| Konu: | İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 11.04.2013 |
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Aldan "Sivil personelin Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde yargılanmasına ilişkin bir düzenleme düşünüyor musunuz?" diye sordu. Bildiğiniz gibi, 2009 yılında yapılan çalışmalarla zaten ceza yargılamaları tamamen sivil yargıya aktarılmıştı. Savaş dönemi hariç hiçbir sivil, askerî mahkemelerde yargılanamayacak bundan sonra. Bu açıdan bir problem bulunmuyor ancak disiplin hukukundan kaynaklı ve oradan da ihtilaf olarak idari yargıya giden konulara ilişkin olarak aynı olayla ilgili farklı mahkemelerde farklı sonuçlar çıkabileceğine dair bir endişesi var Savunma Bakanlığımızın. Bu açıdan, idari yargı açısından bu konuda bir ayrıma şu aşamada ihtiyaç olmadığını ifade ediyoruz ancak Parlamentodaki Anayasa Uzlaşma Komisyonuna AK PARTİ'nin sunmuş olduğu kendi görüşünde, yüksek mahkemelerin tek çatı altında toplanmasıyla beraber zaten askerî yüksek idare mahkemelerinin yüksek mahkemeler içerisinde yeni bir pozisyon olarak korunması düşünülmüyor. Bu açıdan bu konuda şu anda yeni bir çalışma düşünülmediğini ifade ediyorum.
Sayın Genç'in sorusu: Sayın Başbakan ve Sayın Başbakan Yardımcısının tutuklu yargılamalara ilişkin görüşleri ortada. Sayın Genelkurmay eski Başkanıyla ilgili bu tutuklu yargılamaların devamından rahatsızlıklarını ifade ettiler. "Şimdi yasa yapıyoruz, niçin bu yasada bir düzenleme yapmak suretiyle bunu sağlamıyoruz?"
KAMER GENÇ (Tunceli) - Kanun çıkaralım.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Değerli milletvekilleri, biz 2012 yılının Temmuz ayında bu Genel Kurulda bir yasa çalışması daha yaptık. Orada adli kontrolle ilgili üst sınırı kaldırdık ve artık iddianamelerdeki talep edilen ceza miktarı ile adli kontrol tedbiri arasındaki bağı koparttık. Mahkemeler, dosya münderecatına bakmak suretiyle, adli kontrolle ilgili takdirlerini her dosyada uygulayabilirler. Bunun yolunu açtık, açmaya çalıştık ancak o dosyalarda yargılanan sanıklar sadece bahsettiğiniz o 2-3 kişiden ibaret değil, aynı dosyalarda çok sayıda sanık var. O sanıklardan 2 tanesini, 3 tanesini o dosyalardan ayrıştıracak bir yasal düzenlemenin şu anda yapılmakta olan çalışmaların içerisine ilave edilmesi, yasa koyucu tarafından ya da en azından Hükûmet kanadı tarafından uygun görülmemiştir.
Onun dışında, Silivri mahkemelerinde hafta başında yaşanan hadiseye ilişkin "Mahkeme Başkanını Adalet Bakanı görevden almayı düşünüyor mu?" Anayasa'yı açıp bakarsanız, Adalet Bakanının böyle bir görevi ve yetkisi yok. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulunu kastediyor iseniz, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ilgili dairelerinin görevleri içerisindedir. Adalet Bakanı, o dairelerin çalışma yaptığı toplantılara katılamaz. Hem Anayasa'ya bakınız hem de Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu Kanunu'na bakınız. Adalet Bakanı sadece genel kurul çalışmalarına katılabilir, orada da hâkim ve savcıların özlük işlerine ilişkin görüşmelerde bulunmazlar. Dolayısıyla, Adalet Bakanı olarak böyle bir yetkim yok.
Ayrıca, Silivri mahkemesinde yaşanan hadiselerin vasfının, niteliğinin de ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.
Sayın Gök'ün de bu noktada bir sorusu var. "Açık olan duruşmalara milletvekillerinin katılması hangi suçu oluşturur?" diye bir soru sordular. Milletvekillerinin duruşmaları izlemesi suç değil, bir haktır ancak duruşmaları izlemesi bir haktır. O duruşmaların yapılamaz hâle getirilmesinde bir dahli varsa milletvekillerinin, milletvekillerinin böyle bir hakkı yoktur.
LEVENT GÖK (Ankara) - Başbakan talimat veriyor Sayın Bakan.
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Ben şart cümlesi kurdum. Şart cümlesi kurdum. Milletvekillerinin o yargılamanın yapılamayışına dahli varsa böyle bir hakları yoktur diyorum.
LEVENT GÖK (Ankara) - "Bu davaya giremez." diyor Başbakan. Böyle bir şey olur mu?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Onun öyle olup olmadığı incelemelerde, soruşturmalarda belli olacaktır. Şu anda benim engellemişlerdir, engellememişlerdir gibi bir tespit yapma konumum yok çünkü oradaki görüntüler, oradaki kayıtlar henüz deşifre edilme aşamasında, o incelemeler bittikten sonra böyle bir şey var mıdır, yok mudur ortaya çıkacaktır.
Sayın Havutça, "Hangi fiillerin suç olduğu Türk Ceza Yasası'nda belirlenmiştir. Siz Adalet Bakanı olarak nasıl olur da? `Bu konu, bu fiiller suç ise ben bu suçu işliyorum.' deme cesaretini nereden alıyorsunuz?"
Değerli milletvekilleri, bu soru defalarca soruldu, ben de defalarca cevap verdim ama zannediyorum cevaplarım size ulaşmadı; tekrar, bir kez daha ifade edeyim. Adalet Komisyonunda da gündeme geldi bu soru. Bir televizyon programında çözüm sürecine ilişkin görüşümüz sorulduğunda bu çözüm sürecinin neden ibaret olduğunu anlatıyoruz. Birkaç aşamadan oluşan bir süreç. Burada da soruldu, Sayın Şandır da ifade ettiler: "Bu çözüm süreci ne getiriyor, ne götürüyor, bir bilelim." Şunu söyledik: "Otuz yıldır bölgede sıcak bir çatışma var, bu çatışmada çok canlar yandı, çok şehitler verdik, bölgeden çok insan hayatını kaybetti; sivillerden, askerlerden, polislerden, silahlı terör örgütü mensuplarından. Bütün bunların tamamı 76 milyonluk bu ülkenin mevcudu içerisinden kayıplar. Oysa o bölgede kamu görevlilerine silah doğrultup ateş eden, `terörist' dediğimiz unsurlar da bu ülkenin geleceği için hizmet etmesi gereken unsurlar hâline getirilebilir mi? Bunu da düşünmek, bu ülkenin ortak değerini kullanmak ve bu canların yitmesini önlemek mümkün mü, değil mi? Türkiye'de hepimizin üzüldüğü, hepimizin kahrolduğu bu ateşi söndürmek ve bizi bu şekilde kapıştırmaktan keyif alanları tasaya sevk etmek mümkün mü? Bunu araştırıyoruz, buna uğraşıyoruz." dedik. "Bunun aşamaları silahların susması, daha sonra silahlı unsurların tamamen bu ülkeyi terk etmesi, bu ülkedeki demokrasi açığının kapatılması, demokratik hakların tamamlanması ve nihayetinde normalleşme süreci ile beraber bu ülkede geleceğe dönük huzurun, kardeşliğin sağlam temeller üzerinde inşası çabasıdır bu süreç." diye izah ettim.
Sunucu şunu sordu, dedi ki: "Buna ilişkin endişeler var. Bir savcı çıksa ve dese ki: `İmralı Adası'nda kamu görevlileri gidip görüşme yapıyor. Bu görüşmelerden sonra siyasi parti gruplarından elemanlar gelip görüşmeler yapıyor.' Bununla ilgili bir soruşturma başlatsa savcılar ne yaparsınız? Buna dair endişeler var, ne diyorsunuz?"
Ben de bu biraz önce bahsettiğim hususları aktardım. "Çok canlar yandı, çok kanlar aktı, her insanın yüreğine ateş düşüren bir süreç yaşadık. Büyük resmi görelim." diyorum. "Bu sonuçları ortadan kaldırabileceksek büyük resme bakarak çalışabiliriz ve sonuç alabiliriz diye düşünüyorum. Bir savcı çıktığında `Siz niye Türkiye'ye huzuru getirmeye çalışıyorsunuz?' diye hesap mı soracaktır?" diye söylüyorum. "`Akan kanın, gözyaşının dindirilmesi için niçin gayret sarf ediyorsunuz?' diye mi soracaktır? Bunları yapmaya çalışmak suçsa, evet, şu anda yaptığımız budur, ben bu işi yapıyorum." demişim. "Ama bunlar suç değildir çünkü istismar edilen sorunları çözmeye çalışmak suç değildir. Çözümsüz bırakılan sorunlarla, istismarın bilerek bilmeyerek, isteyerek istemeyerek devamına katkı sunmak mı suçtur, yoksa bunları ortadan kaldırmak mı suçtur? Terör varlığını bazı sorunların istismarına borçludur, bu doğrudur ama diğer taraftan terörün istismarıyla kurulan mikroiktidar alanları da mevcuttur ki buraya dikkatinizi çekiyorum?"
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen Sayın Bakan, dün tartışma konusu oldu.