GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİ İLE İLGİLİ OLARAK BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI (S. SAYISI 475)
Yasama Yılı:3
Birleşim:125
Tarih:26.06.2013

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 475 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yargıyı konuşuyoruz, yargıda iyileştirme yapılması gerektiğini konuşuyoruz. Hepimiz yargının işleyişinden şikâyetçiyiz ve reformlar yapılsın istiyoruz, haklıyız da. Evet, yargıda reformlar yapabiliriz, bir şeyleri düzeltebiliriz. Peki ya adaleti nasıl kuracağız? Peki ya vicdanları nasıl temizleyeceğiz? Peki ya Ethem Sarısülük'ün hesabını kendimize nasıl vereceğiz? Yitip giden canların kıymetini nasıl ölçeceğiz? Ne yazık ki yargı bazı yaraları kapatmıyor.

Sorarım size, vicdandan ve adaletten yoksun bir yargının kime ne faydası var? Kitaptan, ameliyat maskesinden, iki arkadaşın konuşmasından örgüt yaratan bir yargı, tecavüze uğrayan çocukları görmüyor bile. Ethem Sarısülük'ü öldüren polisi tutuklayamayan yargı, poşu taktı diye bir genci aylardır tutuklu yargılıyor bu ülkede. Sorarım size: Böyle bir yargı sisteminin neresinde adaleti bulacağız? Bunları görüp içi sızlamayanın ya vicdanı kararmıştır ya da adalet duygusundan nasibini almamıştır. Haksızlık etmek istemiyorum, sorunlu olan yalnızca yargı sistemi değildir. Neresinden bir ip çeksen kırk yaması dökülen bir sistemin içinde yaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, yargıya talimat verebilen bir yürütmenin olduğu sistemden daha fazlasını da beklemek haksızlık olur. Öyle bir sistemde yaşıyoruz ki kapalı garajlarda onlarca polis, gençleri öldüresiye dövebiliyor, hastanelere gaz bombası atabiliyor. Bu ülke halkına bir ay içinde 150 bin gaz fişeği sıkılabiliyor. Avukatlar adliyeden sürüklenerek çıkarılıyor ve savcı buna izin veriyor. Gencecik kızlar, insan onuru ayaklar altına alınarak çırılçıplak soyularak aranabiliyor ve bunu bu ülkenin polisi yapıyor, bu ülkenin polisi bu ülkenin insanlarına yapıyor ve daha da acı verici olanı, bunları yapanlara "Destan yazdınız." deniliyor.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede bir meydanda toplananları "millî irade" diye nitelerken bir başka meydanda toplananları "onlar-bunlar" diye ayrıştıran bir bakış açısı var. "Onlar" denilen kimlerdir? Düşman mıdırlar? Kimin böyle bir ayrım yapmaya hakkı vardır? Halk, "onlar -bunlar, ayaklar- başlar" diye ayrılıyorsa hakikaten çok ciddi bir sorunumuz vardır demektir. "Onlar, bunlar" denilenler, vatan hainliğiyle suçlananlar bu ülkenin gençleridir, hepimizin geleceğidir. Emin olun, bu gençler de onları "onlar-bunlar" diye ayıranlar kadar çok seviyorlar. "Vatan haini" denilen, "çapulcu" denilen o gençler ki tarihin en güzel yerinde son sözü söyleyecek onlardır.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Her yeri yağmalayacaksın, ondan sonra "en güzel yer" olacak.

SEDEF KÜÇÜK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu ülkede birileri birilerini ötekileştirdiği için çok acı çekildi, çok can yandı. Unutulmamalıdır ki ötekileştirmek çok tehlikeli bir tuzaktır. Yalnızca ötekileştiren için değildir bu tuzak, hepimiz içindir.

Ötekileştirmek barış getirmez, kardeşlik getirmez, bu kadim coğrafyada yaşayan herkes bu gerçeği bilir. "Onlar-bunlar" demenin derin ve onulmaz yaralar açtığını hepimiz iyi biliriz. Bizim ötekileştirmeye değil, onurumuzla yaşayacağımız bir ülkeye ihtiyacımız var. "Bizim" diyebileceğimiz, kimsenin yok sayılmadığı, ayrımcılığa uğramadığı, kimliklerimizle gurur duyabileceğimiz bir ülkeye ihtiyacımız var. Bizim barışın diline ihtiyacımız var. Bizim karanfillerin diline ihtiyacımız var.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Onun için şiddeti savunuyorsunuz.

SEDEF KÜÇÜK (Devamla) - Son yaşadığımız bir ay içinde gençler bu dilin de var olabildiğini, farklı bir dünyanın mümkün olduğunu bize gösterdiler. Bu sese, geleceğimize kulak verelim, bunu da heba etmeyelim diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)