GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:109
Tarih:23.05.2013

CHP GRUBU ADINA RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 463 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün gene bir torba kanunla karşı karşıyayız. Bu son dönemlerde artık sıklıkla karşılaştığımız ve âdeta vakayıadiyeden olan bir hüküm niteliği taşımaktadır, bu hâle gelmiştir. Şimdi gelen bu son torba kanunda da 36 madde vardır yürütme ve yürürlük maddesiyle birlikte ama içinde 23 tane kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmaktadır. İçinde alkol yasaklarından vergiye ilişkin vergi muafiyet ve istisnalarına, kamulaştırmadan AR-GE'ye, Diyanet İşleri Başkanlığından Türkiye Yeşilay Cemiyetine kadar çok değişik konuların bir arada düzenlenmeye çalışıldığını görüyoruz. E, bunu kabul etmek mümkün değil yani kendi içinde tutarlı olan bir yasa gelsin, gene bir torba kanun gelebilir ama kendi içinde tutarlı olsun bu maddeleri. Bu kadar çok birbirinden farklı, çeşitli maddelerin önümüze gelmesini ciddi biçimde yadırgıyoruz.

Gene başka bir konu, kanun tasarısı olarak değil kanun teklifi olarak önümüze gelmiştir bu torba kanun. Yani tasarı olarak bir yasa hükmünün, yasa normunun önümüze gelmiş olması, ona ilişkin çok daha ayrıntılı, kapsamlı çalışmaların yapıldığı anlamına gelir. Bürokrasiden geniş ölçüde, bürokrasinin tüm dallarından, bütün kurumlarından, geniş anlamda, baktığınızda bilgi alınmıştır. Aynı zamanda 5018 sayılı Yasa'ya göre düzenleyici etki analizinin yapılmış olma ihtimali vardır. Ne yazık ki bu son dönemlerde artık tasarılarda da önümüze düzenleyici etki analizi gelmiyor. O yüzden, önümüze gelen kanun hükümlerinin, ne getiriyor, devletin gelirlerine, giderlerine ve bütçesine, borçlanmasına ne getirip ne götürdüğünü bilme imkânımız olmuyor. Burada da aynı şekilde, bununla karşı karşıya geldik.

Biraz önce de bahsettim, çok değişik hükümler içermesine rağmen, temel anlamda bu torba kanun teklifine alkolle ilgili sınırlamalar ve yasaklar hükmünü vurmuştur, mührünü basmıştır. Ben de o yüzden, bu konuşmamda özellikle bu konuya ilişkin görüşlerimi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak konuya bakışımızı Anayasa'nın ve hukuk normlarının eşliğinde tartışmak istiyorum.

Şimdi bakın değerli milletvekilleri, Anayasa'mızın "Gençliğin korunması" başlıklı 58'inci maddesi ne diyor. Diyor ki: "Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır." "Alkolden" demiyor, "alkol düşkünlüğünden" diyor. Yani oturup bu Alkol düşkünlüğü demek, alkole düşkün olmak demek yani alkolü çok fazla tüketmek demek, bağımlılık demek, alkolizm demek baktığınızda. Bu normal de, elbette gençliği alkol düşkünlüğünden koruyalım ama bu yasa, bu kanun teklifiyle, yasa teklifiyle önümüze getirilenler ne yazık ki gençliği alkol düşkünlüğünden korumaya değil bütün toplumun âdeta alkollü içki tüketmesini engellemeye, yasaklamaya yöneliktir.

Diğer taraftan Dünya Sağlık Örgütüne bakalım isterseniz. Dünya Sağlık Örgütü, bakın, bütün raporlarında değerli milletvekilleri, alkollü içki kullanımıyla ilgili olarak İngilizcede "harmful use" ifadesini kullanıyor yani "harmful use"u Türkçeye çevirirsek "aşırı kullanım" ya da "kişiye zarar veren kullanım" diyebiliriz ama aynı Dünya Sağlık Örgütü, sigaraya ilişkin olarak "Sigara tüketilmemeli, sigara zararlıdır." diyor ama alkole ilişkin olarak da "Alkolün aşırı kullanımı zararlıdır." diyor. Ve biz bütün bilimsel araştırmalardan da biliyoruz ki belli, kişiye bağlıdır alkol kullanımı, isterse de kullanabilir bunu ve bunun sağlığa yararlı olduğu, hem Dünya Sağlık Örgütünde hem onun dışında birçok akademik çevrelerde yapılan araştırmalarda ortaya açık bir biçimde konmuştur.

Şimdi, diğer taraftan konunun, tabii, kişinin temel hak ve hürriyetlerini ilgilendiren boyutları var. Şimdi, Anayasa'nın 12'nci maddesi diyor ki: "Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir." Bu şu demek değerli arkadaşlar: Kişinin kendisiyle ilgili kararları verebilme ve seçme özgürlüğü demek. Kişi sadece çalışan, uyuyan bir varlık değil, kişi aynı zamanda sosyal bir varlık; eğlenecek, iyi vakit geçirecek ve bunu yaparken de ne yapacağına -nasıl- içki mi içecek, başka bir şey mi yapacak, ona kendisi karar verebilir; onun adına hiç kimsenin ona akıl öğretmeye, onun ne yapacağına ilişkin ahkâm kesmeye ve buna ilişkin kanuni yasaklamaları dayatmaya hakkı yoktur.

Kişi, kendisinin ve başkalarının vücut bütünlüğüne, sağlığına aykırı olmamak koşuluyla ve suç oluşturmamak kaydıyla istediği gibi güzel vakit geçirebilir, eğlenebilir; bunun içinde de içki içmek de onun kişisel bir tercihidir, isterse içkisini içer. Yani, nasıl ki hiç kimse içki içmeye zorlanamaz ise aynı şekilde hiç kimse de içki içmemeye zorlanamaz; aksi hâlde, ortadan kaldırılan şey içki değil, bireyin özgür iradesi olacaktır.

Diğer taraftan, sosyalleşmenin, eğlencenin nasıl ve ne surette yapılacağı kişiden kişiye, toplumdan topluma değişmektedir, zaman içinde de ciddi değişiklikler oluşmuştur bu konularda. Dünyanın değişik yerlerine gittiğiniz zaman, hepsinin kendine özgü yeme ve içme kültürleri vardır, bölgeden bölgeye gelişir; çoğunlukla orada, o bölgede yetişen ürünlerle de bağlantılıdır çünkü o, sonuçta oranın yeme ve içme kültürüne temel anlamda bir malzeme oluşturmaktadır; onun nasıl yapılacağı, nasıl üretileceği, nasıl tüketileceğine ilişkin çok ciddi bir külliyat gelişmiştir. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi kütüphaneye, hangi kitapçıya giderseniz gidin, alkollü içkilere ilişkin çok geniş bir külliyat bulursunuz. Nasıl içilir, nedir, bunun kültürle olan ilişkisi... Yani kültür, aynı zamanda yeme ve içmektir arkadaşlar. Bunun nasıl tersini düşünebiliyoruz? İçki içme de bizim kültürümüzün bir parçasıdır. Ta, eski edebiyatımıza girelim, ta, divan edebiyatına baktığımızda, içki üzerine yazılmış beyitler, mısralar bulursun. Cumhuriyet döneminde de keza öyledir. Yani bir Orhan Veli ne demiştir şiirinde? "Bir de rakı şişesinde balık olsam." diye bitirmiştir şiirini. Ve aynı şekilde içki içmenin adabı nasıl olacak, hangi bardakla içilir, nasıl içilir, kiminle içilir, ne konuşulur, bunlar üzerine de çok ciddi bir -baktığımız zaman- edebiyat vardır. Yani, burada "Herkes içki içsin." demiyoruz biz ama içki içmek kişinin kişisel tercihidir ve yalnızca ondan sorumlu olan kişinin kendisidir, onun dışında kimsenin bu alana karışmaya hakkı yoktur. Topluma nasıl yaşayacağını, ne düşüneceğini, ne yiyip içeceğini dayatmak faşizan bir yaklaşımdır, bu zihniyete kesinkes karşı çıkıyoruz ve karşı çıkmaya devam edeceğiz.

Diğer taraftan, konunun ekonomik boyutları da vardır yani bugün alkollü içki üretiminin sektörüne baktığınızda, üretim alanı, orada istihdam edilen çalışan sayısı, gene yan endüstrilerle birlikte düşünmek lazım yani tarım var, turizm var, esnaf, ticaret hayatı, baktığınız zaman çok geniş bir alanı ilgilendirmektedir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Üzüm bağları ne olacak, üzüm bağları? Üzüm bağları nereye gidecek? Ne ekecek? Çay mı ekecek?

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Ne olacak üzüm bağları? Bağ bozumu şenliklerini nasıl yapacağız?

Ve aynı şekilde vergi anlamında da, değerli vekillerimiz, kayda değer bir büyüklüğe sahip olduğunu görmekteyiz. Şimdi, bakın, tarım sektöründe üzüm vardır; üzümü aldığınız zaman dışarıya satabilirsiniz ama onu şarap yaptığınız zaman katma değeri 5'e, 10'a katlarsınız. Yani Türkiye'nin en büyük problemlerinden bir tanesi, Türkiye'de, tarımda, sanayide katma değeri yükseltmektir. Bu açıdan da tarım sektörü için önemlidir.

Turizm sektörü bu uygulamalardan ciddi biçimde etkilenecektir. Türkiye'ye gelen yabancı turistler, iç yani yerli turistler açısından da düşündüğümüzde ciddi bir olumsuzluk oluşturacaktır. Aynı şekilde esnafımız üzerinde de ciddi kısıtlamalar getirecektir. Alkollü içki sektörünün ÖTV, KDV ve gelir vergisi olmak üzere ülke bütçesine yıllık 9 milyar lira civarında katkı sağladığı da bilinmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa'mızın devlete yüklediği -ilk başta girerken Anayasa maddesinden, 58'inci maddeden girdik; devam edelim- "gençliği alkol düşkünlüğünden koruma" görevi günümüz Türkiyesi'nde zaten yerine getirilmektedir.

Nitekim, alkol ve alkollü içkilerin üretimi, iç ve dış ticareti, alkollü içki tesisi kurulması ve işletilmesiyle bu faaliyetlerin izlenmesi ve denetimi için Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu kurulmuştur.

Diğer taraftan, alkollü içki yerlerini belirleme ile alkollü iş yeri açma izni ve çalışma ruhsatı verme izni, belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediyelerin, dışında da il özel idarelerinin yetkisindedir.

Bunun yanı sıra, bir kişi içki satmak için gene aynı şekilde Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumundan verilen izinlerle, ülkemizde esnaf odaları ve ticaret odalarından da içki ruhsatı alabilmektedir ve ayrıca da bu konuya ilişkin olarak çıkmış birçok yönetmelik bulunmaktadır.

Bu getirilen kanunla, her ne kadar alkollü içki üretimine ve tüketimine değil, reklamına ve satışına sınırlamalar getirildiği iddia edilmekteyse de içkinin tanıtımına, reklamına getirilen bu ciddi yasaklamalar, üretim ve tüketimi de ciddi anlamda etkileyecektir. Bu, Anayasa'nın 48'inci maddesindeki herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olma. hükmüne de aykırı bulunmaktadır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)