GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBUNUN, 7/5/2013 TARİH 12518 SAYI İLE ZİRAAT FAKÜLTESİ VE VETERİNER FAKÜLTESİ MEZUNLARININ YAŞADIKLARI SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINACAK ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VE 8/5/2013 TARİH 12631 SAYI İLE ÜLKEMİZDEKİ ZİRAAT MÜHENDİSLERİNİN SORUNLARININ VE ÇÖZÜM YOLLARININ BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİNİN GENEL KURULUN 5 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:116
Tarih:05.06.2013

VAHAP SEÇER (Mensin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ziraat fakülteleri ve veteriner fakültelerinden mezun olanların yaşadıkları sorunlar ve bunların araştırılması, çözüm yollarının bulunması hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu önergenin lehinde söz almış bulunmaktayım.

Bugün Miraç Kandili. Tüm İslam âleminin Miraç Kandili'ni kutluyorum.

Aynı zamanda Dünya Çevre Günü. Tüm dünyanın, daha temiz, yaşanabilir, sağlıklı bir çevrede yaşama umuduyla Dünya Çevre Günü'nü kutluyorum.

Değerli arkadaşlarım, ziraat mühendisleri, veteriner hekimler; bu iki meslek grubu, Türkiye'nin en önemli sektörlerinden biri olan tarım ve hayvancılık sektörlerine hizmet eden meslek grupları.

1930'lu yıllardan bu yana ziraat fakültelerinden 100 binden fazla ziraat mühendisi mezun olmuş. Hâlâ, hâlihazırda 26 ziraat fakültesi var. Bunun yanında 5 ziraat ve doğa bilimleri fakültesi var, 2 tarım bilimleri ve teknolojileri fakültesi var ve her yıl 4 bin yeni ziraat mühendisi bu fakültelerden mezun oluyor. Şu anda, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının kadrolarında 15.377 ziraat mühendisi sözleşmeli ya da kadrolu olarak çalışıyor. Bakanlığın kadrosu 20.265, bu, ihtiyaç hâlinde Maliye Bakanlığından talep edebileceği, ziraat fakültesi mezunlarını, veteriner fakültesi mezunlarını da kapsayan boş kadrolar. Geçtiğimiz yıl, 2013 yılı için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının talebi 13 bin kadro, Maliye Bakanlığının verdiği kadro 500. Binlerce ziraat mühendisi, binlerce veteriner hekim şu anda atanmayı bekliyor ya da TAR-GEL kapsamında sözleşmeli olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında çalışmayı bekliyor.

Bir meslek grubu düşünün; dört yıl dirsek çürütüyor, master yapıyorsa, yüksek lisans yapıyorsa fakültesine göre artı bir, artı iki yıl daha öğrenimine, öğretimine devam ediyor ve okuldan mezun olduktan sonra şöyle bir noktaya geliyor: "Ne iş bulursam yapabilirim." Bakın, piyasada binlerce ziraat fakültesi mezunu mesleğinin dışında işlerle uğraşıyor, iştigal ediyor, çalışıyor. Esnaflık yapan var, pazarcılık yapan var, garsonluk yapan var, öğretmenlik yapan, öğretmenlik işi bulan ya da devletin herhangi bir kadrosunda, kademesinde farklı alanlarda memuriyet işi bulan şanslı ziraat mühendisleri var.

Önemli sıkıntılar yaşıyoruz. Elbette Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği bu önerge makul bir önerge. Gerçekten, Türkiye'de, toplumda bu meslek grubu önemli sorunlar yaşıyor. Bu sorunları tespit edelim, bu sorunları ortaya koyalım, bunları nasıl çözeceksek hep beraber çözelim. Mahirlik üniversite kurmaktan, fakülte açmaktan geçmiyor. Mahir olan hükûmetler, becerikli hükûmetler; siz üniversite açacaksınız, toplumun büyük bir kesimini eğiteceksiniz, onları meslek sahibi yapacaksınız ama onlara da iş alanı yaratacaksınız, istihdam yaratacaksınız. Yoksa, sizin açtığınız üniversitelerin, fakültelerin hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Buraya çıkıp "Şu kadar üniversiteyi açtık, şu kadar üniversitelerin, fakültelerin fiziki koşullarını düzelttik." diye ahkâm kesmenin bir anlamı yok diye düşünüyorum.

Özellikle, bahsi edilen sektör, daha doğrusu, bahsi edilen meslek gruplarının hizmet ettiği sektör Türkiye'nin en önemli sektörlerinden dedim. İstihdamda yüzde 26,7 çalışanların oranı, her 100 kişiden 27 kişi bu sektörde yani tarım sektöründe çalışıyor. Her 3 yurttaşımızdan 1 tanesi tarım sektöründen direkt ya da dolaylı olarak geçiniyor. Türkiye önemli bir tarımsal potansiyele sahip; dünyada sahip, Avrupa'da sahip. 24 milyon hektar tarım alanından bahsediyoruz; 45 milyon ton yaş sebze, meyve üretiminden bahsediyoruz; 50 milyondan fazla büyükbaş, küçükbaş hayvan sayımızdan, 14 milyon ton süt üretimimizden, et üretimimizden, tahıl üretimimizden, endüstri bitkiler üretimimizden? Bu, çok fevkalade bir potansiyel. Türkiye'nin 7 bölgesi, dört köşesi, her alanı tarıma uygun alanlar. Yazık, günah değil mi? Bu kadar önemli bir potansiyeli, binlerce mühendisi, veteriner hekimi heba ediyoruz. Bu çocuklar tahsil almış, eğitim almış; daha modern, daha çağdaş, bilime daha uygun üretim yapmak için bu alana, bu sektöre katkı sunması gerekirken maalesef yanlış politikalarınız bu insanların ya sokakta aç, sefil, işsiz dolaşmasına sebebiyet veriyor ya da hiç alakası olmayan, liyakatlerine uygun olmayan işlerde çalışmalarına sebebiyet veriyor.

Bu önergenin lehinde oy kullanacağımızı ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, hâl böyle; bu sektörde toplumun sorunları devam ediyor; ekonomi, istihdam, eğitim? Ama, Türkiye'nin bana göre en önemli sorunu son üç beş gündür yaşadığımız sorunlar. Türkiye önemli bir sosyal sorun yaşıyor. Mesele çevre sorunu, Gezi Parkı sorunu değil, mesele ideolojik bir mesele; bunu Sayın Başbakan da söyledi. Ama, ideoloji bunun neresinde? Gezi Parkı'nı protesto eden genç çocuklar mı ya da o vesileyle Mersin'de, Ankara'da, İstanbul'da sokaklara çıkan, meydanlara çıkan apolitik, politikayla alakası olmayan ama sayenizde politize olan halk mı ideolojik? İdeolojik olan sizlersiniz, on yıllık uygulamalarınız.

Bakın, geriye doğru gidin. Eğitim sistemine bakalım. "Dindar gençlik- kindar gençlik. Bunlar ideolojik söylemler, bunlar ideolojik jargonlar.

Bakınız, Sayın Başbakan bir rövanş alma peşinde: 31 Mart Vakası; girin Google'a 31 Mart Vakası karşınıza çıkar, sembolik bir anlam taşıyor. 1900'lü yılların başından beri bu çatışma devam ediyor. İttihat ve Terakki ile Hürriyet ve İtilaf Fırkası arasındaki o çatışmalar, o arada yine bir liberal grup? Bugün Türkiye'de aynı bu ideolojik tartışmalar devam ediyor. Niçin bu ısrar? Topçu Kışlası ısrarı ne için Sayın Başbakanın? İdeolojik bir ısrar. Ama, bakın, toplumun, bu derece ideolojik bir saplantısı yok Türkiye toplumunun.

Ben, Mersin'de cumartesi akşamı kürsüye çıkıp vatandaşlara iki söz edeyim dedim. Yanlış anlamayın, provokatiflik bizim cibilliyetimizde yok; insanları tahrik etmek, bağırmak, çağırmak, onlara kindarca, onlara kibirlice, onlara tepeden bakan bir anlayışla bakmak, onları küçük görmek; inanın bana.

Bakın, benim çocuklarımı bile politize ettiniz. 2 çocuğum var, biri lisede okuyor, biri üniversitede okuyor. Ben onların politikayla ilgilenmelerini isterdim, Türkiye'nin toplumsal sorunlarına kayıtsız kalmasınlar, ilgilensinler ama ben buna muvaffak olamadım bir veli olarak, bir baba olarak; Allah razı olsun, Recep Tayyip Erdoğan muvaffak oldu, şimdi benim çocuklarım da politize oldu. (CHP sıralarından alkışlar) Her ikisi de biri İstanbul'da, biri Mersin'de, gittiler "Yeter artık." dediler. "Baba, ne diyor bu, Sayın Başbakan ne diyor?" dedi. Ne diyor oğlum dedim, "'Biz 1 milyon kişiyi toplarız.' diyor. Bu ne demek? Türkiye'yi savaşa mı götürüyor? Türkiye'yi kaosa mı götürüyor? Türkiye'yi kardeş kavgasına mı götürüyor?" Bunu söyleyen bir üniversite öğrencisi.

AHMET YENİ (Samsun) - Ortalığı berbat ettiniz, talan etiniz ortalığı!

VAHAP SEÇER (Devamla) - Sus da dinle!

Şimdi, bakın, siz ajite ediyordunuz Suriye olaylarını, akıl veriyordunuz. Siz aklınızı önce bir kendinize saklayın. Diyordunuz ki: "Ey Esad, sen halkına zulmediyorsun." Bizi de suçluyordunuz "Siz Esadcısınız, halkına zulmeden bir liderin arkasında koşuyorsunuz, destekliyorsunuz." diye suçluyordunuz. Bakın, bugün halkınıza siz eziyet istiyorsunuz. Onlarca yaralı insan? Gençlerimiz öldüler. Yazık günah değil mi bu insanlara? Yine sokaklar kaynıyor, yine Kızılay'da toplantı var, Taksim'de toplantı var. Yazık değil mi bu ülkeye, bu noktalara getirdiniz. Hani bütünleştirici olacaktınız, hani kapsayıcı olacaktınız? Hani herkesi sevecektiniz? Hani 76 milyonun, hizmetkârıydınız siz bunların? Ama siz kategorize ettiniz toplumu "yüzde 50 evinin içinde bekleyenler-yüzde 50 sokaktakiler" diye kategorize ettiniz; "sizdenler-bizdenler?"

Bugün gelinen nokta? Ey Hükûmet, aklınızı başınıza toplayın, bunun geri dönüşü olmaz. Halk sokaklarda. Bu organize bir hareket değil. Bu, bizim gözlemlerimiz, siz de bunu pekâlâ biliyorsunuz. Onun için, son söz, Sayın Başbakana tavsiyem, çıksın televizyonların karşısına, birleştirici, bütünleştirici, barış dolu sözler etsin, tavsiye ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)