GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK PETROL KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:112
Tarih:29.05.2013

DOĞAN ŞAFAK (Niğde) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 450 sıra sayılı Petrol Kanunu Tasarısı'nın 15'inci maddesiyle ilgili önergemiz üzerinde söz almış bulunmaktayım. Burada, ben, bugün, petrol ve enerji kaynaklarında, tarihte, bizim coğrafyada dönen dalaverelerden bahsedeceğim.

Değerli arkadaşlar, dünyadaki petrol rezervlerinin yüzde 57'sinin Orta Doğu'da olması, gelecek kuşaklara ışık tutması açısından, bu bölgede siyasi iktidarların nasıl dizayn edildiğini, büyük güçlerin hangi yasaları ve haksızlıkları dayattıklarını, bizim ülkemizin de onların politikalarından nasıl etkilendiğini bilmemizde yarar vardır.

Değerli arkadaşlar, İran'ın milliyetçi önderi Muhammed Musaddık, 1944 Aralık ayında, İran Meclisine yabancı ülkelerle petrol müzakerelerini yasaklayan bir kanun tasarısını sundu. Uzun çaba ve mücadelelerden sonra İran Meclisi, 28 Nisan 1951 yılında İran petrolünü tazminat karşılığı devletleştirmeyi kabul etti. Bunun üzerine harekete geçen yabancı güçler, 1953 Ağustos ayında Musaddık'ı alaşağı ederek Şah Rıza Pehlevi'yi getirdiler. Pehlevi gelir gelmez ekonomik yaptırımları ve Musaddık'ın çıkardığı yasaları iptal etti. Bu süreçte, yirmi beş yıl boyunca bazı Batılı ülkeler İran petrolünde tekrar imtiyaz elde ettiler.

1973 petrol krizinden sonra İran şahı nükleer enerjiye yatırım yapmaya karar verdi. Şah Pehlevi eski bir rüyayı gerçekleştirmeye geri döndüğünde, 1978'e gelindiğinde, İran, dünyada dördüncü ve üçüncü dünya ülkeleri arasında açık farkla en geniş nükleer elektrik programına sahipti. 1977'de, 19 milyar Alman markı değerinde, Alman firmasıyla 4 reaktör anlaşması yapan İran ve bundan rahatsız olan Londra ve Washington, Mayıs 1979'daki Avusturya Bilderberg toplantısında açığa çıkarılan Lewis Planı'nı devreye soktu. Plan, Orta Doğu'nun kabile ve mezhep çizgileriyle parçalanmasına önayak olmak üzere, Humeyni'nin arkasında saf tutacak radikal 2Müslüman Kardeşler Hareketi"ne destek vermekti. Britanyalı İslam uzmanı Lewis, Batı'nın, Kürtler, Ermeniler, Azeriler, Lübnanlı Maruniler, Etiyopya Kıptileri, Şiiler, Sünniler, Aleviler gibi benzeri özerklikçi grupları cesaretlendirecek kriz yayını, bölgeye ve Sovyetler Birliği'ndeki Müslüman topluluklara kadar yaymaktı.

1979 Şubatında Humeyni, şah yönetiminin yerini alacak baskıcı din devletini kurmak için Tahran'a uçuruldu. 1979 Mayısında fırtına koptu, İran'ın Humeyni rejimi, Almanlarla ve Fransızlarla olan nükleer enerji programını toptan iptal etti.

1974'te benzer bir olay Zülfikar Ali Butto'nun Pakistan'da başına geldi. Petrol şokuna, daha önceden başlatılmış küçük çaplı bir nükleer enerji programı ile karşılık veren Butto, Fransızlarla yürüttüğü proje 1976'da sonuca ulaşınca, 1976 Ağustosunda Henry Kissenger, Pakistan'ın nükleer silah elde etme yolunda olduğu suçlamalarında bulundu ve 1977'de Ziya ül Hak'ın önderlik ettiği bir darbeyle devrildi ve de idam edildi. Böylece, Pakistan nükleer enerji programı alaşağı edildi.

Aynı bölgede 1990'da Saddam Hüseyin, Ürdün'de Arap İş Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada petrol konusunda Arapları güç birliğine çağırdı. Hemen akabinde Amerikalılar önce Kuveyt ve Suudilere petrol fiyatlarını düşürttüler. 65 milyar dolar borçlu olan Irak, Kuveyt'le gerginliğe başladı. Amerikalılar, ABD-Irak İş Konseyini yollayarak, Saddam'a "Irak'ın yapılandırması için petrolü özelleştir." dediler ancak ret cevabı aldılar. Bunun üzerine petrol fiyatları varil başına önce 13 dolara, sonra 11 dolara düşürüldü. Irak'la Kuveyt arasında gerginliği görüşmek üzere Irak'a gelen Amerika'nın Irak Elçisi Gillespie, "Biz, Araplar arasındaki bir savaşta taraf olmayız." beyanında bulunarak Saddam'ı tuzağa düşürdü.

Gelinen süreçte büyük güçler Irak petrollerini ele geçirdi. Bugün Irak-Suriye-İran-Türkiye, Afganistan hattındaki gelişmeleri bunlardan bağımsız düşünmek siyasi saflıktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)