| Konu: | BDP GRUBUNUN, ŞANLIURFA MİLLETVEKİLİ İBRAHİM BİNİCİ VE ARKADAŞLARININ SURİYE KRİZİ VE SIĞINMACILAR NEDENİYLE ŞANLIURFA'DA YAŞANMAKTA OLAN EKONOMİK VE SOSYAL GÜVENLİK SORUNLARININ ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 1/10/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 30 EKİM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 10 |
| Tarih: | 30.10.2013 |
MEVLÜT DUDU (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimizin Suriye ile ilgili uyguladığı yanlış politikanın elbette farklı etkileri var; sosyal ve ekonomik etkileri var, insani anlamda etkileri var. Suriye'de ölen yüz binlerce insan, Türkiye'de patlayan bombalar, yaşamını yitiren vatandaşlarımız ve elbette ki Suriyeli mülteciler sorunu. Bu önerinin, gündemdeki bu önerinin, BDP tarafından getirilen önerinin, ben, bütün illerimiz için, ülkemizin tamamı için gündeme alınmasını daha uygun bulduğumu ifade etmek istiyorum.
Suriye'deki kardeş kavgasına, komşudaki yangına körükle, benzinle gitmenin sonucu olarak, tabii ki Türkiye'nin ulusal güvenliğiyle ilgili de ülkemiz ciddi sıkıntılar yaşıyor. Ancak, yine son günlerde gündemde olan bir konu, Rojava'da örülen duvar. Ben şunu açıkça ifade etmek istiyorum: Dünyadaki duvarların yıkılmasının üzerinden çeyrek yüzyılı aşkın bir zaman geçmiş iken, bu çağda böylesine çağ dışı bir uygulamaya imza atılmasını bu kürsüden kınıyorum. Bu duvar Kürtlerin kalbine örülen bir duvardır, bu duvar AKP'nin faşist ve ırkçı anlayışının çok açık bir tezahürüdür.
Değerli milletvekilleri, Suriyeli mülteciler sorununu daha iyi anlayabilmek için Arap Baharı kandırmacasını iyi bilmek gerekiyor. Sadece uluslararası çıkar odaklarının faydalarını güden Arap Baharı oyunu içerisinde Türkiye'ye biçilen rolü iyi bilmemiz gerekiyor. Ben bunu Sayın Başbakanın ve Dışişleri Bakanının çok iyi bildiğinden eminim. Bizim olmayan, bizi hiç ilgilendirmeyen Arap Baharı oyunu nedeniyle Müslüman ülkelerin hemen tamamında taraf olduk, daha doğrusu oldunuz; kardeş kavgalarında taraf oldunuz, Suriye'nin kendi iç meselesinde taraf oldunuz. Dünyanın dört bir yanından, ciğer söken, kafa kesen teröristlerin ellerine silah verip Suriye'ye gitmelerine önayak oldunuz. Hatay'ı, Apaydın Kampı'nı, bu ne olduğu, kim olduğu bilinmeyen canilere karargâh yaptınız.
Başta Hatay, tüm bir Suriye sınırı terör yuvası oldu. Hatay âdeta patlayıcı deposuna dönüştü. Bu oyunun altında kalan, ezilen Suriyeli kardeşlerimiz, ayrıca Cilvegözü'nde, Reyhanlı'da patlayan bombalar ve ölen vatandaşlarımız, Ceylânpınar ve Akçakale'de Suriye'den gelen mermilerle ölen vatandaşlarımız, son olarak da sınırlarımızda besleyip büyüttüğünüz terör gruplarının açtığı ateş sonucunda şehit olan askerlerimiz; diğer tarafta, ekonomik ve sosyal olarak sıkıntılara sokulan, başta Hatay olmak üzere sınır illerimizde yaşayan vatandaşlarımız ve tüm dünyada yalnız kalan bir Türkiye. Tam bir fiyasko. "Stratejik derinlik" olarak isimlendirilen ancak gerek içeride gerekse dışarıda doğurduğu sonuçlar itibarıyla tam bir stratejik rezilliğe dönüşen bir dış politika.
"En fazla 100 bin mülteci kabul edeceğiz." dediniz; bugün sayısını ne siz ne de biz biliyoruz ama 500 binin üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Başta Hatay olmak üzere sınır illerimizin tamamı, sokaklarda dilencilik yapan ve sefalet içinde yaşayan Suriyelilerle dolu.
Değerli milletvekilleri, bu topraklarda yaşayan insanlar, tarih boyunca, zor durumdaki insanlara, mazlumlara hep kucak açtılar, şefkat gösterdiler. Bu dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacak. O insanların barınma ve iaşe gibi en temel ihtiyaçları elbette karşılanmak zorunda. Vatanından koparılan o Suriyeli çocukların eğitim ihtiyaçlarının da karşılanması gerekir. Ama, tüm bunlar Türkiye Cumhuriyeti'nin ciddiyetine ve vakarına yakışır şekilde yapılmalıdır, devletimizin yasaları hiçe sayılmadan yapılmalıdır ve en önemlisi, bizzat devlet eliyle yapılmalıdır, ne idiği belirsiz kişilerce değil.
Bir buçuk ay kadar önce bir Reyhanlı ziyaretimde bir tabelaya rastladım, Reyhanlı Kaymakamlığının -dikkatinizi çekiyorum- ve İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün tam karşısında. Tabelanın bir köşesinde Türk Bayrağı, bir köşesinde ÖSO'yu simgeleyen bayrak ve üzerinde "Züheriye Okul Lisesi" yazıyor. Bu gözlemi kamuoyuyla paylaştım. "Bu okul Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun olarak mı kurulmuştur?" diye sordum. Ertesi gün Valilik ve Millî Eğitim Müdürlüğünden art arda açıklamalar geldi: "Kayıtlarımızda böyle bir okul yoktur. Bizden izin alınmamıştır. Haberimiz yoktur." dediler. Tekrar ediyorum, Kaymakamlığın tam karşısında bu okul. Böyle bir aymazlık olabilir mi değerli milletvekilleri? Daha önce bu kürsüden fotoğraflarını da paylaşmıştım.
Yine, bir Altınözü ziyaretimde, bir beldemizde ölüme terk edilen, hastaneden atılan Suriyelilerle karşılaştım. Şimdi, buradan Başbakana ve Dışişleri Bakanına soruyorum: Ülkemizde kaç Suriyeli mülteci var? Bu mültecilere ne kadar para harcandı? Özellikle Hatay'da ve Türkiye'nin diğer şehirlerinde kırmızı ışıkta görmeye alıştığımız Suriyeli dilenci çocukların toplam sayısı kaçtır? Her sokakta gördüğümüz Suriyeli dilenci kadınların sayısı kaçtır? Özellikle Hatay'da artan hırsızlık ve fuhuş olaylarının nedenleri nelerdir? Hatay'da hemen her iş yerinde görmeye alıştığımız kaç Suriyeli ülkemizde kayıt dışı ve kölelik ücretiyle çalıştırılmaktadır? Bu durum kaç vatandaşımızı işsiz bırakmıştır? Suriyeli mülteciler sayesinde yeniden ortaya çıkan kızamık ve çiçek gibi salgın hastalıklar nasıl önlenecektir? Karbeyaz beldesinde, bizzat şahit olduğum, ölüme terk edilmiş kaç Suriyeli vardır? Suriye olayının ülkemize ekonomik maliyeti ne kadardır ve nasıl telafi edilecektir? Reyhanlı'da, Cilvegözü'nde bombalarla; Suriye'de, Ceylânpınar'da kurşunlarla öldürülen insanların hesabını kim verecektir? Reyhanlı'da, bizzat şahit olduğum, Züheriye gibi Türkiye'de kaç okul vardır? Hatay'ın sınırları ve Hatay ne zaman normale dönecektir? Bu soruları soruyorum ama ne yazık ki yanıt veremeyeceğinizi de biliyorum çünkü Sayın Dışişleri Bakanının derinliği, bugüne kadarki gelişmeleri kavrayamadığı gibi, bundan sonraki aşamaları da kavramaktan uzaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece bunlar değil, işte bugün, buradan söylüyorum: Suriyeli mülteciler adına önüne gelen yardım topluyor. Özellikle "İHH" isimli bir kuruluşa Hükûmet tarafından sınırsız olanak sağlanıyor. Değerli arkadaşlarım, Karaman'ın koyunu, sonra çıkar oyunu. Birkaç yıl sonra ortaya çıkacak yeni Deniz Fenerlerini bugün, buradan sizlere ve tüm Türkiye'ye müjdeliyorum.
Ben buradan Hükûmete bir kez daha seslenmek istiyorum: Barıştan yana olun, kardeş kavgasında bir tarafın eline silah vermekten vazgeçin. Bu insanların eğitimlerini ve diğer tüm insani ihtiyaçlarını ne olduğu bilinmeyen kişilerin eline bırakmayın. Gerçek mazlumlara kapıları açın; ideolojik, radikal İslam savaşçılarına kapıları kapatın.
Saygılar sunuyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)