| Konu: | BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ VE DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 133 |
| Tarih: | 07.07.2013 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle dün yaşadıklarımızdan duyduğumuz üzüntüyü bir kez daha buradan ifade etmek isterim. Şırnak Milletvekilimiz Mehmet Emin Dindar'a bir kez de buradan geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Dün yaşadıklarımız Parlamentoya yakışmadı, Türkiye'ye yakışmadı. Dün yaşadığımız noktaya gelmemek için hepimizin herhâlde dünkü gerilimden bakanıyla, muhalefetiyle, iktidarıyla, Meclis yönetimiyle almamız gereken dersler var ama öncelikle şunu ifade etmekte büyük yarar görüyorum: Bugün 7'nci gün, aralıksız çalışıyoruz. 5 gece neredeyse sabahladık. Kimsenin artık siniri yerinde değil ve ben hiç hafta içinde normal çalışma saatlerinde, saatler gece dokuzda, ondayken böylesine bir gerilim, böylesine bir kavga yaşandığını hatırlamıyorum. Kavgada elbette her iki tarafın da kusuru vardır ama en büyük kusur bütün bir sene süren yasama faaliyetlerinde üzerine düşeni yapmayıp daha sonra son günlerde bütün bakanlıkların -burada, tabii ki birazcık bürokrasiye teslim olunmuş yürütme ve yasama anlayışının da önemli etkisi var- sıkıştırılması ve âdeta, burada, insanlık dışı şartlarda bir çalışmanın da buna sebebiyet verdiğini hepimizin itiraf etmesi lazım, bunu görmemiz gerekiyor.
Bunun dışında, bu Parlamento, her birimiz aldığımız oylarla buradayız. Herhangi iki kişinin birbiriyle itişmesi, kakışması, atışması değil; zaman zaman tolere edebileceğimiz şeyleri üstlendiğimiz siyasi görevlerden dolayı karşı çıkmak zorundayız. Ama yapmamamız gereken, herhâlde, birbirimize fiziki müdahaledir. Bu noktaya gelindiğinde -hani, Başbakanın ağzından kaçtı belki "Yüzde 50'yi içeride zor tutuyorum." diye, o ifade doğru bir ifade değil ama- bu Parlamentoda milletvekillerinin birbirinin üzerine yürümesi, ittirmesi, kaktırması, vurması, düşürmesi, canını yakması, tam olarak sözle değil ama, sokaklara olabilecek en yanlış mesajı verir. Tartışmada olabildiğince sertleşebiliriz ama bunun bir fiziki müdahaleye gelme noktası kabul edilebilir bir şey değil. Bu noktada hepimiz ders almalıyız, ders almış olmalıyız.
Ama şunu bir söyleyelim ki zaman zaman bu kürsülerden Şeyh Edebali'nin o muhteşem nasihati okunuyor, hepimizin hoşuna gidiyor. O, daha fazla, hatta tamamıyla iktidara sorumluluk yükleyen bir nasihat. Bence iktidar partisi milletvekilleri muhalefet partisinden gelen sert eleştiriler, belki kendileri açısından düşündüklerinde tahammül edemeyecekleri noktada, o okunduğunda dudaklarının kenarında gülümseme yayan o Şeyh Edebali'nin oğluna nasihatlerini bir de böyle düşünsünler. Muhalefetin elindeki enstrümanlar, eleştiri yapmaktır, karşı öneri sunmaktır. Zaman zaman iktidar gücünün, özellikle bu sayısal gücün muhalefetin muhalefet alanını bu kadar daralttığı noktalarda bu eleştirilerini yüksek sesle dile getirme, engelleme noktasına getirme dünya parlamentolarında sıkça karşılaşılan? Hatta, geçen sene bir milletvekilimizin on iki saatlik bir engelleme, meseleye dikkat çekmek üzerinden yaptığı ve dünyanın "filibuster" diye bütün televizyonların yayını kestiği ve bunu canlı verdiği, kendi parlamentolarında olduğunda, biraz da siyaset tarihine renk katan böyle bir şeye, iktidar partisinin Genel Başkanının kendi grup konuşmasında milletvekilimizi hedef göstererek, aşağılayarak, küçülterek, ittirerek yaptığı bir şey şu noktaya getiriyor Parlamentoyu: "Yani sözle, yani pasifist eylemlerle bir şey yaparsanız da biz size bunu yaparız." O zaman, görünür olmak, sesi yükseltmekten başka ve biraz da vücudu öne çıkarmaktan, ayağa kalkmaktan, bağırmaktan falan başka bir siyaset alanı bırakmama, bunun dışındaki siyaset alanlarının? Hükûmet temsilcilerinin orantısız mecralardan milletvekilleri üzerine kullandıkları bu yola doğru gidince gerçekten sıkıntılı oluyor.
Söyleyecek çok sözümüz var. Bugün sabaha kadar onlarca kez belki her birimiz bu kürsüye çıkacağız, bir şeyler ifade edeceğiz ama bu Parlamento kendi hukukuna, kendi arkadaşlarına ve kendi dokunulmazlığına sahip çıkmak durumundadır. Ben en son lise 2'de tatsız bir itiş kakış yaşamıştım, İzmir Atatürk Liselilerle, bir basket maçından sonra. O günden 12 Haziran 2011'e kadar dokunulmazlığım yoktu, kimse gelip üzerime değmedi ama iki senedir dokunulmazlığım var, yediğimiz tekmenin, tokadın haddi hesabı kalmadı. Bu ne bize yakışıyor ne size yakışıyor.
Bu konuda kendi üzerimize düşen kusuru da kabul edip, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)