| Konu: | ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN TASARISI (S. SAYISI: 473) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 123 |
| Tarih: | 20.06.2013 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerine söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
İkinci bölümde yaptırımlar, soruşturmalar ve kovuşturma usulleri düzenlenmektedir ve en dikkat çekici düzenleme de 40'ıncı maddede yer alıyor. Bu maddeyle BDDK'nın yapısında değişiklik yapılmaktadır. Buna göre daire başkanlıklarının sayısı 10'dan 20'ye çıkarılıyor, Destek Hizmetleri Daire Başkanlığında 8 müdürlük oluşturulabilecek, artırılıyor. Kurumun taraf olduğu davalar için 10 avukat istihdam edilebilecektir ve BDDK'nın üye sayısı 3'ten 5'e çıkarılmaktadır. Bu düzenleme aslında yeni koltuklar oluşturmaktır, üye sayısındaki artış kesinlikle bir ihtiyaç nedeniyle değildir, dolayısıyla bu sayılar ihtiyaçtan artırılmıyor.
(2)'nci fıkrada, kurum temsilciliklerinin bulunduğu yerlerde üyeler için çalışma yeri oluşturulmasına ilişkin bir hüküm de yer almaktadır. Bu düzenleme yeni üyelerin şimdiden belirlenmiş olma ihtimalinin yüksek olduğunu göstermektedir. İşin özü, işe göre adam değil kendi adamına koltuk verme meselesi hâline getirilmiştir.
Mübarek, sanki bu kurum BDDK değil, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" kuruluyor! Sayın Bakan da bu durumda romanın kahramanı "Halit Ayarcı" ve "Hayri İrdal" oluyor! "Akrep Dairesi"; "Yelkovan Dairesi", "Zemberek Genel Müdürlüğü" derken gerçekten bürokratik mekanizmalar âdeta bir "Saatleri Ayarlama Enstitüsü"ne döndürülmektedir. AKP'nin kurumsal yapılanmalarına baktığımızda bu anlayışı görmek mümkündür.
BDDK, Türk ekonomisinin genel işleyişi için gerekli bir kurumdur, bugüne kadar da çok faydalı işler yapmıştır. Ancak, BDDK'nın vatandaşlarımızın bankalardan mağduriyetleri konusunda kendisinden beklenenleri tam olarak yerine getiremediğini görüyoruz. Yine, BDDK'nın asli görevi bankaların mali denetimini yapmaktır ancak banka müşterilerinin bankalara yönelik artan şikâyetleri BDDK'nın faaliyetlerini yönlendirmektedir. BDDK'nın bu şikâyetler karşısındaki ceza uygulamaları bugüne kadar maalesef ciddi bir yaptırım oluşturabilmiş değildir.
Yine, BDDK, tüketiciden ve reel sektörden gelen şikâyetlerde bir denge unsuru olması gerekirken âdeta bankaların yanında bir tutum sergilemiştir. BDDK'dan yükselen "Tüketici kendi hakkını aramalı, bana bile habersiz ek hesap açmışlar." gibi sözler, bu kuruma ve kurumun amacına, ruhuna yakışmamaktadır.
Üstelik, BDDK'dan şikâyetçi olanlar sadece banka müşterileri değildir. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan 8 Mayıs'ta yaptığı bir konuşmada, bankaların düşen faiz oranlarını kredilere yansıtmadığından yakınarak "BDDK devreye girmeli, uyuma BDDK." demiştir ve bu ifadeler dikkat çekicidir.
Neticede, tasarının 40'ıncı maddesindeki değişikliklerin BDDK'ya yönelik bu şikâyetlerin giderilmesine, bütün eleştirilerimize rağmen vesile olmasını temenni ediyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarı bizlere Hükûmetin üretimden yana değil finans sektöründen yana olduğunu göstermektedir. Sözde faiz lobisi diyen Hükûmet, sürekli, finansal piyasaya ilişkin düzenlemeler getirmektedir. Bu tür düzenlemelerle küresel ekonomiye bağlanmakla övünen AKP, bu amaç uğruna üretim ekonomisinden vazgeçmekte ve küresel ekonominin ihtiyaçları için vatandaşlarımızı ezdirmektedir.
Son günlerde Sayın Başbakanın faiz lobisine ilişkin söylemleri, AKP'nin ekonomi politikalarını ve faiz lobisiyle olan ilişkilerini sorgulama gereğini ortaya şiddetli bir şekilde çıkarmıştır. Faiz lobisi on yıldır AKP'nin ekonomi politikalarından beslenmektedir. AKP Hükûmetleri on yılda 498 milyar Türk lirası faiz ödemiştir. 57'nci Hükûmet Dönemi'nde ise faiz ödemelerinin toplamı 113 milyar Türk lirasıdır. Buna göre AKP yıllık ortalama 49,8 milyar Türk lirası faiz öderken, 57'nci Hükûmette yıllık ortalama faiz ödeme tutarı 37,5 milyar TL'dir. Sayın Başbakan "Artık bu milletin kanını emen, alın terini sömüren faiz lobisine izin vermeyeceğiz." dememiş miydi? Peki, bu rakamı, bu gelinen noktayı nasıl izah edeceksiniz?Şu ifadeler de Sayın Başbakana ait: "Bizim karşımıza geldikleri zaman `Sizin zamanınızda 5 kat daha zengin olduk.' diyenler işte bugünlerde bizimle uğraşmaya başladılar." diyor. Sayın Başbakanın bu ifadesi faiz lobisiyle ilişkilerinin bir itirafıdır, Allah söyletmiştir. On yıldır faiz lobisiyle AKP'nin ve Başbakanın, âdeta, yedikleri içtikleri ayrı gitmemiştir, bunu görüyoruz. Aralarındaki ilişkinin boyutu o kadar ileridir ki, faiz lobisi, kendilerini 5 kat zengin eden Başbakana pişkinlikle teşekkür edebilmektedirler. Rakamlar ortadadır. Türk milleti yalanları görmektedir ve özür beklemektedir.
AKP'nin faiz lobisiyle ilişkisinin bir diğer göstergesi de vatandaşlarımızın bankalara olan borçlarındaki ve faiz ödemelerindeki artışlardır. AKP'nin ekonomi politikaları finans kuruluşları karşısında vatandaşın elini kolunu bağlamıştır. AKP on buçuk yıldır vatandaşlarımızı sadece bankalara borçlandırmıştır. Türkiye'de hanehalkı borçluluğu AKP hükûmetleriyle birlikte çok büyük artış göstermiştir. 2002'de 6,7 milyar Türk lirası olan hanehalkı borçluluğu 2012'de 300 milyar TL'ye yükselmiştir. Hanehalkı borçluluğu AKP hükûmetleriyle 44,7; 45 kat artmıştır. Hanehalkının harcanabilir geliri 2002'de 143 milyar iken 2012'de 591 milyar liraya yükselerek hanehalkı geliri on yılda 4 kat artmıştır. Hanehalkı borcunun harcanabilir gelire oranında da on yılda 11 kat artış olmuştur. Yine, hanehalkı, 2002'de her 100 Türk liralık kazancının 4 lira 70 kuruşunu borca yatırırken bu rakam 2012'de 50 lira 70 kuruşa yükselmiştir. Bu, 11 katlık bir artış demektir. Hanehalkı faiz ödemelerinin harcanabilir gelire oranındaki artış da dikkat çekicidir. Bu oran, 2002-2012 döneminde yüzde 1,7'den yüzde 5,7'ye yükselmiştir; bu, faiz ödemelerindeki oran artışıdır. Diğer bir ifadeyle, AKP döneminde vatandaşlarımızın ödediği faiz miktarı 3,3 kat artmıştır. Başbakanın karşı çıktığı faiz lobisi, AKP yönetimindeki on buçuk yılda vatandaşlarımızı 3,5 kat sömürmüştür. Bu, bizim hesaplamalarımız ama faiz lobisi "5 kat büyüdük." demiş; demek ki, bizim tespit edemediğimiz 1,5 katlık daha bir büyüme var, inşallah onu da bulacağız.
Bu oran, hanehalkının özellikle banka kredisi ve kredi kartı kullanım miktarındaki artışı da işaret etmektedir. Ve bu veriler bankacılık sistemindeki kredi hacmiyle değerlendirildiğinde, Türk ekonomisinin on buçuk yılda âdeta faiz lobisine bağlandığını göstermektedir.
Bankacılık kredi hacmi 2002'de 47,7 milyar TL ve 12 Haziran 2013 itibarıyla da 903 milyar TL'dir ve artış 19 kattır. Kredi hacmi, 2012 yıl sonu itibarıyla 802 milyar lira ve buna göre de artış, 2012'ye göre yüzde 12,6'dır.
Vatandaşımız, esnafımız, çiftçimiz diyor ki: "En iyi hükûmet, halkını borçlandırmayan hükûmettir ve borcunu ödetebilen hükûmettir." Ve Hükûmet halkımızı sürekli borca bağlayarak âdeta bir esaret zinciri kurmuştur.