GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SAĞLIK BAKANLIĞINCA KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİ MODELİ İLE TESİS YAPTIRILMASI, YENİLENMESİ VE HİZMET ALINMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:67
Tarih:19.02.2013

SAĞLIK BAKANI MEHMET MÜEZZİNOĞLU (Edirne) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle Sağlık Bakanı olarak bu kürsüden ilk defa sizleri selamlıyorum, çalışmaların başarılı geçmesini temenni ediyorum. Bu sürecin hem ülkemiz için hem sağlık camiası için hep birlikte daha güzel hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum.

Tabii, kamu-özel iş birliğiyle önümüzdeki süreçte sağlık alanında yeni bir boyutu birlikte paylaşıyoruz. Plan Bütçe boyutunda da önemli tartışmaları ve görüşmeleri birlikte paylaştık. İnşallah, bu akşam, yarın, kanunlaşıncaya kadar yine birçok konuyu birlikte paylaşacağız. Ama ben kanunun bu sürecine, tasarının bu sürecine girmeden önce, öncelikle geçtiğimiz on yıllık süre zarfında Sağlıkta Dönüşüm Projesi'yle ülkemizin ve milletimizin sağlık alanında yakaladığı, bu hizmet alım kalitesi ve hizmete ulaşımda yakaladığı seviyenin daha iyi noktalara getirilmesi hepimizin görevi ve sorumluluğu; bu noktaya kadar taşıyan ve bundan önceki dönemde bakanlığı üstlenen Profesör Doktor Recep Akdağ Bakanımıza da bu süreçteki emekleri ve gayretleri dolayısıyla teşekkür ediyorum.

Tabii, Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nin bana göre en büyük sahibi ve en büyük destekçisi Sayın Başbakanımız ve Hükûmetimiz olmuştur. Bundan sonraki süreçte de yine Sayın Başbakanımız ve Hükûmetimiz ve Türkiye kamuoyu yani 75 milyon ülke insanımızın memnuniyeti veya sıkıntılarını bu anlamda paylaşarak çözebildiğimiz oranda başarı standardımız yükselecektir. Bu anlamda, önümüzdeki süreçte buna niye ihtiyaç duyduğumuzu şimdi muhalefetteki sözcü arkadaşlarımızın sorularına, şöyle bir notlarıma baktığımda "Riskler içeren bir kanunu görüşüyoruz." deniyor, "Çalışanları işsiz bırakacak." deniyor, "Hastaneler özel sektöre doğru gidiyor." deniyor, "Özel sektöre açılımdır." deniyor. "Ne kadar şehir hastanesi kuruyoruz? Ne kadar arazi veriyoruz? Gideri nedir, getirisi nedir? Ücretsiz sağlıktan yararlanma varken şirketler bırakıp gidince ne olacak? Mantık, ticari düşünce. Çalışanları köleleştireceksiniz. Türkiye Tabipler Birliği özelleştiriliyor." diyor. "Hastanelerimizi yıkıp yerine şehir hastaneleri yapıyoruz, yabancı tıbbi cihazlar alınacak." ve bu anlamda bütün bu iddiaların veya bu anlamdaki eleştirilerin samimiyetle yapıldığına inanıyorum ve samimiyetle de değerlendirme sürecinde olduk, olmaya da devam edeceğiz. Ama değerli arkadaşlar, şimdi sağlığa yalnız bu pencereden bakarsak, insanı merkeze koymazsak, insanımızın sağlıktan alması gereken hizmet standardını ve kalitesini düşünmezsek, işin o taraftaki risklerini görmezsek, o taraftaki riskleri yok farz edersek, yarın eminim ki burada o riskleri bize konuşarak farklı bir boyutla yeniden farklı sıkıntıları burada dile getireceksiniz.

Bakınız şimdi, bu on yıllık süreçte biz hasta yatak kapasitemizin üçte 1'ini, bütün dinamiklerimize rağmen, daha önceki on yıllık dönemle kıyasladığımızda 4,5 misli bir yenileme kapasitesi göstermiş olmamıza rağmen ancak yenilemede geldiğimiz mesafe üçte 1'lik bir oran. Peki, diğer üçte 2'lik oranın durumu ne? Şu anda üçte 2'lik durum depreme riskli binalar, 8-10 kişilik koğuşlar, tıbbi teknolojisi, altyapısı yeterli olmayan hastanelerimiz ve insanımızın bugün diğer üçte 1'i görüp de buralarda sıkıntı çektiği veya kabullenemediği süreçler. Peki, biz, insanımızı bu standartlara layık görmüyor muyuz veya layık görmeme gibi bir noktada olabilir miyiz? Bunu kabul etmemiz herhâlde ne sizin için, ne bizim için mümkün.

Şimdi, şu bütün salonun tamamına diyorum ki: Sağlıkla ilgilenen, Sağlık Komisyonunda olan arkadaşlar, ne olur iki yeri, buradan çıkıştan sonra arada veya yarın sabah Ankara Numune Hastanesini bir gezelim veya -geçtiğimiz hafta gittiğim için söylüyorum- Gaziantep'teki Rahmetli Doktor Ersin Arslan Hastanesini gidip bir görelim, bu millete o hastane koşullarını layık görüyorsak eyvallah, diyelim ki: Biz bugüne kadar geldiğimiz koşullarda devam edelim ama biz, hakikaten "Bu millete ve sağlık çalışanlarına bu koşullar yakışmıyor." diyorsak çıkış yolları bulmamız lazım. Bunlardan bir tanesi de kamu-özel iş birliğidir. Burada amacımız özelleştirme değil, tam aksine özele kayan anlayışı, sağlık hizmetlerini Hükûmetin ve devletin merkezli olduğu bir noktaya taşımak. Biz sağlık hizmetlerini özelleştirmiyoruz, sağlığın standardını ve kalitesini yükseltebilmek adına finansman desteğini bulabileceğimiz farklı formüller üretmeye çalışıyoruz, bu da bunlardan bir tanesi. Dünyada değişik uygulamaları var, maliyetleri farklı hesaplanabilir, şu olabilir? İnsanın maliyeti olmaz, sağlıktaki hizmetin standardında? Yarın bir deprem yaşadığımızda, o depremi bu salonda herkes yaşadığı gibi ben de yaşadım, 99 yılında sekiz ay önce açtığımız özel bir hastane depremle karşı karşıya kaldı. O anda tek bir şey söyledim: "Benim dün de hastanem yoktu, yeter ki içinden bir tane ölüm çıkmasın."

Şimdi, bizim, burada maliyeti, parayı çok ön planda tutarak, bunu yok farz edelim demiyorum ama önümüzdeki beş yılda bütün bunlarda yaklaşık biz 44 bin, 45 bin yatak kalitemizi, standardımızı dünya standartlarına taşıyabiliyor isek bunun bazı ekonomik risklerini ve finansman sorumluluklarını tabii ki üstleneceğiz ama ya burada tercihimizi, mantığımızı para tasarrufundan veya uzun vadeye yaymaktan yana yapacağız, "İnsanımızın sağlık hizmetleri kalitesi ne olursa olsun." diyeceğiz veyahut da merkeze insanımızı alacağız, insanımıza hizmet kalitesini yükseltebilen "Benim arzu ettiğimi, benim eşim için, çocuğum için, kızım için, neyse, annem için arzu ettiğimi 75 milyon için arzu eden" bir anlayışla, bunu hızla yapabilme anlayışını merkeze koyacağız. Merkeze bakış açımızı doğru koyarsak, tabii ki ondan sonra diğer kısımlarının varsa eksisini, varsa hatalı yönlerini paylaşacağız. Ama "40 bin, 44 bin yatağı yenilemeyelim." dersek, bu 44 bin yatağın on yıl içinde bu millete hangi bedelleri ödetebileceğinin riskini siz belki muhalefet olarak veya bazı arkadaşlar durduğu noktadan alabilir ama milletin bu anlamdaki sorumluluğunu üstlenmiş bir iktidar veya bir bakanlık olarak böyle bir riski millet adına üstlenmeyi de hem bir hekim olarak hem bu milletin bir ferdi olarak hem de insan olarak bunu açıkçası çok doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.

Şimdi, "İşte, sağlık çalışanları köleleştiriliyor." Arkadaşlar, yine, hepimiz bu ülkede yaşadık. Ben, bire bir örneklerini çok gördüm. Bugün biz hemşire sıkıntısı çekiyoruz. Biz bugün hekim sıkıntısı çekiyoruz ve bugün, bizim neredeyse kendi hekimlerimiz yetmiyor, dışarıdan hekim arıyoruz. Bugün Sağlık Bakanlığı sınavla hemşire aldığında "Biraz daha çok alıyorum." dese hemşirelerin tamamı Bakanlığa gelecek. Dolayısıyla, burada bir köleleştirme, sağlık alanını bir özelleştirme mi söz konusu, yoksa Sağlık Bakanlığını merkeze çeken bir anlayışla diğer alanların da dengesini veya kontrolünü sağlayan bir anlayış mı var? Bugün, bizim insanımız özel hastanelerdeki konfora mı bakmalı yoksa kendi devletinin yaptığı imkânlarla hastanelerine gönüllü olarak gelebilmeyi mi merkeze almalı?

O nedenle, Tabip Odasının eleştirilerine? Bakınız, Tabip Odasının bir farklı eleştirisini, daha yıllarca, bugün de bedelini ödüyoruz. "Bu ülkede hekim fazlası var, bu ülkede hekim fazlası var." Bunu son beş yıl öncesine kadar hâla söylemeye devam edenler vardı. YÖK'te de uygulamayı böyle gördük ve Tabip Odasında da kamuoyunu oluşturanlarda da bunu gördük. Peki, bugün, bize en az 20 bin uzman hekim lazım. Şimdi, az önce de burada otururken gelen kartlarda herkes hekim istiyor. Peki, nerede? Tabip Odası getirsin bize 20 bin tane uzmanı yarın alalım, getirsin 10 bin tane pratisyen hekimi yarın alalım. Ama, esasında sıkıntımız, fiziki mekânlardan çok önümüzdeki süreçte belki de bizi en çok eleştireceğiniz alan "hekim, hekim, hekim." olacak veya "hemşire, hemşire, hemşire" olacak. Ama, bu entegre alanlarda biz, hekimimizin de hemşiremizin de sağlık çalışanımızın da hastalarımızın da hizmet alımı standardını ve verimliliğini en üst düzeye taşımayı hedefliyoruz.

Bu bakışla bu yasaya bakmanızı ve sürece bu bakışla eleştiri veya katkı sağlamınızı bekliyor; hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.