GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 25 MAYIS DÜNYA ETİK GÜNÜ'NE İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:109
Tarih:23.05.2013

SEDEF KÜÇÜK (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dünya Etik Günü hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, devlette ve siyasette etik, adaletli ve demokratik bir toplumsal yaşamın, temiz ve şeffaf bir idarenin olmazsa olmazıdır. Etik dışı faaliyetlerin, bireysel boyutları aşarak kurumsallaşmaya başladığı yerde demokratik bir yönetimden, hukukun üstünlüğünden, hesap verilebilirlikten söz edilemez, bundan söz edilemediği gibi, yolsuzluğun hüküm sürdüğü yerde sağlıklı bir idareden de söz edilemez. Çünkü, etik dışı davranışın olduğu bir ülkede, halkın, siyaset kurumuna, devlete ve adalete güven duygusu zedelenir, siyaset ve yönetim sistemleri etik değerler ve ilkeler karşısında zayıflık gösterebilir. Bunun ortadan kaldırılması için sarf edilecek çabalar etik dışılığın önlenmesi noktasından başlatılmalıdır çünkü yolsuzluk ve yozlaşma meydana geldikten sonra oluşan zararlar telafi edilecek boyutta olmamaktadır. Bunun için güçlü bir etik kültürün geliştirilmesinin bir zorunluluk olduğu kanaatindeyim.

Etik kültürün yerleştirilmesi amacıyla ülkemiz, Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi'ni imzalamıştır. Avrupa Birliği yönergelerine ilişkin sözleşmelerin de altında imzamız vardır. Her ne kadar bir siyasi etik kanunumuz yoksa da çeşitli kanunların içerisinde kamuda etik kurallarına ilişkin hükümler mevcuttur. Bildiğiniz gibi, bir Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kanunu ve bir de yönetmelik vardır. Bu yönetmelik, kamu görevlilerinin etik davranış ilkelerini belirleyen bir düzenlemedir. Buna göre, kamu görevlileri görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kendileri, yakınları veya üçüncü kişiler lehine menfaat sağlayamaz ve aracılıkta bulunamazlar. Kamu görevlileri akraba, eş, dost ve hemşehri kayırmacılığı, siyasal kayırmacılık veya herhangi bir nedenle ayrımcılık veya kayırmacılık yapamazlar.

Tabii, bunlar, yönetmelikte yazanlar ama bu ülkede her gittiği yere kendi müteahhidini götürdüğü iddia edilen bir vali mevcut. Yanlış anlamayın, bu, bizim iddiamız değil,. iktidar partisine mensup bir sayın milletvekilinin iddiası. Takdir edersiniz ki, eğer iktidar partisine mensup bir sayın milletvekili bu konuda İçişleri Bakanlığına şikâyet mektubu yazıyorsa, o ülke idaresinde ciddi bir sorun var demektir. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer, bir ülkede Deniz Feneri gibi bir yolsuzluğun üzeri örtülüyorsa, üstelik de bunu soruşturan savcılar hakkında soruşturma açılıyorsa o ülkede hukuk etiği yara alıyor demektir. Eğer, bir ülke Parlamentosunda bir milletvekili, başka bir milletvekiline ağza alınmadık küfürler edebiliyorsa orada bırakın etik kurallarını saygıdan bile söz edilemez demektir.

Medyadan adalet sistemine, siyaset kurumundan bürokrasiye kadar tabii ki böylesi örnekleri çoğaltmak mümkündür. Karşılaşılan hiçbir örneğe münferit bir olay olarak bakma lüksümüz de yoktur. Münferit olsa dahi yozlaşmayla ile, yolsuzluk ile, etik dışı davranışlar ile mücadelenin ilk koşulu, sorunu doğru biçimde ortaya koymak ve bu sorunu çözmeye yönelik etkin çözüm yolları geliştirmekten geçer. Etik dışı davranış, sistemi de yozlaştırarak kamu yönetimi mekanizmasının adaletli ve etkin bir biçimde işlemesini engeller. Bu açıdan, özellikle kamu yönetiminde etik bilincin en tepeden başlayarak en aşağı doğru yaygınlaştırılması siyaset ve yönetim sisteminin sağlığı açısından elzemdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; "Bir memlekette namuslular da namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur." (CHP sıralarından alkışlar) Bildiğiniz gibi bu söz, 2'nci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'ye aittir. Hepimiz, yalnızca milletvekilleri değil, yalnızca siyasiler değil, yalnızca medya değil, tüm toplumumuz, bu sözün arkasında durmalı ve yolsuzluk kimden gelirse gelsin, nereden gelirse gelsin, ne amaçla yapılırsa yapılsın topyekûn karşı durmalıyız diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)