GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN TASARISI (S. SAYISI: 473)
Yasama Yılı:3
Birleşim:122
Tarih:19.06.2013

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 473 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi 31 Mayıstan bu zamana kadar dünya iki farklı Türkiye'ye tanıklık etti: İlk olarak Türkiye gençliğinin yükselişine tanıklık etti. Hakarete karşı mizahla, sopaya karşı kitapla, TOMA'ya karşı gitarla, biber gazına karşı Twitter'la cevap veren bir gençliğe tanık oldu dünya. Öte taraftan bu gençliği biber gazıyla, polis copuyla ezmeye çalışan bir iktidara tanıklık etti. Bir taraftan her türlü ötekileştirmeyi ve aşağılamayı reddeden, tüm halkın kaderinin ortak olduğunu gösteren bir gençliğe tanık etti dünya, öte taraftan kendi toplumunu yüzde hesaplarıyla bölen bir iktidara. Gençlerimiz yalnızca bize değil, tüm dünyaya bu  yüzde hesaplarına rağmen bir arada yaşanabileceğini, dayanışmanın TOMA'dan da biber gazından da, coptan da güçlü olduğunu gösterdiler. Bir tarafta yaratıcı bir aklı gördü dünya, diğer tarafta inanılmaz bir akıl tutulmasını. Dünya bunlara tanıklık ederken, Taksim'de gençler özgürlükleri için baskıya karşı meydan okurken siz o meydanın taleplerini okuyamadınız, Taksim Meydanı'nda yükselen özgürlük çığlığını duymadınız. Gaz sıktınız kentlerine sahip çıkan çocuklara. Sandınız ki 3-5 ağacı korumaya çalışan 3-5 genci ezer geçeriz ama on binler oldular; özgürlük isteklerini tüm dünya duydu, bir tek siz duymadınız. Sandınız ki medyaya üç maymunu oynatırız, gelip geçer. Siz kulaklarınız kapattıkça on binler yüz binler oldu. Gençler, her kentte meydanları dolduran insanlar "Sizin hoşgörünüze de, hor görünüze de ihtiyacımız yok." dediler, "Bize saygı duymak zorundasınız." dediler. "Ayyaş" dediniz, "Çapulcu" dediniz, "faiz lobisi" dediniz, "dış mihraklar" dediniz, "yedirmeyiz" dediniz, "camide içki içtiler" bile dediniz. Yetmedi, halkı böldünüz; ülkenin geleceğinin, ülkenin yarınlarının üzerine TOMA'larla yürüdünüz; su sıktınız, kendi insanlarınıza böcekmiş gibi gaz sıktınız. İnsanlar öldü, insanlar yaralandı, insanlar gözlerini kaybetti ama bakın, hâlâ bir ağaç gibi dimdik ayakta duruyorlar ve artık bir orman olduklarını da biliyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu insanların neden sokağa döküldüğünü, bu direnişin, bu dayanışmanın ne olduğunu doğru anlamak gerekiyor: Bu insanlar "Benim hayat biçimime saygı duy." diyor. "Benim tercihlerimi aşağılama." diyor. "Bana otoriter devlet dilini kullanma." diyor. "Benim ağacımı kesme, parkımı AVM yapma." diyor. "Bana belli bir yaşam tarzını dayatma." diyor. "Benim bedenim ve seçimlerim üzerinde hak sahibi değilsin. Benim adıma konuşma." diyor. "Bırak, ben de söyleyeceğimi özgürce, korkmadan, başıma yarın ne gelir endişesi olmadan söyleyeyim." diyor. "Bunları benden almaya çalıştığın için, özgürlüğüme müdahale ettiğin için meydandayım." diyor. "Ama artık korkmuyorum, korku duvarını aştım." diyor. "İşte, bu yüzdendir ki Taksim'e giden bütün yollar kapansa da bize her yer Taksim, her yer direniş." diyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şimdi oturup düşünme zamanı, yalnızca iktidar için değil toplumun her kesimi için düşünme zamanı, şimdi sağduyu zamanı, şimdi kırılan gönülleri onarma zamanı, artık sesi yüksek çıkanın değil sesi çıkmayanın da haklı olduğunu görmek zamanı, artık demokrasinin yalnızca sandık olmadığını, bu toplumun her bir bireyinin de söyleyecek sözü olduğunu teslim etme zamanı. Eğer düşünmezsek, eğer aklıselimle davranmazsak, eğer böyle bağırmaya devam edersek, eğer "marjinal" diye en basit talepleri ötekileştirirsek ve bu ötekileştirmenin toplumsal barışı da bozacağını görmezsek yalnızca ülkenin istikrarını değil, korkarım ortak geleceğimizi de kaybederiz diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)