GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:107
Tarih:21.05.2013

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 460 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

15 maddelik bu kanun tasarısında, konu itibarıyla aralarında hiçbir bağlantı olmayan 7 kanunda çeşitli değişiklikler yapılmaktadır. Özellikle son yıllarda yaygınlaşan bu şekildeki yasa yapım tarzı hukuku altüst etmiş bulunmaktadır. Ve biz defalarca bu hususu dile getirmemize rağmen bu alışkanlıktan vazgeçme yerine, tam aksine bütün yasal düzenlemeleri bir torba şeklinde yapma alışkanlığı artarak devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmet tasarısında, 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu kapsamında haklarında koruma tedbirleri uygulanan kişilerin de sağlık hizmetleri ve katılım paylarının devlet tarafından karşılanması öngörülmekteydi. Ancak, Komisyonda yapılan ikazlar neticesinde bu madde tasarıdan çıkartılmıştır. Böylelikle, AKP Hükûmetinin, birçoğunun PKK'lı olduğu bilinen gizli tanıkları genel sağlık sigortası kapsamına alma girişimi şimdilik engellenmiştir. Bundan sonrası için de Allah kerim diyoruz.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 73'üncü maddesinde yapılan değişiklik sonucu, özel hastaneler tarafından alınabilecek ilave ücretin tavanı, Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen sağlık hizmetleri bedelinin 1 katından 2 katına yükseltilmektedir. Yani, AKP Hükûmeti özel hastanelerce alınabilecek ilave ücretin tavanını yüzde 100 artırmaktadır. Bu düzenlemeyle yanlış sağlık politikalarının faturası yine halka çıkarılacaktır. Yapılan düzenleme, sigortalılar ile emekli, dul ve yetimlerin büyük çoğunluğunun özel hastane hizmetlerinden yararlanabilme imkânını ortadan kaldıracak ve devlet hastanelerinde yığılmalara neden olacaktır.

Bu tasarının bize göre en önemli ve en dikkat çekici maddelerinden birisi de 13'üncü maddeyle düzenlenen Gelir Vergisi Kanunu'na geçici 85'inci madde ilavesiyle ve kamuoyunda "varlık barışı" diye anılan düzenlemeyle yapılmaktadır. AKP Hükûmetinin, IMF'ye olan borcumuzun sıfırlandığı, finansal durumumuzun iyiye gittiğini söylediği bir ortamda ancak darboğazda ve ağır ekonomik krizlerde yapılması gereken varlık barışı gibi bir düzenlemeyi yapması oldukça manidardır.

Varlık barışı düzenlemesinin ekonomik boyutunun itirafını Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan, 16 Nisanda Amerika Birleşik Devletleri'nde Amerikan Ticaret Odasının Türkiye Yatırım Haftası'ndaki toplantısında dile getirmiştir. Varlık barışı konusunu gündeme getiren Sayın Babacan'ın bunun için uluslararası bir finans merkezini seçmesi ayrıca düşündürücüdür. Öte yandan, Hükûmetin Türk yatırımcısının servetini ülkeye çekmek istemesi, Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansının Türkiye'yi yatırım cenneti olarak göstermesiyle de çelişmektedir. Bu nasıl bir cennet ki kendi yatırımcısını dahi ülkede tutamamaktadır.

Bu düzenleme, AKP Hükûmetinin varlık barışına yönelik ikinci düzenlemesidir. İlk düzenleme 13/11/2008 tarihli ve 5811 sayılı Bazı Varlıkların Millî Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun'la yapılmıştı ve daha sonra 2009 Haziranında da bu kanun süre uzatımına tabi tutulmuştu. 5811 sayılı Kanun yurt içini de kapsarken bu tasarı sadece yurt dışından gelecek varlıklara yönelik bulunmaktadır. İçeriği de 5811 sayılı Kanun'un yurt dışını kapsayan hükümleriyle hemen hemen aynıdır.

Bu düzenlemeye göre, gerçek veya tüzel kişilerce 15 Nisan 2013 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların, 31 Temmuz 2013 tarihine kadar Türk lirası cinsinden rayiç bedelle bankalara, aracı kurumlara bildirilerek ya da vergi dairelerine beyan edilerek kayıtlara alınması ve bu varlıklardan da yüzde 2 oranında vergi alınması öngörülmektedir. Bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir surette vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacaktır. Yurt dışından döviz vesaire varlık getirenlere ve bildirenlere bu varlığın kaynağı sorulmadığı ve araştırılmadığı gibi, vergisinin ödenip ödenmediğine de bakılmayacaktır. Ancak asıl önemlisi, bildirilen varlığın kara para gibi bir suç ekonomisinden doğup doğmadığı da araştırılmayacaktır. Bu düzenlemeyle, yine özel ve örtülü bir af getirilmekte ve bir kara para aklaması yapılmaktadır, bavulla yurt dışından kara para getirilmesine yeni bir imkân verilmektedir. Kara para ve aklanmasına yönelik uluslararası hukuk kuralları, uluslararası anlaşmalarla Türkiye'nin kara para ile ilgili olarak taraf olduğu ikili anlaşmalar dikkate alınmamaktadır. Yurt dışındaki varlıkları kayda almaya yönelik bu düzenleme, suçu ve suçluyu affetmeye yöneliktir. Bu kanunda verilen güvence vergi takibi yapmamanın dışında vergi kaçakçılığını da âdeta teşvik eder mahiyettedir. Kayıt dışıyla mücadele yok, kayıt dışını meşrulaştırmak var.

Bugün, durgunluğun hâkim olduğu ülke ekonomisine canlanma ve dinamizm yaratacak kaynak girişine olumlu bakmakla birlikte, konusu suç teşkil eden gayrimeşru, hatta insanlık ve Türkiye aleyhine, hatta terör faaliyetlerinden elde edilmiş varlıkların her ne pahasına olursa olsun kayda alınması anlayışını kesinlikle doğru bulmuyoruz. AKP, varlık barışı düzenlemesiyle binbir tavizle silahlarıyla yurt dışına çıkma ricasında bulunduğu terör örgütü PKK'ya 60 milyar dolar civarında mali servetiyle geri dönme imkânı getirmektedir. Terör örgütü özellikle büyük şehirlerde bu paralarla yeni bir güç elde edecektir, yeni ve meşru. İmralı canisini dini bütün bir insan gibi gösteren, dağa çıkan PKK'lıları haklı göstermeye çalışan, PKK'nın taleplerini 63 aklı karışık kişiyle Türk milletine hazmettireceğini sanan AKP Hükûmeti, bu tasarıyla da terör örgütünün kara parasını aklama gayreti içerisindedir. AKP, bugün varlık barışını gündeme getirirken Meclisin daha üç ay önce kabul ettiği Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun'un hiçbir anlamı kalmamaktadır çünkü PKK'nın uyuşturucu, silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı, haraç, fidye gibi araçlarla elde ettiği kara para aklanacaktır.

Tasarının 9'uncu maddesiyle mülkiyeti TİGEM'e ait olan ve Şanlıurfa Ceylânpınar, Beyazkule ve Gümüşsu mevkilerinde bulunan toplam 169 milyon metrekare yüz ölçümlü taşınmaz hak sahipliği tespit edilen göçer ailelerine tahsis edilmektedir. Düzenlemede, göçer ailelerinin iskânı için gerekli olan kısımlar belirsizdir. Ceylânpınar Tarım İşletmesi, arazi bütünlüğü ve bölgenin tarıma elverişliliği bakımından büyük potansiyele sahiptir. İyi kullanıldığı takdirde Türkiye'nin hububat ve damızlık hayvan ihtiyacının yarısını karşılayabilecektir. Bu nedenle, göçerlerin ekonomik ve sosyal sorunlarına mutlaka çözüm getirilmelidir ancak Ceylânpınar Tarım İşletmesinde arazi bütünlüğü de sağlanmalıdır.

Yine, diğer bir madde, 10'uncu maddede yükseköğretim kurumlarının ikinci öğretim yapan birimlerinde ödenecek fazla çalışma ücretinin tavanı bütçe kanunu ile belirlenen saat başı fazla çalışma ücretinin 3 katı olarak belirlenmektedir. Öğretim elemanlarının yanı sıra idari personele de bu fazla çalışma ücretinin verilmesi öngörülmektedir. Ancak, öğretim elemanlarına aynı süre için ek ders ücretiyle birlikte fazla çalışma ücreti ödenmeyeceği de hükme bağlanmaktadır. Bu kısıtlamanın uygun olmadığını düşünüyoruz.

Bu düşüncelerle, sözlerime burada son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)