| Konu: | HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE MERSİN MİLLETVEKİLİ ALİ RIZA ÖZTÜRK'ÜN; AVUKATLIK KANUNU İLE HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ, SİVAS MİLLETVEKİLİ HİLMİ BİLGİN VE ÇANKIRI MİLLETVEKİLİ İDRİS ŞAHİN İLE 8 MİLLETVEKİLİNİN; 1136 SAYILI AVUKATLIK KANUNU, HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU VE 3568 SAYILI SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ, ERZURUM MİLLETVEKİLİ OKTAY ÖZTÜRK'ÜN; HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU İLE AVUKATLIK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ SS444 |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 93 |
| Tarih: | 17.04.2013 |
UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, bugün elime geçen bir belgeyi yüce heyetinizle paylaşmak istiyorum. Samsun Valiliği Emniyet Müdürlüğünün? Gerçi bu Adalet Bakanlığının konusu içerisinde değil ama İçişleri Bakanlığını ilgilendiren bir konu. Bu konu, iltica ve sığınma talebinde bulunanlar. Son günlerde Suriye'de yaşanan gelişmelerden dolayı ülkemize iltica talebinde bulunan yabancılara, haymatlos, vatansız olanlara ilişkin bir genelge yayınlıyor İçişleri Bakanlığı bazı illere ilişkin, Karadeniz'de de Zonguldak'tan Artvin'e kadar olan bölgede bütün illeri kapsayan bu genelgede diyor ki: "Bu illere iltica talebinde bulunan kişiler yerleştirilebilir." Bu illeri tek tek sayayım -tek bir il yok değerli arkadaşlarım, olmayan il Rize, çok garip yani- Samsun var, Sinop var, Zonguldak var, Ordu var, Giresun var, Trabzon var, Artvin var; bir tek Rize yok. Şimdi, esas Sayın Başbakan bunları Suriye'den davet ediyor, en çok davet etmesi gereken ilin Rize olduğunu düşünmeme rağmen hangi kriterler uygulanarak bu ölçümleme yapılmış bunu öncelikle merak ediyorum, bunu belirtmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, 4'üncü madde üzerinde söz almış bulunmaktayım. 4'üncü maddedeki temel gerekçe şu: Bir yargı çevresi içerisinde birden çok idare veya vergi mahkemesi bulunduğu takdirde, bu mahkemeler arasında, özellikle ihtisaslaşmayı sağlaması açısından, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından bir görev bölüşümü yapılır. Şimdi, burada, tabii, doğal yargıç ilkesini, bunları bir kenara koyalım. Esas ihtisaslaşmayı? Bu gerekçeyi ortaya koyduğumuz zaman ihtisaslaşmaya ilişkin en önemli olaylardan bir tanesi, işte daha önceki konuşmamda da belirtmiş olduğum gibi, özel yetkili mahkemeler. Sayın Bakan bunlardan şikâyetçi oluyor özel yetkili mahkemeleri niye burada konuşuyoruz diye. Daha önceki yapmış olduğumuz kanunlara ilişkin görüşmelerde de "Öncelikle bunları niye görüşüyorsunuz başka bir mesele yok mudur?" diye bizlere serzenişlerde bulundu.
İhtisas mahkemeleri olduğu iddia edilen devlet güvenlik mahkemeleriyle başlayan, sıkıyönetim mahkemeleri süreciyle devam eden, arkasından özel yetkili mahkemelerle devam eden, şimdi terörle mücadele mahkemeleri altında devam eden bu yargılama sürecinde adil yargılama ilkesinin bütün kurallarının ihlal edildiğini burada birçok kereler anlatmaya çalışıyoruz, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini anlatmaya çalışıyoruz.
Şimdi, 4'üncü maddede bu madde gerekçesi ortaya koyuluyorken, ihtisas mahkemelerine gidebilecek bir süreci ortaya koyuyorken bir yandan da başka bir şeyi ihlal ediyoruz. İhtisas mahkemeleri olduğunu iddia etmiş olduğumuz özel yetkili mahkemelerle adil yargılama hakkını ne yazık ki bu ülkenin gündeminden uzaklaştırıyoruz değerli arkadaşlarım. O nedenle biz diyoruz ki önümüzdeki sürece ilişkin olarak, özelikle ceza yargılaması açısından, uzun tutukluluk sürelerini ne Avrupa'ya anlatabiliyoruz ne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine anlatabiliyoruz. Yani, bu mahkemelerde on yıl civarındaki tutuklulukları herhangi bir yere anlatmamız mümkün değil değerli arkadaşlarım. Buradaki delilleri anlatamıyoruz, gizli delil kavramını, gizli tanık kavramını anlatamıyoruz. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanının tutuklu olarak yargılandığı bir dosyada terör örgütü başının tanık olarak bulunmasını biz anlamakta zorluk çekiyoruz, anlatmakta zorluk çekiyoruz. Gizli tanıkların kim olduğunu bilmiyoruz, gizli delillerin ne olduğunu bilemiyoruz. Bakın, daha dün Balyoz davasına ilişkin, CD'lere ilişkin Microsoft'un yapmış olduğu açıklama var, deliller var. O tarihteki yazı karakterleri, 2007'deki yazı karakterleri 2003'lerde var. Buradaki yargılamalardaki problemleri anlayamıyorum.
Sayın Bakan, 12 Eylül 2010 tarihi yargı için bir dönemeçtir, bir dönüm noktasıdır. Daha önce yapmış olduğum konuşmada da söyledim. O tarihlerde, 12 Eylül 2010 tarihinde kuvvetler ayrılığı ilkesinin en önemli kurallarından, ayaklarından bir tanesi olan yargı ayağını çökerttiniz. Ben, o dönemde size hitap ediyorken "Sayın Adalet Bakanı" demiyorum, "sayın özel yetkili adalet bakanı" olarak hitap ediyorum. Neden? Çünkü bir görev üstlendiniz. Kimlerin hangi yerlere geldiğini, hâkim ve savcıların nasıl memur hâline getirildiğini bizler biliyoruz. Ben, kendi seçim bölgem açısından diyorum. Adliyedeki hâkim, savcılara listelerin nasıl gönderildiğini, eğer bu listelerde gerekli isimler çıkmazsa gerekli hesapların sorulacağını, aba altından sopa gösterildiğini bilmiyor muyuz Sayın Bakan?
Şimdi, ben konuşuyorum, dinlemediğinizi de biliyorum ama biz, burada, muhalefet milletvekilleri olarak bunları anlatmak zorundayız. 12 Eylül 2010 bir operasyondu, bu operasyonun başındaki kişisiniz siz. 12 Eylül 2010'da Türkiye'deki bağımsız yargı ne yazık ki çökertilmiştir. Bu çökertmenin emir ve talimat zinciri içerisindeki kişilerden bir tanesisiniz ama bu yargı bağımsızlığı bir gün herkese lazım olabilir, size de lazım olacaktır. İnşallah size lazım olmaz. Önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz.
Ne hazık ki Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bugün bu ülkede bir memurlar kurulu hâline getirilmiştir değerli arkadaşlarım. Bugün hâkimlerin tayinleri yapılıyorken, savcıların tayinleri yapılıyorken liyakat esası bir tarafa bırakılmıştır, buradaki yükselmenin bir tek usulü olarak sadakat usulü getirilmiştir. Kamudaki yükselmenin ölçütü liyakat olmalıdır, sadakat olmamalıdır ama ne yazık ki siz HSYK'yı bir bağımsız kurulun ötesinde memurlar kurulu hâline getirdiniz. İnşallah önümüzdeki dönemde bunun size de dokunup dokunmayacağını hep beraber göreceğiz.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)