| Konu: | AHMET TOPTAŞ VE 63 MİLLETVEKİLİNİN, VAN'DA 23/10/2011 TARİHİNDE MEYDANA GELEN DEPREMDEN SONRA 9/11/2011 TARİHİNDE MEYDANA GELEN DİĞER DEPREME KADAR BAZI BİNALARDA HASAR TESPİTİ YAPTIRILMADIĞI, HALKIN DEPREM BAKIMINDAN RİSKLİ BİNALARA GİRMEMESİ YÖNÜNDE UYARILMADIĞI, İLDEKİ KAMUYA AÇIK BİNALARLA İLGİLİ GEREKLİ TEDBİRLERİN ALINMADIĞI VE BU EYLEMLERİN 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU'NUN 257'NCİ MADDESİNE UYDUĞU İDDİASIYLA BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY HAKKINDA MECLİS SORUŞTURMASI AÇILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 106 |
| Tarih: | 20.05.2013 |
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunun Van ilimizde 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen birinci deprem ile 9 Kasım 2011 tarihinde meydana gelen ikinci deprem arasında geçen on altı günlük sürede gerekli önlemleri aldırmadığı gerekçesiyle Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay hakkında Meclis soruşturması açılması yönünde 7 Mayıs 2013 tarihinde vermiş olduğu önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz aldım. Bu vesileyle öncelikle hem Van depreminde hem de diğer doğal afetlerde hayatlarını kaybeden tüm vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diler iken, bu depremlerde canla başla görevini yapmak için çalışan tüm kamu görevlilerine, yardımlarını esirgemeyen sivil toplum kuruluşlarına ve özel olarak vatandaşlarımıza ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Tekrar bu acıların yaşanmamasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi yaşanan doğal afetlerle ilgili her türlü işlem Sayın Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın sorumluluk alanı içerisinde bulunan ve kısa adı AFAD olan, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığına verilmiştir. Bu konu, en son 29 Mayıs 2009 tarihli ve 5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'la yeniden düzenlenmiş, afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetleri yürütmek üzere Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kurularak bu Başkanlığa bağlı teşkilatları ile görev yetkileri anılan Kanun'la yeniden belirlenmiştir.
Kanun'un 1'inci maddesinde Başbakanın Başkanlıkla ilgili yetkilerini bir bakan aracılığı ile kullanabileceği hükme bağlanmıştır. Bu kapsamda Başkanlığın faaliyetleri de Sayın Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın sorumluluğuna verilmiştir. Bu Kanun, afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin hizmetlerin ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve olayların meydana gelmesinden önce hazırlık ve zarar azaltma, olay sırasında da yapılacak müdahale ve olay sonrasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonun sağlanması ve bu konularda politikaların üretilmesi ve uygulanması hususlarını kapsamaktadır. Dolayısıyla, yaşanan doğal afetlerle ilgili her türlü koordinasyon ilgili bakanın sorumluluk alanında gerçekleştirilmektedir. Kanunla verilen bu yetkilerin zamanında doğru bir şekilde kullanılmadığı ve Van ilimizde meydana gelen ikinci depremde 24'ü Bayram Otelde olmak üzere 39 insanımızın hayatını kaybetmesinin bazı ihmallerin sonucu olduğu ileri sürülmektedir çünkü anılan otelin ilk depremde hasarlı olduğu bilindiği hâlde insanların bu binaya girmesine izin verilmesinin bile bile âdeta ölüme davetiye çıkarmak anlamına geldiği ve AFAD'dan sorumlu olan Sayın Başbakan Yardımcısının bu süreçte görevini yerine getirmediği belirtilmektedir.
Ülkemizde sık sık yaşanan doğal afetlerde yaşanan benzeri ihmallerin ya da kusurların tekrar yaşanmaması ve gerekli önlemlerin zamanında alınabilmesi için bu önergenin Meclis gündemine getirilmiş olmasını çok önemli buluyoruz ve emeği geçen arkadaşlara da ayrıca teşekkür ediyoruz böyle bir konuyu yeniden Türkiye'nin gündemine getirip tartışma imkânı verdikleri için. Çünkü Hükûmet bu tür konularda şimdiye kadar hep kısa vadeli önlemler almış, bu önlemlerle yetinmiş, bu tür krizleri iyi yönetememiş ve gerekli önlemleri hızla alarak can kayıplarını önleyememiştir. Diğer yandan, Hükûmet, yaşanan afetlerde ilgili devlet birimleri tarafından vatandaşlarımıza sunulması gereken hizmetleri ve devlet imkânlarını âdeta Hükûmetin vatandaşlarımıza sunduğu birer nimet gibi göstererek siyasi ve ekonomik rant elde etmeyi amaçlamıştır. Örneğin, 19 Mayıs 2011 tarihinde yaşanan Simav depreminde de Türk Kızılayı tarafından dağıtılan çadır, battaniye, yemek ve benzeri gibi hizmetlerde seçim öncesinde parti amblemlerinin bulunduğu özel araçlarla dağıtım yapılarak âdeta AKP propagandası yapılmış ve buradan siyasi rant elde edilmesine engel olunmamıştır. İnsanlar can ve mal derdinde çırpınırken AKP'nin oy derdinde olması vicdanları yaralamış ve insanlarımızı üzmüştür. Benzeri örnekler maalesef Van'da ve diğer doğal afetlerin yaşandığı birçok yerleşim yerinde de yaşanmıştır. İnşallah, bundan sonra böyle bir şey yaşanmaz diyoruz.
Bu soruşturma önergesinde dile getirilen ve insanlarımızın hayatını kaybetmesine neden olan ihmallere ek olarak başka sorunların da bu soruşturma kapsamında incelenmesinde yarar olduğunu düşünüyoruz. Örneğin, deprem bölgelerinde TOKİ aracılığıyla yapılan kalıcı konutların ihalelerinde, imalatlarında ve hak sahiplerine dağıtılmasında bir dizi çok ciddi haksızlıklar ve usulsüzlükler yaşandığı iddialarının mutlaka araştırılarak cevaplandırılması gerekmektedir. Hak sahiplerinin yasal hakları olan kredi talepleri değerlendirmeye bile alınmayarak TOKİ aracılığıyla yapılan konutlara mecbur bırakılmaları birçok yeni mağduriyetlerin yaşanmasına da yol açmıştır. Uzun vadeli kredi kullandırılarak TOKİ tarafından yapılan borçlandırmaların çok daha altında kalacak bedellerle vatandaşlarımızın iş yeri ya da konut sahibi olmaları sağlanabilecekken, Hükûmetin âdeta siyasi ve ekonomik rant aracı hâline getirdiği TOKİ uygulamalarıyla birçok vatandaşımız mağdur edilmiştir. Deprem bölgelerinde yapılan konutlardaki farklı fiyat uygulamaları, bazı hak sahiplerine sonradan ek ödemelerin çıkartılması ve benzeri gibi birçok uygulama vatandaşımızın kafasında değişik soru işaretlerinin oluşmasına yol açmıştır. Örneğin, aynı yıl içerisinde beş ay ara ile yaşanan Simav ve Van depremlerinde TOKİ aracılığıyla yaptırılan konutlarda aynı büyüklük ve özelliklerde olmasına rağmen ciddi fiyat farkları oluşmuştur. Bu yetmiyormuş gibi, Simav'da daha pahalıya mal edilen konutlara sonradan, devir teslim yapıldıktan sonra bazı aracı firmalar aracılığıyla ek ödeme talebinde bulunulmuştur. Bunları zaman zaman Meclisimizin gündemine getirdik ve ilgili bakanlara ilettik ama hâlâ bu sorun çözülememiştir.
Şimdi, bu ihaleler verilirken, sözleşmeler imzalanırken bunun gerekli incelemeleri yapılmadan birilerine ihaleler veriliyor da o afetin verdiği sıcak atmosferde bir an önce konutlar yapılsın diye firmalar denetlenmeden bu ihaleler birilerine aktarılıyor ve sonradan "Ben zarar ettim." gerekçesiyle ilgili makamlara başvuran firmalara ek ödeme talebinde bulunuluyorsa bu devletimizin acizliğinin bir göstergesidir. Dolayısıyla, bunun mutlaka incelenmesi gerekiyor. Buna benzer daha birçok problem yaşanmış ve hâlen yaşanmaya devam etmektedir.
Örneğin, Simav'da yapılan konutlarda konut maliyeti 60 bin ila 80 bin TL arasında değişirken aynı özelliklere sahip konutlar Van'da daha az fiyatlarla gerçekleştirilmiş, bunun sebebi bugüne kadar gerekçeleriyle açıklanamamıştır. Bu nedenle bu konuların da yeniden gündeme alınmasında yarar görülmektedir.
Bugünlerde geri ödemelerin başlayacağı bu konut ödemeleri birçok vatandaşımız tarafından geri ödeme yapılamayacak kadar ağırdır. Şartlar değişmiştir. İki yıl geçmiş aradan, şimdi geri ödeme zamanı gelmiş ama vatandaşım işini kaybetmiş, iş yeri yıkılmış, esnaf iş yerinden ayrılmak zorunda kalmış ama mecburen başını sokacağı bir konuta sahip olma adına o gün imza verdiği ve "Ben konut istiyorum." dediği şartlar bugün altından kalkılamayacak derecede ağırlaşmıştır. Bu nedenle bu konunun çözümü konusunda mutlaka Hükûmetin yeniden konuyu detaylı bir şekilde değerlendirmesi ve bu soruşturma kapsamında, eğer yüce Meclis uygun görürse, bu konuların da yeniden ele alınması gerekiyor.
Diğer taraftan, Simav depreminde çalışan kamu görevlileriyle ilgili ücretler tüm başvurulara, resmî müracaatlara rağmen ödenmezken diğer tarafta daha hasar tespit çalışması veya kaç kişinin çalışacağı bile belli olmadan Bakanlar Kurulu kararıyla bunun karşılanması iki bölge arasında Hükûmetin ve özellikle de sorumlu bakanın ayrım yaptığı yönündeki şüpheleri kuvvetlendirmiştir.
Değerli milletvekilleri, bu, Hükûmetin şimdiye kadar uygulamış olduğu yanlış politikaların sadece birisidir. Suriye politikası ve açılım politikası başta olmak üzere birçok konunun Sayın Bakanın sorumluluk alanı içerisinde olması nedeniyle yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyor, bu Meclis soruşturma önergesinin yerinde olduğu düşüncesiyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)