| Konu: | KOCAELİ'DEKİ KENT İÇİ TRAFİK SORUNLARINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 117 |
| Tarih: | 06.06.2013 |
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle? (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen burada tartışmayalım.
Buyurunuz Sayın Akar.
HAYDAR AKAR (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle gösterilerde hayatlarını kaybeden polis memuru ve 2 arkadaşımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum.
Sayın Bakan, doğru, çevreyi iyi koruyorsunuz. Son günlerde atmış olduğunuz gazlardan, en basiti Kuğulu Park'ta ne kuğu bıraktınız ne kuş bıraktınız. Türkiye'nin her tarafında aynı şekilde bir çevre katliamına da neden oluyorsunuz bugünlerde.
Bugünkü konuşmam Kocaeli'nin kent içi trafiğiyle ilgiliydi, oradaki minibüsçülerin sıkıntılarıyla ilgiliydi, ama çok özür diliyorum minibüsçü kardeşlerimden, kent içi trafiğinde sıkıntı çeken insanlardan, bugünkü konuşmamı tamamen gündeme ilişkin yapacağım. Nedeni de şu: Çünkü Başbakanın minibüsünün frenleri patlamış, sağa sola savruluyor, onun için de bunu bir kez daha sizlerle paylaşmak ve değerlendirmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, onuncu gününe giren ve bütün Türkiye'ye yayılan direnişi iyi okumak gerektiğine inanıyorum. Tabii, bu, Başbakanın dediği gibi bir iki ağaç kesme meselesi, bir çevre meselesi değil, çevre meselesiyle, iki ağaçla tüm Türkiye'ye dalga dalga yayılan bu hareketi hepimizin iyi okuması gerektiğini düşünüyorum. Niye böyle söylüyorum? Arkadaşlar, pazartesi günü Ankara'da Güvenpark'a gittim, hastaneleri dolaştım, 7 tane karakolu dolaştım, artı Emniyet Müdürlüğüne gittim, sizleri de bekliyorum. Siz, sadece size oy verenlerin milletvekili değilsiniz AKP'liler, cesaretiniz yoksa meydanlara çıkmaya, gidin o nezarethanelerdeki gençlerle konuşun, o hastanelerdeki gençlerle konuşun, bu gençlerin ne talep ettiklerine inanın diyorum.
Hastaneye gittik, muayene için hastaneye getirilen gözaltındaki gençlerle konuştuğumuzda, onlar yedi saat, sekiz saat güneş altında bekletildiklerini, su içemediklerini, yemek yiyemediklerini ifade ediyorlar, polis memurlarına sorduğumda "Ya su verirsek polisler bizi zehirledi derlerse." diye böyle bir çekinceyi ifade ediyorlar.
Yine, karakollara gittim, 7 tane karakola, buradan teşekkür etmek istiyorum karakol polislerine, "Onlar bizim çocuklarımız." dediler, gerçekten çocukları gibi davrandılar karakollarda bu çocuklara, ama çok ilginç vakalara rastladım.
Bir karakola gittim, sadece işi evine ekmek götürmek olan, Türk Bayrağı satan, delil olarak da Türk Bayraklarını alıp karakola getiren insanlara sesleniyorum burada.
Yine, karakola gittim, kokoreç satan insanlara rastladım, müşterileriyle beraber alınmışlar.
Yine, karakola gittim, kendi ilimden iki tane 20 yaşında kız öğrenciye rastladım. Bir tanesi türbanlıydı, bir tanesi başı açıktı, bir tanesi Karamürselliydi, bir tanesi kentimde Kartepeliydi. İkisi de ilk defa eyleme gelmişler, ikisi de özgürlükleri için geldiklerini ifade ediyorlar. Biri ailesine haber verilmesini istiyor, diğeri verilmesini istemiyordu, ama ailelerinden korktukları ve sizin Başbakanınızdan korktukları şekilde değil artık. O Başbakanınızın korkusunu yenmişler, meydanlara hak ve özgürlüklerini aramak için çıkmışlar sevgili kardeşlerim.
Dün de gittim Taksim'e arkadaşlar. Dün kandildi, Taksim alanına girdim, Gezi Parkı'na girdim, şaşırdım. 15 yaşında, 16 yaşında, 20 yaşında, kızlı erkekli insanlar kandil simidi dağıtıyorlardı orada, yiyeceklerini paylaşıyorlardı. Reyonlar kurmuşlar, bir ekmek siz alıyorsunuz, bir bisküvi siz alıyorsunuz; alıyorsunuz, getiriyorsunuz, oraya koyuyorsunuz, aç olan arkadaşları alıyor. 1 tane alıyor, 2 tane almıyor, o 1 taneyi de bir başka arkadaşıyla paylaşıyor.
Sevgili arkadaşlar, bunları görmek gerekiyor. AKP'li 80 yaşında bir amcayla konuştum. "Niye buradasın?" dedim. Üç dönem AKP'ye oy vermiş. "Ben o yüzde 50'nin içerisinde değilim, ben o yüzde 50 değilim, AKP'ye oy verdim ama o yüzde 50 değilim. Ben onun askeri değilim, ben Türkiye Cumhuriyeti'nin askeriyim." dedi arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Başbakan kulaklarını tıkamış -vaktim azaldı, anlatacak çok şey var- kimseyi duymuyor, diyor ki İstanbul'dan: "İzmir'in, Ankara'nın İstanbul'da ne işi var?" Ben de ona buradan soruyorum: Senin Fas'la, Tunus'la, Mısır'la, Libya'yla, Şam'la ne işin var Sayın Başbakan? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
EŞREF TAŞ (Bingöl) - Niye, ne olmuş da?
MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) - Haydi oradan be!
HAYDAR AKAR (Devamla) - Gel buraya, gençlerin sesine kulak ver diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Eğer Başbakan kulağındaki pası silip de gençleri dinlerse arkadaşlar, doğru yolu bulacağına da inanıyorum.
Son söz olarak, kontrolsüz gücün güç olmadığını söylüyor, Türkiye'nin daha fazla zarar görmeden Başbakanın kontrol altına alınması gerektiğini ifade ediyorum. Eğer böyle olmaz ise penguen ve yemek tariflerinden bahseden, Gezi'yi ve gençleri görmezden gelen?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HAYDAR AKAR (Devamla) - ?yandaş medyayı nasıl susturduysa Başbakanı da susturmasını diliyor, sevgiler, saygılar sunuyorum.