| Konu: | YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 29.11.2012 |
CHP GRUBU ADINA TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Değerli arkadaşlar, kanunun 1'inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere kürsüdeyim. Öncelikle, sizleri saygılarımla selamlıyorum.
Kanunun 1'inci maddesindeyiz. Ben de yerimden şunu takip ediyorum -buradan da belki kameralar göstermiyor ama görüyorum- şimdi, kanun teknik bir kanun, anlamakta sanıyorum zorluk çekiliyor. Komisyonda bizler, kanunun mutfak kısmında yer almıştık. O yüzden, kanunun ne için geldiğini, amacının ne olduğunu, bu kanunla neyin Türkiye'de değişeceğini, hangi alanlarda uygulanacağını biliyoruz ama zannediyorum sizler ve vatandaşlarımız biraz kanunu anlamakta, algılamakta zorluk çekiyorsunuz. Bunu buradan, yerimden ben de gördüm. Biraz daha anlaşılabilir bir anlatımla aslında sizlerle düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, rakamları tekrar söylemeye gerek yok ama bu rakamların bir anlamı olması gerekir diye düşünüyorum. Her çıkan sözcü arkadaşımız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki tabloyu, Türkiye'nin tablosunu burada açıkladılar. Sayın Bakan zaten sunuş konuşmasında Türkiye'nin tablosunu açıkladı. Yani orada kaçacak, yapacak fazla bir şey yok. Rakamlara takla attırmayı çok beceriyorsunuz diğer alanlarda. Yani ekonomik konular, işte cari açık, efendim bütçe açığı, ticaret, dış ticaret, Türkiye'nin işte dünyanın kaçıncı ekonomisi olduğu, uluslararası kuruluşların notları, bambaşka rakamlarla gelebiliyorsunuz karşımıza. Ama burada bu rakamlar gerçek arkadaşlar, burada yapabilecek bir şey yok. Yani hani bir laf var ya "kral çıplak" diye, öyle bir şey.
Şimdi, Türkiye'nin bir durumu var. Rusya? Doğru, Rusya tabii büyük bir ülke. Yaklaşık 31 bin civarı dosya var, başvuru var Rusya'dan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine. Sayın Bakan -ben not almıştım, hatırlıyorum- Komisyonda oranları da söylemişti, yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki dosyaların ülkeleriyle oranlarını. Rusya yüzde 22 civarı, bizim de -yaklaşık 17 bin civarı Türkiye'yi ilgilendiren dosya var- yüzde 12 gibi bir oranımız var. Yani tüm dosyaların yüzde 12'si Türkiye'den yapılan başvurulara ait demişti.
Tabii, Türkiye'nin ayrı bir özelliği var. Biz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sanıyorum en sabıkalı ülkeyiz. Yani bir birinciliğimiz var. Yani Sayın Bakan bunu hiçbir şekilde o da inkâr edemiyor. O birinciliğimiz ihlal kararlarıyla ilgili. Aslında buradan bence bir çıkarım yapmak lazım. Yani durumdan vazife çıkarmak diye bir terim var ya, Adalet Bakanlığı vatandaşların başvuruları karşısında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kadar? Yani Rusya'ya göre, 30 bini 17 bin olarak oranladığımızda, biz birinciyiz arkadaşlar, Türkiye birinci. Şu anda, yine, bildiğim kadarıyla 1.700'ü aşkın dosya infaz için bekliyor Bakanlar Komitesinin önünde yani icra edilmeyi bekliyor.
Yani Türkiye'de yargı, vatandaşımızın haklarının ne kadar ihlal edildiği konusunda aslında bir aynayı önümüze çıkarıyor. Buradan da bir görev yapılması lazım yani görev çıkması lazım. İşte, 1'inci yargı paketi, 2'nci yargı paketi, 3, 4 de gelecek ama değişen bir şey var mı arkadaşlar? Bakıyorsunuz, Türkiye'nin tablosu hep kötüye gidiyor, biz birinci ülkeyiz. Yani birincilik güzel anlamda, işte, şöyle övünebileceğimiz bir birincilik değil. Ya, bu adalet, Sayın Bakan, sizin sorumluluğunuzda niye bu hâlde, hiç düşünüyor musunuz? Yani adalet saraylarından bahsediyorsunuz, bilgisayara geçtik, iyi, geçtik? Ben geçenlerde yine söyledim; ben Trakya Kırklareli Milletvekiliyim, benim ilimin adliyesinde sorun var yani küçük bir adliye binamız var ama Edirne'ye yeni bir adliye binası yapıldı. Ya, arkadaşlar, adliye binasında temizlikçiler var -yerleri siliyorlar çünkü çok büyük, böyle güzel bir bina- bir de çalışan memurlar, hâkim ve savcılar var; halk, vatandaş yok demiştim. Yani böyle bir tablo? Sayın Kaplan da az önce bir şeyler söylemişti burada. Yani buradan bir görev size düşüyor. On yıldır bu kadar çok ihlal varsa çıkıp burada, aslında, şöyle göğsünüzü gere gere konuşamamanız gerekir. Tablo bu değerli arkadaşlar.
Peki, bu kanun niye geldi yani bu kanunla biz neyi amaçladık? Bu kanunu niçin Bakanlar Kurulu hazırladı? Hazırlanan kanun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin talebiyle geldi yani bu anlatıldı. Bakın, 17 bin dosya var. Bunlar, değişik -grup grup sayabiliriz bunları- alanlarda ihlal içeren dosyalar yani başvurular öyle. Bunların içerisinde, işte, bu yılın sonu itibarıyla 3.500 dosya var aynı amaca yönelik "Türkiye'de davalar çok uzun sürüyor. Biten davalarda insanlar kararları infaz edemiyorlar, elde edemiyorlar alacaklarını, haklarını." İşte, kırk beş yıldır devam eden bir Ümmühan Kaplan dosyasından bahsediliyor. Şimdi, böyle bir başvuru dosyası içerisinde 3.500 dosyaya bakmış Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki -bunu Polonya ve İtalya için de yapmış. 2002'de yapmış bunu Polonya için- "Ya, sizin bir iç hukuk mekanizması kurmanız lazım, ben böyle bu dosyalarla uğraşamam." Ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13'üncü maddesinde bu var zaten yani bu sözleşmeye taraf kırk yedi ülkeden biriyiz, biz de imza atmışız. Bu 13'üncü maddede: İç hukukta, ülkeler, bu sorunları çözecek mekanizmaları, işte, kurumları -neyse, burada bir komisyon var, o komisyonu da birazdan konuşacağız- bunları oluşturması gerekir." Ve diyor ki bize Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi: "Böyle bir iç mekanizma kurun." O talep üzerine Bakanlar Kurulu bu kanunu hazırlıyor. Şimdi, hazırlıyor da, Komisyonda biz birçok şeyi iyi niyetle, gerçekten? İşte -haftaya gelecek sanıyorum- bu insanların mahkemelerde tercüman vasıtasıyla yani kendilerini ifade etmek üzere o haklarını düzenleyen maddeyi de yukarıda belli bir noktaya getirelim. İşte, bakın, Türkiye'de bu konu farklı değerlendiriliyor. Aslında, "Gelin, hep beraber, iyi niyetle bu konuyu çözelim." dedik ama yok yani arkadaşlarımız bildiklerini okuyorlar. Onu da önümüzdeki hafta burada konuşacağız. İnşallah, vatandaşımızın izleyebileceği bir ortamda konuşuruz çünkü Türkiye'nin o konuyu da izlemesi lazım değerli arkadaşlar.
Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi, bizim itirazlarımız şuydu: Bu Komisyon kurulacak yani esas kanunun içerisinde bir Komisyon var, o Komisyonun bir görevi var, o Komisyonun bir kuruluşu var. Orada dedi ki: "Bir, bu Komisyonun yapacağı görevin süresiyle ilgili bir yanlış anlama içerisindesiniz." Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bize diyor ki: "Böyle geçici, palyatif çözümler üretecek bir komisyon kurun." demiyor, "Bu konuyu alın, bu konuyu çözün." diyor. İşte, biz, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru tarihini baz alarak -daha doğrusu Bakanlar Kurulu- sadece 23 Eylül 2012 tarihine kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuruları kapsayan bir geçici? Yani az önce de söylendi, sivrisineklerden kurtulacak bir çözüm üretiyoruz. "Hayır, gelin, bunu böyle yapmayalım, kalıcı olsun." dedik. Anayasa Mahkemesinin ne diyeceğini Sayın Bakan söylüyor: "Durun bakalım?" Belki de konuşmuş da olabilir kendisi, bilmiyorum ama Anayasa Mahkemesi henüz daha ne karar verdi, bilmiyoruz. Bu, sürekli bir komisyon olmalı.
Arkadaşlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şunu diyor: "İç hukukta bir mekanizma kurun." diyor ama "Kafanıza göre de kurun." demiyor. Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir 6'ncı maddesi var, o da bilinen en önemli maddesi, adil yargılanma hakkını düzenleyen madde. Yani insanlar yargılanırken tarafsız, bağımsız bir komisyon olması lazım burada. Bu yargı için de geçerli, her türlü haklarını kullanarak yargılanmalılar.
Şimdi, Komisyona bakıyoruz, Adalet Bakanı kendi bünyesindeki -yani merkez teşkilatı olabilir ya da taşradan- 4 tane hâkim ve savcıyı atayacak, alacak bu Komisyona; 1 tane de Maliye Bakanlığı? Çünkü işin içinde para var, tazminat olduğu için, bu işin para kısmını konuşacak Maliye Bakanlığından bir uzman gelecek.
Peki, Sayın Bakan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde davalı kim? Yani insanlar mahkemeye başvururken o dava dilekçesinde kimi davalı gösteriyorlar? Adalet Bakanlığı değil mi? Yani davalı sizsiniz. Yargılamalar bitmiyor, kırk yıl sürüyor, insanlar aldığı mahkeme kararlarını infaz ettiremiyorlar, yani davalı sizsiniz. Sonra siz kalkıyorsunuz davalı olarak, bir Komisyonu kuran kişi veya işte, makam olarak bu işin içindesiniz. Yani nerede burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 6'ncı maddesindeki adil yargılanmanın gereği olan tarafsızlık ve bağımsızlık? Var mı? Yani davalıya davalıyı teslim ediyoruz. Böyle bir şey var mı değerli arkadaşlar!
Buradan da şu çıkacak? Dedik ki: "Bakın, bu Komisyon bir görev yapar ama aldığı kararların çok bir önemi yok. Bu sefer insanlar başvuracaklar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyecek ki: `Ya, bu Komisyondan adil karar çıkmaz.' Oradan mahkûm edecek bu sefer yine Türkiye'yi. Gelin bu Komisyonu daha farklı kuralım."
Şimdi süreme bakıyorum, yetmedi. Sanıyorum diğer bir maddede de söz alırsam aslında bu konuda söyleyecek, biraz daha sizlerin anlamasını sağlayacak düşüncelerim vardı ama sürem yetmiyor.
Yani bu Komisyon, değerli arkadaşlar, yanlıştır; bunu düzeltmemiz lazım, bir. Artı, burada yine bizim itiraz ettiğimiz -az önce yerimden bir soru sordum, bir soru daha soracağım birazdan- 2'nci maddede Bakanlar Kuruluna verilen bir yetki var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi böyle bir şey de söylemiyor bize. Orada da bir tilkilik var, var bir şeyler, onu da, ne olduğunu uygulamayla göreceğiz. O da aslında yanlış bir düzenlemedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TURGUT DİBEK (Devamla) - Diğer maddede düşüncelerimi anlatmaya devam edeceğim arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Dibek.