GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLERİN YAŞADIĞI SORUNLARIN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖN-LEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLEN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 18/10/2011 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK, GÖRÜŞMELERİNİN AYNI BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:2
Birleşim:8
Tarih:18.10.2011

ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de sözlerimin başında Bitlis Güroymak'ta bir patlama sonucu hayatlarını kaybeden ve Allah'ın rahmetine kavuşmuş olan 5 polisimizle beraber, birisi iki yaşında yavrumuz olmak üzere 2 vatandaşımıza Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarına  başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Milletimizin başı sağ olsun diyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, aslında sadece ataması yapılmayan öğretmenlerin değil, hayaller kurup, en az iki yıl, dört yıl ya da yerine göre altı sekiz yıl üniversite eğitimi yaptıktan sonra "Ben de bu ülkeme hizmet etmek istiyorum." diyen gençlerimizin ıstırabını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sadece ataması yapılmayan öğretmenler bunların içerisinde bir grup ama ziraat mühendislerinden, veterinerlerden, iktisatçılardan, fen edebiyat fakültesi mezunlarından tutunuz üniversitelerimizin birçok fakültesinden mezun gençlerimiz bugün iş beklemekte, aş beklemektedir. İşte, atanamayan öğretmenler bugün bir platform kurmuş, verilen sözlerin tutulmamasından dolayı diğerlerine göre toplumda ve kamuoyunda sesleri biraz daha öne çıkmış olan gruptur ama sessiz binlerce, yüz binlerce gencin feryadı hepimizin yüreklerini yakmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi 2011 genel seçimleri öncesinde tüm bakanlar gibi, kabinenin tüm değerli üyeleri gibi zamanın Millî Eğitim Bakanı Sayın Çubukçu da -o günkü soyismiyle söylüyorum- yüz binlerce gencin sadece oylarını almak adına, olmayacağını belki bile bile "55 bin öğretmen atamasını ağustos ayında yapacağız." demişti. Bugün kendisi o koltuklarda değil ama sözleri kayıtlarda. Sayın Çubukçu burada mı bilmiyorum. 13 Ekim Perşembe günü eğer görüşebilmiş olsaydık bunu -geçen hafta kendisi buradaydı- ona söyleyecek birkaç sözüm daha vardı ama şu anda kendisini göremediğim için diğer sözlerimi saklı tutarak onunla ilgili bölümü bitiriyorum.

Bu sözler ne oldu? Şimdi, 55 bin öğretmenin 11 bininin ataması gerçekleştirildi ve ülkemizin değişik yörelerinde bugün görevlerine başladılar, yavrularımızı eğitmeye devam ediyorlar ama geride kalan 44 bin kadro kullanılmadı. Okulların açılış töreninde, günün, bugünün Sayın Bakanı Sayın Ömer Dinçer bir erdemlilik örneği gösterdi, "Gençlerimize, öğretmen adaylarımıza verdiğimiz sözü tutamadık, onlardan özür diliyorum." dedi. Bu gerçekten alkışlanacak bir durumdur ama bu sorun çözmüyor. Özür dilemek evet bir erdemdir ama sorunun çözümü için çare değildir. Çare, o gün de bir başka bakanlık koltuğunda bulunan, dokuz yıldır tek başına Türkiye'yi yöneten AKP İktidarının her yılında mutlaka bir sorumluluk makamında olan Sayın Ömer Dinçer'in buna çözüm bulmasıdır. Bu çözümü bulmadığı sürece o atanamayan öğretmenlerin iki elleri onun yakasından inmeyecektir. Bunu, bu vesileyle, maalesef, Sayın Bakanı üzecek sözler olsa da, buradan sizlerle paylaşmak zorundayım.

Değerli milletvekilleri, sadece bakanlar mı söz verip de tutmuyor? Hayır. Asıl büyük bakan, Sayın Başbakan bakınız zamanında ne demiş. 2002, Sayın Başbakanın partisi Mecliste değil, dışarıda, yeni kurulmuş bir partinin genel başkanı olarak, haklı olarak kendisi miting meydanlarında iktidara talip olduğunu söylüyor ve hemen hemen her gittiği miting meydanında atanamayan öğretmenlerle ilgili çok güzel sözler veriyor. Birkaç tanesini sizlerle paylaşacağım. Örneğin İzmit mitinginde aynen şöyle diyor: "Şu sisteme bakın hele, 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla hizmet ediyorsunuz? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın. Önüne neden engel koyuyorsunuz? inşallah biz hükûmetimizi kurduğumuzda bütün öğretmenleri göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz."

Sözlerinin tamamına aynen katılıyorum. Yıl 2002 ama bugün yıl 2011, aradan geçen dokuz yıllık süre boyunca atanamayan öğretmenlerimiz adına ben Sayın Başbakana -grubum adına- şunu soruyorum: Siz hükûmete geldiğinizde, hükûmeti kurduğunuzda bütün öğretmenleri göreve başlattınız mı? Hayır.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Açığı kapattık, öğretmen açığı kapandı.

ÜNAL KACIR (İstanbul) - Siz MHP döneminde yapmış mıydınız bunu?

ALİM IŞIK (Devamla) - Sayın Kacır, siz çok tecrübeli bir milletvekilisiniz, hangi dönemde ne yapıldığını çok iyi biliyorsunuz. 72 bin öğretmen açığı bugün 3 katına çıktı.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Açığı kapattık.

ALİM IŞIK (Devamla) - O gün 60 bin olan atanamayan öğretmen sayısı bugün 300 bini geçti. Sayın Kacır, siz dokuz yıldır ne yapıyorsunuz? Neden buna katkıda bulunmadınız? (MHP sıralarından alkışlar) Dokuz yıldır siz bu koltuklarda oturuyorsunuz, hangi katkınız var bu konuyla ilgili? (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler) Daha bitmedi, bakınız Sayın Başbakan neler diyor, Samsun mitinginde konuşuyor Sayın Başbakan?

OKTAY VURAL (İzmir) - Konuşur, konuşur!

ALİM IŞIK (Devamla) - "Buradan sözüm tüm genç öğretmen adaylarımıza: Siz merak etmeyin, biz geldiğimizde `üniversiteyi bitirdiğinizde ne yapacağım, sınavı ya kazanmazsam' korkunuz olmayacak, çünkü sınav olmayacak."

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Memura maaş veremiyordunuz!

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - İşiniz gücünüz para!

ALİM IŞIK (Devamla) - Evet, şimdi soruyorum o gençlerimiz adına: Sayın Başbakan, on yıla yakın süredir, tek başına yönettiğiniz hükûmetlerinizin hangi döneminde öğretmenlere verdiğiniz "sınav olmayacak" sözünü yerine getirebildiniz? Bırakınız sınav olmamasını, ondan vazgeçtik, sınav olmuş, sınavdan 90, 95, 85 puan aldığı hâlde atanamayan öğretmenlerin hangisini göreve başlattınız? Değerli milletvekilleri, evet, miting meydanlarında konuşmak güzel ama sorumluluk sahibi olduğunuz zaman bunları çözmek en az onun kadar görev olmalı.

Yine İstanbul mitinginde, bakınız başka ne diyor Sayın Başbakan: "Birçok gencimiz, özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı, ülkede eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış, merkezdeki okullar bile `öğretmen' diye can çekişiyorken sen sınavla öğretmen seçmeye kalkıyorsun. Bıraksana genç öğretmenlerimiz gitsin çalışsın. O kadar sene beklet, sonra al, adamda artık heves kalır mı, öğretmenlik yapabilir mi? Ama inşallah biz iktidar  olunca öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak, ertesi gün görev aşkıyla okuluna gidecek, hiç merak etmeyin."

FATOŞ GÜRKAN (Adana) - 100 kişilik sınıflar vardı!

ALİM IŞIK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi, yine o öğretmenlerimiz adına soruyorum: Bu sözlerin hangisi acaba gerçekleşti? Sanki Sayın Başbakan o günlerde Türkiye'nin eğitimde geldiği bugünkü noktayı anlatıyor. Köy okulları kapandı, doğru; taşımalı eğitim sistemi, taşeronluk sistemi getirdiniz, köylerdeki öğretmenleri aldınız, merkezlerde, başka köylere taşıdınız, köylerde sadece eğitim görmüş din adamları kaldı.

Sözleşmeli öğretmen uygulamasını başlattınız ama ıstırap çektiriyorsunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Kadroya aldık.

ALİM IŞIK (Devamla) - Hadi onu da bir ölçüde kabul edelim ama "ücretli öğretmenlik" denen kölelik sistemini nasıl açıklayabilirsiniz? Bu sistemi mutlaka değiştirmemiz gerekiyor. O nedenle, 2002 yılında yaklaşık 60 bin dolayında olan ve atama bekleyen öğretmen sayısının 300 binlere dayandığı bugün, bir çözüm bulmak zorundayız. O nedenle, mutlaka bu araştırma önergesinin lehinde oy vermeniz gerektiğini düşünüyorum çünkü sizler, hepiniz, bizler dâhil, bu genç öğretmen adaylarının verdiği oyların katkısıyla buradayız.

Ben bu sorumluluk bilinci içerisinde ellerinizi vicdanlarınıza götürüp bu konunun mutlaka Meclis gündemine bir an önce taşınması lehinde oy vereceğinize olan inancımı yitirmediğimi ifade etmek istiyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle öğretmenlerimizin içinde bulunduğu çok ciddi bunalımların bir an önce sona erdirilmesi konusunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak verdiğimiz önergeye desteğinizi bekliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)