GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: GÜNEYDOĞU AVRUPA SAVUNMA BAKANLARI SÜRECİ ÇERÇEVESİNDE KOORDİNASYON KOMİTESİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:8
Tarih:23.10.2013

CHP GRUBU ADINA SAKİNE ÖZ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 322 sıra sayılı Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanları Süreci Çerçevesinde Koordinasyon Komitesi Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, uluslararası bir düzenlemeyi görüşüyoruz. Bu tasarı, 21 Ekim 2009'da, ülkemizin de arasında bulunduğu 11 Güneydoğu Avrupa ülkesi tarafından imzalanan anlaşmanın uygun bulunmasını içermektedir. Hükûmete göre bu anlaşma ile Güneydoğu Avrupa savunma bakanları süreci üyeliği ve gözlemci statüsünün belirlenmesi amaçlanmaktadır.

Sayın milletvekilleri, gelin görün ki ben de arkadaşım gibi Manisalı bir milletvekili olarak Soma'da yaşanan maden yangınını milletin kürsüsünden paylaşmanın, sorumlulardan hesap sormanın bugün benim için tüm uluslararası konulardan daha fazla önemli olduğunu sizlere söylemek istiyorum.

Soma ilçemiz hepinizin bildiği üzere bölgemizin ve ülkemizin önemli kömür havzalarındandır. Soma emeğin ocağıdır. Çıkarılan linyit kömürü, ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanmasında önemli yere sahiptir. Gerek geçmişte gerekse günümüzde bu kömürün çıkarılması ve işlenip elektrik enerjisine dönüştürülmesi aşamasında Soma'dan ve yurdumuzun diğer bölgelerinden gelen yurttaşlarımız burada çalışmaktadır. Özetle, Soma emeğin ve enerjinin kalesidir. Öyle ki Soma dışından gelen, Kütahya'dan, Balıkesir'den, ta Zonguldak'tan gelen yurttaşlarımız Soma'yı yurt edinip Soma'ya yerleşmiştir. Soma'nın insan ve enerji kaynağı için önemi ortadayken ilçemiz tüm bu önemine karşın işçi güvenliği sorunlarında taşeron belasında âdeta başa güreşmektedir.

Sayın milletvekilleri, henüz dört gün önce, 20 Ekim Pazar günü sabıkalı maden ocağında yaşanan yeni iş cinayetinin yarattığı tüm sorunlar Soma'da canlılığını korumaktadır. Manisa'mızın Soma ilçesine bağlı Darkale'deki kömür ocağında yaşanan maden faciasında yine yüreğimiz yanmıştır. AKP'nin korumalığını üstlendiği Uyar Madencilike ait maden işletmesinde yaşanan son yangında maden işçimiz Yunus Güçlü yaşamını yitirmiş, 27 işçimiz ise ölümle burun buruna gelmiştir. İşçimiz Yunus Güçlü'ye Allah'tan rahmet, yakınları ve mesai arkadaşlarına başsağlığı diliyorum.

Biz bu madenin elektrik sistemindeki sorunları konusunda Hükûmetimizi defalarca uyardık, bu madende sağlıklı bir denetleme istedik ama çözüm hep ertelendi. Bu pazar sabahı elektrik kontağından çıkan yangından yükselen duman, hava bacaları tıkalı olduğu için işçilerimizi ölümle yüz yüze getirmiştir. Devleti yanında göremeyen işçimiz her günü ölüm tehlikesiyle geçirmektedir.

Açık konuşalım: Somalı madencimiz canından bezmiştir. Pazar günkü yangının mağduru işçilerimiz deneyimli olmasaydı, kendi olanaklarıyla barikat kurmamış olsalardı, dışarıya çıkamasalardı, o yangından nasıl kurtulacaklardı, bugün nasıl daha acı bir tabloyu görecektik, hiç düşündünüz mü?

AKP döneminde -devlet, denetimi bırakmış- AKP'nin Manisa mitinglerine iş baretleriyle -işveren partili olabilir ama o işçilerin partili olup olmadığını bilmiyoruz- yevmiyeyle gitmek zorunda bırakılan işçilerimiz, maden kazası olunca devlet-şirket ortaklığıyla resmen ölüme terk edilmiştir. İşçinin canı hiçe sayılmış, sesini çıkaranın da ekmeği elinden alınmıştır.

Değerli milletvekilleri, 2005 yılından beri yaşanan kazalardan sonra arkasını sürekli Hükûmete yakın güçlere ve AKP'li bir milletvekiline yaslayan bu maden, 2011'deki müfettiş raporlarında "Kapatılmalı." denildikten beş gün sonra, her nedense, çalışmasını sürdürmüştür. Maden işletmesi ufak cezalarla kârını katlamış, iş cinayetlerine ev sahipliği yapmıştır. Bu" ölüm çukuru" -madenciler tarafında adı budur- ekmeğini alın teriyle kazanan kardeşlerimizin tüm isyanına, bizim ise Meclis kürsüsünden yaptığımız tüm uyarılara rağmen yeterince denetlenmemiştir. 7 emekçimize mezar olan bu ocakta 60'tan fazla eksik tespit edilmiş, müfettiş raporlarına rağmen hiçbir somut önlem alınmamıştır. Sendikalı işçiyi de yıldıran bu güvencesiz ortama, taşeron belasına itiraz edenler işten çıkarılmıştır.

Çok acı bir tabloyla karşı karşıyayız sayın milletvekilleri. Madende çalışmak istememesine rağmen, 6 çocuğuna bakabilmek için ocağa inen Yunus yeryüzüne çıkamamıştır. Bu maden ocağında farklı zamanlarda yaşamını yitiren ağabey ve kardeşler olmuştur. Ağabeyini toprağa verdikten sonra madende işe başlayan kardeşlerimizin cenazesini küçük kardeşi ve babası toprağa vermiştir.

Size hayret ediyorum, değerli milletvekilleri, bu zulme nasıl seyirci kalabiliyorsunuz? AKP Manisa milletvekilleri, siz bu sıralarda nasıl rahat oturabiliyorsunuz?

Sayın milletvekilleri, bakın, bu zulme karşı biz ne yaptık: Aynı maden ocağında eylül, ekim ve kasım aylarında yaşanan iş cinayetlerine dikkat çektik. Bakan Taner Yıldız ile Sayın Faruk Çelik'i derhâl göreve çağırdık.

11 Kasım 2012'de aynı madendeki faciada bir işçimizi yitirdik, 8 işçimiz yaralandı. Olayın hemen ardından, bu kez de olduğu gibi, maden ocağına gittik. Maden ocağındaki iş ve işçi güvenliğiyle ilgili sorunların araştırılması için de Meclise önerge verdik. AKP sıraları yine boştu. Kendi cinayetiyle yüzleşemedi. Biz ise ısrarımızı sürdürdük.

25 Şubattaki maden faciasında, bu defa, 35 yaşındaki işçimiz Harun Tufan'ı yitirdik. Hemen ardından, madendeki taşeron işçilerin işçi sağlığını yok sayan boyutlarına dikkat çektik. Yeni bir araştırma önergesi daha verdik. Meclisteki konuşmalarımızda madencilerin taşeron çalışma sorunlarını gündeme getirip bu haklı isyanın hesabını sorduk. Manisa'nın AKP'li vekilleri sömürüye yine seyirci kaldı. Biz aylardır uğraşıyoruz, Hükûmetin dikkatini bu madendeki işçi isyanına çekiyoruz. Söylemediğimiz söz, göstermediğimiz çözüm yolu kalmadı. Ne var ki madendeki utanç dolu, emek düşmanı Hükûmet-şirket ortaklığı kirli boyutlara vardı.

Bu yıl temmuzda, ramazan ayında maden işçilerimize zorla iftar mesaisi uygulandı. Enerji Bakanı Taner Yıldız, işçilerimizin sorununu çözmek için değil, siyasi şov için Soma'daki madende iftara gelecek diye, mesaisi biten maden işçilerimiz evlerine dahi gönderilmedi. Bakan Yıldız, işçinin talebine duyarsız kaldı, yorgun olan işçinin madende zorunlu iftar mesaisini sadece seyretti. Mesaisi biten işçiler, akşam beşten gece on bire kadar madende tutuldu. Bu zulme ve şova itiraz eden işçimiz acımasızca tehdit edildi.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde iş sağlığı adına ne sorun varsa, Soma'daki bu madende de var. Sorumlular hesap vermedikçe, Hükûmet denetimi bırakıp yan gelip yattıkça her gün bir canımız daha korkuyla madene iniyor. Biz direndikçe susan, emek ve ekmek söz konusu olunca kafasını kuma gömenler, her maden faciasında arazi oluyorlar.

Değerli milletvekilleri, Meclisimiz bu emek ve adalet mücadelesine duyarsız kalmamalı, eksik denetimler ve taşeron zulmü son bulmalıdır. Konuyla ilgili Meclis araştırması önergemiz gündeme alınarak derhal bir komisyon kurulmalıdır. Soma'daki madenin girişinde yazdığı gibi "Bir avuç kömür için bir ömür veren" tüm madencilerimizin emeğini ve dayanışmasını buradan saygıyla selamlıyorum.

Hepinize saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)