GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: GÖSTERİCİLERE VE DESTEK VEREN MİLLETVEKİLLERİNE GÜVENLİK GÜÇLERİ TARAFINDAN UYGULANAN ŞİDDETE İLİŞKİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMASI VE İÇİŞLERİ BAKANI MUAMMER GÜLER'İN CEVABI
Yasama Yılı:3
Birleşim:115
Tarih:04.06.2013

MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ayın 1'inde, Cumartesi günü Ankara'daki eyleme destek vermek için, oradaki şiddeti biraz daha durdurmak için, polisi biraz daha sakinleştirmek için gidip oradaki eylem yapan gençlere destek olmak için bulunduk. Saat on iki civarlarında oradaydık, on ikide gittikten sonra millet toplanmıştı, kalabalık vardı ve hiçbir yerde taşkınlık yapan kimse yoktu. Güvenpark'ta toplanıp tamamen slogan atıyorlardı, tamamen şarkı söylüyorlardı, tek kötü sloganları "Hükûmet istifa"ydı, başka bir sloganları yoktu. O sırada polis, hiçbir şey olmadan, şu anda diyorlar ki "Polisi tahrik ediyorlar, tahrikten dolayı böyle bir şey yapıyorlar." öyle bir şey olmadan gaz sıkıp oradaki topluluğu dağıttılar. Daha sonra toplum, tabii bu gerginlikten sonra her 10 kişi, 15 kişi bir arada olduğu yerde hedef gözeterek yine orada, o şekilde hedefin üzerine gazı attılar, su da sıkıldı. Tabii bu birkaç sefer tekrarladıktan sonra, biz her seferinden sonra orada Milletvekilimiz Ali Rıza Öztürk Bey'le birlikte gidip polis müdürlerine ve polislere milletvekili olduğumuzu, burada gerginliğe gerek olmadığını, burada toplanan gençlerin tamamen demokratik hakkı olan eylemlerini yaptıklarını ve bunu da duyurmak istediklerini söyledik. "Siz böyle yapmayın, biraz geri çekilin. Bu insanların -burada çok güzel bir şekilde demokratik haklarını kullanıp- taşkınlık yapmaya niyetleri yok." diye bildirdik ama buna rağmen, saat dört civarında tekrar toplanma başladığı zaman       -Cumhuriyet Halk Partisinin arabası da oraya çekilmişti, ben en ön taraftaydım- hiçbir şey olmadan, tekrar gaz sıkmaya ve su sıkıp üzerimize saldırmaya başladılar. Bunu yaparken ben en öndeyim, yine o şekilde durdurmaya çalışıyorum. Orada şiddet olmaması gerektiğini ve bu kadar darbeye gerek olmadığını? Darb edilmesin, gaz sıkılmasın diye önünde dururken beni yaklaşık 15 polis araya alarak ilk önce yaklaşık 1 metre civarından gözüme gaz sıktılar ve ikinci gazı sıktıktan sonra gelip orada copla araya aldılar.

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!

MUHARREM IŞIK (Devamla) - Yaklaşık 15 polis burada ilk önce dizime vurdu. Şu anda raporumu aldım; dizimde ödem ve kasta, küçük liflerde yırtılma var, içe kanama olmuş, omzumda ağrılar var. Hâlen milletvekili olduğumu ısrarla söylüyorum, bunları söylediğim hâlde şiddete devam ettiler ve bu şekilde beni darb ettiler.

Tabii, ben buradaki polislerden şikâyetçi olacağım mı olmayacağım mı diye düşünüyorum, olmamayı da düşünüyorum çünkü bazen bir doktor olarak bazen bir insan olarak şöyle düşünüyorum: Oradaki polisler saatlerce burada bekletiliyorlar, sinirlerine hâkim olamıyorlar. Tamam, eyvallah diyelim ama buradaki bu mazeretler hiçbir zaman için bu şiddeti yapmaya, oradaki insanları? Lise çocukları bunlar, liseden gelmiş insanlar ve sakın şunu unutmayın: Oraya gelen gençlerin en az yüzde 25'i? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) - Lise talebelerinin ne işi var orada?

MUHARREM IŞIK (Devamla) - Lütfen buna mazeret göstermeyin. "Milletvekilinin dokunulmazlığı var." diye bir sürü şey söylüyorsunuz. Milletvekiline bunu yapan yapsın, ben ölmeye de hazırım, yeter ki o vatandaşın canına bir şey gelmesin diye ben kendimi önüne attım ama burada sizin savunmanız gerekirken milletvekili eğer kendini koruyamıyorsa vatandaş ne yapabilir, vatandaş nasıl kendini koruyabilir, bunu görmemiz lazım. (AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

Dediğim gibi, orada polislerden şikâyetçi olup olmayacağım konusunu düşünüyorum ama bence asıl sorumlu Sayın Başbakandır burada. Sayın Başbakan, durmadan ortamı germek için "Yüzde 50 oy aldım, ben yüzde 50 oyla her şeyi yaparım. Bunlar çapulcular, bunları oradaki ağaçlara asmak lazım." gibi bir sürü deyim söylüyor, bunları söylerken de işte böyle geriyor.

Yine aynı şekilde, bugün, Erzincan'da, şu anda bayağı bir gerginlik var. Tek sebebi var yani bu toplumun bazı hassasiyetlerini biliyorsunuz, niye gidip ısrarla, sırf kendi keyfiniz yerinize gelsin diye insanların bu duygularını okşayarak, insanları gererek üçüncü köprüye "Yavuz Sultan Selim" adını koyuyorsunuz.

Bugün orada cemevi bir açıklama yapmak istemiş. Toplanmışlar, açıklama yapmışlar, gençler de oraya toplanmışlar. Şu anda, özellikle cemevi çevresinde, polis cemevine gaz atıyor, cemevindeki gençleri dağıtmaya çalışıyor. Sayın Bakanım, lütfen, bu konuya hemen müdahale ediniz. Şu anda çok gergin Erzincan, cemevinin etrafına toplanmışlar ve orada polis de etrafını sarmış -şimdi tekrar yanınıza uğrayacağım Sayın Bakanım- böyle bir gerginliğe hiç gerek yoktu.

Topçu Kışlası'nda niye ısrar ediyorsun? Amacınız ne? Yani oraya yapılacak Topçu Kışlası'yla neyi geri getirmeye çalışıyorsunuz? Burada, kindar gençlik yetiştirmekte elinize ne geçecek? Biz birbirimize düştüğümüz zaman ne kazanacaksınız? "Yüzde 50" dediğiniz? Yüzde 50'nin hepsinin sizin olduğunu mu sanıyorsunuz? Biz dün bütün hastaneleri gezdik, su tutulan öğrencileri? Orada özellikle size oy veren seçmenleri gördük. Diyorlar ki: "Bizim çocuğumuza `çapulcu' dedi, çocuğumuzu tutamıyoruz, bizim çocuğumuzu gerdi." Hiç kimsede mazeret bulmayın, tek gerginlik sebebi, burada açıklama yapan Sayın Başbakandır. Cumhurbaşkanı "Bu mesele halledildi, tamam, anlaşıldı, mesaj alındı." Diyor. Alay eder gibi? Cumhurbaşkanıyla bile alay ediyor. Böyle bir yönetim olmaz. Lütfen, bu toplumu germeyin, hiç kimsenin hakkı yok bunda.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)