasası belki oluşturulabilir. Ama sorun "Nerede rant yaratabilirim?" olduğu sürece, yanıt da insan odaklı değil, rant odaklı olacaktır.

Yasa gerekçesinde "Ülkemiz yüzde 90 deprem riski altındadır." denilmektedir. Kuşkusuz, deprem öncelikli afettir ama yanlış kentleşme, kaçak yapılaşma ve hatalı yatırımlar da doğal afetlere neden olmaktadır. Seller, su baskınları da afete sebebiyet vermekte, tehlike oluşturmaktadır. Ülkemizin bu duruma gelmesinde, on yıllık AKP İktidarının yasaları yeterince uygulayamamış olmasının payı yok mudur? Özellikle İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerde kaçak yapılaşma ve ruhsatsız binalarla ilgili çözüm arayışına gidilmemiş ve hatta bazı bölgelerde orman arazilerinde yapılaşmaya göz yumulmuştur. Yapılan kentsel dönüşümlerde de yörenin sosyopolitik durumları dikkate alınmamış, yurttaşlara sürgünler yaşatılmıştır. Acaba bunun ardında Türkiye'nin yapılarının tamamen bozulup yeniden inşa edilmesinin hayali mi vardır?

Bu tasarı, Mera Kanunu'yla korunan "mera, yaylak ve kışlak" olarak geçen, yasada da "rezerv alanları" olarak görülen yerleri de talana, yapılaşmaya, ranta açmaktadır.

Mera Kanunu'nda bu yerlerin başka amaçla kullanılamayacağı belirtiliyor ancak bu tasarı, bu yerlerin kullanım amacını değiştiriyor ve yine Bakanlığın, hatta TOKİ'nin kullanımına veriyor. İlgili fıkrada bu yerler için "Bakanlıkça ihtiyaç duyulan taşınmazlar" ifadesi kullanılıyor.

Sayın milletvekilleri, bu ne kadar muğlak bir tanımdır? İhtiyaç duyulma gerekçesinin kriterleri nedir? "Senden belediye, benden belediye" midir? Demokratik ülkelerde insanların, kamunun hakkı böyle muğlak ifadelerle ifade edilmez. Elbette kent merkezlerinde mera kalmamıştır. Kentlerin merkezinde kalan köhneleşmiş çöküntü bölgelerinde yoksullar, kentsel dönüşüm gerekçesiyle, yaşadıkları bölgelerden alınıp merkezden uzak mera alanlarına mı yerleştirilecektir? Bu taşınma aşamasında yurttaşların sosyokültürel yapıları dikkate alınacak mıdır? Komşuluk, mahalle ilişkileri, ekmeklerini nasıl kazanacakları düşünülecek midir?

Sayın milletvekilleri, yine yasa tasarısının, maddelerinde, konutlar, iş yerleri için, riskli bina tespiti yapılmış, yıkılmasına karar verilmiş ve kira yardımı verilmesi gereken durumlardan söz edilmiş ve bunlar "yapılabilir", "verilebilir" niteliğinde ucu açık sözcüklerle tanımlanmıştır. Biraz önce de bahsettiğim gibi, yasaların net olması gerekir. "Olabilir", "yapılabilir" söylemleri, yandaşlık konusunda sicili bozuk AKP tarafından kime göre ne davranış göstereceğinin belli olmadığının bir kanıtıdır? Bu hükümlerin insanları çaresizliğe, kaos ortamına sürüklemekten başka ne anlamı vardır?

Mera Kanunu, Orman Kanunu, Turizm, Kıyı Kanunu gibi, askerî yasak bölgeler ve güvenlik bölgesi gibi kamuya ait arazilerin korunmasını sağlayan 11 adet kanunun ilgili hükümleri bu yasayla yok sayılmaktadır. Yine bu düzenlemeyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkisiyle, sorgusuz, sualsiz ve hatta yurttaşların ruhsatlı binaları bile kentsel dönüşüm alanı ilan edilerek resen el konulacak, TOKİ ile yandaşlara peşkeş çekilip rant malzemesi yapılacaktır.

Ülkemizde devletin birçok kurum, kuruluş ve işletmesi yok pahasına özelleştirilmiş olmasına rağmen, padişah yetkilerine sahip Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kanalı ile TOKİ tek tabanca niteliğindedir, tekelleşmiştir. TOKİ, arsa alım ve satımı, plan-proje yapımı, inşaat-dekorasyon yapım gibi mimar ve mühendislerin mühendislik hizmetlerini devlet gücüyle yapması ile mimar ve mühendislik fakültesinde okuyan çocukların iş umutlarını söndürmektedir.

Yine, tasarıda "Riskli alanlarda binalara elektrik, su, doğal gaz verilmesin." deniyor. O zaman sizin yaptığınız işe "kentsel dönüşüm" denmez, "afet alanlarının dönüştürülmesi" denmez. Bu, insan hakları ihlalidir.

Yasa tasarısında gelir kaynağı olarak belirtilen, orman, mera, askerî alanlar, AKP İktidarının Kentsel Dönüşüm Yasası'yla rant kaynağı niteliğinde görülmektedir. 2/B arazileri "afet risk rezerv alanı" ilan edilip satışa sunulacaktır. Yürürlükteki ilgili yasalar devre dışı bırakılarak "Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi gereklidir." denilecek rantsal dönüşümle, başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye'nin tarihî ve doğal zenginlikleri çarçur edilecektir.

Bu yasa, yine ismiyle bağdaşmayan, içinde farklı birçok maddeyi taşıyan bir torba yasadır. Bu tasarının, 2302 sayılı Atatürk'ün Doğumunun 100'üncü Yılının Kutlanması ve Atatürk Kültür Merkezi Kurulması Hakkındaki Yasa'yla hiçbir ilgisi yoktur. Buna rağmen AKM alanının tasarıya girmesi gibi akıl ve mantığa uymayan ve hiçbir yurttaşımızın kabul etmeyeceği bir madde içermektedir. Derhâl yasadan çıkarılmalıdır.

Geçen günlerde okuduğum bir makalede yazar, tasarı için, Bakanlık ve TOKİ'ye sıkıyönetim yetkilerinin verildiğinden söz ediyor. Bu nitelemeyle kantarın topuzunun kaçtığı anlatılmaktadır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Öz.