| Konu: | 2009 YILI MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI İLE 2007 YILI MERKEZİ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI VE MERKEZİ YÖNETİM BÜTÇESİ KAPSAMINDAKİ İDARE VE KURUMLARIN 2007 BÜTÇE YILI KESİN HESAP TASARISINA AİT GENEL UYGUNLUK BİLDİRİMİ VE EKLİ RAPORLARIN SUNULDUĞUNA DAİR SAYIŞTAY BAŞKANLIĞI TEZKERESİ MÜNASEBETİYLE |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 27.12.2008 |
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerlimilletvekilleri; sizleri ve sizlerin şahsında aziz milletimi saygıyla selamlıyor,bütçenin hayırlı
olmasını ve 2009yılının hepimiz için sağlık, huzur, barış ve başarılı bir yıl olmasını temenni
ediyorum.
Yine sözleriminbaşında, bugün vefat yıl dönümünü andığımız millî şairimiz Mehmed Âkif
Ersoy'u ve doksandört yıl önce Aralık 1914'te Sarıkamış dağlarında kaybettiğimiz bütün
şehitlerimizirahmetle ve saygıyla anıyorum.
Üçüncü olarak,yine sözlerimin başında, bugün müzakeresini nihayetlendireceğimiz 2009
bütçesinin hazırlanmasındaemeği geçen bürokratlarımızı, Plan ve Bütçe Komisyonunun çok değerli
Başkan veüyelerini, teker teker bütün milletvekillerimizi ve söz alan değerli arkadaşlarımızı,
ülkemizin kalkınmasıiçin, milletimizin başarısı için emek vermiş, eser vermiş, çaba sarf etmiş
büyüklerimizi desaygıyla, şükranla anıyorum.
Değerlimilletvekilleri, on iki gündür 2009 yılı bütçesini konuşuyoruz ve bu bütçevesilesiyle,
dünyada,bölgemizde, ülkemizde olup biten gelişmeleri değerlendiriyoruz. Esasen, bütçe
müzakerelerinin,demokratik hayatımızda, siyasi kültürümüzün ve geleneğimizin oluşmasında,
gelişmesindeönemli bir yeri vardır. Tabiatıyla, bu çatı altında yapılan her müzakereönemlidir ama
özellikle vatandaşlarımızın,siyasete ilgi duyan kesimlerin en çok ilgiyle takip ettiği iki müzakere
var: Bunlardanbir tanesi bütçe müzakereleri, bir tanesi de hükümet programlarıdır.
Bütçemüzakereleri, burada ifade edildiği gibi, sadece rakamların, yüzdelerin, teknik
açıklamalarınkonuşulduğu bir süreç değildir. Bütçeler, bu teknik niteliklerinin,özelliklerinin yanında
aynı zamanda birsiyasi metindir. Dolayısıyla burada söz alan her arkadaşımız, bunu vesile kılarak
Türkiye için,Türkiye'nin sorunları için, dünyada olup biten gelişmelerle ilgili söyleyeceğisözü varsa,
ortaya koyacağıfikri varsa, sorunlara bir çözüm getirebiliyorsa bunu da bu vesileyle dilegetirmiş olur.
Dolayısıyla bumüzakereler aynı zamanda bir siyaset değerlendirmesidir ve öyle yapılmaktadır.Bir
ülkenin siyasistandardının ve siyaset kurumunun kalitesinin açıkça belirlenebilmesi bakımındanda
bu müzakerelerönem arz etmektedir.
Bir başka yönüylebaktığımızda, bütçe müzakereleri hem muhalefet için hem de iktidarlar için
çok önemlidir.Ama esas itibarıyla bütçe müzakereleri iktidardan daha çok muhalefet için önemarz
eder çünkümuhalefet bu müzakerelerde görücüye çıkar, milletin huzuruna çıkar. Esas itibarıylamerak
edilen, hükümetinne diyeceği, hükümetin neleri yaptığı değildir. Zaten onu hükümet programından
biliyor, Meclisesevk ettiği yasa tasarılarından, çıkardığı yasalardan biliyor, hükümettasarruflarından
biliyor,hükümetle aynı görüşü paylaşan mahallî idarelerin icraatlarından biliyor. Dolayısıylahükümet
icraatları bakımındançok fazla merak edilecek hususun olmaması gerekir. Esasen açık bir toplumda
ve bu kadar çokkanalın, görsel ve yazılı medyanın olduğu bir toplumda zaten hükümet icraatlarıher
gün haber ve tartışmaprogramlarında gündeme geliyor. O hâlde, bu müzakerelerin esas objesi, bu
müzakerelerdeesas olarak merak edilen, muhalefetin ne yaptığı, ne yapacağı, yaşanan sorunlar
karşısında nasılbir çözüm ve tutum takındığıdır.
Bu denli değerlikonuşmacıların eleştirilerine şüphesiz ayrıntısına kadar vakit yettiği nispette
cevap vereceğimama buraya geçmeden evvel bir genel değerlendirme ve tespit yapmak istiyorum.
On iki gündüresas itibarıyla hep bizi konuştunuz; bu, işin doğru yanıdır, doğrunun birbölümü bu.
Çünkü, birHükümet var, onun getirdiği bir bütçe tasarısı var, onun uygulamalarını burada
konuşmamız kadartabii bir husus yok. Ama izin verirseniz bugün ben hem beni hem de sizi
konuşacağım.Birlikte konuşacağız çünkü "Bir siyaset değerlendirmesi yapıyoruz."dedik. Meselenin
bir yönünü konuşupöbür yönünü konuşmadığımızda milletimize karşı doğru bir fotoğraf ortaya
koymuş olmayız.Bunun için evvela muhalefetle ilgili birkaç tespitimi -muhalefet kurumuylailgilibelirtmek
istiyorum.
Muhalefetkurumunun demokrasideki yeri ve konumu nedir? Siyaset bilimi kitaplarında bu
konuda şahsen dekatıldığım çok değerli tespitler var. Deniliyor ki: "Muhalefetdemokrasinin
sigortasıdır.Muhalefet demokrasinin oksijenidir." Gerçekten de çağdaş bir muhalefet butürlü
nitelikleri taşırve önemlidir. İktidar icraatlarını yeterli bulmayan, doğru bulmayan, eksikbulan, yanlış
bulan toplumkesimi, millet çoğunluğu, millet, bir başka partiyi iktidara getirmek suretiylebu mecrayı
kendi akışıiçerisinde sürdürerek yeni bir partiyi, yeni bir anlayışı iktidara getirir.Böylece, istikrarlı
bir demokratikhayat bu şekilde sürdürülür. Ve yine denilir ki: "İktidar her yerde var,muhalefet sadece
demokrasilerdevar." Bu da doğrudur. O hâlde bir ülkenin demokratik standardı ve kalitesi
muhalefetinstandardıyla doğrudan alakalıdır. Demokrasiyi kalıcı kılan ve kılacak olaniktidarın
gayretinden çokmuhalefetin pozitif katkılarıdır. Onun için, daha evvelki konuşmalarımda dadedim
ki: "Birinsanın iki eli var, sağ el iktidarsa sol el de muhalefettir ve iki el de birbaş içindir."
Dolayısıylaiktidarıyla muhalefetiyle burada dile getirdiğimiz hususlar, ortaya koyduğumuz,varsa
koyacağımızçözümler ülkemizin huzuru, barışı ve geleceği bakımından önem arz ediyor.
İşte bütün busebeplerden dolayı muhalefet demokrasilerde vazgeçilmezdir, vazgeçilemezdir.
Bütün bunedenlerden dolayı çağdaş demokrasilerde muhalefet, sorunun değil, çözümünparçasıdır.
Sorunun birparçası olan muhalefet, ülkenin de demokrasinin de başına gelebilecek en büyükfelakettir
ve yine onuniçin, çözümü olmayan, gelecek tasavvuru olmayan bir muhalefet demokrasi içinyüktür.
Bu özellikleri taşıyan,işlevsiz, çözümsüz, alternatif oluşturmayan bir muhalefet, demokrasi
karşıtı,demokrasi dışı, modem-postmodem arayışların baş müsebbibidir. Sadece yanlışıgöstermeye
odaklanmış, bütünçabası ve gayreti bundan ibaret, dar ve sığ bir siyaset ve muhalefet anlayışıülke
ve demokrasi içinbüyük bir talihsizlik olur. Böyle bir muhalefetin var olduğu bir ülkede muhalefet
görevinimuhalefet kurumunun kendisi değil, Anayasa ve hukuk kuralları gereği görevisiyaset
olmayan bürokrasive kurumlar üstlenmiş olur.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Ne biçim laf söylüyorsun! Ne laflar söylüyorsun!
BAŞKAN - SayınGenç...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Demokrasi,
partiler arasıbir yansın sonunda hür ve serbest bir seçimle iktidarın belirlenmesi yöntemiise o zaman
iktidar,muhalefetle yanşmaz, onunla seçime girmez, kayıt dışı muhalefetle yarışır. Onuniçin değerli
arkadaşlarım,bunlar genel tespitlerdir.
MUHARREM İNCE(Yalova) - Biz ana muhalefetiz, biz üstümüze alınmıyoruz, muhalefet
onlar.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Ya, böyle laf söylenir mi?
BAŞKAN - SayınGenç...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Genel
tespitler olaraksöylüyorum, okuduklanmdan yola çıkarak söylüyorum. Onun için, Türkiye, burada
zikredilen bir kısımeksikliklerin, hataların bedelini çok ağır ödemiştir. Nitekim postmodern ve
antidemokratikarayışların olduğu dönemde, adına kitaplar da yazıldı "Bizim Çete"diye. Kitabın
ismi "BizimÇete". Dolayısıyla alternatif muhalefet oluşamadığı için bu türlü,kendilerinin de ifade
ettiği tarzıyla,bizim çeteler demokrasilerde alternatif olmaya çalışmıştır, bu da ülkeye çok ağır
bedeller ödetmiştir.Onun için, bir demokratik ülkede, çağdaş bir demokraside muhalefetin ne kadar
önemli olduğunuifade etmeye çalışıyorum muhalefete saygımdan. Baştan beri söylediğim
muhalefetinönemiyle ilgilidir, demokrasi için ne kadar vazgeçilmez olduğuyla ilgilidir.Kimse bunun
dışında başka biranlam çıkarmamalıdır.
Onun için, değerliarkadaşlanm, muhalefetin demek ki birinci görevi elbette iktidarın yanlışları
varsa, yapmadıklarıvarsa bunu söyleyecektir, söylemelidir, bundan daha tabii bir şey yok. Ama
"Bizim işimizsadece bundan ibarettir, bu kadardır." deniliyorsa, bu doğru değil.Nitekim geçtiğimiz
günlerde buradayapılan bir konuşmada "Bizim görevimiz, Hükümetin yanlışlarını söylemekten
ibarettir."diye en kolay, en kestirme bir muhalefet anlayışı ve görevi tarifi burada yapıldı.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Sen iktidarı bize devret de...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Hâlbuki
çağdaşdemokrasilerde muhalefetin rolüyle ilgili, bakınız, Meclisimizde çok sayıdakitap var. Şimdi
oradan bir metnisize okuyacağım: "Muhalefetin bir fonksiyonu da -demek ki bir fonksiyonu
hükümetin yanlışınıgöstermek- iktidarı eleştirirken kendi görüş ve politikasını, alternatifönerilerini
ortaya koyup, kamuoyunavar olan hükümet karşısında gelecek için alternatif bir yönetici kadro
sunmasıdır.Kamuoyunu yeterince tatmin etmek için alternatif sunarken, o anda iktidardaolsaydı ne
şekilde davranacağınıve nasıl bir karar alacağını belirtecektir. Yalnız, bu fikir verme, seçmenlerin
çeşitli önerilerve politikalar arasındaki farkları görmesini sağlayacak şekilde olmalıdır.Muhalefet
kendisinialternatif hükümet olarak ortaya koymalı ki, iktidan ele almaya ve ülkeyiyönetmeye her
an hazır olduğuizlenimini vermelidir." Bizim belki uzunca bir zamandan beri hasretiniçektiğimiz
kısım burasıdır.
Elbette on ikigünden beri tutanaklara baktığımızda, bugün sabahtan beri dile getirilen değerli
konuşmacılannfikirlerine baktığımızda hep tenkit doludur, hep yanlışı gösterme çabası vardır,gayreti
vardır. Tabiatıylaişin bir yönü budur, buna bir itirazımız yok. Ama buna karşılık dile getirilen,her
partinin kendiüslubunca dile getirdiği bu sorunlar karşısında bir çözüm var mı diye baktığımızda,ben
başlangıçtakikonuşmalara baktım, bugünkülerini de dinledim. Pertavsızla bakarak iki tanecümle
buldum çözümolarak, eğer bu çözüm sizi tatmin ediyorsa; bu kadar sorunlar vardır denilip debu
sorunlar karşısındaeğer bunlar bir çözümse. Bakınız ne diyor bir değerli konuşmacı: "Şimdi,sosyal
sorumlulukduygusunu ön plana çıkararak, devlete daha yüksek sorumluluklar yükleyerek yenibir
ekonomi anlayışınaihtiyaç var." Şimdi siz bundan ne anlıyorsunuz? Hangi sorunun başına bucümleyi
getirirseniz yada sonuna getirirseniz bundan bir netice çıkar? Bu, çok soyut bir kavram. Bununaltını
doldurabilirsenizve diyebilirseniz ki "Evet, işte sosyal sorumluluk anlayışıyla yapılmasıgerekenler
bunlardır. Bir,iki, üç, beş..." sıralarsınız. Vatandaş dinler, kamuoyu dinler."Evet, devlete daha yüksek
sorumlulukyükleyecek programlar bunlardır:" derseniz o takdirde bunun altınıdoldurursunuz. O
zaman bizidinleyen vatandaşlarımız iktidarla muhalefet arasındaki yaklaşım farkını görürve tercihini
yapmak zamanıgeldiğinde der ki: "Evet, bu parti, bu çözümleri getirenler öbürünenazaran daha
doğru şeylersöylüyor, daha doğru tespitler yapıyor."
Bir başka konu,mesela bir cümle var yine, orada deniliyor ki: "Karşımıza çıkacak sosyal,siyasal,
kültürel,ekonomik sorunların çözümünde takip edilecek ilkeler." Peki, nedir builkeler? Biz bunu
bileceğiz ki onagöre evet, doğru söylüyor, yanlış söylüyor... Şimdi, bu türlü soyut cümleleri
problemlerin biryerinde söylediğiniz takdirde...
KAMER GENÇ(Tunceli) - Kim söylediyse ismini söyle!
BAŞKAN - Sayın Genç...Sayın Genç...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Sayın
Başkanım, bakınızbir atasözümüz var, yeri geldi söyleyeyim:"Kilim altından davul çalınmaz."diye.
Ya kilimi kaldınnya davulu durdurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Böyle bir usulyok. Arkadaşımız sabahtan beri yok. Sadece kendisini gösterebilmek adına bu
türlümüdahalelerde bulunursa bu çok doğru bir yaklaşım olmaz.
BAŞKAN - SayınBakan, bir dakika...
KAMER GENÇ(Tunceli) - Ben hep buradayım, sen neredesin?
BAŞKAN - SayınGenç... Sayın Genç...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Herkesi
dinlemişiz,burada fikirlerimizi söylemeye çalışıyoruz. Dolayısıyla...
BAŞKAN - SayınGenç...
KAMER GENÇ(Tunceli) - Bir laf söylüyor...
BAŞKAN- SayınGenç, şimdi bakınız...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Sayın
Başkanım...
BAŞKAN - SayınBakanım, bir dakika...
KAMER GENÇ(Tunceli) - Bir laf söylüyor, çok muğlak bir laf söylüyor.
BAŞKAN - SayınBakan nasıl konuşacağını size mi soracak? İstediği gibi konuşur. Sabahtan
beri değerlihatipler konuştular, görüşlerini anlattılar, siz yoktunuz.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Her gün buradayım.
BAŞKAN - Şimdi decevap veriyor Sayın Bakan. Lütfen oturun yerinize.
KAMER GENÇ(Tunceli) - İlk defa, tv programına gittim, ben her gün buradayım.
BAŞKAN - Hayır,lütfen oturun yerinize.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Ben her gün buradayım.
BAŞKAN - Oturunlütfen yerinize.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Niye oturayım canım!
BAŞKAN - Ayakta mıkalacaksınız canım? Öyle bir şey mi var yani? O zaman çıkın dolaşın
biraz, ondansonra gelin.
Lütfen oturun...Lütfen oturun...
KAMER GENÇ(Tunceli) - Burada Hükümeti de ikaz edin, doğru dürüst konuşsun.
BAŞKAN - SayınBakanım, buyurun.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan.
Söylemek istediğimşey şu: Çözümüyle beraber sorunların konuşulmuş olması demokrasiye
güveni artırır,bu yüce kuruma olan güveni artırır, siyaset kurumuna olan güveni artırır veneticede
vatandaşlanmız dazamanı gelip bir tercih yapmakla karşı karşıya kaldığında, çözümle sorunubirlikte
değerlendirmeksuretiyle, daha isabetli bir karar verir.
Eğer çözümsüz,sadece sorunları söylemeye mütemayil, sadece bununla kendisini görevli
hisseden birmuhalefet söz konusu olduğunda, işte maalesef bunlann bir alternatif oluşturmasısöz
konusu olmadığıiçin, kayıt dışı muhalefet devreye girer. Bunun da demokrasimizde, devlet
hayatımızda nebüyük yaralar açtığını açıkça geçmişte de gördük, bugün de gördük. Devlet ilemilletin
arasını açan,devlete güveni sarsan maalesef bir kısım gelişmeleri yaşadık. Bugün buvesileyle ifade
etmek istiyorum,herkes görevini Anayasa'nın, yasanın ve hukukun verdiği görev, yetki ve
sorumlulukçerçevesinde yapmalıdır. Kimse bunun dışına çıkmamalı.
Zannediyorumhepimizin, anayasal kuruluşların âdeta günlük gazete çıkanr gibi her gün yeni
bildirileriyle,falanca anayasal kuruluş bugün ne dedi, öğleden sonra ne diyor, o ona ne dedi,bu bana
ne dedi tarzındakibildiri yansına girmiş olmasının ortaya koyduğu tablodan rahatsız olmasıgerekir.
(AK PARTİ sıralarındanalkışlar)
MALİK ECDER ÖZDEMİR(Sivas) - Sayenizde!
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bir şey
denecekse bunundenileceği yer burasıdır. Biz burada her şeyi konuşuruz.
Değerli arkadaşlarım,bugün, birkaç gün evvel yaptığım bir konuşmaya atıfla bir değerli
milletvekilliarkadaşımız, grup sözcümüz bir değerlendirme yaptı. Doğrusu, ilk paragrafı dinlerken
ümitlenmiştim.Tabiatıyla, biz siyaset yapıyoruz, hepimiz, millet adına yetki kullanıyoruz,milletin
zamanını kullanıyoruz,milletin makamlannı kullanıyoruz. Hepimizin mümkünse her saat, her dakika,
mümkünse her günbelli zaman aralıklarıyla bir vicdan muhasebesi yapmasında sayısız faydalarvar,
bunda yanlış olanbir şey yok. Ama burada dikkat edilmesi gereken şey, bu cümleyi söyledikten
sonra, benzannettim ki evvela vicdan muhasebesine kendimizden başlayacağız teker teker,sonra
başkalarından. Doğrusuümitlenmiştim. Yani dedim ki herhalde biz geçmişte... Çünkü iktidara
doğruyugöstermenin yolu: Biz geçmişte iktidarken, sorumluluk taşırken şu yanlışlarıyaptık, bundan
devlet buzararları gördü, toplum bu zararları gördü ama lütfen siz yapmayın, bizim düştüğümüz
hataya siz düşmeyin...
İnsan istiyor ki,siyaset yapan insanlar olarak, yaptığımız hataları yaşarken öğrenelim, yaşarken
düzeltme fırsatıbulalım. Yapılan hataları ille de tarihçilere bırakıp, bizden yirmi sene, otuzsene, yüz
sene sonra yaşayacaklarabırakacaksak elbette bu önemlidir ama bugün kaybettiklerimizi geri getirme
şansı yoktur.Onun için, keşke böyle bir değerlendirme yapılırken...
Biz iktidandevralmazdan evvel Türkiye birçok sıkıntı yaşadı. Geriye dönüp bir bahis açmakgibi
bir niyetimiz deyok. Bizde bir atasözü var: "Müflis tüccar eski defter karıştırır."Allah'a şükür biz
müflis tüccarfalan değiliz, eserlerimiz var, eserlerimiz, iktidar olarak. İnsafla olaylarabakanlar,
2002'den butarafa Türkiye ne noktaya geldi; 2002'de Türkiye neredeydi, bugün hanginoktadadır,
bunlann hepsinigörme imkânına sahiptir.
Dolayısıylabunlar yapılırken, değerlendirmeler yapılırken tabiatıyla bir noktayı baz alıp,oradan
bir mukayeseyapacağız. Yoksa kimseyi ilzam etmek, kimseyi aşağılamak gibi, böyle birniyetimiz
yok, herkese saygıduyarız. Ama nedense bir önceki dönemle mukayese başladığında, bir alınganlık
başlıyor. Enkazedebiyatı, bunu hiç yapmadık. Ama bizi dinleyen vatandaşlarımızın 2002'den bu
tarafa, yani58'inci AK PARTİ Hükümeti kurulduğundan beri 2008'in 27 Aralığına kadardünyada,
Türkiye'de,bölgede olup biten gelişmeleri mukayeseli bir şekilde ortaya koymamız lazım kikendi
tercihlerini onagöre yapsın. Bir doğrusu vicdan muhasebesine... En azından, 1999-2002'nin
değerlendirmesiniyaparak "Biz bu yanlışları yaptık ama siz yapmayın." tarzındaki birsöylemle
götürebilseydi işihakikaten çok faydalı bir müzakereye hiç olmazsa bir başlangıç teşkil ederdi.
İkincisi, dediki: "Biz bütçe müzakerelerinde dünü konuşacağız, bugünü konuşacağız, yarını
konuşacağız."Tutanaklar ortada. Dün tamam, dünle ilgili bir şeyler söylendi; bugün, değil akşamı
öğleden evvelbile konuşulmadı; yarın zaten hiç konuşulmadı. Geçen sene de burada bumüzakereler
yapılırken"Önce tespitler yapacağız, sonra da çözümleri konuşacağız." dedi.
Şimdi, konuşmasaatlerimiz belli. Siz elli sekiz dakika, elli dokuz dakika hep öbür işlerikonuşur
da "E,çözümü de konuşacaktım ama zaman yetmedi." tarzındaki bilinen klasik birmazeretin arkasına
sığınırsanızTürkiye'nin siyaset tecrübeleri artık bunlan kabul etmiyor. Eğer çözümünüzvarsa sorunla
beraber, paralelsöyleyeceksiniz. Doğru analiz de budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Peki, yarın içinne söylendi, bugün için ne söylendi; bunlara baktığımızda aslında söylenen çok
fazla bir şeyyok, çözüm adına bir şey yok.
Kaldı ki bir başkaşey daha yapıldı -onu tutanaklara geçmesi açısından ifade ediyorum, çok da
doğru bulmuyorum-bu arkadaşımızın konuşacak çok şeyi de vardır, müktesebatını da yakinen
bilenlerdenim:"On yedi aylık bebeğe sizin döneminizde tecavüz edildi." tarzındakibir husus.
Bakınız, değerliarkadaşlarım, Batı toplumlarında bu türlü olaylar olduğu zaman toplumdakiolumsuz
etkileriniortadan kaldırmak için bu konuların üzeri kapatılır, bu konuların üzerindedurulmaz.
Durması gerekenmakamlar durur, hesap sorması gerekenler sorar, alınması gereken tedbirlervarsa
bunları alırlar. Şimdi,böyle bir mantıkla götürürseniz işi -her toplumun sapığı vardır, meczubu vardır,
suç işlemeyetemayülü olan insanları vardır, ahlaksızı vardır, vicdansızı vardır; hertoplumda da bu
ve benzeri, azveya çok fiiller işleniyor olabilir- bir önemli müzakerenin mevzusu buolabilirse, bu
en iyimser değerlendirmeylemaksadı aşan bir durum olur. Yoksa bunu bir siyaset söylemi hâline
getirirsek, ee,küresel ısınmadan da Hükümeti sorgulamak gibi bir sonuca götürürüz işi, yanidünyada
küresel ısınmavar, bunun da sorumlusu Hükümettir, depremler oluyor, bunun da sorumlusu
Hükümettir; böylebir mantığı siyaset kabul etmez, bunu çok doğru bulmuyorum.
KAMER GENÇ(Tunceli) - İktidar değil, sebebi muhalefet!
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Maalesef,
bu türlü sıkıntılarızaman zaman Türkiye yaşıyor, ama devletin ilgili birimleri, kurumları alınması
gereken tedbirlerneyse bunları alıyor, almaya da devam edecek.
Sayın Başkan, değerlimilletvekilleri; bir şeyin kendi vicdanımızda yine muhasebesini yapmamız
lazım. Tabii,siyaset kürsüsünde her şey konuşulabilir, özellikle bu müzakerelerde; fıkra daanlatılır,
atışma da yapılır,atasözleri de söylenir, şiirli olur, nesirli olur, aruz vezninde olur, serbestvezinde olur,
bu, konuşan kişinintercihine bağlı. Herkes istediğini söyler, ama bir sözümüz var, atasözü, o da
atasözü: "İstediğinisöyleyen istemediğini de işitir." Eğer biz istediğimizi söyleyeceğiz de"Ee, iktidar
tahammül eder,tahammül etmesi lazım, iktidara düşen görev bu." deniliyorsa, yanlışlarımıza
tahammül ederiz,eksik yaptıklarımız varsa bunlara da tahammül ederiz, ama doğru değilse,gerçekçi
değilse, hatta vehatta iktidarı büyük ölçüde yaralayan ifadeler oluyorsa, bunun mutlaka cevabının
verilmesigerekir, aksi takdirde bu yanlışa tahammül etmek gibi bir anlayış iktidarlarında kabul
edebileceği birhusus değil. Onun için, müsaade ederseniz biraz sonraki konuşmalarımda bazı
hususlarısizlerle paylaşmak istiyorum.
Değerlimilletvekilleri, acaba Türkiye'de biz iktidar olmazdan evvel her şey iyiyegidiyordu da
altı senedir biz miberbat ettik? Altı senedir bu Hükümet doğru olan hiçbir şey yapmadı mı? Ülke
yararına olanhiçbir şey yapmadı mı? Yani bu kadar geniş bir çoğunluk, siz değerli iktidarmensubu
milletvekiliarkadaşlarımız hep beraber ülkenin aleyhine, milletin aleyhine, devletinaleyhine olan
işleri yapmaküzere mi bir arada bulunuyoruz? Hiç doğru iş yapmadık mı altı senedir?
MALİK ECDER ÖZDEMİR(Sivas) - Vallahi de yok, billahi de yok.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Böyle bir
şey, böyle bir mantıknasıl kabul edilebilir? Objektif değerlendirme, bunları yaptınız, bunları
yapmadınızdır.Bunları eksik yaptınız, doğrusu budur tarzındaki bir değerlendirme siyasettedaha
anlamlı olur.Hâlbuki buraya gelen her arkadaşımız diyor ki: "Altı senedir Türkiye battı,Türkiye
kötüye gitti.Türkiye şöyle oldu, Türkiye böyle oldu."
Bakınız, sizebirkaç misali vereyim, vatandaşlarımız da dinliyor. Mecburen bir önceki dönemle
biz bu işinmukayesesini yapacağız. İstiyorsanız bunu otuz yıl, kırk yıl, elli yıl geriyede götürebiliriz
ama her dönemikendi şartları içerisinde değerlendirdiğimiz için bize en yakın olan ve devraldığımız
iktidarla bumukayeseleri yaparız.
Bazı ekonomik karşılaştırmalar:2002'de Türkiye, dünyanın en büyük 25'inci ekonomisi idi
-bunlar bizimtespitlerimiz değil, uluslararası kaynaklardan- bugün dünyanın 17'nciekonomisi.
Acaba 8 basamakbirden nasıl atladı? Yani biz yapmadıysak kim yaptı, birileri mi girdi,görünmez
başka güçler mivar, bu ülkeyi yöneten başkaları mı var? Şimdi, olumsuz işler olduğu zaman beni
sorumlu tutacaksın,hatta sorumluluğum olmayan işlerden bile "Sen iktidarsın, sen bunlardan
sorumlusun."diyeceksin, Anayasa'nın, yasaların yetki vermediği konularda bile "Seniktidarsın,
bunlardan niyehaberin yok? Bunu niye düzeltmiyorsun?" diyeceksin. Tamam, genel söylem
içerisinde kabul,ama olumlu bir şeyler olduğu zaman, o zaman onun sahibi de biziz. Bak, bu ülke,
bu devlet, bumillet dünyanın en büyük 25'inci ekonomisi iken, bugün 17'nci ekonomisi hâline
gelmiştir.
2002'de Türkiye,kişi başına yurt içi hasıla sıralamasında dünyada 67'nci sıradaydı, bugün
55'inci sırayagelmiştir. Türkiye, 2002'de satın alma gücü paritesine göre 17'nci sıradaydı,bugün
15'inci sırada. İşyapma kolaylığı bakımından Türkiye, dünyada 92'nci sıradaydı, bugün 59'uncu
sırada. Yurt dışımüteahhitlik hizmetlerimizin hacmi 2002'de 1,7 milyar dolar, bugün 19,5 milyar
dolar. (AK PARTİsıralarından alkışlar) En yüksek enflasyon sıralamasında, Türkiye 2002'de10'uncu
sıradaydı, bugün62'nci sırada.
KAMER GENÇ(Tunceli) - Yolsuzlukta!
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - 2002'de
Türkiye 36 milyardolar ihracat yapıyor iken bugün 129 milyar dolar ihracat yapabiliyor ve 2003'e
kadar Türkiye'ninçektiği uluslararası yatınm miktarı 1 milyar dolar iken bugün 22 milyar dolar.
ENGİN ALTAY(Sinop) - İşsizlik rakamlannı versene Sayın Bakan!
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bu işler
kendiliğinden mioluyor? Eğer kendiliğinden oluyorsa bizden evvelki iktidarlar döneminde de yılüç
yüz altmış beşgün, gün yirmi dört saatti, değişen hiçbir şey yok (AK PARTİ sıralarından alkışlar)o
zaman da öyleydi,değişen hiçbir şey yoktu; eğer kendiliğinden bu işler oluyor idiyse o zaman da
bunların olmasılazımdı.
Bakınız, en çokIMF konusuna vurgu yapıldı. Bu IMF konusu Türkiye'nin en çok konuştuğu
konuların başındadır.Tabloyu vatandaşımızın önüne doğru koymamız lazım. Devlet, menfaati
gerekiyorsa borçda alır borç da verir. Biz biliyoruz ki bir taraftan devlet borç almıştır ama dış
politikasınıngereği başka tarafa da karşılıksız yardım da yapmıştır. Devlet olmanın gereğibudur.
Burada göz ardıetmeyeceğiniz husus ne ülkemizin, milletimizin menfaatinedir, ne değildir; buçizgiyi
doğru koymak lazım,bu ayan doğru yapmak lazım.
Şimdi, birkaçmisal verelim çünkü bundan sonra bu IMF işi çok konuşulacağına göre herkesin
şu rakamlarıkafasında tutmasında bir fayda var: 1992-2002 yani bir koalisyon dönemiDSP-MHPANAP
dönemi TürkiyeIMF'den 32 milyar dolar kaynak kullanmış 1992'den 2002'ye kadar; buna
karşılık 10milyar dolarlık ödeme yapmış, yani 58'inci Hükümete bıraktığı rakam 22 milyardolar.
2002 sonunda AKPARTİ iktidarı devraldığında Türkiye'nin IMF'ye borcu 23,5 milyar dolar.
MEHMET AKİFHAMZAÇEBİ (Trabzon) - Sayın Başbakan "26,5" demişti!
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Peki,
2003-2008 arasındaTürkiye IMF'den 13 milyar 300 milyon dolar kaynak kullanmış, 34 milyar 492
milyon dolargeriye ödeme yapmış. 2008 sonu itibarıyla Türkiye'nin IMF'ye borcu 8,5 milyardolar.
Şimdi, değerliarkadaşlarım, bu rakamları niye söyledim? Tabii, bütçede faizler için ayrılan
kaynak belli.Deniliyor ki: Hepimiz siyaset yapıyoruz. Seçim bölgelerimiz var, seçimbölgelerimize
gidiyoruz. Biz gidiyoruz,ümit ediyorum sizler de gidiyorsunuz. Dolayısıyla vatandaşın bizden
talepleri var. Netalebi? Yatırım talebi. Her siyaset adamı yatırım açlığı içerisindedir, isterki seçim
bölgesine dahaçok yatırım yapılsın, daha çok hizmet yapılsın; bunu hepimiz isteriz. İsterizki
hepimiz, artık sıradan,ortalama bir zekâ bile bilir, memura daha fazla verilsin, işçiye daha fazla
verilsin,emekliye daha fazla verilsin; bunlar hepimizin arzusudur ama devletin imkân vekabiliyeti
nedir, ona da birbakmak lazım. Geçen sefer söyledim, dedim ki: "2002'den bu tarafa, şeytan
taşlamaktan tavafyapmaya vakit kalmıyor. Borç ödemekten canımız çıkıyor." Ödüyoruz,ödüyoruz,
ödüyoruz... İştegörüyorsunuz, IMF'ye olan borç 23,5 milyardan 8'e düşürmüşüz. Devletin faiz
giderlerini nekadar azaltırsak azaltalım -biraz sonra o rakamlara da döneriz- yine de uzunsüre bu
işlerin devletegetirdiği bir fatura var, milletin önüne, hükümetlerin önüne koyduğu bir faturavar.
Bunları yok farzederek gelip burada yatırım bütçesini tartışmaya açacaksak, o zaman demek lazım
ki: "Biz ağzınakadar hazinesinde para dolu bir iktidar mı devraldık? Devletin kasası, devletinhazinesi
ağzına kadardoluydu da biz mi yatırımdan vazgeçiyoruz?" Çok net söylüyorum, hatta benbu lafı
söylediğim zamanbir arkadaş, bundan dolayı dedi ki: "Ya, bunu keşke söylemeseydin."Emin olun,
biz geldiğimizzaman devlet hazinesinde fareler bile acından ölüyordu. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Evet,borç taksitleri geldiğinde acaba nasıl borçlanacağız diye... Bir gün borçlanmayaçıktık,
ödememiz gerekenborç miktarının onda l'i kadar parayı zor bulduk. Daha birkaç gün daha vardı.
İkinci bir hazineihalesinin daha yapılması lazımdı. Eğer o zaman da Türkiye parayı bulamasaydı,
İktidarımızın ilkgünlerinde, Türkiye iflas bayrağını çoktan çekmiş olacaktı. Dolayısıyla,Türkiye bu
sıkıntıları yaşayarakgeliyor, Türkiye bu sıkıntıları yaşayarak geliyor.
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU(Aydın) - Cumhuriyetin bütün kazanımlannı satmadınız mı?
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Dolayısıyla,
bunlarıgörmezlikten gelerek bir bütçe müzakeresi yapılamaz. Vatandaşa doğru bilgiyivermemiz
gerekir.
Bakınız, başkabir şey daha ifade edeyim: İşte "Bütçeyi konuşuyoruz." dedik, birazsonra
oylayacağız veResmî Gazete'de yayınlanacak bu. Sosyal güvenlik açıklarına 2009'da ne kadarpara
ödeyeceğizhazineden? 46 katrilyon, 46! Bu açıklar ne zaman meydana geldi? Herhalde2002'den bu
tarafa değil.Biz, hiç popülist politika takip etmedik, seçimler gelmiş olmasına rağmen"Filancanın
fiyatına 5 bindaha fazla verelim." diyenlerden olmadık, popülizm yapma adına milletinkaynaklarını
çarçur etmedik.Biz, milletimize inandık ve milletimize güvendik. Hâlen de en büyük gücümüzbizim
milletimizdir (AKPARTİ sıralanndan alkışlar) ve ona inanıyoruz, o bizi anlıyor, o bizi görüyor,o bizi
biliyor.
Şunu da çok açıkifade edeyim: Bu millet, çok büyük bir millet. Hepimiz böyle bir millete
mensup olmaktandolayı gurur duyuyoruz, iftihar ediyoruz ve iftihar etmeliyiz. Biz milletin çok
gerisindeyizsiyaset adamlan olarak. Milletin öyle bir feraseti, öyle bir basireti, öyle birsağduyusu,
öyle bir soğukkanlılığıvar ki bizim berbat ettiğimiz ne varsa onu her seçimde bu millet, bu aziz
milletdüzeltiyor. Buna şapka çıkarmak lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şimdibu lafı niye
söyledim, onu dasöyleyeceğim.
Bakınız, sosyalgüvenlik açıkları için 46 katrilyon para ödeyeceğiz. Ne zaman bu açıklar
meydana geldi?Türkiye'nin kötü yönetildiği dönemler, işte popülist politikaların olduğudönemler,
"Ben 5 binfazla veririm." denildiği dönemler.
HARUN ÖZTÜRK (İzmir)- 92, 92!
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Evet, 92'den
sonrasına bir bakın.Erken emeklilik dâhil olmak üzere... Biz, bakınız bu türlü reformları seçime
giderken yaptık.
MUHARREM İNCE(Yalova) - Siz o dönemde bakanlık yapmadınız mı ya? Ben mi bakandım
o zaman?
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Çünkü biz
ülkemiz içinsiyaset yapıyoruz, ülkemiz için. İktidarda bir yıl, beş yıl, on yıl kalmakönemli değil,
kaldığınız sürecelafın doğrusunu söylersiniz, işin doğrusunu yaparsınız.
MUHARREM İNCE(Yalova) - Her seçimde başka partiden milletvekili oldunuz!
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Biz, işte bu
kürsüden lafın doğrusunusöylemeye, işin doğmsunu yapmaya çalışıyoruz ki milletimiz bu defa,
bundan sonra bu sıkıntılaradüşmesin.
46 katrilyon nedemek değerli milletvekilleri? 46 katrilyon, 2009 yatırım bütçesinin 3 katı. Eğer
Türkiye, yanlışpolitikalarla imkânlarını çarçur etmeseydi, pazar günkü seçimi kurtarmak adına
yanlışa"Evet." demeseydi, yanlışlara imza atmasaydı, bugün Türkiye 15 katrilyonlukbir yatırım
değil 60katrilyonluk yatınm yapan bir ülke hâline gelirdi. O zaman Türkiye'de, bahsettiğiniz-işsizlik
dâhil, istihdamdâhil, altyapı yatırımları dâhil ve millî gelir dâhil- bu rakamların hepsi dahaiyi bir
noktadaolabilirdi.
Peki, şimdi, buHükümetle ilgili söylenen sözlerin... Elbette, her söylenen sözün, biz,
değerlendirmesiniyapıyoruz ve yapanz, yapmalıyız da. Muhalefetten gelen her söz yanlıştır,mutlaka,
söyledikleri yanlıştır,iktidan kötülemek mülahazasıyla yapılıyor tarzındaki bir ön yargıyla hareket
etmedik,etmiyoruz. Samimi olarak kanaatimiz budur. Bu lafların hepsini biz ciddiye alıyoruz;
şüphesiz,istifade edeceğimiz noktalar vardır, olacaktır; bunların gereğini yapacağız.
Ama bu bütçemüzakerelerini dinledikten sonra -ki elli yıldan beri de bu tip müzakereler
yapılıyoristisnai birkaç dönem dışında- iktidar hep kötü, en iyi biziz; iktidar hep kötüyapıyor, en iyi
biz yapanz... Yapeki, biz, bu iddiaları millete götürmüyor muyuz? Bak, temmuz sıcağındagötürdük
bu iddiaları, busıcak konulan, temmuz sıcağında, 35 derecede, 40 derecede. E şimdi önümüzde bir
seçim daha var,yine millete götüreceğiz. 2002'de de konuşuldu. Acaba, bu iddialar doğru isemillet
mi doğru ile yanlışıfark etmiyor, yoksa doğru ile yanlış yer mi değiştirdi Türkçede, yani yanlışolan
doğru algılanıyor,doğru olan yanlış mı? Bir anlam kayması mı var? Yani Türkiye'de parsel kaymasını
anlıyorum da biranlam kayması mı var? Millet iyi ile kötüyü birbirinden fark etmiyor mu ki her
defasında yanlışdiyenleri sandıkta bırakıyor, doğru yaptığına inandıklarını iktidara getiriyor?Eğer
bir değerlendirmeyapacaksak değerli kardeşlerim, değerli milletvekillerimiz, yapmamız gereken
şey, iddialanmızmtutarlı, çözümlerimizin gerçekçi ve vatandaşımızın da bizi yirmi dört saatgözlediği
TBMM B:39 2 7 . 12 . 2008
ve en doğru karanvereceği inancı içerisinde bu konuşmaları yaparsak, gerçekten siyaset kurumunu
daha farklı birnoktaya taşımış oluruz.
Değerlimilletvekilleri, sözlerimin başında bir şeyi ifade etmeye çalıştım: Aslındabütçe
müzakereleri, biranlamda Mecliste temsil edilen imkân varsa bütün partilerin kendi vizyonunu,kendi
gelecektasavvurunu toplumun önüne derli toplu koyabilmesi bakımından önemli bir fırsat."Vizyon"
diyorlar modatabirle, gelecek tasavvuru. Haydi diyelim ki, biz asla kabul etmiyoruz, eksiğimizvar
şüphesiz, yanlışlanmızda vardır, bunu kabul ederiz, ediyoruz, ama diyelim ki bizimkiler yanlış. Peki,
siz, bugün bumüzakereleri dinleyen vatandaşlarımız bir süre sonra sandığa gittiğinde şöyle
düşünmeyecek mi:Benim için muhalefet partileri ne vadediyor, ne düşünüyor, muhalefetin gelecek
tasavvuru ne,vizyonu ne? Moda tabirle entel bir ifade, "vizyon" diyorlar. Gelecektasavvuru ne?
Hakikaten benburada merak ettim, öğrenmek istedim. Öğreneceğiz ki kendimizinkiyle mukayese
yapacağız. On ikigün, haydi birinci gün fırsat bulamadınız, ikinci gün bulamadınız, üçüncü gün
bulamadınız...
RAMAZAN KERİMÖZKAN (Burdur) - Hepsini anlattık.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - ...yani on
iki güniçerisinde sözcüleriniz kendi vizyonunu, bu ülke için layık gördüklerini ortayakoyabilme
adına zaman mıbulamadı, fırsat mı bulamadı?
Bakınız, eski tipsiyasette hep böyle yapılır, yeni siyasette bu işlere biraz kafa yormak lazım.
MUHARREM İNCE(Yalova) - Senin vizyonun da bu kadar, bir saattir aynı şeyleri söylüyorsun.
BAŞKAN - Lütfendinleyelim arkadaşlar.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Kafa
yormamız lazım kibirlikte ülkemizin geleceğine katkımız olsun. O nedenledir ki, benim kanaatim
budur, bu yalnızbenim de değil, artık yazılmaya, çizilmeye başladı, Türkiye'de bir muhalefetkrizi
var. Birmuhalefet problemi var Türkiye'de. Bir muhalefet problemi var, bunu görmek lazım.(AK
PARTİ sıralanndanalkışlar) Çünkü, alternatifsiz bir demokrasi, gerçekten geleceği bakımındanriskler
taşıyor. Biralternatif muhalefetin olmasını en çok isteyenlerdeniz, gerçekten. Dış görünüşüne
baktığımızda,muhalefetin zayıf olması, vizyonsuz olması, çözüm getirememesi, bir anlamdaiktidarın
işine geliyorgibi gözükebilir. Düz siyaset bakımından, siyasette yeterli tecrübesiolmayanlar
bakımından, nerahat bir memleket, muhalefetiniz yok... Muhalefetten kasıt, sıralara vurmakfilan
anlamındasöylemiyorum, boykotlar filan anlamında da söylemiyorum, demin söylediğimçerçevede
çözümgetirebilen, yani kendince "Bunlar ülkenin sorunlarıdır." denilenkonularda "Ben bu işi böyle
çözeceğim."anlamındaki alternatif oluşturan bir muhalefet işte demokrasinin sigortasıdır,
demokrasininoksijenidir.
Şimdi, dinledikon iki gündür, hakikaten gelecek tasavvuru adına burada ne dile getirildi?Ortada
hiçbir şey yok.Varsa biz bunlara tekrar bir defa daha bakanz. Varsa bu görüşmelerde, ben çıkarözür
de dilerim.Herkes kimlerden özür dilemiyor ki. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yeri gelmişkenonu da ifade edeyim, kimlerden özür dilemiyor ki. Maalesef tavaya kulpu,
baltaya sapıtakanlar kendi evimizden oluyor. Onun için şeytan iş bulamayınca biraz da kül
kanştınrmış. Şeytanıiçeride dışanda bol bir ülkenin vatandaşlarıyız.
Dolayısıyla bir şeysöylemek istiyorum, söylemek istediğim şey şu: Bakın Türkiye'de, samimi
olarak ifadeetmek gerekirse, vatandaş belki bunu bir gelecek tasavvuru filan olarakbilmiyor ama
kendi algılamasıyladiyor ki: "Beni yönetecek olan parti AK PARTİ'dir ve onun iktidandır.Çünkü
bir şeylersöylüyor, gelecek için bir tasavvur var, bir hedefi var, ortaya koyduğu bir düşüncesivar,
bir programıvar." İşte biz bunları Dokuzuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı'mızda açıkladık.Biz
önümüzdeki beş yıliçin, hatta biraz daha ileri götürürsek 2023, cumhuriyetimizin kuruluşunun
100'üncü yıldönümüyle ilgili birtakım hedefler koymuşuz, o hedefleri gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
İstiyoruz kiistikrar içerisinde büyüyen bir Türkiye olsun, gelirini daha adil paylaşan birTürkiye
olsun. Küreselölçekte... Artık tek başımıza bir bölgede yaşamıyoruz. Bir tartışmaya meydan
vermemek için,çok güzel bilimsel tespitler var ama atmosfer belki buna müsait değil. BizAmazon
yerlisi değiliz.Bir küresel dünyada yaşıyoruz, onun için de yaptığınız işin başkaları tarafındanda
yapıldığınıbilerek ve hesaba katarak küresel ölçekte rekabet gücüne sahip olmanız lazım.Bilgi
toplumuna dönüşen...
HASİP KAPLAN (Şırnak)- Amazonlar İzmir'de imparatorluk kurdu.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - O tabir bana
ait değil,bilimsel bir araştırma, Fransız antropologun yaptığı bir araştırmadır. Ben debilimsel bir
tartışmadakitutanaktan okudum. Orada öyle dendiği için... İstiyorsanız Profesör Bostancı'nın
mütalaasındanbakabilirsiniz. Ben oradan alıntı yaparak bu cümleyi söyledim.
Dolayısıyla,bilgi toplumuna dönüşen, Avrupa Birliği üyelik süreci bakımından bu süreci
tamamlamış veAvrupa Birliğine tam üye olmuş bir ülke, daha güçlü bir devlet, daha güçlü,daha
mutlu bir millet.Bunu nasıl yapacağız? Rekabet gücümüzü artıracağız, istihdamı artıracağız, beşerî
gelişme ve sosyaldayanışmayı güçlendireceğiz, bölgesel gelişmeyi sağlayacağız, kamuhizmetlerinde
kalite ve etkinliğiartıracağız.
Peki, bununsonucunda ne olacak bakınız 2013'te? 2013'te gayrisafi yurt içi hasılamız
797 milyar dolaraçıkacak. Kişi başına gayrisafi yurt içi hasılamız 10 bin doları aşmış olacak,daha
yukarılardaolacak. Evet, bugün bile 10 bin dolara dayanmıştır, bu hedefi biraz daha erkenyakaladık.
Dış ticaretimiz485 milyar dolara, ihracatımız da 210 milyar dolara yükselmiş olacak. 15 bin
kilometre dubleyol yapmış olacağız. Ülkemize gelen turist sayısı 38 milyona, turizm gelirimiz
36,4 milyardolara... Bakın, götürü usulden söylemiyoruz, küsuratıyla, bunların hepsininhesabını
yaparak konuşuyoruz,götürü usulden siyaset yapan bir parti değiliz. Biz 1/1.000 ölçeğinde bir
siyasetin hesabını,planlamasını yapıyoruz, sizler 1/1.000.000 ölçeğinde siyaset yapıyorsunuz,aradaki
fark bu işte. (AKPARTİ sıralanndan alkışlar) Dolayısıyla ülkemize gelen turist sayısı 38 milyona
çıkacak. Bugün 24milyona, 25 milyona, hatta bir rivayete göre de 26 milyona yaklaşıyor. Demek ki
bu beş seneiçerisinde bu rakamı yakalayacağız.
Bunlara, aynenburada olduğu gibi, hayaldir diyenler olabilir, itiraz edilebilir rakamlardiyebilir,
bunları yanlışbulabilirsiniz. Peki, sizin bir beş yıl sonrasıyla ilgili bu maksada matuf, buhedeflerle
ilgili bir rakamınızvar mı? Ne diyorsunuz?
RAMAZAN KERİMÖZKAN (Burdur) - Var, hesabımız var.
OKTAY VURAL (İzmir)- Gel anlatayım.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Yani,
2005'te siziktidar olursanız, -bu mümkün değil ya, muhal olan bir şeyi konuşuyoruz biz,ara sıra
siyasette birfarzımuhal olur- farzımuhal siz iktidar olursanız -demin okudum bakın, dendi kio,
siyasetle ilgili,siyasette muhalefetin rolüyle ilgili kitapta- siz iktidar olsaydınız, mademkibu iktidar
öyle, bu iktidaryanlış, siz geldiniz, iktidara ne ölçüde hazırsınız? Bununla ilgili rakamlannızvar mı?
(CHP ve MHP sıralarından"Var" sesleri.) Bununla ilgili rakamlarınız yok bak. Bununla ilgili
rakamlarınız yok.
RAMAZAN KERİMÖZKAN (Burdur) - Var, hepsi hazır.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bununla
ilgili rakamlarınızolsaydı... Konuyu başka türlü konuşacaktım, ama yeri gelmişken ifade edeyim,
başka birbölümde, o da şudur: Hakikaten, sizin bu gelecek tasavvurunuz, varsa burakamlannız, söz
konusu olsaydıtoplumda ilgi görürdü değerli milletvekilleri, toplumda ilgi görürdü. Toplumbunlan
merak ederdi,konuşurdu.
Bakınız,Almanya'da Yeşiller Partisi bir kongre yaptı, bir ay kadar evvel. Almanya'nınüçüncü
ya da dördüncüpartisi. Bir aydan fazla -ana muhalefet partisi de değil, üçüncü, dördüncü sıradakibir
partinin- kongregündemi, kongrede aldığı kararlar, ortaya koyduğu tablo hem Almanya'da tartışıldı
hem Avrupa'da hemTürkiye'de tartışıldı.
MUHARREM İNCE(Yalova) - Yirmi senedir Bakansın, bu memleketi batıranların başında...
Siz daha konuşuyorsunuzya!
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Türkiye'de
en anlı şanlıpartilerimiz kongre yapıyor, toplantı yapıyor, bir gün yer almıyor, vatandaşmerak
etmiyorsa...
MUHARREM İNCE(Yalova) - Yirmi senedir Bakansın. Hangi parti iktidardaysa oradasın.
BAŞKAN - Sayın İnce,lütfen...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Değerli
kardeşlerim, butenkit anlamında değil.
MUHARREM İNCE(Yalova) - Yirmi senedir Bakansın, her dönemin Bakanısın.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Gerçekten,
muhalefetinhukukuna saygı duyan, bunu önemseyen... Bunu da baştan söyledim ki, busözlerden
kimse alınmasındiye. Tam tersini söylüyorum, bu ülkede muhalefet yapılacaksa burada yapılmalı.
Muhalefet buradane söyleyecekse söylemeli. Eğer bir iktidar değişikliği olacaksa bu çatının altında
olmalı, buradaolmalı. Bunlara inanarak, istiyoruz ki siyaset bu manada sağlam zemine otursun.
Siyaset kurumlansağlam zemine otursun ki, Türkiye antidemokratik gelişmelere, belden aşağıya
vurmalara muhatapolmasın. Türkiye, artık, elli sekiz yıllık bir çok partili demokrasitecrübesinden
sonra çözümü buçatının dışındaki gelişmelerde aramamalıdır. Bunlara inanarak bunlansöylüyorum.
(AK PARTİ sıralarındanalkışlar)
Toplantı yapılıyorda, eğer, bir tek gün, bu parti de topluma, gelişmeler karşısında, dünyadaki
ve bölgedeki,içimizdeki gelişmeler karşısında şu türlü bir açılımlar yaptı, bunlar üzerindedüşünmeye
değerdirdeniliyorsa, işte o zaman Türkiye için bir umut ışığı görülmüştür. Bakınız, yapılan
toplantılardansonraki gazetelere, acaba kaç tane makale çıktı, kaç tane, evet bu değişim iyioldu, bu
karar doğru oldu,bu açılım doğru oldu tarzında bir yazı çıktı, bir değerlendirme yapıldı? Bunların
hepsi biraz zorda olsa... Başta da söyledim, istediğinizi söylerseniz, istemediğiniz, hoşunuzagitmese
de bazı laflarıdinlemek mecburiyetinde kalırsınız ama ben bunları bir siyasi nezaketiçerisinde
söylemeye gayretediyorum.
Türkiyeyakalayacak bu hedefleri çünkü bu hedefleri gerçekçi bulmayan, inandıncıbulmayanlar
bizim altı yıllıkgerçekleştirdiğimiz birçok başarının izahını da yapamazlar. Yani Türkiye 36milyar
dolardan 129milyar dolara altı senede ihracatını çıkarıyorsa niye önümüzdeki dönemde bunu
210 milyar dolaraçıkarmasın? Bunda ne mahzur var, ne engel var?
ERGÜN AYDOĞAN(Balıkesir) - İthalatı da söyle, ithalatı!
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - 24-25
milyon turisticezbedebilmiş, buna imkân vermiş, buna imkân sunabilmiş, bütçesinin en önemligelir
kaynaklanndanbiri hâline getirmiş de önümüzdeki beş sene içerisinde niye bunu 36 milyon kişiye
çıkarmasın, 38'eçıkarmasın? Niye bugünkünden daha fazla gelir elde edemesin, buna ne var? Ha,
eğer, bu hedeflerasgariden, bunlan az buluyorsanız, daha fazlasını söylerseniz vallahi teşekkürederiz.
RAMAZAN KERİMÖZKAN (Burdur) - Eliyorsunuz Sayın Bakanım...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Hep beraber,
hep beraber.
Ama bakın, şunusöyleyelim: Bunları söylüyoruz da tabiatıyla bir ülkeye güven duyulması
meselesi sadeceiktidann çabasıyla olacak bir şey değil.
BAŞKAN - SayınBakan, on dakikanız kaldı efendim.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Şunu
milletimizinhuzurunda açık yüreklilikle söylemek istiyorum ki, geceyi gündüze katarak, aklımız
neye eriyorsa,gücümüz neye yetiyorsa bunu milletimizin hayrına kullanmaya, milletimiz lehine
değerlendirmeyegayret ediyoruz. Ama bu tek başına yetmiyor, bir ülkeye güven duyulması birazda
iktidann dışındakikesimlerin ülke için ortaya koyacağı tabloya veya güven verici değerlendirmelere
ihtiyaç var. Eğersiz, her gün, sadece bu Hükümete muhalefet olmak adına -sizleri kastederek
söylemiyorum,tabiatıyla bu konuşmayı başkaları da dinliyor, eğer bu kapsam içerisine siz de
giriyorsanız sizde bu değerlendirmenin içinde olacaksınız- "Bu ülke batıyor, bu ülkekötüye gidiyor,
bu ülkede yatırımyapılamaz, bu devlet kötü, bu millet şöyle, öteki böyle." dediğiniztakdirde
yıkılacak duvarınaltına hiçbir akıllı gelip oturmaz. E, siz, bu ülkeyi yıkılacak, yıkıldı habugün ha
yarın, ömrünevade biçen bir toplum olarak dış dünyaya takdim ettiğimiz takdirde bununbedelini
milletimiz öder.Bu millet büyük millet. Bugüne kadar en zor dönemlerde bile sağlıklı kararlarını
verdi veTürkiye'yi bu noktaya getirdi. Önümüzdeki dönemde de tabiatıyla bunlan başaracak,bunları
belli bir noktayagetirecektir.
Değerli kardeşlerim,değerli milletvekilleri; tabiatıyla biz Hükümetiz, sorumluluğumuzun idraki
içerisindeyiz.Bir taraftan ülkemizin sorunlarını çözmeye çalışırken, buna çözümler üretmeye
çalışırken,tabiatıyla bizim sorumluluğumuz Hükümet olarak, devlet olarak, millet olaraksadece 70
milyon vatandaşımızadeğildir, bölgemize karşı sorumluluklarımız var. Yüreğimizi yakan gelişmeler
var. Bunların başındabugün Filistin'de yaşanan üzücü olaylar var. Buna hiç kimse temas etmedi.
Eğer katılıyorsanızsizin adınıza da bunları söyleme imkânını bulmuş olurum. 120'den fazla insan
orada hayatınıkaybetmiştir. Bunlar doğru gelişmeler değildir, iyi gelişmeler değildir. Orantısızgüç
kullanımı hiçbirzaman kabul edilebilecek bir husus değil. Mümkün olsa da aklıselim bir an evvel
avdet etse.Tabiatıyla bu tip gelişmeler banş sürecini de sıkıntıya sokar, bu sorununçözümünü daha
da güçleştirir.Biz bunları doğru bulmuyoruz. Doğru bulmadığımızı da hiç olmazsa birkaçcümleyle
burada ifadeetmeye çalışıyoruz.
Bölgede başkaca sıkıntılarvar. Ama herkesin insafla kabul etmesi gereken bir husus var ki, belki
cumhuriyet tarihimizin-belli dönemleri hariç olabilir, çünkü epey değişiklikler oldu idaredekomşulanyla
ilişkilerinin ençok düzeldiği dönem de bu dönemdir. Eğer komşulannızla kavgalıysanız
bunun ekonominizdâhil birçok alanda olumsuz faturalan olur. Biz hükümete geldiğimiz günden beri
bu sorumluluğunidraki içerisinde olarak bütün komşularımızla en başta ekonomik ve siyasi
ilişkilerimizolmak üzere, onun ötesinde tarihen, vicdanen sorumlu olduğumuz, siyasetensorumluluk
duyduğumuz, ilgiduyduğumuz Türk cumhuriyetleri dâhil, Balkanlar dâhil her alanda önemli bir
mesafe katettiğimizi,sorunların çözümünde aktif bir rol aldığımızı ve bütün dünya nezdinde de bu
bölgedekisorunlann çözümünde Türkiye'nin olumlu katkısı olmadan kalıcı bir çözümün,
sürdürülebilirbir çözümün olmayacağı bütün dünyaca kabul edilmiş vaziyette.
Bakınız, bazı başarılarımızvar, hiç olmazsa bunu söyleseydiniz, bu bile belki bir kısım
konuşmalarısöylememem bakımından yeterli olabilirdi. Türkiye kırk yedi yıldan sonra...
MUHARREM İNCE(Yalova) - Bir şeytan taşlamayla tavaftan başka bir şey duymadık!
BAŞKAN - Sayın İnce,lütfen... Lütfen, rica ediyorum...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - ...değerli
milletvekilleri,Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine üye seçilebilmiştir. Ben biliyorum ki Kıbns
davası gibi...(CHP sıralarından gürültüler)
Başkaları niyeyapamadı, "kırk yedi yıldır" diye söylüyorum, yapılamadı.
Bakınız, Kıbrısdavası bizim en haklı davamızdır, millî davamızdır. İnanıyorum ki buradaki
bütün partilerinbu davaya bakışı millî bir politika çerçevesindedir, buna inanıyoruz. Kıbrısdavasının
bile BirleşmişMilletlerde oylamasında 6'dan fazla biz oy alamadık; en fazla oy aldığımızzaman 6
oy. Eğer bugünsiz 151 oy alabiİdiyseniz herhalde durduğunuz yerde, Ankara'ya size zarfiçerisinde
getirip buneticeyi takdim etmediler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bakınız, hiçolmazsa milletimize bu morali verin. Yani bunlar artık Türkiye'nin başarılandır,
hepimizin bununlaiftihar etmiş olması lazım. Ne var iki cümle bu çabayı gösterenlere teşekkür
etmek... Tabiatıyla,marifet biraz da iltifata tabi. Ne olur yani, birbirimizden yeri geldiğinde butürlü
teşekkürleriesirgemesek, tebriklerimizi esirgemesek, başarıları birlikte paylaşsak,üzüntülerimizi
birlikte paylaşsak,emin olun, siyaset bugün bulunduğu noktadan çok daha ileri bir noktada olur,çok
daha güven vericibir konuma gelebiliriz diye düşünüyorum.
Değerlimilletvekilleri, biz konuşmalanmızda hiçbir zaman şunu söylemedik,söylemiyoruz:
"Yapılacaklarne varsa bunların hepsini yaptık, yapılacak başka bir şey kalmadı."demiyoruz, daha
yapılacak çok işvar. Bu bölge sorunlu bir bölge, bu coğrafyada yaşamak da kolay değil. Bu
coğrafyada yaşamanınbirinci şartı hepimizin bir ve beraber olmasıdır.
ABDULLAH ÖZER(Bursa) - Türkiye'yi batırmak için daha çok şey var yapacağınız.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Birbirimize
bağırsak da çağırsakda saygıda, sevgide kusur etmeden bir arada yaşamanın şartlarını oluşturmamız
lazım.
2009 yılının bumanada bir barış ve kardeşlik yılı olmasını diliyorum. Buna hepimizin katkı
vermesi lazım."Efendim, o onu dedi, bu bunu dedi." dersek, elli yıl geriye gideriz.Bu çok partili
hayat, 50'den butarafa siyasi kavgalann, kişisel kavgaların sürdürülme tarihidir, geriye dönükelli
yıla bakarsanız.Geçende de ifade ettim. 50-60 arası rahmetli Bayar-rahmetli İnönü kavgasıdır.Ondan
sonra rahmetliEcevit-Sayın Demirel kavgasıdır. Ondan sonra rahmetli Özal-Sayın Demirel ve
başkaca siyasiparti liderlerinin arasındaki kavga. Bakınız, bu memleketin ihtiyacı olmadığıtek şey
kavgadır. (AKPARTİ sıralarından alkışlar) Buna ihtiyacımız yok. Yeteri kadar kavga yaptık.
Kavganın daniskasınıyaptık.
ABDULLAH ÖZER(Bursa) - Her dediğinize "Peki" mi diyeceğiz?
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) -
Kardeşliğimizisürdürmemiz lazım. Hiçbirinin, hiçbirimizin etnik kökenine bakmadan, DNA'sını
araştırmadan,kimliğini yok farz etmeden, birleştirici ve kaynaştırıcı bir siyaseti birlikteinşa ederiz
ve etmeliyiz. Bu,milletimize olan borcumuzdur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Vicdanımızvarsa,
aklımız varsa,beynimiz varsa, insafımız varsa bu millete yapabileceğimiz en büyük iş bu kardeşliği
gerçekleştirmektir.
BİLGİN PAÇARIZ(Edirne) - Sayenizde yargıyı dokunulur hâle getirdiniz. Yargıdaki kavgadan
bahset.
BAŞKAN - Lütfenarkadaşlar...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bunun
aksine davranışbaşkalarının değirmenine su taşımak olur. O değirmenden kimseye fayda gelmez. O
değirmenden bizimmilletimize geçmişte ekmek çıkmadı, bugün de ekmek çıkmaz. Hepimiz aklımızı
başımıza alalım.
ALİ KOCAL(Zonguldak) - Önce siz... Önce siz...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Gelin, kolayı
zorlaştırmayalım,zoru kolaylaştıralım. Marifet buradadır, maharet buradadır. Bunun kültürel
temelleri, inançtemelleri, tarihî temelleri bu toprağın üstünde var. Bu milletin geçmişindevar. Bugün
de var, yaşıyor.Olmayan ayrılıkları siyaset adına kaşımayalım. Milletin dikiş noktalarına,milletin
eklem noktalarınajilet atmayalım. Yapacaksak...
BİLGİN PAÇARIZ(Edirne) - Yargıda yaptığınız gibi mi?
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Bu çok farklı
bir şey. Yargılayacaksasavcılarımızın, hâkimlerimizin eline biz vurmuyoruz. Onların görev, yetki
ve sorumluluklarıbelli. Biz farklı bir şey söylemeye çalışıyoruz. Yargılamalar da oldu. Yapılıyorsa
yapılır, yapılacaksayapılacak. O benim bileceğim iş değil. Ama, herkes sorumluluğunun idraki
içerisinde olarakne yapılması gerekiyorsa yapılabilir.
Şunu bilmemiz lazım:Şiddetten, tehditten, terörden bugüne kadar bir netice elde edilmedi,
bundan sonra daelde edilmez. Bu, ülkemize zaman kaybettirir. Enerjimizi, gücümüzü birbirimize
harcamış oluruz.Gelin, bu enerjimiz ve gücümüzü ülkemizin birliği için, dirliği için, kalkınmasıiçin
çaba sarf edelim,bu noktaya koyalım.
Sizi temin edereksöylüyorum, gerçekten inanarak söylüyorum: Bu memleket, öyle çok uzun
yıllar değil, birbeş yıl, on yıl huzur içerisinde, terörden, şiddetten, bombalamalardan,korkulardan,
dehşetlerden uzakbir on yıl geçirse, Türkiye'nin geleceği nokta, demin söylediklerimden çok daha
ileri noktadır.Dünyanın ilk on ülkesi arasında kesinlikle yerini alacaktır. Bu bir rica değil,bu bizim
borcumuzmilletimize. Hükümet olarak biz bu işin neresinde olmamız gerekiyorsa oluruz,olmalıyız.
Demin bir şeysöylemem gerekiyordu: Bu bütçe müzakerelerinde şiir de okunur dedik.
Gerçekten, bütçemüzakerelerimize baktığınızda, geriye dönük, burada çok güzel konuşmalar olmuş,
çok güzelnükteler olmuş. Sayın ana muhalefet partisi Genel Başkanımızın okuduğu bir şiirvar, hoş
bir şiir,rahmetli Orhan Veli'nin. Bakınız, Elâzığ'da Hazar Şiir Günleri yapılıyor hersene. Gönlüm
arzu eder ki...Muhalefet serbest vezni seçmiş, bizim Genel Başkanımız, Başbakanımız daha çok
aruz veznini vehece veznini okuyor. Gelin, bu millete, bakınız, bu kürsüden... (CHP sıralanndan
gürültüler)
MALİK ECDER ÖZDEMİR(Sivas) - O zaman Tevfık Fikret'ten başla: "Yiyin efendiler,
yiyin..."
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla)- Bir şey
söylüyorum arkadaşımya, yüreğim yanarak bir şey söylüyorum.
BAŞKAN -Lütfen... Lütfen... Niye laf atıyorsunuz arkadaşlar?
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla)- Ne olur böyle
araya ikide birgirme ya. Ne olacak? Bir şey söylüyorum bak. Bir teklif... (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Farz etki saçma bul bunu, farz et ki absürt bul bunu ama bir şey söylüyorum: Ne olur,gelin,
bakınız, hepimizbu kürsüden birlik ve beraberliğe vurgu yapıyoruz, bu vurgunun arkasına kalıcı
fotoğraflar koyalım,kalıcı fotoğraflar. Dikkatinizi çekiyor mu, Türkiye'de geriye dönük olarak;Allah
korusun, birdeprem olur, bir sel felaketi olur, her parti lideri ayn gider. Niye berabergitmeyiz ya?
Oradaki idariamirler de gelen parti liderlerine ve makam sahiplerine brifing vermekten canıçıkar.
RAMAZAN KERİMÖZKAN (Burdur) - Doğru.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla)- Niye bir
felaket olduğunda,Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, bütün parti liderleriyle...
MALİK ECDER ÖZDEMİR(Sivas) - Bütçeye gel...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla)- Söylüyorum,
bir teklifgetiriyorum. Niye...
MALİK ECDER ÖZDEMİR(Sivas) - Sabahtan beri polemik yapıyorsun.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla)- Sayın
Başkan...
BAŞKAN - Birdakika arkadaşlar.
Şimdi, sevgiliarkadaşlanm, yani bu temenninin...
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Efendim, bir
şey söylemeye çalışıyorum.
(Mikrofonotomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Birdakika Sayın Bakanım.
Bu temennininnesine itiraz ediyorsunuz, onu anlamıyorum.
MALİK ECDER ÖZDEMİR(Sivas) - Bir saattir polemik yapıyor Sayın Bakan, bütçeyle ilgili
tek laf etmedi.
BAŞKAN - Birtemenniyi dile getiriyor, nesine itiraz ediyorsunuz canım? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar)Lütfen... Lütfen...
MALİK ECDER ÖZDEMİR(Sivas) - Bir saattir dinliyoruz, bir saattir!
BAŞKAN - BuyurunSayın Bakan.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Ben
bilmiyorum SayınBaşkan kürsüdeki hatibin konuşmasının bir yerden onaylanacağını. Belki
diktatörlükrejimlerinde olabilir, bir yerden onay geçer ama ben burada konuşuyorum kendifikrimi.
Burada yanlışolan ne var? Bir temennide bulunuyorum.
ERGÜN AYDOĞAN(Balıkesir) - Bütçeyi konuş, bütçeyi.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - Mesela bir
nevruz gününü -budefa nevruz günü zannediyorum cumartesiye geliyor- cumartesi bir yerde,
ülkemizin birvilayetinde...
SIRRI SAKIK (Muş)- Diyarbakır'da, Diyarbakır'da.
DEVLET BAKANI VEBAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) - ...pazar
günü bir başkayerde birlikte yapsak, birlikte yapsak bunda ne var. Hep beraber yapsak, bakınız,hep
beraber yapsak.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Şimdi, bazıpartilerimiz sadece belli bölgelere gidiyor, konuşmalarında da sadece sekiz onvilayet
var. Mesela bukonuşmalarda Yozgat hiç gündeme gelmiyor, Kırşehir gelmiyor, Kayseri gelmiyor,
Kastamonugelmiyor, Niğde gelmiyor... Ne olur gelin hep beraber, biz oraya, siz burayahep beraber
gidebilsek.Gidemediğiniz için bazı yapılan şeyleri de göremiyorsunuz; yolları göremiyorsunuz,
yapılmışhastaneler gözükmüyor, ulaştırma hizmetleri gözükmüyor, eğitim hizmetlerigözükmüyor,
sağlık hizmetlerigözükmüyor. Belki bu vesileyle sorunları da yerinde tespit etme imkânı olur.
Değerli kardeşlerim,bir şeyi söyleyerek sözlerimi bitiriyorum. Eğer bu ülkeyi yöneteceksek,
birlikte veya ayrıayrı her birimiz bu ülkeyi yöneteceksek:
1) HepimizTürkiye partisi olacağız, hepimiz. Öyle bölgesel parti, belli kesimlerin, belli
kısımlarınpartisi olarak bu ülke yönetilemez.
2) ArtıkTürkiye'nin meselesini sadece Ankara'da konuşan, Ankara'da söyleyen ve çözümünü
buradan arayanpartilerin ülke meselesine getirebileceği çok fazla bir şey yok. Artık bundansonra
Türkiye'ninmeselesini Van'da da konuşacağız, Ankara'da da, Edirne'de de konuşacağız. Gelinbunu
birlikte konuşalım.O zaman siyaset daha anlamlı olur, bu müzakerelerin pozitif katkısı daha fazlaolur
ve inanın zamanzaman bizi dinleyen milletimiz diyecektir ki: Evet, ben rahat uykuuyuyabilirim,
yastığa başımıhuzur içerisinde koyabilirim çünkü sorunlara birlikte bakabilen, birlikte çözüm
arayabilenTürkiye'de siyaset var, siyaset kurumu var, siyasi partiler var.
Bu özlemle, butemenniyle -anlayışınız için çok teşekkür ediyorum- hepinizi saygıyla
selamlıyorum.2009 bütçesi hepinize hayırlı olsun, hepimize hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar)