GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:29.11.2012

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurul gündemine gelen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Olan Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

1949 yılında Avrupa Konseyinin kurucu üyeleri arasında yerini alan ülkemiz, Konsey tarafından oluşturulan etkin bir koruma sisteminin uzunca bir süredir içerisindedir. Temel hak ve özgürlüklere dayalı, saygı temelinde Avrupa'da ortak ve sürdürülebilir bir demokratik düzen oluşturma hedefiyle kurulan  Konsey, bilindiği üzere, kurumsal temelini oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni 1950 yılında Roma'da imzaya açtı.  Sözleşmeye aynı yıl imza koyan  Türkiye, 1954 yılında onayladığı sözleşmeyi, böylece iç hukukunun bir parçası  hâline getirmiş ve 1987'de ise bireysel başvuru hakkını tanıyarak bu önemli belgeyle oluşturulan denetim şemsiyesinin altına girmiştir.

Ülkemizin bireysel başvuru yolunu çoğu taraf ülkeden daha erken bir tarihte açarak Konseyin oluşturduğu bölgesel koruma sistemi içinde yer alma cesaretine karşın, insan hakları pratiğinde ağırlıklı olarak yapısal sorunlardan kaynaklanan sıkıntılar yaşadığımız bilinen bir gerçektir. Türkiye, bireysel başvuru hakkını kabul ettiği tarihten bugüne, maalesef, hakkında en çok ihlal kararı verilen ülkeler arasında ilk sıradadır. 1959-2011 yılları arasında ülkemiz aleyhine verilen ihlal kararları sayısı 2.404 olup, bizi İtalya ve Rusya takip etmektedir. Hakkında en çok başvuru yapılan ülkeler arasında da Rusya'dan sonra ikinci sıradayız. Bu tablonun oluşumunda makul süreyi aşan yargılamalardan kaynaklı başvurular önemli rol oynamaktadır. Ülkemiz aleyhine bu sebeple verilen ihlal kararı sayısı 493'tür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sekreteryasının vermiş olduğu 31 Aralık 2011 tarihi itibarıyla bilgiye göre, Türkiye aleyhine yargılamaların makul sürede sonuçlandırılamadığı iddiasına ilişkin 2.500'den fazla başvuru daire gündemine kaydedilmiş, bunlardan 330'u da Türkiye'ye tebliğ edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yargı sisteminin adil, etkin ve hızlı işleyişinin hayati önemi üzerine bu kürsüde değişik vesilelerle düşüncelerimizi daha önce de ifade etmiştik. Çatışmalı çıkar alanlarını düzenleyerek toplumdaki ihtilafları çözmek gibi kritik bir rolü bulunan yargının, adalet beklentilerine zamanında ve hızla yanıt vermesi sosyal barışın sağlanması için çok önemlidir.

Sorunlarımızın teşhis ve ifade edilmesindeki cesaretimiz kadar çözüm noktasındaki kararlılığımızın da büyük olduğunu ifade etmek isterim. Gündemimizde bulunan makul sürede yargılama sorununu da içerecek biçimde sistemin sorunlarına bütüncül bir perspektifle çözüm üreten yargı reformu stratejimiz ve buna bağlı oluşturduğumuz eylem planımız geride bıraktığımız zaman zarfında büyük ölçüde amacına ulaşmıştır. Ölçüsüz eleştirileriyle tepki çeken Avrupa Komisyonunun son ilerleme raporu bile bu gerçeği teyit ve teslim etmek durumunda kalmıştır. Bu temel belgelerle çerçevesi çizilen önceliklere uygun olarak, uluslararası standartların gerisinde kalan, güncelliğini yitirerek ihtiyaçlara cevap vermekte zorlanan mevzuatımız gözden geçilirmiş ve pek çok temel yasamız yenilenmiştir.

İş yükü baskısı altında ezilen ve gerek nicelik gerekse nitelik olarak yetersiz kalan adli teşkilat insan kaynakları yönünden güçlendirilmiş, hizmet gereklerini karşılamayan fiziki ve teknolojik altyapı tahkim edilmiş, böylece yargının sorunlarının önemli bir kısmı giderilmiştir.

Adliyelerimizin kapalı alanları son on yılda 4 kat arttırılmış, 157 yeni adliye sarayı hizmete girmiş, mahkeme sayımızda yüzde 30, ihtisas mahkemelerinde yüzde 100'ü aşan artış sağlanmıştır.

Yine bu dönem içinde hâkim ve savcı sayımız yüzde 30, mahkeme personeli sayımız yüzde 130 oranında artırılmıştır.

Yargıtay ve Danıştaya yeni daireler kurulmuş, üye sayıları arttırılmış, tetkik hâkimi ve personel ihtiyaçlarının karşılanması yanında dairelerin çalışma usulleri de revize edilerek yüksek yargı organlarının ağır iş yüküyle baş edebilecekleri kurumsal önlemler hayata geçirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son iki yıl içinde üç ayrı mevzuat paketiyle yüksek yargı organlarının kapasitesi arttırılmış, mahkemelerin iş yükünü azaltacak, adalet hizmetlerinin etkin ve verimli biçimde yürütülmesini sağlayacak pek çok önemli değişiklik yapılmıştır.

Bazı çekişmesiz yargı işlerinin noterlere devri, bir kısım basit suçların kabahate dönüştürülmesi ve idari para cezası verme yetkisinin idari mercilere bırakılması, mahkemelerde karar alma süreçlerinin hızlandırılması, icra dairelerinin teşkilat yapılarının gözden geçirilmesi gibi pek çok tedbir bu paketler sayesinde hayata geçirilmiştir.

Diğer taraftan, toplumdaki uyuşmazlıkları en kısa sürede, en az masrafla, en etkili ve en tatminkâr biçimde sonuçlandırmak için dünya genelinde teşvik gören alternatif kurum ve işleyişler ülkemize de taşınmıştır. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'yla uyuşmazlıkların alternatif çözümünde önemli bir yasal altyapı oluşturduk. Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu'yla da idarenin demokratik denetiminin önünü açtık.

Başlıklar hâlinde sıraladığım bu adımlar, ülkemizdeki adalet hizmetlerinin etkinliğini artıracak önlemler, uzun yargılama sorununa kalıcı ve yapısal çözümler sunacaktır. Bu çalışmalar sayesinde makul sürede yargılama hakkı ihlallerinin hızla gündemimizden çıkacağını, bu anlamda olumlu ve umut veren işaretleri bir süredir almaya başladığımızı ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dört yılda Yargıtaya yıllık ortalama 650 bin dosya gelmiş, bunlardan her yıl 550 bin dosya incelenerek karara bağlanmış, yine her yıl 100 bin dosya arşivde bekleyen stokların üzerine ilave yük olarak eklemlenmiştir. 2007 yılı başında arşivde bekleyen dosya sayısı 650 bin iken bu sayı 2011 yılı sonunda maalesef 1 milyon 150 bine kadar çıkmıştır. Ancak yüksek yargının kurumsal kapasitesinin artırılmasının sonucu olarak incelenmeyi bekleyen dosya sayısı 1 milyon 150 binden bugün itibarıyla 850 binlere inmiş ve 2011 yılı rakamlarına göre bu yıl iş yükü üçte 1 oranında azaltılmıştır.

Yargılama sürelerini makul düzeye çekme amacına dönük mevzuat çalışmalarımız, ülkemizi, bugün ortalama iki yıl gibi uluslararası standartlara yakın bir yargılama sürecine taşımıştır. Yargının hızlandırılması amacıyla devam eden çalışmaların nihayetinde, temyiz aşaması da dâhil olmak üzere, bu süreyi, ortalama on iki aya indirmekte kararlı olduğumuzu vurgulamak isterim. Bu noktada, yargısal tasarrufların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına uygunluğunun Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu tarafından hâkim ve cumhuriyet savcıları için bir terfi kriteri hâline getirilmiş olmasının önem ve değerine de ayrıca dikkat çekmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ağır iş yükünün azaltılması için birtakım tedbirler geliştirilmektedir. Bu kapsamda, 14 no.lu Ek Protokol ile getirilen düzenleme gereğince, İnsan Hakları Mahkemesi, uzun yargılama iddialarıyla yapılan başvurularda yerleşik içtihat konusunu teşkil ettiğinden hükûmetlerin görüşünü almaksızın kararlar vermeye başlamıştır. AİHM önünde bekleyen dava yükünü hafifletmek amacıyla Interlaken ve İzmir deklarasyonlarında yapılan çağrılar da göz önünde bulundurularak Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'ne gönderilen 14 Kasım 2011 tarihli mektubumuzla, sözü edilen bu iç hukuk mekanizmasının kurulması yönündeki niyetimiz ve teklifimiz mahkemeye iletilmiştir. Bildiğiniz gibi, 2010 yılında gerçekleştirilen referandum ile anayasa reformu kapsamında Anayasa Mahkemesine vatandaşlarımızın bireysel başvuru imkânını getirmiştik. Böylece, ülkemizde insan hakları standartlarının yükseltilmesi ve korunması adına tarihî bir adım atılmış, temel hak ve hürriyetlere ilişkin yeni ve etkin bir iç hukuk yolu geliştirilmiştir. Bu iç hukuk yolu, 24 Eylül 2012 tarihi itibarıyla fiilen işlemeye de başlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, benzer nitelikteki çok sayıda davada aleyhine başvuru yapılan devlette insan hakları ihlaline yol açan sistematik ve yapısal bir sorunun varlığını tespit ettiğinde pilot karar uygulaması yapmaktadır. Bu yöntemde, mahkeme, bir başvurucuyu pilot dava olarak seçmekte ve bu başvuru çerçevesinde ilgili ülkedeki yapısal ve sistematik sorunu tespit ettikten sonra kendisine yapılmış olan benzer nitelikteki diğer başvuruları beklemeye almaktadır. Pilot karara konu yapısal sorunu çözmek için, ilgili devlete belli bir süre veren mahkeme bu süre zarfında beklemeye aldığı başvuruları incelememekte ve ilgili devletin konuyu iç hukukunda çözüme kavuşturacak bir düzenleme yapmasını beklemektedir. İlgili devlet tarafından gerekli düzenleme yapıldıktan sonra iç hukukta ihdas edilen çözüm yolunun etkin bir yol olup olmadığını inceleyen AİHM yeni oluşturulan yolun etkin olduğuna karar verirse daha önce beklemeye aldığı başvuruları söz konusu iç hukuk yoluna müracaat etmeleri için kabul edilmez bulup iade etmektedir. Dolayısıyla, pilot karar, benzer nitelikteki başvurularda tespit edilen sistematik veya yapısal sorunun ortadan kaldırılması konusunda ulusal makamlara bir anlamda yardım etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Mart 2012 tarihinde AİHM tarafından ülkemizle ilgili verilen pilot kararda, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılamadığına ilişkin ihlallerin Türkiye'de uzun yıllardır devam ettiği ve konunun iç hukuk düzeninde yapısal ve sistematik bir problem oluşturduğu belirtilmiş, henüz Hükûmetimize bildirilmemiş ve 23 Eylül 2012 tarihinden evvel işleme konacak tüm başvuruların incelenmesinin bir yıl süreyle ertelenmesine karar vermiştir yani Türkiye'den yapılmış bu yöndeki şikâyetleri bir yıl süreyle askıya almış ve bunları incelememe kararı vermiştir. 20 Haziran 2012 tarihinde kesinleşen bu karardan itibaren Türkiye, bir yıl içinde söz konusu iç hukuk yolunu oluşturmak zorundadır. Huzurlarınıza getirdiğimiz çalışma, bu çalışmadır. Sözünü ettiğim bu kararda İnsan Hakları Mahkemesi, ülkemizde insan hakları alanındaki olumlu seyir ile yargı hizmetlerinin hızlandırılması ve etkinleştirilmesi sürecindeki gelişmelere dikkat çekmiş ve yargılama süresinin uzunluğundan kaynaklı tazminat taleplerinin incelemesi için kurulacak yolun etkinliğine ilişkin kriterleri belirlemiştir. Buna göre, mahkeme tazminat taleplerinin makul sürede bitirilmesini, tazminat bedelinin en geç altı ay içerisinde ödenmesini, kurulacak mekanizmanın adil bir yargılama ilkesinin asgari standartlarını taşımasını, inceleme sürecindeki giderlerin ilgilisi için ağır bir yük oluşturmamasını aramaktadır. Belirtilen kriterler sağlandığı takdirde mahkemenin iç hukuk yolunun etkin bir yol olduğuna karar vereceği beklentimiz vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarıyla kurulması öngörülen komisyon idari kurul şeklinde çalışmalarını yürütecektir. İnceleme süreci ve uygulayacağı usul idari nitelikte olup kararları yargı denetimine tabi olacaktır. Bu kapsamda, komisyonun görevinin adli bir görev olmadığının altını özellikle çizerek vurgulamak istiyorum. Komisyonun idari bir kurul olarak yapılandırılmasının sebebi, diğer ülkelerde yaşanan tecrübelerden kaynaklanmaktadır. Örneğin İtalya'da aynı soruna ilişkin AİHM tarafından verilen kararlar sonrasında "Pinto Yasası" olarak bilinen uygulama yapılmıştır. Bu düzenlemeye göre uzun yargılamadan kaynaklanan şikâyetler, İtalya'da, yargısal bir mekanizmaya denetlettirilmiştir. Ancak getirilen sistem sorunu çözememiş, orada da uzun inceleme sürelerinden dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu yöntemi etkin bir iç hukuk yolu olarak kabul etmemiştir İtalya açısından. Biz bu örneklere bakarak Türkiye'de oluşturduğumuz kurulun idari bir kurul olarak çalışmasını ve kararlarının da yargı denetimine tabi olması ilkesini getirdik.

Tasarıyla getirilen bir diğer önemli düzenleme ise kurulacak komisyonun, Bakanlar Kurulu kararı ile yetkilendirilmesi hâlinde, ilerleyen yıllarda AİHM'in yerleşik içtihadına konu yapısal ve sistematik sorunlara dayalı başka konularda yapılan başvuruları da inceleyebilecek olmasıdır. Bunun için, öncelikle, komisyonun belirlenen alanlardaki başvuruları etkin şekilde ele alıp incelemesi, daha sonra ise ihtiyaç duyulacak alanlarda, gerekli görüldüğünde görevlendirme yapılması öngörülmüştür.

Buna ek olarak, bu kanunla kurulacak komisyonun faaliyete başlamasından önce, komisyonda görev yapacak kişiler ile komisyon kararlarının yargısal denetimini yapacak olan bölge idare mahkemesi hâkimlerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde çalışma ziyaretleri yapması da planlanmıştır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tasarının kanunlaşması hâlinde kurulacak olan komisyon, Adalet Bakanı tarafından atanacak 4 üye ve Maliye Bakanı tarafından atanacak 1 üye olmak üzere toplam 5 üyeden oluşacaktır. Sekretarya hizmetleri Bakanlığımızca karşılanacaktır. Kamu kurum ve kuruluşları ile yargı mercileri, görevleri kapsamında ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve belgeyi gecikmeksizin komisyona tevdi edecektir. Komisyonun görev alanı, tasarının Adalet Komisyonunca kabul edilen hâliyle, 23 Eylül 2012 tarih itibarıyla İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış ve hâlen AİHM önünde derdest başvurularla sınırlı tutulmuştur. Komisyon, kendisine yapılacak müracaatların öncelikle tasarının 6'ncı maddesindeki ön koşulları taşıyıp taşımadığını inceleyecek buna göre bir karar verecektir. Yine, komisyon, müracaatın esası hakkındaki kararını ise AİHM'in emsal kararlarını da gözetmek suretiyle gerekçeli olarak verecektir. Komisyon için bu değerlendirmelerinde esas alınacak kriterler, AİHM'in bu konuda oluşmuş kriterleri olacaktır. Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay içinde karar vermek zorunda olup bu kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde, komisyon aracılığıyla, Ankara Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itiraz yapılabilecektir. Mahkemenin vereceği karar kesindir.

Yine, tasarıya göre, ödenmesine karar verilen tazminat, kararın kesinleşmesinden itibaren Adalet Bakanlığı tarafından her türlü harçtan ve masraftan muaf tutularak üç ay içerisinde ödenmek zorundadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz modern hukuk anlayışında, ulusal ve uluslararası hukukun bir bütün olduğu fikri pekişmiştir. Ulusal hukukun esas, uluslararası hukukun tamamlayıcı olduğu bu anlayışa göre, uluslararası standartlar iç hukuk bakımından asgari ölçüleri vermektedir. Bir başka anlatımla, altına inilemeyecek ancak ülke gerçekleri ışığında yorumlanıp geliştirilebilecek bir standarttır uluslararası hukuk. Bugün dünyada bir çok devlet, artan ve çeşitlenen toplumsal ihtiyaçları karşılama noktasında yargı sistemlerini gözden geçirme, özellikle artan iş yükü sorunu karşısında daha etkin ve kaliteli bir sisteme ulaşmak için reform çalışmaları yürütme noktasındadır. Bu çaba, hiç kuşkusuz, hukukun kadim ve evrensel ilkelerine, bu ilkelerin çağdaş yorumuna, temel hak ve özgürlüklere, odağına insanı alan adalet politikalarının giderek artan önemine dayanmaktadır.

Takdirlerinize sunulan bu tasarı, geçmişte adalet kapısına müracaat etmiş ama o kapı önünde bekletilmiş, mağduriyet yaşamış ve bu nedenle devletiyle nizalı duruma düşmüş vatandaşlarımızla bir kucaklaşma, haklarını temin ve teslim etme aracıdır. Bu yönüyle, mahkeme önündeki tek taraflı deklarasyon ve dostane çözüm süreçlerinden nitelik olarak bir farkı bulunmamakla beraber, bu çözümün kendi iç hukukumuz içinde üretilebilmiş olması elbette anlamlıdır.

Uzun yargılamaya ilişkin haklı yakınmaları bulunan vatandaşlarımıza, kurulacak komisyonun yapacağı inceleme sonucunda tazminat ödenerek manevi zararlarının bir an önce ödenmesi amaçlanmıştır. Benzer mağduriyetlerin gelecekte yaşanmaması, yargı sistemimizin güven veren adalet vizyonumuza uygun olarak önüne gelen ihtilaflara süratle yanıt verebilmesi için büyük mesafeler katettiğimiz adli reform çabalarımız da hız kesmeden, paralel olarak devam edecektir.

Bu vesileyle, değerli heyetinizi saygıyla selamlıyor, yasalaşması için katkı, takdir ve desteklerinizi talep ettiğimiz tasarımızın milletimiz, ülkemiz için hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)