GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN İLE ORMAN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S: 428)
Yasama Yılı:3
Birleşim:73
Tarih:05.03.2013

MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3'üncü madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2/B gibi önemli bir kanun teklifinin içerisine 2/B'yle hiç alakası olmayan bu maddenin niye girdiğini anlamakta gerçekten güçlük çekiyoruz. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Bu, direkt Orman Kanunu'nu ilgilendiren bir maddedir ve aldığımız bilgilere göre, Orman Kanunu'nda bazı değişikliklerle ilgili Orman ve Su İşleri Bakanlığının zaten bir hazırlığı var, bu hazırlığın içerisinde bu madde gelmiş olsaydı çok daha iyi değerlendirilebilirdi. Bu maddenin kesinlikle ve kesinlikle bu kanun teklifinden çıkarılması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun ek 11'inci maddesinin (1)'inci fıkrasının (ç) bendi değişikliğiyle ilgili? 16'ncı madde ormanlardan maden izinlerini, 17'nci madde de genel izinleri kapsar.

Şimdi, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun genel izinleri düzenleyen 17'nci maddesi çok genişti. Anayasa Mahkemesi, 2002/200 karar sayıyla turizm, vakıf üniversiteleri gibi bazı izinleri ormanlardan daha üstün kamu yararı olmadığı savıyla iptal etmişti. Sadece altyapı gibi kara yolları, telefon, su, gaz, petrol, boru isale hatları, savunma tesisleri, sanatoryum gibi öncelikli kamu hizmetlerinin ormandan geçmesi ya da anılan bina ve tesislerin orman arazileri üzerinde yapılması zorunluluğu bulunduğu hâllerle sınırlı olması yönünde hüküm tesis etmişti. Anayasa Mahkemesinin bu kararı doğrultusunda 17'nci maddenin bazı fıkraları 17/06/2004 tarih 5192/1 maddesiyle yeniden düzenlenmiş. Bu düzenlemede "Savunma, ulaşım, enerji, su, atık su, petrol, doğal gaz, altyapı ve katı atık bertaraf tesislerinin; sanatoryum, baraj, gölet ve mezarlıkların; devlete ait sağlık, eğitim ve spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın devlet ormanları üzerinde bulunması veya yapılmasında kamu yararı veya zarureti olması hâlinde gerçek ve tüzel kişilere bedeli mukabilinde Çevre ve Orman Bakanlığınca izin verilebilir. Devletçe yapılan veya işletilenlerden bedel alınmaz." denmektedir. Buradaki önemli husus, devlete ait sağlık, eğitim ve spor tesislerinin ve bunlarla ilgili her türlü yer ve binanın devlet ormanlarında bedelsiz olarak yapılabileceğidir. Gerçek ve tüzel kişilere böyle bir hak tanımlanmamıştır ama bu 3'üncü maddeyle  kamu-özel sektör iş birliğiyle yapılan hastanelere de izin getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bununla, eğer her çözemediğiniz konuyu ormanlardan izinle çözerseniz ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalırsınız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak sağlık tesislerinin ormanlarda yapılmasıyla ilgili herhangi bir sıkıntımız yok ama kendim de bu teşkilatta çalıştığım için biliyorum ki, çoğu zaman orada şunu getirmişiz: "Zaruret hâlinde -yani ormandan başka alternatifi olmayan yerlerde ancak- izin verilebilir." denmesine rağmen, geçmiş hükûmetler döneminde de bugün de olan en önemli uygulamalardan bir tanesi, en kolay yer devletin ormanları ve bu ormanlardan alınan yerlere hastane ve spor tesisleri gibi kamu yatırımlarının yapılması herkesin kolayına gitmiştir ve bu noktada da ormanlarımız çeşitli tahribatlara uğramıştır.

Bugün, bu getirilen yasayla, çok açıkça söylüyorum, örneğin, İstanbul'da özel sektörden yatırım yapmak isteyen bir vatandaş İstanbul'da üç kapalı ormanlarda yeri de beğenmek şartıyla diyecek ki: "Bana şurayı tahsis edin, ben buraya kamu-özel ortaklığıyla, iş birliğiyle bir hastane yapayım." Ve ondan sonra Sağlık Bakanlığı müracaat edecek ve İstanbul gibi, Antalya gibi Türkiye'nin çeşitli yerlerinde orman arazilerinin üzerinde, kapalı orman alanlarında bu tür yerlerin yapılaşmasının önünü açacaktır.

Değerli milletvekilleri, şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor ki, Türkiye, bırakın orman zengini bir ülke olmayı orman fakiri bir ülkedir. Bugün, dünyada ve Avrupa'da yüz ölçümlerinin yüzde 30'u ormanlarla kaplıyken, ülkemizde bu oran yüzde 27 civarındadır ve Avrupa ormanlarının hemen hemen tamamına yakını verimli ormanken, bizim ormanlarımızın yüzde 50'si verimsiz ormanlardır. Yani 10,5 milyon hektara yakın verimli ormanımız varken, 10,5 milyon hektar da verimsiz ormanlarımız vardır. Şimdi, buradan, Sayın Bakan defalarca çıkıyor, diyor ki: "Biz, dünyada orman varlığını arttıran ender ülkelerden bir tanesiyiz." Şimdi, arkadaşlar, kendi kendimizi kandırmamızın bir gereği yok, tespitleri doğru yapmamız gerekiyor. Bakın, Türkiye'de cumhuriyetli yıllarda, hepimiz biliyoruz ki nüfusumuzun yüzde 75'i köylerde yaşıyordu. Daha sonra, köylerdeki geçim sıkıntıları dolayısıyla ve şehirlerimizde sanayileşmenin artmasıyla beraber kırsal kesimden şehirlere doğru yoğun bir göç oldu, bu da ormanların üzerindeki baskıyı azalttı. Kastamonu ilinde Tosya işletmesinde görev yaparken Kilkuyu'da araziyi gezdiğim sürede bir yer gördüm, geniş bir alan, tamamen fırça gibi ormanlarla kaplı, dedim ki: "Burada ne zaman çalışma yapılmış?" Vatandaşın ekip sürdüğü yerdi. Kilkuyu'dan, Tosya'dan İstanbul'a göç etmiş ve yeri terk etmiş, oradan orman gelmiş.

Yine, hepimiz biliyoruz ki orman kadastro çalışmaları son yıllarda çok süratli bir şekilde artınca orman kadastrosuyla beraber ormanlık alanlar tespit edilmeye başladı ve bunlar, ormanlık alanlarımızın artmasına neden oldu.

Bunun yanı sıra, orman teşkilatımızın özverili çalışmaları neticesinde hazinenin tahsis ettiği alanlarla beraber ağaçlandırma yapılarak da orman varlığımızın artmasına katkı sağlandı ama Sayın Orman ve Su İşleri Bakanı ormancılıktan hiç anlamadığı için geliyor buraya, size elli tane tablo gösteriyor değil mi? "Biz, yapılmayanı yaptık, gerçekleştirilmeyeni gerçekleştirdik, 500 bin hektar gibi bir alanda ağaçlandırma yaptık." diyor. Değerli arkadaşlar, bu Sayın Bakanın yaptığı ağaçlandırma falan değil. Şimdi, rehabilitasyonla ağaçlandırmayı birbirinden ayıramayan bir Orman ve Su İşleri Bakanının yönettiği bir Bakanlık burası.

Şimdi, rehabilitasyon çok önemli. Bakın, değerli milletvekilleri, dünya, bugün, küresel ısınma ve iklim değişikliğini dünyayı tehdit eden en önemli unsur olarak görüyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin panzehiri ormanlardır. 1 hektar verimli orman 52 ton karbondioksiti absorbe ederken, 1 hektar bozuk orman alanı 13 ton karbondioksiti absorbe ediyor. Yani verimli orman ile verimsiz ormanlarımızın arasında, nereden bakarsanız bakın 4 kata yakın bir fark var. Eğer dünyada küresel ısınma ve iklim değişikliğiyle mücadele edeceksek orman alanlarımızı artırmamız lazım ve rehabilitasyonu süratli bir şekilde yapmamız lazım. Ee, bizim de 10,5 milyon hektara yakın bozuk orman alanımız varsa, burada hızla rehabilitasyon yapmamız gerekiyor.

Bunlar doğru çalışmalar, ama Meclisi ve kamuoyunu doğru bilgilendirmek lazım. "Benim yaptığım rehabilitasyon 350 bin hektar, bunun karşılığında yaptığım ağaçlandırma ve erozyon kontrolü 100-120 bin hektar, 130 bin hektar." derseniz, Meclisi ve kamuoyunu doğru bilgilendirirsiniz, ama bizim Orman ve Su İşleri Bakanı gibi çıkar da tabelaları önünüze alır, kendine verilen bilgileri doğru vermezseniz bu Meclisi yanıltırsınız.

Onun için, değerli milletvekilleri, şunu açıkça ifade ediyorum, bizim bu orman varlığımızın üzerinde artık hiçbir oynama yapmamamız lazım. Teşekkür ediyorum, gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti döneminde de kadastroya çok hız kazandırıldı, bugün Türkiye ormanlarının kadastrosunun yaklaşık yüzde 95'ine yakınının bittiği bir süreçte, bizim artık ormanların üzerinde, ormanları herkesin gelip kullanacağı bir alan olarak çevirmememiz lazım. Bugün Avrupa'da artık kelebeklerin, yaban hayatlarının yaşam alanlarının planlandığı bir ortamda biz hâlâ orman köylümüzün yaşam alanını planlayamıyorsak ve işin kolayına kaçıyorsak, orman alanlarını her isteyene, her sıkıştığımızda başvurulacak bir alan olarak görürsek bu ormanları koruyamayız, bu ormanlarımızın tahribatını artırırız. Bugün de bu maddeyle bu konmuştur. 2/B'yle hiç alakası olmadığı hâlde kamu-özel iş birliğiyle yapılan hastaneler, sanki hiçbir yer kalmamış gibi, ormanlardan? Biz Komisyonda da iddia ettik. "En azından bozuk orman alanlarında verelim." dememize rağmen, yine verimli ormanları da koydular.

Bakın, değerli milletvekilleri, bunu önemsemiyorsunuz ama yarın olacağı size söylüyorum, gelecekler, üç kapalı verimli ormanlarımızda tutup bu hastaneleri yapmaya kalkacaklar. Bunun önünü açarsanız, yarın başka kamu kurumları en kolay arsa olarak ormanları görecek ve bu ormanların tahribatına neden olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Bu yanlış bir uygulamadır. Bu maddenin bu kanundan çıkması gerekiyor.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)