GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:58
Tarih:29.01.2013

MHP GRUBU ADINA SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 396 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifi nereden geldi, buna bir bakmamız lazım. Daha önce bu Meclisten ve Komisyondan büyük tartışmalarla çıkan Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun ve Orman Kanunu'nun 2/A ve 2/B maddelerinde yer alan düzenlemeler gerek Komisyonda gerek Meclis Genel Kurulunda günlerce tartışıldı ve hepimiz biliyoruz ki 26 Nisan 2012 tarihinde bu, Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

O zaman Sayın Maliye Bakanının bir açıklaması vardı "Altı ay içerisinde yani ekim ayı sonu itibarıyla bu süreci bitireceğiz ve tamamlayacağız." dedi, bundan sonra yapılacak müracaatların kabul edilmeyeceğini söyledi. Ama baktılar ki yeterince müracaat yok, bunu bir ay daha uzattılar, yine neticeye gidemediklerini gördüklerinde, tekrar, 26 Şubat tarihine kadar bu süreyi uzattılar ama 26 Şubat tarihine kadar da verseler Sayın Bakan, yine yeterli müracaatları alma şansınız yok çünkü hepimiz biliyoruz ki gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklediğinizde son düğmesini doğru ilikleme gibi bir şansınız yok.

Biz bunların hepsini Milliyetçi Hareket Partisi olarak burada dile getirdik, "Bunları yaparken bakın, yıllardır kangren hâline gelmiş 2/B sorununu Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak Meclisteki 3 partinin ittifakıyla çözmek için biz bir irade oluşturduk." dedik ama sizden ricamız şu: Muhalefetin önerilerini dikkate alın. Eğer dikkate almazsanız, yine her zaman yaptığınız gibi "Dediğimiz dedik, yaptığımız yaptık." derseniz işte bugünkü noktaya gelirsiniz. Aradan daha yedi ay, sekiz ay geçmeden bu çıkardığınız kanunu, yeniden düzeltecek bir kanun teklifiyle, Sayın Giresun Milletvekili Nurettin Canikli'nin verdiği bir kanun teklifiyle düzeltme yoluna gittiniz. Peki, bu kanun teklifiyle bunu düzeltebiliyor musunuz? Yine düzeltemeyeceksiniz, yine yanlışta ısrar ediyorsunuz.

Bakın, siz neyi getirdiniz? Sayın Nurettin Canikli'ye, muhtemelen, İstanbul milletvekilleri İstanbul'da yoğun olarak ortaya çıkan sıkıntıyı dile getirdiler ve bu sıkıntıyı çözmek üzere gelen baskılara dayanılamadı İstanbul'da. Biliyorsunuz, İstanbul medyanın merkezi, siyasetin merkezi, finansın merkezi. Oradaki baskı neticesinde İstanbul'un sorunlarını kısmen çözmek adına bir kanun teklifiyle geldiniz. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak İstanbul'daki sorunun kısmen de çözülmesine tarafız ama ben şimdi size sormak istiyorum: Sadece İstanbul'da mı 2/B var veya 2/B sadece İstanbul'u mu ilgilendiriyor? Bakın, İstanbul'daki 2/B alanlarının toplamı 18 bin hektar, Adana'da 13 bin hektar. Bir kısım illeri sayacağım: Adapazarı'nda 30 bin hektar, Ankara'da 32 bin, Antalya'da 46 bin hektar, Balıkesir'de 35 bin, Bursa'da 17 bin, Mersin'de 40 bin, Muğla'da 30 bin hektar civarında 2/B alanları var. Peki, buradaki sıkıntılar bu getirdiğiniz kısmi kanun teklifiyle çözülüyor mu? Çözülmüyor. Ne diyorsunuz getirdiğiniz kanun teklifinde: "400 metrekareye kadar olan yerlerde yüzde 50 indireme gidelim."

Şimdi, buradan sormak istiyorum: Bu getirdiğiniz kanun teklifi ne yazık ki İstanbul'u da çözmüyor. Komisyonda bunun tartışmasını yaptık, uzun uzun yine anlattım, "Acele ediyorsunuz." dedim. Biliyorsunuz, Grup Başkan Vekilimiz Mehmet Şandır başta olmak üzere 20 milletvekilimizle beraber 2/B'de yaşanan sorunlarla ilgili bundan bir-bir buçuk ay önce Meclis araştırma önergesi verdik. Çünkü yaşanan sıkıntıları bütün taşrada ve Anadolu'da biz görüyorduk ama ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisinin oylarıyla bu önergemiz reddedildi. Şimdi getirdiğiniz önerge?

Biraz önce İstanbul'la görüştüm, yine çözemiyorsunuz. Bakın, grup başkan vekili bunu getirirken gerekçesini şöyle söylüyor, diyor ki: "İşte, İstanbul'daki taşınmazlar yüzde 60-70 oranında 400 metrekarenin altında. Bunların aylık gelirleri 2 milyar civarında olduğu için bunları alma şansları yok." Buradan soruyorum: Peki, bunları alma şansları yok, 400 metrekare buradaki sorunu çözüyor mu? Çözmüyor. 400 metrekarenin, 500 metrekarenin, 600 metrekarenin üzerinde birçok yer var. Ama esas sormak istediğim sorulardan bir tanesi de şu: İstanbul'la ilgili getirdiğiniz bu öneriye karşılık Adana'da, Muğla'da, Mersin'de, İzmir'de, Antalya'da, özellikle Torosların eteğindeki dağ köylerinde 1 dönüm, 2 dönüm, 3 dönüm olan yerler bu kapsamın dışında. Peki bunların sorunu ne olacak Sayın Bakan? Bunlarla ilgili hiçbir çözüm önerisi yok. Bakınız, bunları doğru tespit etmek için 2/B'nin nereden geldiğine iyi bakmamız gerekiyor. 2/B nereden geldi? 2/B'de özellikle nüfusumuzun çoğunluğu, cumhuriyetin kurulduğu dönemde -hepiniz biliyorsunuz ki- büyük çoğunluğu köylerde yaşıyordu, yüzde 65, 70 oranında. Bu süre içerisinde, nüfus artışına bağlı olarak, insanlar, geçimini sağlama noktasında zaman zaman ormanlık alanlardan açımlar yaparak buralarda tarım alanları oluşturdular ve geçimlerini idame ettirmenin yollarına gittiler. Kırsaldaki sorun ve 2/B'lerin oluşum nedeni bu.

Peki, şehirlerdeki oluşumun ana nedeni ne? Özellikle o dönemlerde, cumhuriyetten sonra kırsaldan kentlere yoğun göçler oldu ve vatandaşlarımız "İstanbul'un taşı toprağı altındır." diye İstanbul'a akın ettiler. Bu vatandaşlarımızın kalacak yerleri yoktu, belki karınlarını doyuracak bir iş bulmuşlardı ama ikamet edecekleri bir yer yoktu. Burada ne yaptılar? Ormandan arsa üreterek veya arsa spekülatörlerinden -yani hepimiz biliyoruz o dönemleri- gecekondu mafyasından arsaları alarak orada başlarını sokacak bir ev yaptılar. Şimdi, bu getirdiğiniz rayiç değerler iki kesimin, hem kırsal alanındaki hem de kırsaldan şehre göç etmiş ve şehirde 2/B'ye konu olan bu fakir fukara, garip gureba insanın problemlerini bu getirdiğiniz veya çıkardığımız kanun çözmüyor, bu getirdiğiniz de çözmeyecek. Onlar, bundan otuz kırk yıl önce, arazi mafyalarına, gecekondu mafyalarına hanımlarının bileziklerini bozdurarak, birikmiş paralarını, köyden getirdikleri üç beş kuruş paralarını kaptırarak bu yerleri zaten satın almışlar. Biz dedik ki: "Gelin, bu fakir fukara ve garip gureba insanların sorununu çözmek için bunlara emlak değeri vergisi üzerinden bu satışları yapalım. Özellikle orman köylülerine de, 31'inci madde kapsamına girenlere bedelsiz veya rayiç bedelin yüzde 15'i; olmayanlara da, 32'nci madde kapsamında olanlara da yüzde 25'ini belirleyerek bu vatandaşların, garip gurebanın, fakir fukaranın problemlerini çözelim."  Ama Sayın Bakan, ne yazık ki siz olaya ekonomik olarak baktınız. Şimdi, burada, bakıyorum, ne Maliye Bakanı var ne Orman ve Su İşleri Bakanı var. Bu kadar önemli bir kanun görüşülürken? Zaten, bizim Orman Bakanı sağ olsun, 2/B'yle ilgili bu kanun görüşülürken, orman köylülerinin kalkındırılmalarıyla ilgili kanun görüşülürken topu tamamen Maliye Bakanlığına attı çünkü olayı maddi gördü. Bizim Sayın Orman Bakanı şu şekilde bakıyor: "Ormanlarla orman köylüsü olmasa ben bu Orman ve Su İşleri Bakanlığını çok güzel idare ederim." dediği şekilde bu yasa tasarısı görüşülürken de çekti gitti, iş Maliye Bakanlığına geldi ve ekonomik olarak bakılıyor Sayın Bakan. Bakın, siz buradan gelecek parayla bütçe açığını kapatmak isteyebilirsiniz, cari açıkları kapatmak isteyebilirsiniz ama kapatmak istediğiniz kesim fakir fukara ve garip gureba kesimi. Yani buradan size soruyorum Sayın Bakan ve Adalet ve Kalkınma Partisine soruyorum: "Adalet" sizin partinizin sadece ön isminde mi bulunuyor? Bunun adalet neresinde? Bir kişi çıksın, açıklasın bana "Burada bir adaletli uygulama yapıyoruz." diye. Nerede adaletli uygulama yapıyorsunuz?

Hepimiz biliyoruz, Anayasa'nın 170'inci maddesi orman köylerini koruma altına almış. Bakın, ben yıllarca, yirmi-yirmi iki yıl orman teşkilatında çalıştım, babam da orman muhafaza memuruydu, otuz-otuz beş yıl çalıştı ve hep orman köylerinde ikamet ettim. Bir şeyi iyi tespit etmek gerekiyor: Bir orman yangını çıktığında sizin ekiplerinizin üç-dört saatte      -mesafede- ulaşamayacağı yere sabahın köründe giden orman köylüsü, orman köylüsü sizden önce yangın yerine varıyor. Ormanda herhangi bir çalışma olduğunda, ağaç dikiminde, teras yapımında, seksen yaşında dedesi, gelini, dokuz yaşındaki torunu gelip orada ağacı  diken, yetiştiren, bakan, koruyan yine oradaki orman köylüsü. Ormana herhangi bir tecavüz olduğunda, ormanda yasal olmayan bir otlatma olduğunda, ormana yasa dışı bir müdahale olduğunda ilk önce koşan orman köylüsü. Orman köylüsü bu işleri yaparken birçok ölümlü olaylarla karşılaşmış, yaralanan, sıkıntıya düşen, bu yapıyı çeken orman köylüsü. Peki bu yasa tasarında orman köylüsü nerede? Yani bunun adalet neresinde? Şimdi İstanbul'la ilgili getirdiniz, problemi çözemiyorsunuz. Orman köylüsüyle ilgili burada bir tane getirdiğiniz uygulama var mı? Yok. Siz, dağın başında yüz yıllardır bu ormanları bekleyen, meraları bekleyen, su kaynaklarını bekleyen, oradaki yapıyı koruyan orman köylüsünü dışlayarak rantçı bir kesimle orman köylüsünü eş safhaya tuttunuz.

Bir şeyi açıkça söylüyorum: Bakın, değerli milletvekilleri, bu yasa çıktığından beri orman köylüsüne doğru dürüst bir bilgilendirme yok, bir bilgilendirme yapmıyorsunuz. "Altı ay içerisinde müracaatlarınızı yapın, fiyatları belirleyip bu satışları yapacağız." diye ifadede bulundunuz ama şimdi ne fiyat belli ne yapı belli ne kendilerine bilgi veren bir yapı var.

O gün gensoruda da söyledim, bütçe konuşmasında da söyledim: Orman ve Su İşleri Bakanı, Sayın Başbakanla açılış yapacağı zaman bütün büyük gazetelere günlerce reklam verdi, maçların arasına reklam verdi, Türkiye'deki bütün billboard'ları süsledi ama iş köylünün, vatandaşın bilgilendirilmesine geldiğinde herhangi bir bilgilendirme yok.

Şimdi, bu durumda vatandaş ne hâle gelmiş, onu söyleyeyim: Bu 2/B Yasası çıktıktan sonra Adana başta olmak üzere Mersin, Antalya, Muğla gibi 2/B'nin yoğun olduğu yerleri gezdim. Vatandaşın söylediği şu? Bir kere, müracaat paralarından dolayı müracaat edemeyen vatandaşlarımız var. İkincisi de, rayiç bedellerin belirlenmemesi, bu noktada spekülasyon yapılmasıyla ilgili birtakım arazi simsarları doğmuş ve çıkmış Sayın Bakan. Bunları dikkate almanızı rica ediyorum. Geliyor, diyor ki: "Sizin Antalya'daki, Muğla'daki, Adana'daki falanca yerinize Millî Emlak şu kadar fiyat belirlemiş." İşte, dönümüne 12 bin lira, 16 bin lira, 20 bin lira? Vatandaşın bunu alacak gücü yok. Diyor ki: "Sizin yerinize biz buraları toparlayalım, hiç değilse yabancıya gitmesin." şeklinde? Şimdi, bu bölgelerde arsa simsarları ellerine çantayı almış, harıl harıl 2/B'li yerleri topluyor. Sayın Bakan, bunların araştırılması gerekiyor.

Bakın, sadece kendi bölgemden bir iki örnek vereceğim: Aladağ'ın Başpınar Yaylası ve Meydan Yaylası, Milli Emlakten elemanlar gidiyor, bizim orada, Başpınar ve Meydan Yaylası'nın köy kahvesine oturuyor, yayladaki kahveye, "Burada arsaların fiyatları nedir?" diyor, 3-5 kişiye soruyor. Sorduğunda aldığı cevap şu: "12 milyar lira, 16 milyar lira, 20 milyar lira." Bu yerlerle ilgili, dönümüne, emin olun, 20 milyar lira gibi bir fiyat belirleniyor. Peki, bu yerler milletin yaylalık yerinde mi? Değil, dağın başında. Taşı toprağı sökerek 2-3 dönüm yerde geçimini idame ettirdiği yerin, emin olun, dönümü 500 lira değil.

Ben yaylalara gittiğimde bu konu gündeme geldi. Milli Emlak Genel Müdürünü aradım, Adana Defterdarını aradım, aynen bu konuyu söyledim. Dediler ki: "Tekrar incelettireceğiz." Tekrar gidiyor, bakıyor. Benim dediğim doğru, söylediklerim doğru ama yapılan uygulama şu: Ya, kendinden önce Milli Emlakin kontrolörleri bu yerle ilgili 16 bin lira, 20 bin lira değer biçmiş. "Şimdi, ben bunu 500-600 liraya düşürsem bir sürü soruşturmaya konu olacak." diyor yani 16-20  bin liradan 500 liraya, bin liraya düştüğünde soruşturma? Bu da yazıyor 6-7 bin lira.

Şimdi, vatandaş feryat ediyor, diyor ki: "Sayın Vekilim, bu Bakanlık, ilgili yetkililer, Adalet ve Kalkınma Partisinin milletvekilleri, o yörenin milletvekilleri, Adana milletvekilleri gitsinler, oralara bir baksınlar." Ya, o köylü vatandaştan siz oy almadınız mı? Onların dertleri sizi ilgilendirmiyor mu?

Gedikli köyüne gittim, Kozan'ın Gedikli köyüne. Adalet ve Kalkınma Partisine yüzde 70 oy çıkmış. Dönümüne 25 bin lira belirlemişler. Köylünün 1 metrekare alacak gücü yok. Kim topluyor bu arsaları? İşte, bu arsaları simsarlık yapan, rant sağlayacak kişiler alıyor. Peki, bunların hakları ne olacak, ben size sormak istiyorum. Yani bu mu sizin getirdiğiniz adalet, uygulama, hak, hukuk? Hani hep söylüyorsunuz ya, başta Sayın Başbakanınız olmak üzere, "Fakir fukara, garip gureba." Emin olun, burada hakkı yenen fakir fukara, garip gureba. İşte, orada, yüzlerce yıl o ormanlara sahip çıkan o orman köylülerimizin hakları sizin getirdiğiniz bu yasayla yeniyor çünkü yanlış uygulama yapıyorsunuz.

Bakın, Mersin'de -Mersin'in AKP milletvekilleri de bilir, işte, bizim Milliyetçi Hareket Partimizin Grup Başkan Vekili ve Mersin milletvekilleri de bilir- sırtında toprak taşıyarak o alanlarda 1 dönüm, 2 dönüm yeri, hiçbir şeyin yetişmeyeceği yerleri açarak muz seraları oluşturmuşlar. Yıllık geçimlerini buradan sağlıyorlar. Şimdi oralara öyle fiyatlar belirlenmiş ki bunların buraları alma şansı sıfır. Şimdi, bu insanlara gittiğimizde, bakın, aynen şu ifadeyi kullanıyorlar, diyorlar ki: "Sayın Vekilim, bizim bunları alma şansımız yok da bizim buralarda toprak namustur. Bunlar bize dedelerimizden, babalarımızdan kalmış, dedelerimizin, babalarımızın emaneti. Buralarda yıllarca emek çekmişler, çalışmalarını ortaya koymuşlar, bu yerleri elde etmişler, atalarımızdan, dedelerimizden bize gelmiş. Şimdi, biz buraları alamayacağız." Getirdiğimiz maddeyle diyoruz ki: "Siz bu müracaatı zamanında yapmazsanız bir başkasına satacağız." "Buraları bir başkası aldığı zaman bu bizim için namus meselesidir. Burada bir sürü sıkıntı çıkacak." diyor.

Şimdi, biz 2/B Yasası'nı çıkarırken ne demiştik Sayın Bakan? Tabii, bunları dinlemek veya gündeme almak, bizim söylediklerimizin bir mana ifade etmediği ortada. 2/B çıkarken de bunları harıl harıl söyledik, şimdi de ben bakıyorum bakanların olduğu yere, Komisyonun olduğu yere sohbet içerisindeler çünkü ilgilendirmiyor. Kendilerine bir talimat verilmiş, o talimatı yapıyorlar. Bunun örneğini nerede gördük? Biz 2/B Yasası görüşülürken Komisyonda vicdana gelen Komisyon üyesi AKP milletvekilleriyle beraber rayiç bedeli yüzde 50'ye indirdik ve konuşma yaptılar. "Doğru, oradaki fakir fukara, garip gurebanın bunları alma şansı yok. En azından yüzde 50'ye indirelim." diye Adalet ve Kalkınma Partisinin birtakım milletvekilleri bizlerle beraber oy kullandı. Ne oldu? Buraya geldi. Geldi de ne oldu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sayın Vekil, oradan laf atıyorsun da yüzde 70'e gene sen çıkarmadın mı? Yüzde 70'e sen çıkarmadın mı da oturduğun yerden laf atıyorsun. Niye? Talimat geldi Maliye Bakanlığından. "Bütçe açıklarımızı kapatmamız için bu rakamları?" dediler? Çünkü kafalarından 17-18 milyar gibi bir rakam koymuşlar.

Ya, siz satamayacaksınız. Bakın, sosyal problemler çıkaracaksınız. Bunları adil uygulasaydınız bu gelirleri? Biz, oradaki köylü de kimse "Bedavaya alalım." demiyor ama "İşin hakkını ortaya koyun." deniliyor.

Evet, getirdiğiniz uygulamayla da ne yapıyorsunuz, biliyor musunuz sayın milletvekilleri? El kaldırdınız buna, komisyon üyeleri ve Genel Kuruldaki üyeler. Fakir fukara, garip gurebanın hakkını yiyeceksiniz ama koylarda, Muğla'daki koylarda, Antalya'daki koylarda, İstanbul'daki villalarda oturanlar bundan para kazanacak ve biz adaleti sağlamak adına, orada rant sağlayan kesimle buradaki köylüyü, orman köylüsünü, burada emek çeken orman köylüsünü aynı kefeye koyacağız.

Şimdi, vicdanen bir değerlendirin, o orman köylüsünün hakkını hangi şeyle yiyeceğiz? Burada orman köylüsünün hakkı yeniliyor değerli milletvekilleri. Onun için gelin? Ben söyledim, yukarıdaki Komisyonda da söyledim, Meclis araştırma önergesi verdik, bu bir kanayan yara hâline geldi. Biz üç parti anlaşarak bu problemi hep beraber çözmeye karar verdik mi? Verdik. Şimdi ne diyor biliyor musunuz vatandaşlar: "Keşke bu 2/B'yi hiç çıkarmasaydınız." diyor. Çok açık ve net söylüyorum.

Bunun için şunu söylüyorum: Gelin, bakın, milletvekilleri olarak? Hatta, Grup Başkan Vekili Nurettin Canikli'ye dedim ki: Çok da önemli değil, siz kendi partinizden Adana'ya, Mersin'e, Muğla'ya, Antalya'ya, İzmir'e, Bursa'ya, Kocaeli'ne yani 2/B'lerin yoğun olduğu yerlere bir ekip gönderin, yaptığınız haksız uygulamayı onlar tespit etsinler adaletli şekilde. Gelin, bir doğru iş yapalım, yazık oluyor. Haktan, hukuktan, fakirlikten fukaralıktan bahsedip -bu yanlışlığı- bütçe açığını kapatmak için bu vatandaşın sırtına bu yükü bindirmeye hakkımız yok.

Eğer siz isminizin sadece partinizde kalmasını istemiyorsanız biraz sonra getireceğimiz önergelerle bu işleri düzeltmemiz gerekiyor, yoksa bunları alması mümkün değil.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.