| Konu: | ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN TASARISI (S. SAYISI: 473) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 123 |
| Tarih: | 20.06.2013 |
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, yasalar, peş peşe yine gelmeye devam ediyor ama -biraz yavaşlamıştı- şu anda toplumda asıl görüşülmesi gereken bir sürü önemli olay varken bunlar hiç görülmemiş gibi geliyor. İşte, geçen hafta işçi ölümleri gene yaşandı. Biraz önce bir önerge getirdik, önergeye her zamanki gibi, önergelere kısa cevap vermekten sorumlu arkadaşımız çıktı, "Önemli değil, bunları biz zaten yaptık." dedi ve geçiştirdi. İşte, Meclis de bizim böyle çalışıyor!
Burada önemli olan nokta, bizim, Türkiye'de gerçekten barışı sağlamak için ne yapmamız gerektiğine karar vermek. Bunun için çalışmak gerekiyor öncelikle aslında. Tabii bizim gündemimiz her zamanki gibi Türkiye'de barışı sağlamak, şu anda da bunu gösteren Gezi olayları. Gezi olaylarına başlamadan önce şu var: Geçen hafta biliyorsunuz Sayın Başbakan Gezi olaylarıyla ilgili görüşmeler yaptı, bu görüşmeleri yaparken sarı olmayan sendikanın yani DİSK'in Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu'yla görüşme yaptı. Burada Arzu Hanım demiş ki: "Sayın Başbakan, haftalar geçmiş, insanlar sokağa dökülmüş, 4 kişi ölmüş, anneler sokaklara inmiş, bu kadar insan gece gündüz sokaklarda size bir şeyler söylüyor, bunları konuşmamız gerekmez mi? Bu, artık, sosyolojik, toplumsal bir olaydır. Bu, sadece mimari bir mesele değildir." Tabii orada Başbakanımızın neler söylediğini hepimiz biliyoruz, köpürmüş gene Başbakan ve kendisi salonu terk etmiş veya terk ettirilmiş.
İşte, bu, aslında tartışılması gereken sosyolojik mesele çünkü on bir yıldır Türkiye'de yapmak istediğiniz şeyi, aslında İstanbul İl Başkanı da açıklamış, demiş ki: "On yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde paydaş olanlar, gelecek on yılda bizimle paydaş olmayacaklar. Çünkü bu geçtiğimiz on yıl içinde, bir tasfiye süreci ve bir tanımlama özgürlük, hukuk, adalet söylemi etrafında yaptıklarımıza paydaşlar vardı. Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak. Dolayısıyla o paydaşlar bizimle beraber olmayacaklar. Dün bizimle beraber şu ya da bu şekilde yürüyenler, yarın bizim karşımızda olan güçlerle bu sefer paydaş olacaklar. Çünkü inşa edilecek Türkiye ve ihya edilecek gelecek onların kabulleneceği bir gelecek ve bir dönem olmayacak. Onun için işimiz çok daha zor." Yani hedefi zaten göstermiş, İl Başkanınız da İstanbul İl Başkanı, büyük bir ilin il başkanı.
Tabii, 2002'de başladığınız zaman "Gömlek değiştirdik." dediniz. Yalnız, benim gördüğüm, değişen gömlek Mahmutpaşa'dan aldığınız gömlekler değil de daha pahalı gömlekler olmuş.
Sürekli burada gündeme getiriyoruz, işte, kurumlarda alımlarda olsun, diğer her türlü işlerde yaptığınız bu bastırma, daha sonra, işte, en son çıkarılan yasalar, 12 Eylülde yaptığınız referandumla getirilen baskılar, bütün bunlar bu noktaya getirmiş oldu. En sonuncu alkol yasası, eğitimde yapmış olduğunuz 4+4'le getirdiğiniz noktalar, toplumdaki özellikle sosyal yardımlaşma vakıflarında yapmış olduğunuz yardımlar, bunları yaparken bile özellikle oy avcılığı yapmanız, köylere götürülen hizmetlerde göstermiş olduğunuz tarafçılık, köye götürüp "Eğer ki oy vermezseniz size kesinlikle hizmet gelmeyecek." diye baskılar yapmanız, onun yanında, işe alımlarda yapılan şeyler, KPSS'de bile, en dürüst olması gereken KPSS'de bile yapmış olduğunuz bütün o yolsuzluklar, hileler, ÖSYM'de yapılan, en son, yine, gündeme çıkan ama mahkeme tarafından reddedilen durumlar, hepsine baktığımız zaman, işte, toplumu bu duruma getirdi ve toplumu patlattı. Ama biz hâlen burada bunları tartışmıyoruz. Tartıştığımız şey, kimlere hangi menfaatleri sağlayacağımız yasaları getirmek için uğraşıyoruz. Bunları getirdiğimiz sürece de toplum, maalesef, kabul etmeyecek.
Tabii, toplum artık şunu gördü: Burada bu baskıyla fazla bir süre gitmeyeceğini, sonunda patlamanın olacağını sokaklar da gördü ama sizin buna niyetiniz yok, okumaya. Siz Kazlıçeşme'de topladığınız insanlarla ve taşımayla getirdiğiniz insanlarla gövde gösterisine çevirmeye çalıştınız. Hâlbuki ülkeyi yöneten insanların bunu yapması değil, tam tersine, barış söylemi yapması gerekiyordu.
Nâzım Hikmet "Taranta Babu'ya Mektuplar"ında şöyle demiş:
"Tek başına,
yapayalnız,
karanlıklara
bırakılmış bir çocuk gibi
bağıra bağıra
kendi sesiyle uyanarak,
korkuyla tutuşup
korkuyla yanarak
durup dinlenmeden konuşuyor.
Mussolini çok konuşuyor Taranta Babu,
çok korktuğu için
çok konuşuyor."
İşte, bizim, artık, bundan sonra toplumsal barışı sağlamamız lazım. Burada söylediğimiz her şeye muhalefet olmayıp Başbakanın yanlışlarını da göstermeniz lazım.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.