| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 02.05.2012 |
MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; BDP Grubunun faili meçhullerle ilgili önergesinin gündemin ön sıralarına alınarak görüşülmesine ilişkin verdiği öneri aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bu konu daha önce defaatle gündeme geldi geçen dönem, bu dönemde de en az 3-4 defa geldi ve biz orada esasen faili meçhul cinayetlerin, karanlıkta kalmış olayların, hepsinin aydınlatılmasının yanında olduğumuzu, zaten uygulamalarımızın da bu yönde olduğunu defaatle ifade ettik. Ve yine o konuşmalar da dikkatle incelendiği takdirde görülecektir ki bizim bu konudaki temel farklılığımızın yöntem noktasında olduğunu söylemiştik. Yani biz, "Karanlıkta kalmış faili meçhullerin üzerine gitmeyelim, bunları araştırmayalım. Bunların yaptığı yanına kâr kalsın." anlayışını kesinlikle reddettiğimizi ifade etmiştik.
Dolayısıyla, bugün de durduğumuz nokta aynı noktadır. Orada savunduğumuz tezi burada da tekrarlamak isterim. İç Tüzük'ümüze göre "İnsan Hakları Komisyonu" adı altında kurulmuş insan hakları ihlallerini incelemekle görevli bir ihtisas komisyonumuz var ve bu komisyonda bütün siyasi partilerimizin temsilcileri var. Bu komisyon, önüne gelen, gerek ihbar gerekse şikâyet yoluyla gelen somut vakaları derinleştirerek alt komisyonları marifetiyle inceleyip olayların üzerine gidebilmekte ve gerçekten bunlardan bir kısmından çok önemli sonuçlar almaktadır.
Şimdi, ülkede, Sabahattin Ali'den bugüne kadar 70'li yıllarda, işte, profesörlerin, Abdi İpekçi, gazeteci yazarların 80'li yıllarda, 90'lı yıllar, özellikle 90-93 arası bu tür karanlık olayların yoğunlaştığını artık yüce Meclis çok iyi biliyor ve bunların temel olarak gerekçelerinin aslında siyasi iktidarı, huzuru yıpratmak için, yok etmek için bir kaotik ortam veya bir kısım darbelere meşruiyet zemini oluşturmak için bir kısım karanlık ellerin bu tetikleri çektirdiğini, karanlık olayları yaşattığını o zaman da söylemiştik.
Şimdi, değerli arkadaşlar, önergede dile getirilen birkaç somut olay var, onlara kısaca temas etmek istiyorum: Şemdinli olayından bahsediliyor önergede ve bu olayın üzerine gidilmediğini, gerek yasama gerekse yargı tarafından olayın küllendirildiği noktasında bir itham var. Sanırım, şimdi söyleyeceğim veriler Meclisin İnternet sitesinde de var. Burada bir eksiklik olabilir çünkü önerge eski tarihli. Benim şu anda, son bir saat içerisinde yaptığım araştırmada elde ettiğim, Komisyonumuzun? Şemdinli olayı 2005 yılında cereyan ettikten sonra tabii, konu basının ve Türk toplumunun, toplumumuzun gündemine girmesiyle birlikte yargı anında olaya müdahale etti, bunu hepimiz biliyoruz. Bu yargının olaya el atmasına paralel olarak da İnsan Hakları Komisyonumuz bir alt komisyon kurdu. O komisyonun Hakkâri Şemdinli inceleme raporu şu anda elimde, Meclisin İnternet sitesinde var. Bu basit, oraya giderek mülki makamları, olaya karışmış failleri, Hakkâri Şemdinli'deki seçilmiş belediye başkanlarımızı, idari yetkilileri yani orada bu olaya ışık tutabilecek bilgisi kim varsa bunlarla ilgili bir ön inceleme yaptı. Ancak bu esnada, 2005 yılında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Anavatan Partisi Grubu ve bizim grubumuz adına (10/322, 323 ve 324) numaralı araştırma önergeleri verilmek suretiyle bu Şemdinli olayının özel olarak araştırma komisyonu marifetiyle de araştırılması gerekliliği ifade edilince Meclis bu komisyonun kurulmasına karar veriyor ve bu alt komisyon, İnsan Hakları bünyesindeki alt komisyonda bu komisyon kurulduğu için, doğal olarak "Bu daha derinlemesine inceleme yapacaktır." diyerek görevi bırakıyor.
Şimdi, önergede, bu komisyon raporunun kamuoyuna açıklanmadığı, kamuoyundan gizlendiği iddia ediliyor.
Değerli milletvekilleri, 22'nci Dönem (10/322, 323, 324) sıra sayılı Hakkâri merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayların araştırılması amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporunu hazırlıyor. Bu komisyon 23 Kasım 2005'te kuruluyor. Üç ay görev yapıyor. Fakat o dönemde, seçim öncesi bu komisyon raporu Meclis Başkanlığımıza tevdi edildikten sonra Genel Kurulun gündemine getirilmesi ve doğal olarak Meclis Genel Kurulunda görüşülmesi gerekiyor. Ancak komisyonun yaptığı çalışma neticesi hazırlamış olduğu bu rapor Meclis Başkanlığına tevdi edilmekle birlikte o dönem seçimlerin araya girmesi neticesinde, tıpkı kanunlarda olduğu gibi, dönemi bittikten sonra kadük hâle geldiği için, o komisyon raporu maalesef yüce Genel Kurulda müzakereye açılamıyor. Ama şu anda Meclisimizin "tbmm.gov.tr." sitesinde komisyon raporları bölümüne girildiği vakit bu 700 sayfalık rapora ulaşılma imkânı olduğu? Yani bunu niçin söyledim? Gerek yasama gerekse buradaki komisyonlarımızın yaptığı faaliyetler neticesi elde etmiş olduğu veriler can acıtıcı, can yakıcı olsa da bunları kamuoyundan gizleme gibi bir niyeti yok. Bunlar şeffaf biçimde, demokratik bir toplum olmanın gereği olarak kamuoyunun bilgilerine sunuluyor. Şimdi, bu rapor şu anda İnternet sitemizde var.
Gelelim olayın bir başka boyutuna. Şimdi, bugüne kadar devlet içerisinde durumdan vazife çıkartan bir kısım kamu görevlilerinin iç ve dış bağlantılarla bu karanlık olaylara imza attığını, bu tetiği sıktığını veya sıktırdığını artık herkes biliyor ama sadece bu yönüyle faili meçhulleri tanımlamanın ve sadece bu devletin içerisindeki bir kısım karanlık kişilerin bu işleri işlemesinin sanki bütün devlet mekanizmasını suçlu gibi algılamaya yol açacak bir tezin de yanlış olduğunu ifade etmek isterim. Suçlu kim ise, hangi kurumda olduğuna bakılmaksızın -bu, yargıda da olabilir; siyaset kurumunda da olabilir, askeriyede de olabilir, poliste de olabilir- velhasıl hangi kesimin içerisinde olursa olsun bireylerin işlediği suçların, onların temsil ettiği kurumlara mal edilmesi de yanlıştır.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Devlet adına yapılıyor Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Faili meçhullerin devlet adına yapılmasını iddia edenlerin elbette savunacağı bir koz olabilir.
LEYLA ZANA (Diyarbakır) - Döneme ilişkin devletin konseptiydi. Nasıl bireylere?
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Tabii bu savunma mekanizması refleksiyle ben bunu devlet? Çünkü "Terörle mücadele ediyorum." diyor, "ben devletimi korumak için" diyor ama?
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Devlet politikası hâline geldi 90-95 yıllarında.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Şöyle bakmak lazım değerli milletvekilleri: Yani devlet, bir insana "Sen şu bombayı al, şu tüfeği al, şu silahı al, git işte şunları, yargı bunların hakkından gelemiyor, sen bunların hakkından gel." diyebilir mi? Yani bu?
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Devletin en üst mekanizmalarında görev yapan insanlar, Başbakandan tutun emniyet genel müdürüne kadar Sayın Kubat. Biraz gerçekleri görün lütfen.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Diyelim ki denilse bile böyle bir şey, zaten yargı derhâl bunların üzerine gidiyor. Bakın, siyaset kurumu 700 sayfa rapor hazırlamış. Bunun içerisinde sizlerin de gözlemcileri var. Yani bu olayları aydınlatma niyetiyle bu işlemler yapılıyor.
Şimdi, İnsan Hakları Komisyonumuzun, terörden kaynaklanan yaşam hakkının ihlallerini araştırmak amacıyla kurduğu bir alt komisyon var. Bu komisyona bireysel başvurular geliyor ve bunun üzerine olayların üzerine gidiliyor. Mesela Yeşil kod Mahmut Yıldırım'ın, faili meçhullerle ilgili, özellikle Güneydoğu'da bilinen, maruf, komisyona bir başvuru var ve bu komisyon derhâl gerekli araştırmaları, incelemeleri yaptıktan sonra Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına başvuruda bulundu ve söz konusu şahısla ilgili ilk defa yakalama kararı çıktı. Yani bu da komisyonumuzun marifetiyle oldu. Yine Kemal Burkay'ın, İbrahim Güçlü'nün komisyona gelerek, Güneydoğu'da ve yurt dışında bir kısım insanların terör örgütü tarafından faili meçhul şekilde infaz edildiğine dair -alt komisyon raporlarında sizlerin de üyelerinin olduğu bu komisyonda- beyanları üzerine Komisyon bunları kayıtlarının altına aldı, Diyarbakır ve Ankara?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Geçmişle yüzleşmeye hazırız; devlet de, örgüt de, halk da herkes? Yeter ki "Evet." deyin, herkes ne yapıyorsa çıksın ortaya.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika süre?
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kubat.
MEHMET DOĞAN KUBAT (Devamla) - Peki. Söz uzun.
Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)