| Konu: | TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN, BİR YIL SÜREYLE, IRAK'IN KUZEYİNDEN ÜLKEMİZE YÖNELİK TERÖR TEHDİDİNİN VE SALDIRILARIN BER-TARAF EDİLMESİ AMACIYLA, SINIR ÖTESİ HAREKÂT VE MÜDAHALEDE BULUNMAK ÜZERE, IRAK'IN PKK TERÖRİSTLERİNİN YUVALAN-DIKLARI KUZEY BÖLGESİ İLE MÜCAVİR ALANLARA GÖNDERİLMESİNE VE GÖREVLENDİRİLMESİNE ANAYASA'NIN 92'NCİ MADDESİ UYARINCA İZİN VERİLMESİNE DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (3/199) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 17.10.2007 |
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) -Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün ülkemiz için, milletimiz için son derece hayati önemiolan bir konuyu müzakere ediyoruz. Yapmakta olduğumuz bu görüşmelerinmilletimiz için hayırlı sonuçlara vesile olmasını Allah'tan diliyorum.
Bu müzakereyle istediğimiz şey şudur yüce Meclisten: Sınırlarımızınötesinden, ülkemizin birliğine, bütünlüğüne, huzuruna karşı birterörist saldırı var, saldırılar var, tehdit var. Buna karşı uluslararasıhukuktan doğan haklarımız var. Bu haklarımızı kullanarak Irak'ınkuzeyinden ülkemize yönelik bu tehditleri, bu saldırıları bertarafetmek üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi operasyonunave müdahalesine imkân vermek üzere, Anayasa'nın 92'nci maddesinegöre sizlerden izin talep ediyoruz. Gösterdiğiniz ilgi ve destekiçin Hükûmetim adına şimdiden teşekkür ediyorum.
Biliyoruz ki konuyu müzakere ederken yüreğimiz yanıktır,içimiz de buruktur. Bunun hepimiz farkındayız. On binlerce insanınıfeda etmiş, şehit vermiş, daha fazlasını da kahraman gaziler olarakaramızda ve gönlümüzde yaşatan bir milletin fertleri, vekilleri,temsilcileri olarak büyük bir sorumluluk duygusu içinde aklımızı,temiz hislerimizin ve asil heyecanlarımızın önüne koyarak ve soğukkanlıbir şekilde tartışmalı ve karara bağlamalıyız.
Evet, bu vesileyle ifade edildiği gibi, sabır taşı çatlamıştır.Yaşanan bunca üzücü olaylardan sonra sabrımızın taştığı bir noktadayız,ama şunun da farkındayız: Biz, büyük bir milletiz ve büyük bir devletinsahipleriyiz. Büyük millete yakışan, sabrın taştığı noktada sabırgöstererek doğru yolu bulmak, doğru hedefe kilitlenmektir. TürkiyeCumhuriyeti devletinin bunca zamandan beri yapmaya çalıştığıiş, sabır taşının çatladığı noktada doğru kararı alabilmek içindir.
İfade edildiği gibi, biz bu kararları alırken, dün değil bugünalırken gözettiğimiz bir tek husus var. Parti içi hesaplarımız, partiiçi dengelerimiz yok, orada dengeler yerinde. Bizim gözettiğimiz,milletimizin dengesi, devletimizin dengesi bozulmasın. Attığımızher adımda, aldığımız her kararda, bazı kararları dün değil de bugünniye alıyorsak gözettiğimiz tek husus budur, çünkü böylesine önemlibir meseleyi konuşurken birbirimize inanmamız, birbirimize güvenmemizlazım.
Değerli milletvekilleri, bu müzakereler vesilesiyle inanıyorumki milletimizin önemli bir kısmı buradaki konuşmaları dinliyor.Dolayısıyla, bazı hususları ortaya koymamız gerekmektedir. Arzedeceğim hususlarda bir anlayış birliğine varamadığımız zaman,bundan, en çok, korumaya çalıştığımız değerler, kavramlar, kurumlar,neticede milletimiz zarar görür. Çünkü, çok karmaşık, çok boyutlubir konuyu konuşuyoruz, bugünü değil, geleceği konuşuyoruz. Hatayapma lüksümüz de yok. Yaşadığımız coğrafya, hata yapan toplumlarınacı hatıralarıyla doludur. Bunları unutmadan bu müzakereleriyapmamız gerekmektedir.
Bu konuda evvela arz edeceğim husus şu: Terör konusu bir devletsorunudur, uygulanan politikalar da bir devlet politikasıdır.Bunun altını önemle çiziyorum. Eğer bu noktada anlaşamazsak, o takdirdetartışmalar uzar gider, bundan da en büyük faydayı teröristler görür,terör örgütleri görür.
Özellikle, önünüze getirilen tezkere bir devlet politikasınınsonucu olduğu için ve bir devlet talebi olarak huzurunuza geldiğiiçin, bu tezkere yazılırken öyle ayaküstü yazılmadı. Devletin ilgilibirimleri, başarıyı elde edebilmek adına nelere ihtiyaç varsa,uluslararası hukuk nelere imkân veriyorsa onlar en ince teferruatınakadar düşünüldü ve o çerçevede huzurunuza gelmiş oldu. Dolayısıyla,birinci anlaşmamız gereken husus o ki terör bir devlet sorunudur.Bu olumsuzluklar kalkmadığı sürece bu politika sürdürülecektir.
Türkiye 1980 öncesi ve 1980 sonrası ve bugün de terörün her türlüsüylemücadele ediyor. Her düşünceden, her görüşten hükûmetler geldi, görevyaptı, Türkiye'nin ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin önündekien önemli mesele, Millî Güvenlik Kurulu toplantılarının değişmezgündem maddesi olarak bu belayı buldu. Dolayısıyla, sadece dün, bugünortaya çıkan bir konuyu konuşmuyoruz. Her hükûmet uğraştı, biz de uğraşıyoruz.Bu tezkere zaten bu uğraşın, bu mücadelenin sonucudur, onun bir parçasıdır.Eğer konu bu ölçekte ele alınmazsa, terörün tuzağına düşer, oyununageliriz. "Ben gelirim, terör biter, akan kan durur" deniliyorsa, busöylemi de geçmişte yaşadık. Tam tersi, akan kan durmadı, her gün ölüsayısı, hayatını kaybedenlerin sayısı daha fazla arttı.
Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir terör sorunuvar. Bunun üstesinden gelmek için alınması gereken birçok tedbirvar. Biz, bugün, sadece sınır ötesi operasyonla ilgili, Türk SilahlıKuvvetlerinin sınır ötesinde müdahaleye imkân verecek yetkisinikonuşuyoruz, o çerçevede terör meselesini ele alıyoruz.
Terörle mücadele bir millî meseledir. Hep ifade edildiği gibi,tek bir partinin veya sadece bir hükûmetin değil, devletin tüm birimleriyle,tüm organlarıyla, milletimizin bütün fertleriyle birlikte sürdürülmesigereken bir mücadeledir. Böyle anlamadığımız takdirde, meseleyiyanlış bir zeminde tartışmış oluruz. Partiler üstü, hükûmetler üstübir meseledir ve Türkiye'nin geleceğiyle ilgilidir.
Bunları sıralamamın sebebi, terörle ilgili tartışmalarıyaparken kullanacağımız terminoloji, üslup, onun şiddeti, dehşeti,netice itibarıyla bu konunun ne ölçüde, nasıl çözüleceğine deolumlu ya da olumsuz tesir icra edecektir.
Bir başka hususu daha bu vesileyle ifade etmek istiyorum: Terörlemücadele meselesi bir mevsimlik mesele de değildir. Yani, sadecebahar aylarında sürdürülen, kış gelince gündemden kalkan bir konudeğildir. Tabiatıyla Türkiye, gündemi sıkça değişen, öğleden evvelbaşka, öğleden sonra farklı konuları konuştuğumuz bir ülke, amaşundan herkesin emin olması lazım ki biz Hükûmet olarak, gündeme geldiğimizdenberi, bunu devamlı mücadele edilmesi gereken bir konu, bir sorunolarak ele aldık, mevsimlik bir konu olarak görmedik ve sorunun kararlılıklaçözüleceğinin idraki içerisinde olduk.
Tabiatıyla, terör konusunda çözüm ararken en evvel gömleğinilk düğmesini doğru iliklememiz lazım, eğer onu yanlış iliklersek sonunakadar yanlış gider. O da şudur: Evvela terörün tanımında bir anlaşmışolmamız gerekir. Eğer benim "terörist" dediğime bir başkası "özgürlüksavaşçısı" diyorsa, bizim "terör örgütü" dediğimize bir başkasıonu tebcil anlamında başka bir şey söylüyorsa bir araya gelip çözümbulmakta zorlanırız. Dolayısıyla, eğer terör konusuna bir olumluyaklaşım sergilenecekse bundan rahatsız olan herkesin tanımındabir mutabakata varması gerekir. Aksi takdirde, farklı şeyleri konuşuruz,farklı sonuçlara varırız. Ayrıca, terör gibi karmaşık bir konuiçin, zaman zaman televizyon ekranlarında gördüğümüz, bazen "stratejist",bazen "analist" filan diye altına bir kısım önemli sıfatların yazıldığıbir kısım insanlar, böylesine karışık, karmaşık, çok boyutlu, derinliğiolan bir konu için sihirli çözümler üretmekte ve vatandaşımıza doğrubir bilgi vermemektedir. Şu an üzerinde konuştuğumuz tezkere, âdetaterörle mücadele açısından yegâne bir çözüm yolu olarak kamuoyumuzatakdim edilmiş, bu da ister istemez bir kısım yanlış anlamalara, kendiiçimizde bir kısım farklı düşünmelere yol açmıştır. Hâlbuki bununsihirli hiçbir çözümü yok. Askerî mücadele, askerî müdahale sorununbir yönünü ele almaktadır, çözümlerden bir tanesidir. Bunun, başkacatedbirlerle ve eş zamanlı olarak, koordineli olarak sürdürülmesigerekmektedir ve şu an Türkiye Cumhuriyeti hükûmetleri olarak vebizim Hükûmetimiz olarak yapmaya çalıştığımız iş de bunları ortayakoymak ve bunun gereğini yapmaktır.
Zannediyorum göz ardı ettiğimiz bir husus var. Bu, aynı zamandadevletimize de bize de haksızlık oluyor. Zaman zaman teröristlerinsayısıyla ilgili bir kısım rakamlar telaffuz ediliyor; sayısı şukadardır, bu kadardır. Sanki Türkiye Cumhuriyeti devleti ve biz,sadece bu 3 bin kişiyle, 5 bin kişiyle mücadele ediyoruz. "70 milyonlukbir ülke, bu kadar askerî gücü, bu kadar güvenlik gücü olan bir ülke,sayısı bu kadar olan birileriyle niye başa çıkamıyor?"
O hâlde, bizi dinleyen vatandaşlarımızın da yakinen bildiğigibi, ifade etmek istiyorum ki terör örgütleri, uluslararası politikanınbir enstrümanıdır, arkasında bir veya birden fazla devlet ya da uluslararasıgüç yoksa bu şer odaklarının bir günden fazla yaşama şansı da yoktur.Dış destek olmadan hiçbir terör örgütü varlığını sürdüremez. Bugündünyadaki terör örgütleri içerisinde en fazla desteğe sahip olanda PKK'dır. Onun için tarihin en kanlı terör örgütüdür. O nedenledirki hiçbir terör örgütü müstakil hareket edemez, müstakil karar almakabiliyeti yoktur, destek verenlerin maşasıdır, kuklasıdır, ipleribaşkalarının elindedir, yaşamak için öldürmek zorundadırlar. Bununen güzel örneği de PKK'dır.
Şimdi, bu örgütün arkasında kimlerin olduğunu, hangi güçlerinolduğunu, kimin kimi kullandığını söyleyerek bu Meclisin zabıtlarınıkarartmak ve kirletmek istemiyorum, ama şunu biliyoruz: Birkaç günevvel gözaltına alıyorsunuz, sonra, birkaç gün sonra serbest bırakıyorsunuz,sonra özel uçaklarla Kandil Dağı'na gönderiyorsanız, bunun bir izahıolmuş olmalıdır.
Bir başkası: Türkiye, bizden evvelki hükûmetler döneminde,biz de müteaddit defalar "Bunlar terör örgütünün mensuplarıdır,yöneticileridir, bunları bize iade edin." dediğimizde, göstermeliksığınmacı statüsüyle bunları iadeden vazgeçiyorlarsa ya da birsilahın otomatik mi yarı otomatik mi olduğuna dört senede karar veremiyorlarsaoturup düşünmek lazım gelir, bunlar kimin hesabına, kimin namınabu eylemleri ortaya koyuyorlar?
Onun için, değerli milletvekilleri, şunu ifade etmek istiyoruz:PKK kanlı terör örgütü bizim halkımızı temsil etmiyor. Daha 1984'teEruh'ta, Şemdinli'de ve daha başkaca yerlerde iki yaşındaki çocuğu,seksen yaşındaki ihtiyarı, hamile kadınları kurşuna dizebiliyorsa,o bölgenin insanlarını kurşuna diziyorsa, kim ve nasıl, ne haklaonları temsil etmiş olacaktır?
PKK terör örgütü, bugün, en büyük zararı doğu ve güneydoğudayaşayan vatandaşlarımıza veriyor gelişmeyi ve kalkınmayı engelleyerek,yatırımları engelleyerek. Eğer bugün GAP projesi bitirilemediyse,en büyük sorumluluk PKK'nındır. Bu projenin maliyetinin 10 mislinibu millet, bu devlet terörle mücadeleye harcamıştır. Daha birkaçgün evvel gazetelerdeki miktar 300 milyar dolardır. GAP projesinintoplam maliyetinin 32 milyar dolar olduğu dikkate alındığında,Türkiye, son yirmi üç sene içerisinde 10 tane GAP projesini bitirebilirdi.
Bitince ne olurdu değerli milletvekilleri? O bölgede o projekapsamı içerisinde 22 tane baraj vardı; bunun 15'i bitti, 7'si bitmedi.19 tane santral yapılacaktı; bunun sadece 9'u bitti, 10'u bitmedi.1 milyon 800 bin hektar sulanacaktı.
Bakınız, o bölgenin bugün en önemli sıkıntısı işsizliktir,istihdam sorunudur. Bir kısım insanlarımız size geliyor, bize geliyor,iş istiyor, aş istiyor. Dolayısıyla, eğer bu proje bitirilebilmişolsaydı, 1 milyon 800 bin hektar arazi sulanabilecek -ki, bugün sadecebunun 360 bin hektarı sulanabiliyor- 3 milyon 800 bin kişiye de işve aş imkânı bulunacaktı.
Şimdi, kim kimi temsil ediyor? Kan dökerek, kin kusarak o bölgeyigeri bırakan, aç susuz bırakan kimler?
GAP bitseydi, kişi başına gelirde en az yüzde 209 bir artış olacaktı,millî gelirde kişi başına. Otoyollar, kara yolları, havaalanları,demir yolları, sanayi tesisleri, eğitim kurumları, ihracat merkezleri,bunların hepsi o bölgeye şimdiye çoktan gelmiş olacaktı. Dolayısıyla,o bölgenin refahı çok büyük ölçüde artacak, Türkiye'nin millî geliride şimdiye çoktan 1 trilyon doları bulmuş olacaktı. Dolayısıyla,bugün Güneydoğu'ya en büyük zararı veren, oradaki insanlarımızınçektiği sıkıntıların başlıca sorumlusu bu örgüttür. Bunun bilinmesilazım.
Bir başka hususu daha ifade etmek istiyorum: Terör, hem ülkemizinhem bölgemizin hem de dünyanın bir gerçeği. Hiçbir ülkenin terörekarşı yüzde yüz muafiyeti yoktur, korunması yoktur. 11 Eylül gerçeğibunun en açık delilidir. Dolayısıyla terörle mücadelede uluslararasıaymazlığın ortadan kalkması lazım. Gelin, buradan bütün dünyaya,evvel kendi içimizde, ülkemizden, kim için, ne için, ne maksatla, neadına olursa olsun, terörün, lanetlenmesi gereken bir gerçek olduğunubütün dünyaya ifade etmemiz lazım? (AK Parti sıralarından alkışlar)?ama içimizde hâlen bunu lanetlemeyenler var. Bu örgüte destek verenlergöstermelik dahi olsa bu örgütü "terör örgütü" olarak ifade ettiğihâlde, hâlen buna "terör örgütü" diyemeyenlerimiz var. Bunu doğrubulamıyoruz. Kalıcı bir başarı için muhakkak ve mutlaka uluslararasıiş birliği, dayanışma, samimiyet şarttır. İkiyüzlü, alçakça tavırlarterörün en büyük güç kaynağıdır. Millî çabalar, sonuç almak için tekbaşına yetmiyor. Bu alanda da en büyük başarıyı sağlayan bizim milletimizdir,Türkiye Cumhuriyeti devletidir bu kadar karmaşık bir konu karşısında.Dolayısıyla, biz, bugüne kadar terörle mücadelemizde hiçbir ülkedendoğru dürüst, yeterli destek görmedik. Bu örgütü "terör örgütü" olarakilan ederler, taziye mesajı göndermenin dışında, ben, adım atanınarastlamadım.
Beş seneye yakın görevde bulunduğum süre içerisinde, bir tekterör örgütü mensubu Türkiye'ye iade edilmemiştir, ama terörlemücadele adına söylenen laf çok, tedbir adına ortaya konan somutbir netice yoktur. Dolayısıyla biz, bugüne kadar elde ettiğimizbaşarıyı, milletimizin sağduyusuna, ferasetine; güvenlik güçlerimizinve silahlı kuvvetlerimizin üstün fedakârlığına borçluyuz. Bundandolayı da müsaade ederseniz hem kendi adıma hem sizler adına şükranlarımıifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, desteğin ve dayanışmanın olmadığıbir konuyu konuşuyoruz, bunu da dünyada en iyi bilen ülke biziz.
Uluslararası sözleşmeler var suçluların iadesiyle ilgili,maalesef bu sözleşme çalışmıyor. Adi suçlar için bile işlemesi zorbir sözleşme, terör suçları için hemen hemen hiç işlemiyor. O nedenlebiz bu mücadeleyi, kendi imkân ve kabiliyetlerimizle sürdürdük,sürdürüyoruz, sürdüreceğiz ve şunun idraki içerisindeyiz bir atasözümüzdeifade edildiği gibi: "Elden gelen öğün olmuyor, o da vaktinde bulunmuyor."
Değerli milletvekilleri, bir şeyi daha ifade etmek istiyorum:Tabiatıyla, terör sorununu çözerken, hukukun dışına çıkmadan,demokrasi içinde çözeceğiz. Kalıcı çözüm buradadır, demokrasiiçerisinde kalmaktadır; bunda hiç tereddüdümüz yok. Bunun dışındabir arayış içerisinde kim varsa, kim olabilirse, terör meselesiniçözmekten daha çok, terörü azdıracaktır. Onun için demokrasi, çözümiçin müsait bir ortamın hazırlanması bakımından önemlidir. Ancak,şunu da görmemiz lazım: Çözümü demokrasi içerisinde bulacaksak,arayacaksak, doğruya böyle varacaksak, insanlığa karşı, milletimizekarşı suç işlemiş olanların bir demokratik tövbeye de ihtiyaçlarıvardır; bu da bu işin ön şartıdır. Çünkü, eğer biz yanlış yaptıysak, hatayaptıysak, milletimizden özür dilemeyi bilemiyorsak, o zaman,farklı dilden konuşuyoruz demektir. Zannediyorum demokrasi, bumanada, yanlıştan dönebilmek için?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz bitti, ek süre veriyorum.
Buyurun.
DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Devamla) -Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Zannediyorum demokrasi, işin doğrusunu yapmak -kaybettiklerimizibelki geri getirmeyecek ama- bundan sonraki önemli kazanımlar açısından,böyle bir nefis muhasebesine, demokrasinin sağladığı imkânlardanistifade ederek, sorunun parçası olmak, belanın parçası olmak yerine,çözümün bir parçası olmak adına önemli fırsatları önümüze koymuştur,koyacaktır. Bunu da iyi değerlendirmemiz gerekiyor.
Tabiatıyla biz, bugün bu tezkereyi, ulusal güvenliğimizinkorunması için istiyoruz. Ülkemizin birliği, dirliği, huzuru vebarışı için istiyoruz. Dolayısıyla, şundan emin olasınız ki, buizin verildiği takdirde, ülkemizin menfaati neyi gerektiriyorsa,hiç tereddütsüz, bunun gereği yapılacaktır. Burada bir kısım ifadelerinçok net ve açık olarak verilmemiş olması, tezkerenin bir kusuru değildir.Bilenler bilir ki, her cümlenin bir sebebi, vürûdu vardır. Her şeyi buradaaçık açık söylemek de, tabiatıyla yaptığımız işin gereği, icabı olarakdoğru olmayacağını düşünüyoruz. Onun için, söylediğimiz şey, butezkerenin hedefi, doğrudan doğruya terör örgütüdür; bu doğrudur.Biz geçmişte de yirmi dört operasyon yapmışız. Masum insanlarla teröristleribugüne kadar hep ayırdık, bundan sonra da doğru olan budur. Aksihâlde, zaten teröristlerin istediği, kendi taraftarlarını çoğaltmakve dış dünyada Türkiye'nin aleyhine bir kısım kampanyaların sürdürülmesinitemin etmektir. Bu, onlara en büyük kolaylığı sağlar. Onun için bilerek,istenilerek ve inanarak seçtiğimiz bir cümle vardır, o da "Bu tezkereninhedefi, Kuzey Irak'taki terör örgütüdür." Ama, şunu da biliyoruz:Hırsıza mâni olmayan, hırsızın dostu olur. Bu da bir başka gerçektir,hayatın gerçeğidir.
Tabiatıyla, terör örgütüyle mücadele ederken alınacakyegâne tedbir bu değil. Göreve geldiğimiz günden beri birçok tedbiridevreye soktuk. Bakınız, demin GAP projesiyle ilgili rakamlarısöylemeye çalıştım. Bunun bir an evvel bitirilmesi lazım. Hükûmetolarak önceliğimiz de zaten budur, bu projelerin bir an evvel hayatageçirilmesidir. Eğitimde, sağlıkta ve en medeni ihtiyaçların karşılanmasıiçin şu beş sene içerisinde önemli miktarda, bütçe imkânlarını zorlayarak,Güneydoğu'ya yatırım yaptık 5,5-6 katrilyon. Başka kaynaklardanda yatırımlar yapıldı. O bölge insanıyla her zaman beraber olduk,üzüntüsünü paylaştık, sevincini paylaştık. Onun içindir ki, bugünterör örgütü azgınlaşmıştır, aldığımız sonuçlardan rahatsızdır,demokratik açılımlardan rahatsızdır. Terör örgütünün korktuğu,çekindiği en önemli şey demokrasidir. Yarasanın aydınlıktan çekindiğigibi terör örgütü demokrasiden korkar ve kaçar, kaçınır. (AK Partisıralarından alkışlar) Biz ise demokratik açılımları sürdürmeyekararlıyız ve sorunu demokrasi içerisinde çözeceğiz. Bundan dahiç kimsenin tereddüdü olmaması gerekir.
Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyetidün olduğu gibi bugün de ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünükoruma idealiyle, kendisine karşı yönelen her türlü tehdidi göğüsleyereküniter yapısını, toprak bütünlüğünü, cumhuriyetin temel niteliklerinimuhafaza etme azmindedir. Milletimizin desteği, güvenlik güçlerimizincansiparane çalışmaları, tüm kurum, kuruluşlarımızın, en baştayüce Meclisimizin yoğun iş birliğiyle, terörle mücadeleyi gelişenşartlara uygun olarak en etkili şekilde sürdürmeye kararlıyız.
Bugün Sayın Elekdağ tarafından dile getirilen husus, bizimde memnuniyetle karşıladığımız bir husustur. Başta da ifade ettim,biz bir devlet politikası sürdürmeye çalışıyoruz; eğer değerlipartilerimizin bu konuda burada dile getirmedikleri, vakit bulupgetiremedikleri başkaca düşünceler varsa, Hükûmet olarak bunlarıalmaya, bununla ilgili bir mekanizmayı işletmeye hazır olduğumuzuda bu vesileyle ifade etmek istiyorum. Terörizmle mücadeleninçok boyutlu olduğunu, hukuki, siyasi, ekonomik ve sosyal alanlardabazı tedbirlerin alınması gerektiğini biliyoruz. Bugüne kadarbirçok tedbir alındı, bugün alınıyor, yarın da bunlara yenileri ilaveedilecektir.
Bugün vereceğiniz izin yetkisinin, tezkerenin milletimiziçin, üzerinde konuştuğumuz problem için, sorun için hayırlı bir sonunbaşlangıcı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.(AK Parti sıralarından alkışlar)