GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 5 EYLÜL 2012'DE AFYONKARAHİSAR'DA MEYDANA GELEN VE 25 ASKERİMİZİN ŞEHİT OLDUĞU OLAYA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:2
Tarih:02.10.2013

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken Camiler Haftası nedeniyle tüm din görevlilerine sağlık, başarı ve mutluluklar diliyorum.

5 Eylül 2012 tarihinde Afyon ili Mühimmat Depo Komutanlığı Şehit Mete Saraç Kışlası'nda yaşanan patlamayla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlar, 24'üncü Dönem Dördüncü Yasama Yılının yüce Türk milletine hayırlar getirmesini dilerim.

Değerli milletvekilleri, dün 1 Ekim 1995 Dinar depreminin 18'inci seneidevriyesiydi. Bu vesileyle de 1995 yılındaki depremde hayatını kaybeden hemşehrilerime Allah'tan rahmet diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 5 Eylül 2012 tarihinde, saat 21.15 sıralarında Afyonkarahisar'da konuşlu Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığına bağlı Mühimmat Depo Komutanlığı Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası'nda şehrin birçok yerinde, ilçe ve beldelerinde bile duyulabilen çapta bir patlama meydana gelmiş ve bunun neticesinde maalesef 25 askerimiz şehit olmuştur, 4 askerimiz ve birçok sivil vatandaşımız yaralanmıştır. Patlamanın yaşandığı kışla, şehir merkezinde yerleşim yerlerine oldukça yakın bir bölgede bulunmaktadır. Bu patlamanın sonrasında hem askerî yetkililerin hem de Hükûmetin yaptığı açıklamalar bütün kamuoyunda ciddi şüpheler ortaya çıkarmıştır. Patlamanın kesin nedeninin ne olduğu konusunda kamuoyunu ve acılı şehit ailelerini tatmin edecek bir bilgi henüz verilmemiştir. Patlamanın yaşandığı saat ve patlayan mühimmatın türü hakkında ciddi spekülasyonlar ortaya çıkmıştır.

Hükûmet yetkilileri tarafından "kaza" olarak açıklanan, askerî yetkililer tarafından ise "nedeni bilinmeyen bir patlama" olarak yapılan açıklamalar, kamuoyunu aydınlatmaktan, tatmin etmekten uzak kalmıştır. Yaşanan patlamanın ardından açılan davaların işleyişi, ortaya çıkan ve şehitlerimizin ailelerinin avukatı tarafından tespit ettirilen ve Adli Tıp Kurumunun son günlerde ortaya çıkan raporları akıllarda yeni sorular yaratmıştır. O denli büyük bir patlamadan sonra bulunabilen doku parçalarının incelenmesinin sonuçlarında patlama gerçekleşen depoda, o depoda bulunduğu iddia edilen el bombalarında katiyen bulunmaması gereken plastik patlayıcı kimyasalı ve çukur imha kimyasalı bulunmuştur. Adli Tıp Kurumuna gönderilen dokular arasında eşleştirilemeyen dokuların bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Kimya İhtisas Dairesinin raporunun tamamı kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Kimya İhtisas Dairesinin tespit ettiği bu patlayıcılarda kendi başına veya dış fiziksel etki olmadan patlama olmasının mümkün olmadığı söylenmektedir. Bu yönde bir inceleme yapılmamıştır. Mühimmat deposunda uygulanması gereken standartların birçoğu gözardı edilmiş, âdeta patlamaya zemin hazırlanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin önemli cephane depolarından olan Şehit Mete Saraç Kışlası'nda nizamiye ve gözetleme kulelerinde sahte vazcay kameraları kullanıldığı tanık ifadelerinde açıkça belirtilmiştir. Milyarlarca lira bütçe ayrılan Türk ordusunun 20 tane kamera olan bir sistemi kurmaya gücü yetmemiş midir?

Değerli milletvekilleri, askerî mahkemenin davadan çekilmesi, iddianamelerde ve savunmalarda kamuoyuna yansıyan olay yeri görüntülerindeki ifade ve anlatımlarda çok ciddi çelişkilerin olması bütün toplumu derinden yaralamakta ve bu bilgi kirliliği ise şehitlerimizin ailelerinin haklı taleplerinin artmasına, tepkilerinin artmasına sebep olmaktadır.

Bunun yanında, patlamanın yaşandığı seçim bölgem olan Afyon'da olayın birinci yılında okutulan mevlidi şerif anma programında patlamanın ardından gazete manşetlerine Genelkurmay Başkanına verdiği halı kilimle manşet olan ve olayın magazinleşmesine sebebiyet veren, devletin temsilcisi olan valinin dahi bulunmaması şehit ailelerinin tepkilerinin artmasına neden olmuştur. Bir yıl önce olayın çözümünde acıların hafifletilmesine kadar birçok vaatte bulunan devletin yetkililerini ve valisini karşılarında görmek, sorunlarını, endişelerini, şikâyetlerini anlatacakları valiyi görmek en tabii haklarıydı.

Doğal afet şehidi olarak kamuoyuna onur kırıcı ve üzücü olarak lanse edilen, şehadet mertebesini dahi hafife alan Hükûmet, muhalefet olarak yaptığımız yoğun baskı ve oluşturduğumuz kamuoyundan yükselen tepkiler karşısında geri adım atarak şehitlerimizin hak etmiş oldukları hakları iade etmek zorunda kalmıştır. Kaçakçılık yapan, suç işleyenlere dahi haddinden fazla değer veren bu Hükûmet, nedeni dahi belirtilemediği, bir yıl geçmesine rağmen verdikleri sözleri unutan bu Hükûmet, söz vermiş olmasına rağmen 25 şehidimizin anısını yaşatacak bir anıtın dahi yapılmasını sağlayamamıştır.

Bu duygu ve düşünceler içerisinde yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)