| Konu: | BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 09.11.2012 |
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, seçim bölgem Mersin'in Erdemli ilçesinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle tüm Erdemli halkına geçmiş olsun diyorum. Erdemli'de sel felaketinden gerçekten perişan olan vatandaşlarımızın yaralarını iktidarın, Hükûmetin bir an önce sarmasını diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla Türkiye'de 16.082 köy, mahalle hâline getiriliyor, 1.592 belde belediyesi de mahalle oluyor. Bunlar aslında Türkiye'deki belediyelerin yarısı, köylerin de yarısı. Benim seçim bölgem Mersin'de de 41 belde, mahalle hâline getiriliyor. Bunların 8 tanesi Silifke'de, benim kendi kazamda.
Şimdi, ben kendimi bildim bileli bizim Taşucu kasabası bir belde, belediyeyle yönetiliyor ve Kıbrıs'a çıkış kapısı. Şimdi, bu yasayla bu beldeliği elinden alınıyor, mahalle yapılıyor fakat bu beldeliği elinden alınırken oradaki halkın iradesi hiç sorulmuyor, ikide bir referandumu ağzından düşürmeyen Sayın Başbakan, geçen gün yaptığı açıklamada "İdam cezasının geri gelmesi için halk böyle istiyor, anket." dedi ama ben merak ediyorum, bu belde belediyelerinin kapatılmasıyla ilgili niye bir anket yapmamış, niye bir referandum yapmamış?
Örneğin, Taşucu'nda 6.147 seçmen var, bunun 3.041'i oy kullanmış ve bunların da 3.031'i "Beldeme dokunmayın, belediyeme dokunmayın." diyor arkadaşlar. Yine bizim bir başka, Tarsus'un büyük ilçelerinden Yenice'de de keza öyle, 5.662 seçmenin 4.080 tanesi oy kullanmış ve yüzde 74 oranında, 4.086 tanesi "Beldeme dokunmayın." demiş. İşte, Erdemli'nin beldeleri öyle, Mersin'in beldeleri öyle.
Değerli arkadaşlarım, bu bir kere, gerçekten halkın iradesine bu iktidarın ne kadar saygı duyduğunun somut göstergesi ve millî iradeden, halk iradesinden ne anladığını biz görüyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle bir konuya daha değinmek istiyorum. Burada Sayın İçişleri Bakanımız dünkü konuşmalarında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Adnan Keskin'e polisin yaptığı saldırının gerekçesini açıklarken, Sayın Keskin'in polislere yapacağı muhtemel bir saldırıyı önlemek için polisin böyle davrandığını söyledi.
Değerli arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığı, milletin huzur ve güvenliğinden sorumlu bir bakanlıktır, kişilerin can ve mal güvenliğini korumakla görevlidir. Polisler de her şeyden önce saldırmaktan sorumlu değillerdir, saldırıyı önlemekle sorumludurlar ama basında yer alan haberler, fotoğraflar bu olayların çok doğru olmadığını gösteriyor.
Bakın, Adnan Keskin, Bihlun Tamaylıgil, Umut Akdoğan ve Gül Çiftçi, bunlar bizim partinin yöneticileri, oraya gittiklerinde polisler öncelikle bunlara "Şöyle çekilin." diyor. Hani bizim köylerde vardır ya, ağıla böyle adamlar koyarlar veya balığı ağılın içine hapsederler, "Şöyle çekilin." diyorlar, başlıyorlar biber gazı sıkmaya. Ondan sonra, onlar bir soluk alalım derlerken bu sefer vatandaşa biber gazı geliyor ve Adnan Keskin "Ne oluyor?" dediğinde, rütbeli bir polis müdürü veya polis görevlisi, Adnan Keskin'in yakasına sarılıyor. Sayın İçişleri Bakanımız bunu açıklarken burada -çok anlamlıdır arkadaşlar, bunu gerçekten şiddetle reddediyorum ve kınıyorum- "Bir polis memurunu yaralayan Adnan Keskin'in şoförünü niye burada ayıplamıyorsunuz, niye onu kınamıyorsunuz?" diyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Niye kınamıyorsunuz?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - İzin verir misin.
Şimdi arkadaşlar, bu, yargıya intikal eden bir konudur, soruşturma yapılmaktadır. Soruşturmada daha bu kişinin gerçekten polise zarar verip vermediği belli olmadan Sayın İçişleri Bakanı, o kişinin o polise saldırıda bulunduğunu nereden bilmiş, nasıl ispatlamış? Bugüne kadar asker devletten şikâyet edenler şimdi polis devletini getirmektedirler ve polisler o günden bu yana Adnan Keskin'in şoförü Yurdal'ın evinin etrafında dönmektedirler. Önce gidiyorlar "17 No.lu evde fuhuş yapılıyor." diyorlar ve orada o kişiyi itibarsız hâle getiriyorlar ve dün mahkeme oluyor. Mahkemede -hani eskiden generaller olurdu ya böyle omzu kalabalık, askerlerle ilgili bir dava olduğunda hep beraber giderlerdi- üst düzey elliye yakın polis müdürü, işini gücünü bırakmış?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - ?adliye sarayına baskı uygulamak üzere gitmişler ve şimdi savcının serbest bırakmasından sonra yine o polis müdürleri o kişiyi takip etmektedirler, evinden almaktadırlar ve Sayın Muharrem İnce gittiğinde, polis müdürü oradan kaçıyor. Eğer o kişiyle ilgili arama kararı, yasal bir arama kararı var ise, o polis müdürü oradan niye kaçıyor değerli arkadaşlar? Yoksa lütfen? Yargı kararını vermiştir Sayın Bakan. Bundan sizin haberiniz var mı, yok mu bilemem ama polis arkadaşlarınız duygusallık içerisinde gidip takip etmesinler yasa dışı bir şekilde.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Gereğini yerine getirsinler, öncelikle o saldırının hesabını versinler, onu bir sorun bakalım.
Ayrıca da dediğim gibi yargı kararı olmadan, soruşturma bitmeden sizin de bu soruşturmaya müdahale eder şekilde "Budur." diye açıklama yapmanızın doğru olmadığını düşünüyorum, hukuk devletine saygı açısından yanlıştır.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)