| Konu: | BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 23.05.2013 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiği günden beri her iki üç yılda bir alkollü içeceklerin yasaklanması konusunda, satışı konusunda, sunumu konusunda, dolayısıyla kullanım konusunda toplumsal vidaları her geçen gün daha da sıkıştırmaktadır. 2005 yılında içkiden arınmış bölgeler kurmaya kalkmıştır fakat toplumsal tepkiler nedeniyle bundan geri adım atmıştır. Yine 2008 yılında alkollü içkilerin satışı ve sunumunu sınırlayan bir yönetmelik çıkarmıştır. 2011 yılında yapılan değişikliklerle içki satışı, sunumu ve kullanımıyla ilgili yeni yasaklar getirmiştir.
Bütün bunlar, aslında, gençliği ve toplumu aşırı içki bağımlılığından korumak gibi nedenlerle yapıldığı gerekçesine dayandırılmıştır. Oysa burada sorulması gereken temel soru, amacın ne olduğudur. Amaç gerçekten toplumu ve gençliği aşırı içki bağımlılığına karşı korumak mı, yoksa toplumdaki değişim dinamiğini kendi amaçları için kullanan siyasal iktidarın, İslamcı, muhafazakâr bir toplum oluşturma çabası içinde olması mı? İçki içilmeyen, kadının eve kapatıldığı, en az 3 çocuk yaptığı, biat kültürünün egemen olduğu, farklı kimliklerin reddedildiği ve herkesin dinsel değerler çevresinde bir dayanışma içerisine girdiği toplumsal muhafazakâr bir toplum oluşturmak mı?
Aslında, içki içmek farklı bir yaşam biçiminin simgesi olarak görüldüğünden, siyasi iktidar kendi yandaşlarına siyasal mesaj vermek için sürekli bu içkiyle oynamaktadır. Aslında, Dünya Sağlık Örgütü verilerine baktığımızda, istatistiklerine baktığımızda, bu yapılan düzenlemelerin yapılış nedeni olarak gösterilen gençliğin ve toplumun içki bağımlılığına karşı korunması gerekçesinin çok inandırıcı olmadığı görülmektedir. Şöyle ki: Bu rakamlar Türkiye'de alkollü içki tüketiminin toplumsal nitelik kazanmadığını somut olarak gözler önüne sermektedir. 48 Avrupa ülkesi içerisinde Türkiye, Tacikistan'dan sonra en az içki tüketen bir ülkedir.
Yine, Türkiye'de kişi başına yıllık alkol tüketimi 2 litrenin altındadır. Yunanistan'da 10 litredir bu rakam, Bosna'da 9 litredir, İspanya ve İsviçre'de 10 litredir, Fransa'da 14 litredir.
Yine, Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre, son on iki ayda içki içmeyenlerin genel nüfusa oranı bakımından Türkiye 48 Avrupa ülkesi arasında 1'inci sıradadır yani Türkiye'deki içki içme oranının, Avrupa'da, en az olduğunu göstermektedir. Türkiye, bu oran bakımından, bu yüzde bakımından Danimarka'dan 27 kat öndedir.
15-24 yaş grubunun yıllık alkol tüketimine bakıldığında, adam başına Türkiye'deki alkol tüketimi 3,4 litredir. Avrupa'da aynı yaş grubu bakımından, 15-24 yaş grubu bakımından Avrupa ortalaması 12,2 litredir. Türkiye'de 15-24 yaş grubunun alkol tüketimi azalan bir eğri izlemektedir.
Her iki üç yılda bir, ülkenin en önemli sorunu alkollü içki tüketimiymiş gibi gündeme getirmenin ve buna ilişkin yeni önlemler almaya kalkışmanın gerçekten bir akıl tutulması olduğunu düşünüyorum. Aslında, alkollü içkilerin yasaklanması konusunda ortada korunması gereken bir kamu yararı yoktur ama ortada korunması gereken bir yaşam biçiminin olduğu çok açıktır.
Değerli milletvekilleri, bakın, "Laikliğin uygulanması fevkalade zorlaştı ve İslamcı bir parti işbaşına geldi. 2010 sonuna kadar destekledim ama iki yıldır İslamcı parti intikam almaya başladı. Süt yasası, helal gıda uygulaması, içki yasakları intikam almaktır. Bu intikamın sonunda bizi ne bekliyor? Çok tatsız şeyler bunlar. Sonunda insanlar çıkıp yeter diyecek." Bu sözler sizin akil adamınız Baskın Oran'ın bir gazeteye verdiği röportajdan sözlerdir. Gerçekten toplum artık sizin bu intikamcı politikalarınıza bir gün "Dur." diyecek.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)