GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:60
Tarih:31.01.2013

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Serindağ Türkiye'de son dönemlerde özellikle medreseler üzerine yapılan çalışmaların -anladığım kadarıyla- artışında ne gibi sebepler olabilir diye soruyor. Doğru anlıyor muyum Sayın Serindağ?

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ama Sayın Dekanın söylediği daha farklı. Onun bir önerisi var, o öneriyle ilgili de görüşünüzü açıklar mısınız?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Müsaade eder misiniz, öneriyi bir daha sorabilir miyim?

---------------

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Ben meseleyi daha geniş çerçevede, "medrese kültürü"nün son zamanlarda üniversitelerde çalıştaylarla, konferanslarla gündeme gelmesinin arkasında yatan nedenleri sorduğunuzu zannetmiştim. Ama onu da içeren bir cevap vermeye çalışayım, birlikte.

Medrese nedir kök olarak? Ders verilen yerdir. Eğer Kırıkkale Üniversitesi Rektörü üniversitelerin aynı zamanda tıpkı medreseler gibi ders verilen -yani etimolojisine uygun olarak- yerler olduğunu söylüyorsa, etimolojik olarak doğru bir şey söylüyor.

İmam-hatip okulları müfredatının bütün okullarda uygulanmasını istiyorsa? Ben o açıklamaları okumadım. Ama hem buraya gelip üniversitelerin her türlü düşüncenin özgürce dile getirildiği mekânlar olmasını isteyip sonra da "Vay bir üniversite mensubu veya rektörü, hocası nasıl böyle bir müfredat önerisinde bulunur?" derseniz, bu üniversite kavramının ruhuna da, medrese kavramının ruhuna da uygun olmaz. Onun için, müsaade edin rektörler düşüncelerini serbestçe söylesinler, hocalar söylesinler. Bunların içinde bizim de hoşumuza gitmeyen şeyler oluyor zaman zaman, sizin de hoşunuza gitmeyen şeyler olur. Ama bir arkadaşımız -kim olduğunu hatırlayamıyorum şimdi- bundan önceki üniversite tartışmalarımız sırasında -galiba Metin Lütfi Baydar Bey- Şevket Süreyya Aydemir'in "Suyu Arayan Adam" kitabını tavsiye etmişti. Ben o tavsiyeyi bir kere daha hatırlatıyorum. Ben de katılıyorum.

Bakın, orada, Şevket Süreyya, Ahmet Hamdi Akseki'yle bir akşam, bir gece, hapishanede içtiği kahveyi anlatırken diyor ki: "Evladım, herkesin maksudu bir amma rivayet muhtelif." Burada da muhtemelen herkesin maksudu bir amma rivayetler muhtelif.

Bu etimolojik rivayetlerdeki farklılıklara bakarak birilerine niyetler atfetmeyelim. Ben üniversitelerimizin bu tartışmalardan kazançlı çıkacağını düşünüyorum. Millî Eğitim Bakanlığı olarak da biz bu tartışmalardan yararlanırız. Sizin bunlara karşı çıkışlarınızdan da yararlanırız.

Teşekkür ederim.

Sayın İrbeç "Okuma yüzdesi çok düşük, bu konuda neler yapmayı düşünüyorsunuz?" diyor. Çok haklısınız. Yani bunun temelinde, daha da geriye gidersek, Türkçeyle ilgili sıkıntılarımız var, Türkçe eğitimiyle ilgili, Türkçe öğretimiyle ilgili sıkıntılarımız var. Onu her birimiz gündelik hayatımızda da zaten yaşıyoruz. Bunun için, okulların yapabilecekleri var, yapmaları gerektiği hâlde yapmadıkları var, medyanın yapabilecekleri var, biz siyasetçilerin yapabileceklerimiz var ama Millî Eğitim Bakanı olarak sorduğunuz için, en önce, öncelikle Türkçe eğitiminin ciddi manada elden geçirilmesi gerektiğini? İlkokuldan itibaren çocuklarımıza Türkçeyi düzgün, doğru konuşmayı, yazmayı ve dinlemeyi öğretmeyi amaçlıyoruz. Bunun için öncelikle, tabii, öğretmenlerimizin bu şuura bir kere daha gelmeleri, bu şuurla sınıflara girmeleri gerekiyor. İnşallah, müfredatlarda ve ders kitaplarının sadece içeriğinde değil, görsel, fiziksel özelliklerinde de yapacağımız özendirici değişiklerle çocuklarımızın öncelikle ana dillerini düzgün, doğru, güzel kullanmalarını sağlamak ve sonra bunu farklı alanlara da yaymalarını sağlamak niyetindeyiz.

Bilmiyorum sorunuzun cevabı oldu mu?

YUSUF ZİYA İRBEÇ (Antalya) - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI (Eskişehir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.