GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KUTLU DOĞUM HAFTASI?NA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:94
Tarih:18.04.2013

İHSAN ÖZKES (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin ve tüm İslam dünyasının Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in kutlu doğumunun 1.442'nci yıl dönümünü tebrik ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Hazreti Muhammed bu dünyaya fakir geldi, fakir gitti. Miras bırakacak bir serveti yoktu. Geriye ne bir dinar ne de bir dirhem bıraktı. Daha hayatta iken Hicaz, Yemen, tüm Arap Yarımadası, Şam ve Irak sınırlarına kadar fethedilmişti. Nice ganimetler, haraçlar, cizyeler, zekâtlar toplandı. Nice hükümdarlar türlü türlü hediyeler gönderdi. Hiçbirini kendisinde tutmadı, tamamını halka harcadı. Kendisi fakir yaşadı ama halkını zenginleştirdi. El değirmeni ile buğday öğütmekten, kuyudan su çekerek eve taşımaktan elleri nasırlaşan ve halsiz düşen Hazreti Fatıma devlet hazinesinden talepte bulundu. Hazreti Muhammed "Kızım, yoksulların ve yetimlerin durumu daha kötü. Onların senden daha fazla hakkı var." diyerek bu talebi uygun bulmadı. Çünkü Hazreti Muhammed, yöneticilerin kendi ailesinden daha önce halkını düşünmesini istedi.

Değerli milletvekilleri, Hazreti Muhammed'in boğazından kul hakkı asla geçmedi. Kul hakkına Allah'ın bile karışmayacağını söyledi. "Ey insanlar, eğer birinizin sırtına vurmuşsam, işte sırtım, gelsin, sırtıma vursun. Şayet birinize hakaret etmiş veya onurunu incitmişsem, işte, karşılık verebilmesi için şerefim ve haysiyetim. Eğer birinin malını almışsam, işte malım, gelsin, alsın. Gerçek şu ki: Benim yanımda sizin en onurlunuz, en şerefliniz, şayet hakkı varsa, hakkını isteyip alandır." buyurmuştur. Malını, canını, ırzını, namusunu, haysiyetini ve onurunu korurken, savunurken ölen kimsenin "şehit" olacağını buyurmuştur. Bu nedenledir ki, Hazreti Ali: "Haksızlık karşısında eğilirseniz, önce hakkınızı kaybedersiniz sonra da şerefinizi kaybedersiniz." demiştir. Hazreti Ömer de: "Analarının hür olarak doğurduğu insanlar köleleştirilemez." demiştir.

Değerli milletvekilleri, Hazreti Muhammed, kula kulluğu kaldıran yüce dinimizin Yüce Peygamberidir. İnsanların yalnızca Allah'a kul olmalarını istemiştir; Allah'tan başkasına eğilip bükülmelerini, yağcılık ve yaltaklık yapmalarını ise yasaklamıştır. "Kim, huzurunda insanların saf saf dikilip durmalarından hoşlanırsa cehennemdeki ateşten yerine hazırlansın." buyurmuştur. Kendisinden nasihat isteyen kimseye "Kızma, öfkelenme." diye birkaç defa tekrarlamıştır. Yine, "Kim yakınını, ondan daha üstününü bulabildiği hâlde, sırf kendisine duyduğu sevgiden dolayı bir göreve getirirse cennetin kokusunu duyamaz." buyurmuştur. Birisinin imansız olduğuna dair hüküm veren bir kişiyi, Sevgili Peygamberimiz "Bunu nasıl söylersin, kalbini mi yarıp baktın?" diye azarlamıştır.

Değerli milletvekilleri, bin dört yüz yıl önce Hazreti Muhammed bir karar aldığında o günün insanları "Bu, size Allah'ın emri mi, yoksa kendi fikriniz mi?" diye sorabiliyorlardı. Eğer "Benim görüşüm." derse, bu defa "Sizin görüşünüzün şöyle, şöyle mahzurları var, görüşünüz yanlıştır, şöyle, şöyle olsa daha iyidir." diyebiliyorlardı. Hazreti Muhammed de genellikle kendi görüşünden vazgeçip yapılan bu önerileri uygulardı.

Teşekkür ederim.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)