| Konu: | TÜRKİYE DEMİRYOLU ULAŞTIRMASININ SERBESTLEŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI SS441 |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 96 |
| Tarih: | 24.04.2013 |
SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 441 sıra sayılı Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nın geçici 2'nci maddesinin (1)'inci fıkrasıyla ilgili, verdiğimiz önergeyle ilgili söz almış bulunuyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri ve Sayın Bakan; 2011 seçimlerinden önce Adana'nın bütün billboardları kiralandı ve "Adanalı gözün aydın, Adana'ya hızlı tren geliyor." diye günlerce, haftalarca reklam yapıldı. Şimdi, burada, Sayın Bakana soruyorum: Adanalı hızlı treni bekliyor, ne zaman gelecek? "2023 yılına planladık" diyor. 2023 yılında da gelip gelmeyeceği meçhul. Şimdi buradan sormak lazım: "Yani, siz, 2023 yılına planladığınız hızlı trenin 2011 yılında, seçimden önce reklamını yaparak bunun bir halkı kandırma olup olmadığına inanıyor musunuz?" Şimdi, gittiğimiz zaman Adanalı soruyor: "Nerede bu hızlı tren?" diye ama seçmeni yanıltma yönünden 2011 yılında Adana'nın bütün billboardları kiralanıyor. Böyle bir seçim propagandası olabilir mi? Yani, bunlar yanlıştır.
Yine, Aladağ ilçemizin Akören yolu var. Bakın, Bugünkü Turizm Bakanı olan Ömer Çelik -benim konuşmamdan önce- 2011 yılı Haziran ayında Aladağ'a gidiyor, diyor ki: "Aladağlılar hiç merak etmeyin, ben şimdi burada ineceğim, talimatı vereceğim, Aladağ-Akören arası yapılacak." Aradan iki yıl geçti. Şimdi, vatandaş bekliyor. Aladağlılar bizi arıyorlar, soruyorlar, diyorlar ki: "Ne oldu bu bizim yolumuz?" Biz soruyoruz. "İşte planladık, yapacağız?" Bir şeyler indiriliyor oraya, dozerler, greyderler, ondan sonra ödenek yok, para yok, müteahhit bırakmış gitmiş, herhangi bir şey yok. Yani, bunun adı seçmeni kandırmadır, seçmeni yanlış yönlendirerek yanlış oy almadır.
Yine, biraz önce de sordum, geçen sene tozun içinde geçemedik Çamardı yolundan. Orada elma bahçeleri var. Vatandaşlar, binlerce vatandaş yayla alanı olarak kullanıyor. Sayın Bakan "Tamamlanacak." diyor. Ama, orada millet perişan, araçlarıyla perişan, bahçeler perişan, insanlar perişan.
Yine, seçimden önce Kamışlı-Alpu-Fındıklı-Pozantı arasının yapılacağı söylendi. Aradan üç yıl geçti. Buradan Sayın Bakana soruyorum: Bu da bir seçim vaadi midir, ne zaman programa alındı, ne zaman planlanacak? Bunları belirtmek istiyorum.
Şimdi, Sayın Tarım Bakanı burada iken? Tarım Komisyonu üyesi olarak hafta sonu Bursa, Balıkesir, İzmir, Muğla'yı gezdim değerli milletvekilleri. Burada, özellikle AKP'nin milletvekillerine çok selamları var, Muğla milletvekillerine. Bakın, söylüyorum: Yüzde 75 oy çıkmış Muğla'nın Hamitköy'ünde, Zeytinalanı köyünde AKP'ye yüzde 70 oy çıkmış. Diyorlar ki: "Bu, iktidar partisinin Muğla milletvekilleri bir buraya gelsinler. Aylarca, yıllarca, yüzyıllardır alın teri dökerek işlettiğimiz bu topraklara öyle bir rayiç bedel belirlenmiş ki bunları bizim almamız mümkün değil. Gelsinler, biz bu partiye yüzde 65 oy verdik ama oy vermemize rağmen bizim yerlerimizi şu anda dışarıdan insanlar gelip bizlerden ucuz fiyatla alarak `Siz bunları 2/B'yle alamazsınız, bize satın.' diyorlar."
Yine, İzmir Sarnıç'ta Bulgaristan'dan gelen göçmen vatandaşlarımızın yaşadığı yerde binlerce vatandaşımız perişan vaziyette, orman teşkilatıyla davalı, 2/B mi, değil mi belli değil. Yine, AKP'nin İzmir milletvekilleri de lütfen Sarnıç'a gitsinler, o vatandaşları bir dinlesinler. Bunlar sizlere oy vermişler.
ALİ AŞLIK (İzmir) - Gidiyoruz biz.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Gidin o zaman, bir Sarnıç'a gidin de nelerle karşılaşacağınızı görürsünüz.
Şimdi, Sayın Tarım Bakanına sormak istiyorum: Tarım Bakanı buraya çıkıyor, eline bir evrak alıyor, "2002 yılında şunu verdik, desteklemeden şunu verdik, bilmem şunu yaptık." diye milletin gözünün içine baka baka tablolardan bir şey okuyor. Sayın Tarım Bakanına gerçekten -bak, Tarım Komisyonu üyesiyim- diyorum ki: Gelin, şu Çukurova'daki çiftçilere bir beraber gidelim, Mersin'deki çiftçilere bir gidelim, Muğla'daki çiftçilere bir gidelim, hodri meydan diyorum ama Sayın Bakan diyor ki: "Ben Çukurova'ya gittim." Kime gidiyor biliyor musunuz? AKP'li yöneticiye, AKP il teşkilatı bir program yapıyor, Sayın Bakanla beraber etrafında bir sürü partili "Efendim, Çukurova'da çiftçimizin durumu çok iyi." Bakın, çiftçi kan ağlıyor. Çiftçi şu anda banka borçlarını ödeyemez duruma gelmiş. İlk defa, Çukurova gibi dünyanın en verimli topraklarına sahip olan yerde diyorlar ki: "Tarihimizde ilk defa tefeciye düştük." Biraz önce, Kırıkkale'nin Karakeçili Muhtarı geldi, "16 milyar lira kredi aldım. Kuraklıktan dolayı ödeyemedim, iki senedir ertelendi, şimdi 25 milyar liraya çıktı. 25 milyar lirayı ödedim." diyor. Sizin bir Kırıkkaleli Bakanınız var.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Atalay, Atalay?
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Atalay, Atalay, o, açılımcı.
AHMET YENİ (Samsun) - Saygılı ol.
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - "Beşir Atalay'a mektup yazdım, kimse derdimle ilgilenmiyor?"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - "?Meclisin bahçesinde kendimi mi yakmam lazım?" diyor. Evet, Ramazan Can'ı da aramış. Yani köylünün, vatandaşın bu durumda olduğu bir tabloyla karşı karşıyayız. Onun için buralardan hiç tabela göstermeyin. Eğer yüreğiniz yetiyorsa çiftçiye gidelim, çiftçiye beraberce bir gidelim.
Seni de aramış. Ziraat Bankasının müdürüne göndermiş Ramazan Can. Ziraat Bankasının müdürü de adamı azarlamış, gitmiş. Burada, şimdi, biraz önce yanımdaydı? (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)