GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SÖZLEŞMELİ ERBAŞ VE ER KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUP BAŞKANVEKİLİ YALOVA MİLLETVEKİLİ MUHARREM İNCE'NİN; TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ İÇ HİZMET KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:138
Tarih:12.07.2013

ENGİN ALTAY (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık on iki günlük çok yoğun, yorucu bir tempodan sonra, eğrisiyle doğrusuyla, artısıyla eksisiyle torba yasayı bitirdik ve Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu'nda değişiklik öngören ve kimi hükümlerini değiştiren gene bir torba kanunu görüşüyoruz.

Bu kanunun esasen içindeki 43 maddede bir iki çekincemiz var, yeri geldiğinde hatiplerimiz o çekinceleri ve olması lazım gelenleri Genel Kurulun, Hükûmetin, Komisyonun takdirine sunacaklar. Ancak bu vesileyle, bu kanun görüşülürken, tabii ki kamuoyunun gözü bu yönüyle, kanun tasarısında 18'inci maddede yer alan Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesi. Sayın Mustafa Moroğlu da bu konudaki anlayışımızı oldukça açıklayıcı, objektif, net, somut bir şekilde ortaya koydu.

Bu vesileyle şunu söylemek isterim: Parlamento, hep söyleriz, millî iradenin tecelligâhıdır; evet, doğrudur. Buradan daha büyük bir kuvvet yoktur, doğrudur. Keşke başından beri böyle olabilseydi. Parlamentomuz 23 Nisan 1920'de kurulduğu günden itibaren sürekli değişen dünyaya, algılara, değer yargılarına, ihtiyaçlara da bağlı, paralel olarak kendini yenilemekle birlikte Parlamentomuza bir müdahale yapılmasaydı ve demokrasimiz gerçekten, işler, kullanılabilir, gerçekten, bütün kurum ve kurallarıyla demokratik sistemin oturduğu bir Türkiye'de biz bugün daha makro, daha ileri düzeyde projeleri bu Parlamentoda konuşma fırsatı bulabilseydik.

Ancak zaman zaman, özellikle iktidar partisinin darbelerden sanki en çok mağdur partiymiş ya da darbelerden en çok mağdur edilmiş siyasi heyet anlayışı içerisinde zaman zaman Türkiye'nin geriye dönük siyasal tarihine ve o tarihteki Türkiye'ye önce cumhuriyeti, sonra demokrasiyi tanıştıran Cumhuriyet Halk Partisine yönelik anlamsız,  mesnetsiz, temelsiz iddialarını bugünlerde daha sık sarf ettiklerine de nedense tanık oluyoruz. Ama Sayın Moroğlu'nun biraz önce açıkladığı gibi, darbelerle ilgili Cumhuriyet Halk Partisinin anlayışı başından beri aynı olmuştur ve olagelmiştir. Keza Türkiye'deki -bana göre, kişisel kanaatim odur ki- ilk, bu işlerin miladı olan 27 Mayıs keşke olmasaydı, ondan sonraki, 12 Martlar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar ve sizin hiç kabul etmediğiniz 27 Nisanlar Türkiye'de yaşanmayabilirdi. Çok açık söylemek lazımsa, 27 Mayıs darbesinin koşulları demek istemiyorum, Türkiye'nin içinde bulunduğu o günkü hâl, parlamenter demokratik sistemi zedelemeden aşılabilecek bir hâl idi. Nitekim, bunun aşılmasına yönelik toplumda da büyük bir refleks başlamıştı ve bütün o devrin yaşayan siyasetçilerinin ittifak ettiği bir şey var, o da şudur: Eğer, 27 Mayıs ihtilali yapılmamış olsaydı 1961 yılında yapılacak seçimlerde tereddütsüz Cumhuriyet Halk Partisinin bir iktidarı söz konusuydu. Böyle bakılınca, 27 Mayısın da en büyük zararı önce ülkeye olmuştur, demokrasimize olmuştur ama ondan sonra hiç şüpheniz olmasın, sizin kökünüz olan millî görüş ya da milletvekilimin dediği gibi antikapitalist Müslümanlar şu, bu değil, bu darbenin zararı Türkiye'ye, Türk milletine, siyaseten de Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını engellemeye dönük bir dış proje olarak değerlendiriyor ve algılıyorum. Şahsım adıma konuştuğumu bilerek bunu söylüyorum ama bütün Cumhuriyet Halk Partililerin de büyük çapta böyle düşündüğünü biliyorum.

12 Eylüle geldiğimizde, gene, egemen güçlerin bölgemizdeki, coğrafyamızdaki planlarına, hesaplarına, senaryolarına bağlı olarak Türkiye'de büyük bir kaotik ortam oluşturuldu, gençler kullanıldı, idealler uğruna, güzel memleketimiz Türkiye'de herkesin refahı, huzuru, mutluluğu uğruna millet birbirini kırdı ve rejim gene kesintiye uğradı, demokrasinin gelişimi kesintiye uğradı ve böyle, böyle bugüne geldik.

Şunu zannederseniz de yanlış yaparsınız: "Türkiye'yi biz demokratikleştiriyoruz. Türkiye'de demokrasinin bütün kurum ve kurallarıyla işlemesi için gerekeni AKP döneminde biz yapıyoruz, bundan önce bunlar yapamadı." diye düşünürseniz yanlış düşünürsünüz. Bunun sizin gelişinizle, sizin Hükûmetinizin tatbikatıyla ilgisi yoktur. Bu, toplumun demokrasi bilincinin gelişmesiyle ilgili bir olaydır. Zaten onun içindir ki darbeler yapıldıkları zamandaki, yapıldıkları toplumun demokrasi kültürleriyle orantılı olarak kamu nezdinde meşruiyet elde ederler. Yani, bir toplumda demokrasi kültürü yerleşmemişse darbenin kabul görmesi ve meşruiyeti kolaydır; bir toplumda demokrasi kültürü yerleşmiş, kökleşmişse darbenin meşru olması, meşrulaşması da zaten mümkün olamaz.

Ben bu Parlamentoda on bir senedir şu lafı söyleyegeldim: Bizim toplumumuz askerini sever ancak bizim toplumumuz askerini kışlasında sever, bir de 30 Ağustos günleri Zafer Bayramı'nda hükûmet konaklarının önünde, tören alanlarında geçit resminde sever. Hatta, o kadar sever ki o esnada bizim toplumumuz o asker geçerken insanların gözlerinden birer ikişer damla yaş akar. Hatta o kadar sever ki o marşla resmî geçit yapılırken insanların tüyleri diken diken olur, o kadar.

Onun dışında, bugün, Türk Silahlı Kuvvetleri olması gereken yerdedir, kışlasındadır. Emekli olup Parlamentoya gelmek serbest -Şirin Paşa'mın geldiği gibi- buna bir itirazımız yok. Nitekim, cumhuriyetin ve Cumhuriyet Halk Partisinin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk de o devirde Parlamentodaki asker kökenli ve aynı zamanda asker olan mebuslara "Artık, bir tercih zamanı geldi; ya kışla, ya siyaset." demiştir. Biz böyle bir ahlaktan, böyle bir anlayıştan geliyoruz ama zaman zaman içinizdeki kimi hatipler -bir darbe fobisiyle, darbe sendromuyla iç içe olduğunuzu hissediyorum- CHP'nin geçmişine bu konuda çok haksız ithamlarda bulunuyorlar, bunu yapmanızı tavsiye etmem. Cumhuriyet Halk Partisinin kurucusu ve hepimizin lideri -burada "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir." yazılı olan- Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün en büyük ideali bu topraklarda yaşayan bu insanları, Türk milletini muasır medeniyet seviyesinin en üst noktasında görmekten başka bir şey değildi ve bütün planlamasını, bütün stratejilerini, bütün çalışmalarını, bütün düşünsel, ideolojik anlayışını yazdığı kitaplarda bu şekilde ortaya koymuştur. Böyle bir anlayış darbeyle, darbecilerle eş ve eşit görülemez, bir tutulamaz, bu büyük bir haksızlık olur. O zaman da işte arkadaşlarımız der ki: "Darbede biz mağdur olurken siz nemalandınız." Bunları konuşmanın bir gereği yok. Artık, bana göre bu Parlamentoda "darbe" kelimesi, kavramı konuşulmamalı. (CHP sıralarından alkışlar) Milletvekilleri, Hükûmet, Başbakan darbe sendromundan kurtulmalı. Endişe etmeyin, çeşitli defalar söylediğimiz gibi artık Türkiye o Türkiye değil.

Gene, sayın milletvekilim işaret etti, Gezi Parkı'nda Türkiye'deki toplumun bütün kesimleri bir ve beraber yaşayabileceğini gösterdi ve buradaki milletvekillerinin, bizlerin şundan başka bir gayesi olamaz: Bu coğrafyada yaşayan bütün insanların, ister bütün halkların ya da Türk milletinin -Türk milleti bana göre bir şemsiyedir, içinde halklar vardır- bu coğrafyada yaşayan herkesin?

SIRRI SAKIK (Muş) - Biraz da siz halk olun, biz şemsiye olalım.

ENGİN ALTAY (Devamla) - ?refahından, huzurundan ve mutluluğundan başka bir gayemiz yoktur. Buraya gelen her milletvekilinin de bu amaçtan başka bir amacı olamaz.

Sivil, sivilleşme, tabii ki her konuda sivilleşme, yeni anayasa sürecinde de sivilleşme? Niye anayasa, anayasa diyoruz? Niye yeni anayasaya ihtiyaç duyuyoruz? Temel hak ve özgürlükler bakımından ihtiyaç duyuyoruz, bu konuda bir sorun var diye ihtiyaç duyuyoruz. Ama bir yandan da dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşanan olayları eleştirir, yerer, kınarken Hükûmetin, "Türkiye'de daha çok özgürlük istiyorum; özel hayatıma müdahale edilmesin istiyorum; nerede nasıl oturacağıma, nasıl doğuracağıma karışılmasın; rakı mı içeceğim, ayran mı içeceğim, buna Başbakan karışmasın." diyen insanları da terörist bir grup olarak, terörist bir akım olarak ya da bir darbe organizasyonu olarak görmekten kurtulması lazım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)