| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 117 |
| Tarih: | 06.06.2013 |
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin asgari ücret üzerine vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, grup önerilerinin tartışıldığı bu görüşmelerde, asgari ücretten ziyade, güncel, politik olayların tartışmaları ve polemikleri yaşanıyor. Çıkan sonuç şudur değerli arkadaşlar: Türkiye'de çok ciddi bir iktidar boşluğu vardır ve muhalefetten de ziyadesiyle rahatsızdır bu iktidar. Bu olaylar nedeniyle polislerin çok büyük çoğunluğu iktidarın ve bazı üst düzey yöneticilerin tutum ve davranışlarından ve talimatlarından ziyadesiyle rahatsızdır ve bunalmışlardır. Bunu da bir milletvekili olarak, tespit olarak ifade etmek istiyorum.
Son bir haftadır meydana gelen olaylarda hayatını kaybeden gençlerimize ve polisimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Gösterilere karşı düşmanca ve acımasızca bir tutum içinde bulunan ve vatandaşlarımızı, gençlerimizi, insanlarımızı tahrik eden Hükûmeti kınıyorum. İzmir'de çivili sopalı sivil polislere provokasyon yaptırıp halka saldırtanları da nefretle kınıyorum. Siz, çivili sopalı güvenlik görevlileriyle faşist Mussolini'nin Kara Gömleklileri'ni, Nazilerin SS birliklerini kurdunuz da bizim haberimiz mi yok?
Değerli milletvekilleri, başta Hükûmete, ama herkese, muhalefete, basına, aydınlara, tüm vatandaşlarımıza düşen bir görev vardır: Bu son bir haftada yaşadığımız olayları iyi okumak, değerlendirmek ve ona göre tedbir ve tutum almak lazımdır.
Sokağa ve şiddete kesinlikle hayır! Ama bu olaylara yorum getirirken, asıl şiddetin iktidar tarafından geldiğini ve başlatıldığını da görmek lazımdır. Bu olayları ideolojik okumayla bir sonuca varamayız, bu olayların mutlaka sosyolojik olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Yaşı on dört, on beş ve yirmiye kadar olan gençleri iyi okumamız ve anlamamız gerekmektedir.
Türk gençliği âdeta bir sel gibi taşmaktadır. Olaylar ilk meydana geldiğinde İstiklal Marşı'mızın üçüncü kıtası aklıma geldi. Gençlik diyor ki -yani Sayın Başbakanın "çapulcu" dediği gençlik- benim aldığım mesaj budur ve bunu birlikte okumamız gerekmektedir:
"Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım."
Sayın Başbakan, hâlâ, Tunus'ta biraz evvel basın toplantısı yaptı ve dikine dikine inadından vazgeçmediğini ifade ediyor.
Ey akıl, ey feraset, neredesin diyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fizikte bir kural var: Sıkışırsa patlar. Bu, maalesef sosyal hadiselerde de, sosyal bilimlerde de bir kuraldır. Toplum sıkışmıştır ve son bir haftadır olanları bir fizik kuralının sosyal alana yansıması olarak görmemizde ben büyük fayda görüyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı on buçuk yıldır insanlarımızı şu veya bu şekilde sıkıştırdı ve bu, bir sosyal patlama hadisesidir.
Halk nasıl sıkışır değerli arkadaşlar, nasıl bunaltılır?
Ben, konumuzla ilgili olarak, asgari ücretle ilgili olarak Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik'in 6 Mart 2013 tarihinde asgari ücretle ilgili sarf etmiş olduğu sözlere temas etmek istiyorum yani halkın aklıyla, onun umutlarıyla, beklentileriyle alay etmek, tahkir etmek, küçümsemek nasıl olur, bu sözler ifade ediyor.
Sayın Çalışma Bakanı asgari değil insanca yaşam taleplerini görmezden gelerek, yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlarca insana şöyle seslendi: "Asgari ücretle geçinebilirsiniz." Bu, toplumu sıkıştırmadır değerli kardeşlerim. Şöyle devam ediyor Sayın Çelik: "Asgari ücretle geçinilmez diye bir şey yok, geçinirsiniz, ona mahkûmsanız 800 lira da büyük bir paradır. Netice itibarıyla peynirin kilosunun fiyatı bellidir, ekmeğin fiyatı bellidir, bir geçimdir, sürdürebilirsiniz. Bunu istismar etmemek lazımdır." Yani asgari ücretle ilgili eleştirileri ve talepleri bir istismar olarak değerlendiriyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - 2002'de asgari ücret ne kadardı?
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Değerli milletvekilleri, ben çok fazla, çıkıp konuşup cevap verdiğinizi, konuştuğunuzu da görmüyorum ama son aylarda devamlı laf atmakla meşgulsünüz. Sizleri sükûnete davet ediyorum. Ben mümkün olduğunca sakin bir insanım.
Değerli milletvekilleri, brüt asgari ücret 1.000 lira, kesintisi yüzde 21 ve ele geçen 788 Türk lirasıdır. Bunun sosyal güvenlik kesintisi 140 lira, işsizlik sigortası primi 10 lira, gelir vergisi 54, damga vergisi 8 lira, tabii, burada asgari geçim indirimi söz konusu ediliyor iktidar tarafından haklı olarak; tabii, asgari geçim indiriminden ve asgari ücretten hiç vergi alınmaması için asgari ücretlinin eşinin çalışmaması ve 4 çocuk sahibi olması gerekiyor. Türkiye İşçi Konfederasyonuna göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 995 lira, yoksulluk sınırı 3.242 liradır, brüt 978 lira. 2012 yılının ikinci döneminde net asgari ücret 740 lirayken, 2013 yılının ilk altı aylık dönemi için asgari ücret yüzde 4,5 oranında artırılarak 773 liraya çıkartılmıştır. Her fırsatta yüksek büyüme oranlarıyla övünen iktidar, çalışanların büyümeden alması gereken pay konusunda gözlerini ve kulaklarını kapatmaktadır ve Çalışma Bakanlığının verilerine göre 4 milyon kişi asgari ücretli olarak çalışmaktadır. Yine, Bakanlığın verilerine göre, hizmet akdiyle çalışanlarda bağımlılık oranı 2008 yılında yüzde 2,5'tir. Bu kapsamda, 4 milyon asgari ücretlinin bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısı 10 milyonu katbekat, çoktan aşmaktadır. Günümüzde asgari ücret, çalışanların ve onların ailelerinin insan onuruna yaraşır bir hayat seviyesini sağlayan bir gelir tabanı olarak ele alınmakta ve değerlendirme de bu şekilde yapılmaktadır, ancak ülkemizdeki asgari ücret, hem sadece çalışanın ihtiyaçları göz önüne alınarak hesaplanmakta hem de önemli ölçüde kesintiler yapılmaktadır, o konudan da bahsettim.
Çalışanların şahsını temel alarak, ihtiyaçlarının asgari düzeyde karşılanması için teknik bir yöntemle hesaplanan bir ücretten çeşitli kesintiler yapılması, asgari ücretin temel amacına aykırıdır. Yalnızca çalışanların, yani ailesinin değil çalışanların ihtiyaçları dikkate alınarak belirlenmiş bir ücretin doğrudan vergilendirilmesi sosyal devlet anlayışıyla da bağdaşmamaktadır. Bu nedenle asgari ücretin vergi yükünün kaldırılması sosyal ve ekonomik bir gerekliliktir. Nitekim, 8 Ocak 2013 tarihinde, asgari ücretten vergi kesilmemesine yönelik kanun teklifimiz de Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla reddedilmiştir.
1 Ocaktan itibaren faiz gelirlerinden alınan gelir vergisi yüzde 15'ten 10'a düşürüldü, yeniden değerleme oranı yüzde 7,8 olarak belirlendi, damga ve harçlar yüzde 15 artırıldı. Yeniden değerleme oranının yarısı kadar artırılması gereken emlak vergisi, Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden değerleme oranı kadar artırılmıştır. Enflasyon yüzde 5,3 öngörülürken ve yüzde 7,5'lara gelmişken, özel tüketim vergisinde yüzde 16, harçlarda yüzde 17,5 ve damga vergisinde yüzde 12 artış öngörülürken, asgari ücretteki artış zamlarla daha şimdiden fazlasıyla geri alınmıştır.
Bu düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)